Her taraf karlarla kaplı ve bembeyazdı. Ellerindeki yırtık eldivenlerinden giren rüzgar, buz kesen vücutlarında belki de en fazla acıyı veren kısımdı. Bir yandan etrafı gözlüyor bir yandan da eski model tüfeklerle Anavatanı Faşistlerin eline bırakmamak için kan dökmeyi düşlüyorlardı. Hemen yanı başındaki kardeşini Alman askerinin mi yoksa soğuk havanın mı öldüreceğini bilmeyen genç bir adam nefes alıp verirken çıkardığı dumana baktı. Aklından “Alman askeri ya da soğuktan kurtulursak açlıktan kurtulabilir miyiz?” sorusu geçiyordu. Hava öylesine az kıpırdamasına izin veriyordu ki karnını doyurmaktansa kıpırdamayıp ısıttığı yerde kalmayı tercih ederdi.
Bu korkunç sessizliğin içinde ve yıkık beton binanın tepesindeki Vasily yanındaki arkadaşına döndü, gözlerinin içine baktı ve düşündü: “Güzel Volga’yı kurtarırsak bize ve ailemize sıcak bir yerde tatil verirler mi? Yoksa bu harabeleri onarmak için tekrar mı çalıştırırlar?”
Yanında konuşlanmış olan mermilere gözü ilişti. Işıl ışıl parlıyorlardı. Başkasının hayatını alıp, çocuklarına sonsuz acıyı vermek parıldıyorlardı. Her bir tanesi omzuna binecek yüzlerce ton yük, vicdanına ve damarlarına enjekte olacak litrelerce civa gibiydi.
Bu düşünceler çok sürmeden silkelendi ve kendine geldi. Böyle gereksiz duygusallıklara savaşta yer yoktu. Gelecekleri varsa görecekleri de vardı. Vasily arkadaşına dönerek “Stalin’in adını öldürmeye çalıştıklarını biliyorum yoldaş ama biz onları yokedemezsek doğa ana yok edecek. Bunu unutma. İçin rahat olsun” dedi.
Bir milyondan fazla kişinin öldüğü bu savaşta Vasily haklı çıkmıştı ve Anavatan kurtulmuştu. Evet belki ders kitaplarında kazanan ve kaybeden taraflar yazıyordu ama ortada kazanılan bir şey yoktu. Ortada kaybedilen 1.000.000 yaşam, 650.000 yaralı insan ve 91.000 tutsak kişi vardı.
Peki savaşın her türlüsünü en çarpıcı şekilde anlatan müziklerin başında ne gelir? Bana kalırsa Heavy Metal gelir. Heavy Metal denildiğinde de akla genelde eskiler gelir. Eskilerden kastım yaşını başını almış gruplar. Accept’in de bu ortamdaki en saygı duyulan Heavy Metal gruplarından olduğu herkesçe bilinen gerçeklerden biridir. Accept’in şanlı tarihine hiç girmeden son zamanlardaki atılımlarına değinip “Stalingrad” albümüne geçiş yapacağım.
Grubun efsane vokali Udo, 89 yılındaki kısa molasının ardından geri gelip Accept’in 3 albümünde daha söylemişti. Bu 3 albümün ardından kendi solo projesine doğru yelken açıp yerini Mark Tornillo adlı Amerika’lı vokaliste bıraktı. Udo gibi söyleyen ama daha uzun boylu ve yakışıklı olan bu adam bana göre Accept’in yaptığı en güzel işlerden birinde boy gösterdi. Evet Accept’in yaptığı en güzel işlerden biri derken “Blood of the Nations”ı kastettim.
Albümü dinleyenler Accept’in bu albümde ne kadar kendi olduğu, gücünü enerjik ve melodik bir klasik heavy metal ruhuyla sunduğunu biliyor. Zira Blood of the Nations grubun o klasikleşmiş “marş yapma” kalıplarını hiç bozmadan veriyor. Üstelik albümün tamamında…
Aynı bu kafadan hiç ayrılmayan Almanlar, bu sefer de “Stalingrad” albümüyle elleri soğumadan kafamıza Heavy Metal balyozunu indiriyor. Ayrıca Accept’in yalnızca Udo’nun güçlü sesinden oluşmadığının da kanıtını bize sunuyorlar. Üstelik 2 sefer üstüste.
Mix ve mühendislik koltuğunda oturan Andy Sneap metal dünyasının en önemli prodüktörlerinden biri olmasının yanında büyük bir Accept fanı. Durum böyle olunca daha bir duygusal yaklaşıyor olaya tabii. Grubun gitaristinin anlattığına göre; kayıda girdiklerinde Sneap grubun tamamını bir odaya kapatıp kendi sevdiği Accept şarkılarını dinletmiş ve “Siz böyle bir grupsunuz. Ona göre bestelerle gelin. Götünüz başınız oynamasın” demiş. Sana da bu yakışırdı be Andy! Ayrıca davul sound’u, gitar sound’u falan gibi konulara hiç girmiyorum. Zira Andy Sneap’ten bahsediyoruz. Lütfen!
Wolf Hoffmann da son 2 albümdür, grubun aslında belkemiği olduğunu ve o olduğu sürece Accept’in yolunda sağlam adımlarla ilerleyeceğini ispatlıyor. İnsanın hatırında kolayca kalan melodileriyle ve enfes sololarıyla şarkıların güzel yapılarını iki katına çıkarıyor. Bir Accept klasiği olan Metal Heart’ın sonunda Beethoven’ın Fur Elise’ini çalmasından sonra bu albümde de “Stalingrad” isimli şarkıda solodan hemen sonra Sovyet Marşı’na yer veriyor. Hem de öyle güzel ki yeme de yanında yat.
Alman grup, konusunu Sovyet – Alman savaşından alsa da konuyu film izletircesine anlatıyor. Tabii ki sırf ortak tarihten geliyorlar diye bu onların dönemin Nazi Partisini savunacakları anlamına gelmiyor ama konuyu hafif Sovyet tarafı imajıyla verirken bariz bir taraf çıkarmanıza imkan vermeyecek şekilde anlatıyor. Dediğim gibi bir durum anlatılmış, fikir değil.
Şu sıralar Kreator ve Swallow the Sun’la birlikte Kuzey Amerika turnesinde olan grup Blood of the Nations gibi bir şaheserden sonra 10/10’luk grafiğini kaybetmiyor ve onu aratmayacak güzellikte bir albüm sunuyor bizlere. Favori şarkılarım Shadow Soldiers ve Against the World. Şimdi vakit Heavy Metal ulusunun çatısı altında toplanma vaktidir! Marşlarımız da Accept’in besteleridir! İyi dinlemeler.
Kadro Mark Tornillo: Vokal
Wolf Hoffmann: Gitar
Herman Frank: Gitar
Peter Baltes: Bas
Stefan Schwarzmann: Davul
Şarkılar 1. Hung, Drawn and Quartered
2. Stalingrad
3. Hellfire
4. Flash to Bang Time
5. Shadow Soldiers
6. Revolution
7. Against the World
8. Twist of Fate
9. The Quick and the Dead
10. Never Forget (bonus)
11. The Galley
valla ilk oy benden yapıştırdım 10 nu! İmparator iyiki geri dönmüş son iki yılda yapılan birbirinden leziz 2 albüm bence son 12 yılda yapılmış en iyi heavy metal albümü önlerinde saygıyla eğiliyorum ve devamını bekliyoruz…
Albüm tek kelimeyle bomba olmuş.Buram buram 80′ler kokuyor.Heavy metal’in ölmediğinin en büyük kanıtı accept.Yıl olmuş 2012.Hala sen git süper heavy albümler yap.Vala helal olsun diyorum başka birşey denilmez zaten.10/10.En favori parçam shadow soldiers bu arada.Heavy metal klasikleri arasına girdi bile.
olmuş “Blood of the Nations” kadar olmasada ki o albüm tam puanlıktı buda 9/10 dur ve bu albümde bir anlamda önceki albümün devamı gibi. gerçek heavy metale gönül vermişler gözü kapalı dinlemeli.
Tam olarak özümseyecek kadar dinlememiş olsam da Blood of the Nations’ın devamı niteliğinde gibi geldi ilk bir kaç dinlemede. Kayıt olarak da çok yakın zaten. Çok güzel bir kritik olmuş, ellere sağlık.
Savaşların kazanan ve kaybedenleri vardır. Sonunda ortaya çıkan (rakamlar) kayıplar,tutsaklar v.d. işin matematiğidir sadece. Kimse kazanmayı düşlediği bir savaşa girmek istemez.
Onun dışında evet; durumu anlatmış ve özetlemişler.
Albümün tek rakibi halefi Blood Of The Nations. O kadar yani ki o albümlede Iron Maiden’e toz yutturdular bence (Isle of Avalon çok iyi, tamam, kabul ama New World Comin’ ondan aşağı kalmıyor). Stalingrad ile de diğerlerine sol kroşeyi çaktılar resmen. Özellikle başlangıç klasik Accept soundu, gitar tonu falan eski albümleri andırıyor. Mark Tornillo vokal olarak Blood Of The Nations’un önüne geçmiş biraz. Güçlü bir tempoyla giriş, duygusal bitiş olayının artık b.ku çıksa da bu albümde sırıtmıyor. Ya hacı olmuş işte, gene yardırmışlar yahu. Bu adamları kim aşağı alacak bilmem ama Black Sabbath’ın yeni albümünden ümitliyim (kızmayın şakaydı).
Udo vs. Mark dövüşüne gelince şu haliyle Mark üstün. Udo sesini büyük ölçüde kaybetti son yıllarda (adamın yaşı 60 olacak o kadar). Hatta eski hallerini de kapıştırırsak (TT Quick zamanları) keşke şu herifi önceden bulsalarmış diyoruz. Udo reistir saygımız sonsuz ama bu adamın Accept’e bu kadar yakışacağını tahmin edemezdik dimi? Hem adam çok yönlü bide; bir şarkıda Udo, bir başkasında Brian Johnson, diğerinde Sebastian Bach tonu vermek her babayiğidin harcı olmasa gerek. Ha TT Quick’e bakılırsa abimizin orjinal sesi Kill The Pain’deki vokaline daha yakın. (Referans TT Quick – Hell To Pay bu şarkıyı Accept ile çalsalar güzel olabilir, tabi bu benim fikrim.)
Albümde beğenmediğim tek nokta sololar. Yanlış anlamayın kötü demiyorum. Fazlasıyla iyiler ama yeterli değiller. Blood Of The Nations’taki ordan buradan fırlayan, ne olduğunu anlamadan başlayan sololar yok burda. En sağlam şarkılara gelince yine boş yok ama bence The Galley, Twist Of Fate, Stalingrad, Shadow Soldiers ve ucundan Revolution.
2012′de festivallerden birine şu adamları sıkıştırsalar yine, 2010′da bön bön bakan tayfa gelmese, 100-200 kişi olsak ta olayın farkında olan tayfayla eğlencek müziğe doysak negzel olur dimi organizatör özürlüleri; evet size sesleniyorum canlarım benim. Iron Maiden’e lunaparkta konser verdirebilen çılgın Türkler. Tamam bir AC/DC, Aerosmith, Van Halen, Black Sabbath getiremediniz, sağlık olsun da bari şu amcaları birdaha seyredelim. Olmaz mı?
valla ilk oy benden yapıştırdım 10 nu! İmparator iyiki geri dönmüş son iki yılda yapılan birbirinden leziz 2 albüm bence son 12 yılda yapılmış en iyi heavy metal albümü önlerinde saygıyla eğiliyorum ve devamını bekliyoruz…
Albüm tek kelimeyle bomba olmuş.Buram buram 80′ler kokuyor.Heavy metal’in ölmediğinin en büyük kanıtı accept.Yıl olmuş 2012.Hala sen git süper heavy albümler yap.Vala helal olsun diyorum başka birşey denilmez zaten.10/10.En favori parçam shadow soldiers bu arada.Heavy metal klasikleri arasına girdi bile.
olmuş “Blood of the Nations” kadar olmasada ki o albüm tam puanlıktı buda 9/10 dur ve bu albümde bir anlamda önceki albümün devamı gibi. gerçek heavy metale gönül vermişler gözü kapalı dinlemeli.
Tam olarak özümseyecek kadar dinlememiş olsam da Blood of the Nations’ın devamı niteliğinde gibi geldi ilk bir kaç dinlemede. Kayıt olarak da çok yakın zaten. Çok güzel bir kritik olmuş, ellere sağlık.
Heavy metalin en büyük grubu desem (şu anda) herhalde yalan söylemiş olmam. Mükemmel albüm.
Kritik güzel olmuş lan, eline sağlık. Tam CoD atmosferi hahah.
Bu adamların “marş” olayını ben de çok seviyorum harbiden. Stalingrad şarkısındaki o ufak değinme çokzel olmuş.
Savaşların kazanan ve kaybedenleri vardır. Sonunda ortaya çıkan (rakamlar) kayıplar,tutsaklar v.d. işin matematiğidir sadece. Kimse kazanmayı düşlediği bir savaşa girmek istemez.
Onun dışında evet; durumu anlatmış ve özetlemişler.
Kritik için eline sağlık.
ilk albümün biraz altında kalsa da çok sağlam olmuş. 10 u bastım.
Hakkaten taş gibi Heavy albüm olmuş, 2012 yılında bunları duymak zor. Accept efsanesinin devam etmesi çok iyi.
Özellikle vokal müthiş.
Albümün tek rakibi halefi Blood Of The Nations. O kadar yani ki o albümlede Iron Maiden’e toz yutturdular bence (Isle of Avalon çok iyi, tamam, kabul ama New World Comin’ ondan aşağı kalmıyor). Stalingrad ile de diğerlerine sol kroşeyi çaktılar resmen. Özellikle başlangıç klasik Accept soundu, gitar tonu falan eski albümleri andırıyor. Mark Tornillo vokal olarak Blood Of The Nations’un önüne geçmiş biraz. Güçlü bir tempoyla giriş, duygusal bitiş olayının artık b.ku çıksa da bu albümde sırıtmıyor. Ya hacı olmuş işte, gene yardırmışlar yahu. Bu adamları kim aşağı alacak bilmem ama Black Sabbath’ın yeni albümünden ümitliyim (kızmayın şakaydı).
Udo vs. Mark dövüşüne gelince şu haliyle Mark üstün. Udo sesini büyük ölçüde kaybetti son yıllarda (adamın yaşı 60 olacak o kadar). Hatta eski hallerini de kapıştırırsak (TT Quick zamanları) keşke şu herifi önceden bulsalarmış diyoruz. Udo reistir saygımız sonsuz ama bu adamın Accept’e bu kadar yakışacağını tahmin edemezdik dimi? Hem adam çok yönlü bide; bir şarkıda Udo, bir başkasında Brian Johnson, diğerinde Sebastian Bach tonu vermek her babayiğidin harcı olmasa gerek. Ha TT Quick’e bakılırsa abimizin orjinal sesi Kill The Pain’deki vokaline daha yakın. (Referans TT Quick – Hell To Pay bu şarkıyı Accept ile çalsalar güzel olabilir, tabi bu benim fikrim.)
Albümde beğenmediğim tek nokta sololar. Yanlış anlamayın kötü demiyorum. Fazlasıyla iyiler ama yeterli değiller. Blood Of The Nations’taki ordan buradan fırlayan, ne olduğunu anlamadan başlayan sololar yok burda. En sağlam şarkılara gelince yine boş yok ama bence The Galley, Twist Of Fate, Stalingrad, Shadow Soldiers ve ucundan Revolution.
2012′de festivallerden birine şu adamları sıkıştırsalar yine, 2010′da bön bön bakan tayfa gelmese, 100-200 kişi olsak ta olayın farkında olan tayfayla eğlencek müziğe doysak negzel olur dimi organizatör özürlüleri; evet size sesleniyorum canlarım benim. Iron Maiden’e lunaparkta konser verdirebilen çılgın Türkler. Tamam bir AC/DC, Aerosmith, Van Halen, Black Sabbath getiremediniz, sağlık olsun da bari şu amcaları birdaha seyredelim. Olmaz mı?
UDO reistir laf yok ama son albümde çok iyiymiş çok beğendim. lafları yutturdular bana.
adamlar udo yu kaybetti ne oldgu belirsiz uzaylımıdır ne dir markı buldular 10 numara grup 20 yıl sonra falan degeeri anlasılır
Şu Almanların V kasa gitar sevgisini bir türlü anlayamıyorum.
18.04.2013
@klertt, Allah daha büyük dert vermesin.