Death metal cemiyetinde sataşkan mizaçlarıyla bilinen ışıltılı seçkinler, nümayişçi bilginler, serinkanlı asilzâdeler İsveç melodik metal müziği üzerine bitip tükenmez lânetlemeler, yuhalamalar ve küfürler döktürmüşlerdir. Fikirlerini doktrinleştirip gepegenç, masumane, taptazecik zihinlere benimseterek onları da kendileri gibi işkembe suratlı softalara, örümcek beyinli ahlakçılara, tahammülsüz yobazlara dönüştürdüklerini birtakım dış mihrakların sitelerinde görüyoruz. Yine aynı sitelerde, başarısız müzisyenlerin, hinoğluhin yardakçıların, yılışkan şaklabanların da bu cemiyetin hoşuna gidebilmek için tepeden tırnağa bıktırıcı, boğucu ve basmakalıp riflerle yüklü albümler yazdıklarını istatistiksel olarak inceleyebiliyoruz. Ama bu kötümser tabloya rağmen bir gün geleceğini, her iki tarafın tartaklamaları ve küskünlükleri bir kenara bırakacağını, herkesin yârenlikle tek ve aynı çatı altında (muhtemelen 4chan.org/h/) mutlulukla yaşayacağına inanıyoruz.
Şimdi soytarılığı bir kenara bırakalım. Anata’nın İsveç melodik metal müziğinden beslendiğini bir diğer kritiğimizde açıkladığımız için burada benzer bir incelemeye girişmeyeceğiz. Ama kısaca değinebiliriz. Riflerdeki İsveç melodisinin kolayca tanınabilirliğine rağmen grup, kendi dokunuşlarıyla onu acayip bir atmosfere dönüştürüyor. (Bazı kritik yazarları bu atmosferi ‘şizofrenik’ diye betimliyorlar). Grup, anavatanlarının müziğini kendi imbiklerinden geçirerek yepyeni bir cisimlenmeyle önümüze getiriyor. İsveç melodikçiliğinin metal müziğe hiçbir katkı yapmadığını söyleyenler için Anata afallatıcı olabiliyor.
Birtakım kritiklerdeki tahlillerin aksine grup öyle kafa uçuklatıcı ayrıntılarla süslenmiş bir müzik yapmıyor. Her ne kadar alışılmadık zaman ölçüleri, disarmonik rifler ve riflerdeki malzeme yoğunluğu grubu teknik diye sınıflandırabilmemizi sağlıyorsa da altyapıda yalnızca riflerin otantikliği, tuhaf ührevi havası, ‘şizofrenliği’ ve aynı rifin çeşitli aranjmanlarla zenginleştirilmesi mekanik bir karmaşıklık izlenimi uyandırıyor. Serhat ve güzide sitemizin hangisi olduğunu unuttuğum bir diğer kritiği altındaki bir tartışmada bir okuyucunun Anata’nın müziğini basit diye küçümsediğini hatırlıyorum. Tabii bu yorumun yüksek ve alimâne progresif ve teknik metrajlarla kıyaslanıp değerlendirilerek yapıldığını, yoksa Anata’ın müziğinin herkesin menşesi olmadığını (özellikle salt doom’cu ya da melodikçilerin sevmeyeceğini) ekleyelim.
Ucuz bir hermeneütik yaklaşımla baktığımda grubun müziğini şöyle yazdığına inanıyorum: Önce acayip bir ferdiyetçilik ve mazhariyetle yüklü rifleri bir şarkı yapısı içinde tertiplemeden bağımsızca besteliyorlar, sonra ağırbaşlı ve oturaklı bir gayretkeşlikle bu rifleri çeşitli aranjmanlarla zenginleştirip hangilerinin birbirine kısmen münasip geldiğini kararlaştırıyor ve nihayet hepsini bitiştirerek şarkıları tamamlıyorlar. “Conductor’s Departure“da bunu bırakıp şarkı yapılarının da tutarlı ve bütünsel bir biçimlenmeye öykündüğüne tanık oluyoruz; bu karşılaştırma bu iki albümün birbirinden nihai ayrılığını göstermekte bizim için aydınlatıcı olabilir.
Bu farklılıktan grubun ilk üç albümündeki saçıntılar şeklindeki riflerle oluşturulmuş sakızımsı, köpüğümsü, fokurtulu şarkı yapılarını görebiliyoruz. Bu şarkı yapıları, müziği dinlerken kulaklarımızı daimi bir kayganlıkta peşinde sürükleyerek bir şarkıdan diğerine darmadağınık, gelişigüzel, yontulmamış, çiğ bir iştahla geçmemizi sağlıyor. Necrophagist, Origin, Cryptopsy gibi teknik death metal gruplarında yalnızca şarkı yapılarının engebelerini, girinti çıkıntılarını, çatallanmalarını hafızamızın balmumuna yüzük mührü gibi yapıştırdığımızda benimseyebilirken Anata’da bu alışkanlığımızı bırakıp albüm süresince çalakalem, hesapsız kitapsız, huzursuz, serpintili, fıkır fıkır kaynayan akışkan yapıya kendimizi perçinlemeden dinlememiz gerekiyor. Yoksa baştankara gidip akıl karışıklığı yaşayan, saçlarını karıştırarak albümün anlaşılmaz ve alaşımlanmamış olduğunu haykırıp duran kimselerin gülünçlüğüne düşüyoruz.
Bu açıklamalar ve analizler müziğin hiçbir şekilde eklemlenmemiş olduğu anlamına gelmemeli. Riflerin kekremsiliği bütün şarkılarda benzer bir mizaç sergilediğinden riflere kendimizi alıştırınca albümü kolaylıkla dinleyebiliyoruz. Tabii bu yönüyle eleştirilebiliriği de var: Bu mizacın benzerliği belki çok fazla, öyle ki, pek çok şarkıyı dinlerken aslında bir diğerinde duyduğumuz riflerin çağrışımlarını ve uzantılarını dinliyormuş gibi hissedebiliyoruz. Ama bunun görece az olduğunu söylemekle yetinelim. Ayrıca vokallerin örüntüleri de birbirine fazlasıyla benziyor ve vokalin farkına varmadığımız bile oluyor.
Anata, özü hep aynı kalan, ama biçimi sürekli değişip yenilenen bir grup. Son albümleriyle, yani 2006 çıkışlı albümleriyle biçimini ve özünü birleştirip şahsiyetlerini tamamlamış görünüyorlar, bunu da çıkması beklenen ama bir türlü çıkmayan son albümlerindeki şarkı örneklerini dinledikten sonra kolaylıkla söyleyebiliyoruz. Eleştirsem bile Anata’nın müziğini değerlendirmemdeki ve övmemdeki yaklaşım yine metal müzik piyasasının koşullarından bağımsız değil: Piyasanın büyük çoğunluğunu rif yazımı bakımından ortodoks, biçimsel bakımdan kısmen farklılıklar taşıyan gruplar oluşturuyor. Yani rif yazımı özgül bir maneviyat kazanmış grupların sayısı çok az; çalışkan, tutkulu, sezinçli Anata da bu mahiyetli azınlığın içinde.
Kadro Fredrik Schälin: Vokal, gitar
Andreas Allenmark: Gitar
Conny Pettersson: Davul
Henrik Drake: Bas
Şarkılar 1. Shackled to Guilt
2. A Problem Yet to Be Solved
3. Entropy Within
4. Dance to the Song of Apathy
5. Sewerages of the Mind
6. Built on Sand
7. Under the Debris
8. The Drowning
9. Leaving the Spirit Behind
10. Any Kind of Magic or Miracle
Yazıyı çok beğendim, ama “eline sağlık”tan farklı bir şeyler diyesi geliyor insanın kritikteki dil kullanımı karşısında. Fakat ya dile hakimiyetim yetersiz kalacak, ya da “özletme kendini bu kadar” gibi bencilce şeyler çıkacak klavyemden. Neyse, öyle işte…
Bu albüme neden bu kadar az yorum var lan. Albümü dün dinlemeye başladım, kritiği görünce sevindim ama kimse düşünseni yazmamış. Bu kadar az mı ilgi hakediyor bu adamlar beyler.
Neyse, bence yazar arkadaş çok güzel bir yere değinmiş ”İsveç melodikçiliğinin metal müziğe hiçbir katkı yapmadığını söyleyenler için Anata afallatıcı olabiliyor.” Anca bu kadar müthiş bir denge sağlanabilirdi zaten. Anata farklı bir şey yapıyormuş, neden bu zamana kadar dinlemedim ki?
Yazıyı çok beğendim, ama “eline sağlık”tan farklı bir şeyler diyesi geliyor insanın kritikteki dil kullanımı karşısında. Fakat ya dile hakimiyetim yetersiz kalacak, ya da “özletme kendini bu kadar” gibi bencilce şeyler çıkacak klavyemden. Neyse, öyle işte…
04.02.2012
@Aeonian_Lich, teşekkür ederim:)))
Yazıda 4chan geçince dikkatimi çekti./h/ diye board mu var diyecektim, varmış :)
Bu albüme neden bu kadar az yorum var lan. Albümü dün dinlemeye başladım, kritiği görünce sevindim ama kimse düşünseni yazmamış. Bu kadar az mı ilgi hakediyor bu adamlar beyler.
Neyse, bence yazar arkadaş çok güzel bir yere değinmiş ”İsveç melodikçiliğinin metal müziğe hiçbir katkı yapmadığını söyleyenler için Anata afallatıcı olabiliyor.” Anca bu kadar müthiş bir denge sağlanabilirdi zaten. Anata farklı bir şey yapıyormuş, neden bu zamana kadar dinlemedim ki?