Günümüzde heavy metal adını verdiğimiz bu engin dünyada dolanan milyonların ortak paydası olmaya en yakın olan grubun, en mühim işlerinden biri var bugün elimizde.
Tabii ki zevkler ve renkler tartışılmaz. Ben çikolatalar içinde yüzmek isterken, birinin kabak fantazisi olabilir. Fakat bazı şeyler vardır ki sevmeyen olsa da hemen herkes ona saygı duyar, yaptığı işlerin kalitesini bilir. Şu an elimizdeki inceleme o tarzdan bir grubun albümünü ele almakta.
Şahsen heavy metale başladıktan 4 ay sonra Iron Maiden’la tanıştım ve uzunca da bir süre sadece onların diskografisi kapladı mp3 çalarımı. Yaptıkları her işi sevdim, her şarkılarına taptım, soloları, rifleri ezberledim. “Virtual XI”ı bile savundum, yeri geldi “The X Factor”ın karanlık atmosferi tüm metal gruplardan daha çok etkiledi beni. Yani nasıl ki herkesin değişmeyen değerleri, belirli bir kişilikleri ve en sevdikleri oyun, film, oyuncu, futbol takımı vs. varsa aynı şekilde Iron Maiden da benim değiştiremeyeceğim bir tutkum.
Görüldüğü üzere dünya üzerindeki milyonlarca Maiden hayranından biri olup grup hakkında zibilyon karakterli yazı yazabilme kapasitesine sahip olduğumu düşünüyorum. O yüzden kendime hâkim olmaya çalışıp albümün içine balıklama dalıyorum.
Dünyada o zamanlar (2000) metalle ilgilenen herkesin merakla beklediği bir albümdü aslında “Brave New World”. Bu denli çok kişiye hitap edebilen ve insanı delirtmeye yaklaştıracak kadar iyi bir müzik yapan grubun yeni milenyumun başlangıcında eski elemanlarını (Bruce baba ve Adrian Smith üstat) tekrar kadroya katmasıyla neler yapabileceği kafaları kurcalıyordu. Ve ortaya bu albüm çıktı.
“Brave New World” adını ve konseptini A. Huxley’in aynı isimli kitabından alan bir albüm. Fakat gerek kitabı okumuş, gerekse albümü çoğu kez dinlemiş bir insan olarak albümle kitabı pek fazla ilişkilendiremedim. Tabii gerek albümle aynı isimli şarkıda, gerekse birçok şarkının belli bölümlerinde alıntılara ve göndermelere rastlamak mümkün. Ama bu özellikler “Brave New World”ü konsept albüm yapmakta yetersiz kalıyor. (En basitinden şu anda aklıma “Vahşi”nin denetçiyle olan konuşmasını konu alan bir şarkı olsa güzel olabilirdi” fikri geliyor. Belki de kendilerini sınırlamak istememişlerdir diyorum). Olaya “Iron Maiden”ın dünyanın yeni düzenine ve değişen birçok şeye karşı bakışını ve (kısmen) tepkisini ortaya koymasıyla ilişkilendirilebilecek bir albüm yapmasına uygun bir başlık araması” olarak bakmak daha doğru olacaktır.
Tabii zamanın değişmesi tabii ki Maiden üzerinde de birçok değişimi beraberinde getirdi. “The X Factor” ve “Virtual XI” ile birlikte iki önemli elemanlarından yoksun bir şekilde diğer işlerine oranla zayıf iki albüm (özellikle “Virtual XI”) yaptı grup. Bu onların klasik “bozma” muhabbetine kurban gideceğine ve sürekli olarak eski işlerinin müthişliğiyle anılmaya mahkûm bir grup mertebesine geleceğine işaret olarak algılandı çoğu kişi tarafından. Fakat işin aslı bu değilmiş ki, Steve Harris ve tayfası tekrar toplanıp 3 gitaristli 6 şahane müzisyenden oluşan bir topluluk oluşturdular. İşte her nasıl Maiden çaldığı her rif ile her şarkısıyla tüm metal dünyası içinde ayrı bir yere sahipse, bu açıdan da yine kendilerine has bir yol çizmeyi başararak bu en buhranlı dönemlerini atlattılar ve olabilecek minimum hasarla yollarına devam etmeyi seçtiler.
Tabii bu bölümde Maiden’ın “Piece Of Mind” dönemine gidip yeniden ilk günkü heyecanla müziğe devam etmesi söz konusu değildi. Ancak dediğim gibi bu durumu en az hasarla atlatıp yollarına kendi karar verdikleri şekilde devam ettiler. Ki Bruce hemen her röportajında (“Flight 666” belgeselinde de) kendilerinin eskiyi yâd eden bir grup fosili olmadığını, sürekli yeni işler peşinde olduklarını belirtmekte. Ve sonuçta ilkinden çok kopuk olmasa da, grubun takipçileri tarafından bariz bir şekilde fark edilebilecek bir ikinci dönem Maiden sound’u oluştu. Belki daha az gazdı, daha içe dönüktü, daha uzun şarkılardan oluşmaktaydı, daha progresifti, daha az beğenildi, daha çok eleştirildi ama sanatın direkt olarak sanatçının duygularıyla bağlantılı olduğu düşünülürse grup içinden geleni yaptı, kasmadı, zorlamadı, “biz artık buyuz” dedi ve yaşadıkları sürece tarzları değişse de her albümle ortalamanın bin ışık yılı üstüne çıkabileceklerini kanıtladı.
Bu yeni Maiden’ın oluşmasının en önemli basamağı olan “Brave New World”, bildiğimiz tüm Maiden olaylarını barındırmakla beraber üstüne yeni şeyler de ekliyor. Yani yer yer gaza getirebilen fakat genel itibariyle daha içe dönük rifler, özgün ve adeta her gitaristin imzası niteliğindeki sololar, gitara bağlı kalmayan ve her notasının Harris’ten çıktığı belli olan mükemmel bir sesle şarkıları bin kat daha çekici kılan Steve Harris’in signature canavarından gelen harikulade bas melodileri, olaya daha progresif ve çekici bir tat katan ve her albümde yeni şeyler deneyen (ki bu albümde çıplak ayaklarıyla [özellikle The Wickerman’de] bir seviye daha çoşturuyor bizi) Nicko imzalı davullar ve tabii ki hem ağlatabilen, hem zıplatabilen, hem düşündürebilen, her duyanın hayran kalması kural olan Bruce Dickinson vokali.
Albüm genel olarak bir bütün olarak ilerlemekte. Özellikle No Prayer For The Dying’de görünen “şarkı bazında iyi işlerin olması fakat albümün bütünlüğünün olmaması olayı” bu albümde kesinlikle yok. Albüm gayet akıcı ilerlemekte.
Birkaç tane öne çıkan şarkıdan bahsetmek istemekteyim. Öncelikle grubun 2000 sonrası hemen her şovunda (şov diyorum çünkü Iron Maiden, grup elemanlarının yaşına rağmen tüm müzik hayatı boyunca her konserini şova çevirmiş ve grubu hiç bilmeyen bir izleyiciyi bile kendine sadece şovuyla hayran bırakmıştır) çaldığı ve ithaf etmediği şey kalmayan Blood Brothers şarkısını belirtmek istemekteyim. Steve Harris elinden çıkma olan bu şarkı neyi anlatıyor bilmezken bile her dinlemede yepyeni dünyalara götürmeye yetecek derecede kaliteli. Geleneksel Harris şarkılarından alıştığımız üzere deli gibi gaz ve yerimizden zıplatacak bir şarkı olmamakla beraber, biraz içsel duygulara yönelen, biraz yeni zamanın özelliklerine gönderme olarak algılanabilir bu eser. Bunun yanında The Wicker Man, The Fallen Angel gibi gaz şarkılara sahip olan albüm uzun fakat zaman kavramını hatırlamanıza şans vermeyecek kadar kaliteli The Thin Line Between Love And Hate, Dream of Mirrors (ki bence grubun yaptığı en progresif şarkıdır bu albümde) ve The Nomad gibi şarkıları da içermekte.
Albüm kapağı bölümündeyse kendileri benim en sevdiğim 3. Maiden albüm kapağını ellerinde bulundurmaktalar (“Somewhere in Time”, “Piece of Mind”dan sonra). Yukarıda bahsettiğim kitap konsepti etkisi kapakta gayet hoş verilmiş. Şahsen kitabı okumadan önce albümle haşır neşir olduğumdan kitabı hep kapaktaki tarz bir dünyaymış gibi hayal ettim ve hiç de filmi yapılan kitap misali hayal gücümü sınırlamadı.
Özet olarak “Brave New World” kaliteli bir eser, grubun işleri içinde önemli bir eser, bir geçiş dönemi eseri olmasına rağmen geçiş dönemi albümü denemeyecek kadar kararlı bir sound’a sahip iyi bir dinlemelik. Grubu bilmeyenlerin (yok artık) bu albümle başlamamasını tavsiye ederken, şimdiye kadar çıkan 2000 ve sonrası Maiden albümlerinin bana göre albüm bazında en iyisi olduğunu söylemekte sakınca görmüyorum. 2. Maiden döneminde 4 başarılı albüm çıkarmış grubun bir döneminin temelini atması vasıtasıyla albümün önemini tekrar hatırlatıp “UP THE IRONS!” demekten başka bir halt yemek de aklıma gelmemekte.
And if you’re taking the walk through the garden of life…
Kadro Bruce Dickinson:Vokal
Dave Murray:Gitar
Adrian Smith:Gitar
Janick Gers:Gitar
Steve Harris:Bas
Nicko McBrain: Davul
Şarkılar 1. The Wicker Man
2. Ghost of the Navigator
3. Brave New World
4. Blood Brothers
5. The Mercenary
6. Dream of Mirrors
7. The Fallen Angel
8. The Nomad
9. Out of the Silent Planet
10. The Thin Line Between Love and Hate
Sevdiğim bir albümleridir. Bruce’lu Maiden için de bomba gibi bir geri dönüş albümüdür. Soundu eminim Maiden seven herkesi şaşırtmıştır. Bence yazar notu çok yüksek, okuyucu puanlaması da çok düşük, birbirlerini dengelemişler bir nevi. 8 veya 8.5 verirdim ben.
@Beleg, Gerçekten öyle. Hatırlıyorum da ozamanlar raflarda en çok gördüğüm albümdü ve tanıdğım biçok kişi bu albümü almıştı. Aralarında metal dinleyicisi olmayanlarda çoktu.
Post-7th Son albümler arasında, Fear of the Dark ile beraber “dinlemesi en kolay” albüm. Daha da daraltırsak, 3 gitarlı albümler arasında da en duru albüm, genel olarak en beğenilen albüm. Diğerlerini daha çok beğenen olsa da hiç beğenmeyen de var ama Brave New World’e herkes en azından 7-8 veriyor gibi. Bence 8-8.5 alır. İçinde mükemmel olmayan şarkılar var, hiçbir zaman 10 alamaz. Maiden 88′den beri kusursuz şarkı çok yaptı ama kusursuz albüm yapamadı bana sorarsanız.
Virtual XI zamanından da 3-4 şarkı bulundurması da ayrı bir özelliğidir. Dream of Mirrors’ın sözlerinde Blaze’in katkısı vardır diye biliyorum.
şimdiye kadar okuduğum en içten yazılmış kritiklerden biri oldu, benimde en sevdiğim Maiden albümleri içerisinde yer alır ve bence de post reunion döneminin en iyi 2. albümüdür birincisi A MATTER OF LIFE AND DEATH dir.
bu ülkede iron maiden krtiklerinin ARTIK ; doğu yücel, çağlan tekil, dj hicri cümleleri ve kurgularından daha farklı yapılması gerektiğini düşünüyorum.
yukarıdaki krtiğin her cümle, nokta ve virgülünü eski non-serviam sayıları ve şebek,köprüaltı fasiküllerinde bulmanız mümkün. ( hele ki iron maiden elemanlarının ruhsal yapılarını inceleme gereği imge yayınları ve arda turaç yazıları sonrası herkesin vazgeçilmez parçası olmuş durumda iken, özellikle non-serviam sayılarındaki geyik maiden yazıları ile birlikte … ) yazarın sevgisi, bilgisi, ilgisi alakası tartışılmaz, saygı sonsuz… fakat iron maiden krtiklerinde doğu yücel tarzının uzağında daha orjinal krtiklerdir beklentilerimiz… the x factor’un karamsar havası ve diğer albümlere göre zayıflığı vs vs yaza yaza bitirilemedi maalesef türk dergi ve webzine lerinde. bırakın artık o güzelim albümü…
sıkı bir maidenhead olarak bu albümü maalesef virtual ile birlikte maiden albümlerinin son sırasına koymakta da çekince duymuyorum…
@dega, geç gördüm ama olsun, cevap vereyim. Öncelikle dediğin yayınları, yazarları okumuş veya takip etmiş değilim çünkü yaşım buna müsait değil. Bu cümleleri sarf etmendeki en büyük etmenin Iron Maiden’ın dünyadaki birçok insanı zaman mekan sıkıntısına girmeden uçurabilen ve müziğin o uyuşturucumsu etkisini en etkili şekilde verebilen, en popüler grup olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Bu bir tepki değil, mazeret de değil, yanlış anlama lütfen; ama bu henüz benim 3. incelemem ve yazdığım albümleri bana özel hissettirdikleri için yazarım genelde. Ama tabii ki insan bir şeyi bu kadar çok sevince cümleleri klişeleşebiliyor, tekrara düşebiliyor. Sonuçta ben profesyonel bir yazar değilim ancak haklı olduğun nokta, herhangi bir albümle ilgili orijinal bir yazı gelecekse o, bu siteden gelir, gelmiştir de.
Hakkaten birkaç yerde bayağı kötü yazmışım ama yazıdaki amacım duygularımı aktarmaktı ve amatör de olsa başarmışım gibi geliyor bana.
Bu albüm Iron Maiden albümleri arasında sıkılmadan ne zaman dinlersem dinleyeyim acayip zevk veren bir albümdür.
Albümün tamamı harikulade şarkılarla dolu ve gerçekten sade
@Wild Boar, yavaş tokatlasın sonra dayak yer!!! bir Maidenhead olarak TFF Maiden nın Virtual XI ile birlikte en sıkıcı albümü ve Maiden klasik metal grubudur yani kütür kütür agresif vahşi yanı varken TFF da gereksiz bir prog havaya girmişlerdir. Ha şuda var tabi albüm içinde güzel şarkılar var zaten Maiden dan kötü iş beklenmez ama gereksiz uzatılmış parçalar artık gelenek olduğu üzere intro outro lar falan filanlar uzar gider.
@bab-ı esrar, The Final Frontier efsanedir, 80′lere gömülmüş kalmış bir grup olmadığını göstermiştir. İki dakika ballad mod on yapınca hemen efsanevi thrash dinleyicileri “bık bık bık” yapmaya başlıyorlar. Her şarkı o kadar manalı ki Final Frontier’da. Gerçi 2000′lerden sonra çıkardığı hiçbir albüm kötü değil babaların da, işte bir de trollizm olmasa birşeylerden zevk almayı öğreneceğiz.
Dibe vurmuş bir grubun toparlanma albümüdür Brave New World. Bu yüzden biz trooperslar için bulunmaz hint kumaşıdır, bir tanesidir. Albümü 1 kez dinleyip 140 MB yeri bilgisayarından silen efsanevi metalci topluluğu için belki pek birşey ifade etmez, ama içinde bulunduğu her parçasında bize bir bilim-kurgu filmi “dinletiyormuş” havası uyandırır. Belki de bu adamların en büyük kayıpları sürekli bilim-kurgu kafasında şarkı yapmaları. Somewhere in Time, Final Frontier, Brave New World…
Sözün özü, güzel bir yazıyla herşeyi didik didik etmişsin zaten. 2012 yılında bile Iron Maiden’ı en bokum şarkıcıların önünde dinliyorsak 80′lerde bize bıraktığı miras değil, 2000′lerde şarap gibi olduklarını gösterdikleri içindir.
Çaktım 10′u.
10.
UP THE IRONS!
Sevdiğim bir albümleridir. Bruce’lu Maiden için de bomba gibi bir geri dönüş albümüdür. Soundu eminim Maiden seven herkesi şaşırtmıştır. Bence yazar notu çok yüksek, okuyucu puanlaması da çok düşük, birbirlerini dengelemişler bir nevi. 8 veya 8.5 verirdim ben.
album bi yana, the wicker man bambaskadir. alisilmistan daha sert tonlar ve bestenin akilda kaliciligi.. 8 calisir.
10.
Bruce’un vokalini en iyi kullandığı albümlerden birisi, o kadar çok döndürdüm ki bu albümü bugüne kadar kanımda aktığını hissedebiliyorum.
Vay lan bu albüm çıkalı 12 sene oldu.
02.04.2012
@Exorsexist, 2002 on sene önceydi falan. Garip şeyler bunlar.
03.04.2012
@Beleg, Gerçekten öyle. Hatırlıyorum da ozamanlar raflarda en çok gördüğüm albümdü ve tanıdğım biçok kişi bu albümü almıştı. Aralarında metal dinleyicisi olmayanlarda çoktu.
Post-7th Son albümler arasında, Fear of the Dark ile beraber “dinlemesi en kolay” albüm. Daha da daraltırsak, 3 gitarlı albümler arasında da en duru albüm, genel olarak en beğenilen albüm. Diğerlerini daha çok beğenen olsa da hiç beğenmeyen de var ama Brave New World’e herkes en azından 7-8 veriyor gibi. Bence 8-8.5 alır. İçinde mükemmel olmayan şarkılar var, hiçbir zaman 10 alamaz. Maiden 88′den beri kusursuz şarkı çok yaptı ama kusursuz albüm yapamadı bana sorarsanız.
Virtual XI zamanından da 3-4 şarkı bulundurması da ayrı bir özelliğidir. Dream of Mirrors’ın sözlerinde Blaze’in katkısı vardır diye biliyorum.
şimdiye kadar okuduğum en içten yazılmış kritiklerden biri oldu, benimde en sevdiğim Maiden albümleri içerisinde yer alır ve bence de post reunion döneminin en iyi 2. albümüdür birincisi A MATTER OF LIFE AND DEATH dir.
UP THE IRONS !
02.04.2012
@bab-ı esrar, sağolun efenim
nasıl hala açılmamış dedirten başlık
Iron Maiden’ın en sevdiğim işlerinden biri. Özellikle Line Between Love and Hate çok farklı, çok harikulade bir şey.
bu ülkede iron maiden krtiklerinin ARTIK ; doğu yücel, çağlan tekil, dj hicri cümleleri ve kurgularından daha farklı yapılması gerektiğini düşünüyorum.
yukarıdaki krtiğin her cümle, nokta ve virgülünü eski non-serviam sayıları ve şebek,köprüaltı fasiküllerinde bulmanız mümkün. ( hele ki iron maiden elemanlarının ruhsal yapılarını inceleme gereği imge yayınları ve arda turaç yazıları sonrası herkesin vazgeçilmez parçası olmuş durumda iken, özellikle non-serviam sayılarındaki geyik maiden yazıları ile birlikte … ) yazarın sevgisi, bilgisi, ilgisi alakası tartışılmaz, saygı sonsuz… fakat iron maiden krtiklerinde doğu yücel tarzının uzağında daha orjinal krtiklerdir beklentilerimiz… the x factor’un karamsar havası ve diğer albümlere göre zayıflığı vs vs yaza yaza bitirilemedi maalesef türk dergi ve webzine lerinde. bırakın artık o güzelim albümü…
sıkı bir maidenhead olarak bu albümü maalesef virtual ile birlikte maiden albümlerinin son sırasına koymakta da çekince duymuyorum…
03.04.2012
@dega, Doğu Yücel de benden gördü ya
29.07.2012
@dega, geç gördüm ama olsun, cevap vereyim. Öncelikle dediğin yayınları, yazarları okumuş veya takip etmiş değilim çünkü yaşım buna müsait değil. Bu cümleleri sarf etmendeki en büyük etmenin Iron Maiden’ın dünyadaki birçok insanı zaman mekan sıkıntısına girmeden uçurabilen ve müziğin o uyuşturucumsu etkisini en etkili şekilde verebilen, en popüler grup olmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Bu bir tepki değil, mazeret de değil, yanlış anlama lütfen; ama bu henüz benim 3. incelemem ve yazdığım albümleri bana özel hissettirdikleri için yazarım genelde. Ama tabii ki insan bir şeyi bu kadar çok sevince cümleleri klişeleşebiliyor, tekrara düşebiliyor. Sonuçta ben profesyonel bir yazar değilim ancak haklı olduğun nokta, herhangi bir albümle ilgili orijinal bir yazı gelecekse o, bu siteden gelir, gelmiştir de.
Hakkaten birkaç yerde bayağı kötü yazmışım ama yazıdaki amacım duygularımı aktarmaktı ve amatör de olsa başarmışım gibi geliyor bana.
Ben kitabı okuyan Cesur’ları sahneye davet ediyorum.
maiden fanları, kötü olmayan herhangi bir I.M. albümü olunca hemen basıyor 10 puanı.
15.04.2012
@Wild Boar, 30 yıldır en profesyonel heavy metal parçalarını çıkaran grup olduğu için olabilir mi ?
Bu albüm Iron Maiden albümleri arasında sıkılmadan ne zaman dinlersem dinleyeyim acayip zevk veren bir albümdür.
Albümün tamamı harikulade şarkılarla dolu ve gerçekten sade
the final frontier tokatlar bunu. hemde fena tokatlar.
04.04.2012
@Wild Boar, yavaş tokatlasın sonra dayak yer!!! bir Maidenhead olarak TFF Maiden nın Virtual XI ile birlikte en sıkıcı albümü ve Maiden klasik metal grubudur yani kütür kütür agresif vahşi yanı varken TFF da gereksiz bir prog havaya girmişlerdir. Ha şuda var tabi albüm içinde güzel şarkılar var zaten Maiden dan kötü iş beklenmez ama gereksiz uzatılmış parçalar artık gelenek olduğu üzere intro outro lar falan filanlar uzar gider.
15.04.2012
@bab-ı esrar, The Final Frontier efsanedir, 80′lere gömülmüş kalmış bir grup olmadığını göstermiştir. İki dakika ballad mod on yapınca hemen efsanevi thrash dinleyicileri “bık bık bık” yapmaya başlıyorlar. Her şarkı o kadar manalı ki Final Frontier’da. Gerçi 2000′lerden sonra çıkardığı hiçbir albüm kötü değil babaların da, işte bir de trollizm olmasa birşeylerden zevk almayı öğreneceğiz.
Dibe vurmuş bir grubun toparlanma albümüdür Brave New World. Bu yüzden biz trooperslar için bulunmaz hint kumaşıdır, bir tanesidir. Albümü 1 kez dinleyip 140 MB yeri bilgisayarından silen efsanevi metalci topluluğu için belki pek birşey ifade etmez, ama içinde bulunduğu her parçasında bize bir bilim-kurgu filmi “dinletiyormuş” havası uyandırır. Belki de bu adamların en büyük kayıpları sürekli bilim-kurgu kafasında şarkı yapmaları. Somewhere in Time, Final Frontier, Brave New World…
Sözün özü, güzel bir yazıyla herşeyi didik didik etmişsin zaten. 2012 yılında bile Iron Maiden’ı en bokum şarkıcıların önünde dinliyorsak 80′lerde bize bıraktığı miras değil, 2000′lerde şarap gibi olduklarını gösterdikleri içindir.
Şöyle bir Wicker Man versiyonu da vardır:
http://www.youtube.com/watch?v=tC6AjkJU7hY
“The Nomad” nasıl şarkıdır öyle ya, dinle dinle doyamıyorum. Özellikle 4.37′de başlayan interlude kısmı alıp götürüyor insanı.
Bir başyapıt ve bende yeri çok ayrıdır ama Blood Brothers’ın Rock in Rio versiyonu nedir öyle ya keşke zaman makinem olsa da ışınlansam