“Kuşkusuz, Swallow the Sun’ın müziğini icra etmesi tek kelimeyle mükemmel. Hatta müzikleri bile güzel, tipik melodic doom/death, tipik growl vokaller, tipik klavyeler, tipik davul vuruşları, tipik tını ve prodüksiyon –hatta dürüst konuşmak gerekirse hoşuma da gidiyor. Underground muhitini işgal eden ıvır zıvırdan ziyade bütün gün bu albümü dinlemeyi tercih ederim, ama ben, ya da siz dinleyiciler, bu kadar bağışlayıcı olmalı mıyız? Neden olalım? Tek istediğim duyduklarımın gerisinde müziğe yönelik bir sağgörü hissetmek, ama Swallow the Sun bana bunu hiç vermiyor, müzikleri dinlemek için sebeplerden ziyade, bana yalnızca bahaneler veriyor.” (Chaim Drishner)
Üzerinde kıvıl kıvıl gezinen kurtçukların yuva yaptığı kokuşmuş bir ishal tabakasını andıran Swallow The Sun’ın müzikal karakteristiklerini fazlasıyla özetleyen bu kritikten yaptığım alıntıya ne eklerim bilemiyorum. Çünkü meşhur Peaceville üçlüsünün ve birçok başarılı halefinin yazdığı riflerin, yani ayaklarımızın ucunda şimşekler gibi çakıp bizi şaşkınlığa uğratan riflerin yalnızca kabataslak, indirgenmiş, üstünkörü alavere dalaverelerle, oyunbazlıklarla ve martavallarla dayalı döşeli bir taklitçiliğinden başkasını yapamayan bir grup olan Swallow The Sun’ın müziğini fazla incelemeye gerek yok.
Gerçi, birçok kritik yazarı ve öfkeli dinleyicilerin argümanları yalnızca grubu tipik diye betimleyip bırakmalarıyla tamamlanıyor, ama, Before The Rain, Graveyard Dirt ve Cryptal Darkness gibi tipikliği en yüksek çizgilere yükselmiş grupların müziğinde hissettiğimiz şevk bize bu grupların otantiklikten yoksunluklarına rağmen death doom ruhunu sindirdiğinde ve özümsediğinde ne kadar afallatıcı ve sarsıcı olabileceğini göstermekte mükemmel örnekler olarak karşımıza çıkabiliyor. Ama eğer bu doğruysa, bu grupların görece tanınmamışlığı ve Swallow The Sun’ın piyasadaki olağandışı başarısını nasıl açıklayacağız?
Swallow The Sun bir albümdeki şarkıların kemiklerini, damarlarını, sinirlerini oluşturması gereken coşkulu, meşakkatli ve doyurucu rifleri yazmaktan kaçınarak Peaceville üçlüsünün yalnızca bir pasajdan diğer pasaja geçmek için bestelediği ara interlüdlerdeki ve girizgâhlardaki ilineksel, ikincil, alelâde rifleri, uzun dakikalarca süren şarkılara şişingen ve çığırtkan bir müzikal mantıkçılıkla öbek öbek yığıyor ve incikli boncuklu, süslü püslü, nakışlı bezemeli notalarla süslüyor. Dolayısıyla görgülü ve oturaklı bir rif dizisiyle dört notalık şarkı girizgâhı arasındaki farkı bilmeyenlere, dinleyip keyif aldığı her şeyi hiçbir kıstas ve ölçüsü bulunmadan başyapıt diye kabullenen kimselere ve türün derinliğine inmemiş çaylaklara, ayrıca her popüler grupta görülen dalkavuklara, peşkeşçilere ve pohpohçulara kendilerini doom metalin mahalle çapkınları kisvesiyle benimsetebiliyorlar.
Bence mesele yalnızca bundan ibaret, ama benim ve başkalarının kızgınlıktan kudurmamıza, afyonumuzun patlamasına ve heyheyler geçirmemize yalnızca müziğin kalitesizliği değil, aynı zamanda beceriksiz şambabalarından, şarlatanlardan, ispençhorozlarından hiç farkı olmayan grup üyelerinin röportajlarında pimpirikli, ihtimamlı ve yapmacıklı tavırlarla büyüklük taslayışları, afralı tafralı kasınışları ve cengâverce kıvançlanışları da sebep oluyor. Bu kesyapıştırcı, intihalci, hazır yiyici bestekârların naçizâne, gösterişsiz ve mütevazi bir mizaçla babalanmamaları gerektiğini düşünürken sanki türün yeni klasiklerini yazmışçasına arif ve âlim kesilmeleri en müşfik, en pederâne, en esirgeyici kritik yazarlarının bile sinirine dokunabiliyor.
Alelâde rifleri kıvılcımlı, yanardöner ve fosforlu melodilerle rötuşlayarak cascavlak ve dupduru bir prodüksiyonla önümüze getiren bu grubun yazdığı albümler, çok sevdiğimiz ve çok dinlediğimiz bu müzik türünü kemirgenlikle mahmuzlamış ve kamçılamış bir tanrı-kralın bıkkınlık getirene kadar aynı övgüyü arka arkaya, defalarca, tekrar tekrar höyküren şaklabanlarını anımsatıyor. Ama öyle çok da kızılacak bir şey yok – StS gibi çakma entellektüeller, fikir tacirleri, çöplük horozları ve kokorozlanıp duran kılıbıklar zaten her türde her zaman var. Ne olduğunu hiç anlayamadıkları bu küçük dünyada kendilerine fingirdeşmeler, cilveleşmeler ve kırıştırmalar diliyoruz.
Kadro Mikko Kotamäki: Vokal
Markus Jämsen : Gitar
Juha Raivio: Gitar
Aleksi Munter: Klavye
Matti Honkonen: Bas
Pasi Pasanen: Davul
Şarkılar 1. Through Her Silvery Body
2. Deadly Nightshade
3. Out of This Gloomy Light
4. Swallow (Horror Pt. 1)
5. Silence of the Womb
6. Hold This Woe
7. Under the Waves
8. The Morning Never Came
Açıkçası birçok yerde ”grubun en iyi albümü” gibi yapılan tanımlara şaşırıyorum. ”Hope” her türlü tokatlar bence bu albümü. Kritikte de bahsedildiği gibi öyle aman aman bir çalışları olmamasına rağmen seviyorum ben bu elemanları ya. Yani ne biliyim en azından saatler boyunca cayır cayır kendini dinletmese de, herhangi bir albümünü başlattığım da sıkılmadan sonuna kadar dinleyebiliyorum. Keza bu albümlerini de öyle. 8 işler benden.
Bir de adamların bu denli hıyar olduklarını bilmiyordum hiç ahah.
o kadar zorlamama rağmen ısınamadığım bir gruptur. yaptıkları orjinal olmaya müziğin üzerine bir de daha sıkıcı riffler ve pasajlar ekledikleinde çekilmez oluyorlar. kritik de çok güzel olmuş bu arada.
albümü bir türün kalıplarına göre değerlendirmek çok yanlış,sonuçta bu bir sanat.Kaldı ki grup üyeleri bas bas bağırıp biz doom/death yapıyoruz demiyorlar.eğer dikkatli dinlediyseniz swallow the sun müziğinde doom-death dışında gothic ve black metal öğeleri de var.syadığınız gruplara gelince cryptal darkness ve Graveyard Dirt ün verdiği ürünleri anathema ve my dying bride yıllar önce verdi zaten,bu dediklerimi haklı çıkarıcasına crptal darkness ismini ve tarzını değiştirme yoluna gitti
Yani dusundum de; grup, yazara bu denli kin gutturecek ne etti bilmiyorum ama bence anlik duygularla yazilmis bi kritik..hatta kritik de degil yazar kusmugu olmus bu.
Ama her ne hikmetse not konusundA uyustuk yazarla.. bence gayet guzel bir death/doom albumu olmus.ayrica bu turu icra edip de peaceville üçlüsünden bagimsiZ seyler cikarmak da ne kadar mümkün olabilir emin degilim.
Swallow the sun haberini görünce kritiklerine bakayım dedim. Bu ne ya. Ya harbiden bu ne MK. Bu nasıl kasıntı bir Türkçe. Bu nasıl kritik. Nedir abi bu yazının olayı. Yani bir insan niye böyle şeyler yazar. Bir de puan falan vermiş üstüne.
Açıkçası birçok yerde ”grubun en iyi albümü” gibi yapılan tanımlara şaşırıyorum. ”Hope” her türlü tokatlar bence bu albümü. Kritikte de bahsedildiği gibi öyle aman aman bir çalışları olmamasına rağmen seviyorum ben bu elemanları ya. Yani ne biliyim en azından saatler boyunca cayır cayır kendini dinletmese de, herhangi bir albümünü başlattığım da sıkılmadan sonuna kadar dinleyebiliyorum. Keza bu albümlerini de öyle. 8 işler benden.
Bir de adamların bu denli hıyar olduklarını bilmiyordum hiç ahah.
Son iki paragraf için tek söyleyebileceğim “the fuck i just read”
bu sitede gördüğüm en kötü kritik olabilir.ayrıca ben seviyorum bu adamları.gayet iyi müzik yapıyorlar.
Argo kullanmadan Ana avrat sövmek böyle bir şey olsa gerek. Okuduktan sonra son resme baktım. Yazıktır lan, çok masum bakıyorlar…
o kadar zorlamama rağmen ısınamadığım bir gruptur. yaptıkları orjinal olmaya müziğin üzerine bir de daha sıkıcı riffler ve pasajlar ekledikleinde çekilmez oluyorlar. kritik de çok güzel olmuş bu arada.
albümü bir türün kalıplarına göre değerlendirmek çok yanlış,sonuçta bu bir sanat.Kaldı ki grup üyeleri bas bas bağırıp biz doom/death yapıyoruz demiyorlar.eğer dikkatli dinlediyseniz swallow the sun müziğinde doom-death dışında gothic ve black metal öğeleri de var.syadığınız gruplara gelince cryptal darkness ve Graveyard Dirt ün verdiği ürünleri anathema ve my dying bride yıllar önce verdi zaten,bu dediklerimi haklı çıkarıcasına crptal darkness ismini ve tarzını değiştirme yoluna gitti
Yani dusundum de; grup, yazara bu denli kin gutturecek ne etti bilmiyorum ama bence anlik duygularla yazilmis bi kritik..hatta kritik de degil yazar kusmugu olmus bu.
Ama her ne hikmetse not konusundA uyustuk yazarla.. bence gayet guzel bir death/doom albumu olmus.ayrica bu turu icra edip de peaceville üçlüsünden bagimsiZ seyler cikarmak da ne kadar mümkün olabilir emin degilim.
albümün kalitesi tartışılır fakat emin olunabilecek tek şey var ki pasifagresifteki en kalitesiz kritik hatta kalitesiz tek kritik
Swallow the sun haberini görünce kritiklerine bakayım dedim. Bu ne ya. Ya harbiden bu ne MK. Bu nasıl kasıntı bir Türkçe. Bu nasıl kritik. Nedir abi bu yazının olayı. Yani bir insan niye böyle şeyler yazar. Bir de puan falan vermiş üstüne.