“[id]” albümünü 2011 başlarında keşfetmiş, bazı parçaları sevip sık sık dinlemiş, ancak özellikle son bir ay içinde adeta albümü yeniden keşfetmişçesine yaklaşık 100 kez dinlemiş biri olarak, orijinal kritiğin gizemli şekilde siteden uçmasını da fırsat bilip, eski yazarlarımızdan duraganyolcu’nun yazısına ekleme yaparak albümü tekrardan yayımlamak istedim. Önce duraganyolcu’nun orijinal yazısıyla başlayalım [Ahmet Saraçoğlu].
duraganyolcu
2008 yılında “The Common Man’s Collapse” albümüyle piyasada bir güneş gibi doğan Veil Of Maya, 2010 senesinde daha melodik, daha temiz, daha organize, daha güçlü bir albümle karşımızda. Açıkçası “The Common Man’s Collapse”dan daha çok beğeneceğim bir albüm çıkarmalarını beklemiyordum; çoğu zaman olduğu gibi yine şaşırtmayı başardı grup.
Prodüksiyon konusunda eski albümün eksiklerini kapatma durumu kadar, yeni eksiklikler de olduğu kanaatindeyim. Ancak yine prodüksiyon koltuğundaki Michael Keene’in iyi bir iş çıkardığı ortada. Bu tarz gruplar içerisinde ilk defa bu kadar “lümbür lümbür” bir bas duyuyorum. Bu en önemlisi. “The Common Man’s Collapse”e göre daha temiz, daha anlaşılır bir gitar tonu var. Ancak davulun tomları trampeti falan ne kadar oturmuş olsa da ziller zaman zaman diğerlerini bastırdığı, hatta rifleri bile bazen bastırdığı için rahatsız edici gelebiliyor. Ancak çok da önem verilecek bir mevzu değil. Ayrıca davul blast’e yardırdığı ve diğer enstürmanların da hızlandığı anlarda kafa ütülememek için iyi
uğraşıldığı da belli.
Bas gitar olayının sadece sesi yükseltmekle çözüleceğini düşünmüyorum. Böyle gruplar içerisinde en belirgin olan olumsuz elementlerden birisi bas gitar için neredeyse hiç boşluk bırakılmaması. Oysa bas gitarı diğer gitarlardan ayrı bir enstrüman olarak kullanmak –hele böyle alengirli bir progresif müzikte- kim bilir neler neler katacaktır. “[id]“de bas gitarın sürekli diğer gitarları takip etmeyip, arada kendi özgürlüğünü ilan etmesine rağmen bu yetersiz. Daha belirgin, daha az çekingen bir bas gitar istiyoruz. Bas gitarın sesi yükseltildi, bence şimdi dizginleri biraz ona da kullandırtmanın zamanı.
Dolayısıyla en dikkat çeken enstrüman hâlâ gitar. Veil of Maya’yı Veil of Maya yapan hamaratlı Marc kardeşimizin hünerleri bu albümde de bitmiyor. “[id]“de kendi tarzını, kendine özgü melodileri ve teknikleri iyice oturtmuş Marc. Bu adamın özellikle yazdığı melodilerde bulunan vurgular beni benden alıyor. Marc ayrıca yazdığı melodiler dışında riflerine de böyle kendini belli eden, adeta bir şeyler anlatmak isteyen bir karakter kazandırıyor. Koçsun Marc.
Çok önemli değişikliklere gidildiği veya köklü değişiklikler yapıldığı zaman herhangi bir albümün süresi kısa olabilir. Ancak bir önceki muhteşeme yakın albümünü bir adım öteye getirmiş grubun yaptığı bir sonraki albüm, büyük değişiklikler göstermemesine rağmen niye bu kadar kısa olur bunu anlamıyorum. Gerçi bu kadar kısa olmasına rağmen tüm fikirleri dinleyiciye aktarmada başarılı ve hatta yine bu kadar kısa olmasına rağmen eski albümün daha önce fark edemediğim ufak eksikliklerini şimdi farkettiriyor ama yine de bu kısalık ne beni ne diğer birçok dinleyiciyi tatmin etmeye yetmiyor. Ha bir de şu break down’lar biraz daha azaltılsa tam olacak.
Aslında “The Common Man’s Collapse”e göre bariz bir azalma var. Orası çok net. Aksak ve groove break down’lar 2-3 sene önce çok süperdi ancak şimdilerde birçok grup tarafından hunharca tüketilir oldu. Tabii bunları Sumerian Records grupları kadar iyi yapan kaç tane grup var bilemem de bunların kullanım miktarında daha da bir azalmaya gidilmesi gerektiği, hatta break down’larda bir takım köklü değişiklikler yapılması gerektiği açık. Gerçi bu konuda ufak çaplı bir takım değişikliklere rastlıyoruz “[id]“de.
Çok belirgin değil ama kimi zaman bu break down’ın parçanın “ayrı bir olayı” olması zihniyetinin ortadan kalkma sinyallerinin düşük frekansta verildiği anlar var. Break down’ı belli bir melodi çerçevesine oturtarak kullanmaktan bahsediyorum. Ve bunu gayet sofistike bir biçimde yapmaktan. Bu ufak sinyaller daha sonra direk ana elementler haline gelse kendilerini kısır döngüye sokmamak için çok iyi bir şey yaparlar diye düşünüyorum.
Peki Veil Of Maya’nın eski tarz kullanımı baydı mı? Kısmen. Ama kısmen de baymadı. Hâlâ daha dinleyenin kendini tutamayacağı groove ve bir o kadar aksak kullanımlar mevcut. Ama bayıp baymaması arasında ince bir çizgi kaldığını düşünüyorum bu albümle.
“[id]“de vokal konusunda da değişiklik var. Öncelikle, Brandon Butler’ın kendine özgü kalın, çok derinden gelen inanılmaz kıvamda, dolu dolu bir sesi var. Nasıl yaptığını çok merak ediyorum. İçine çekerek yapıyor diye başlarda düşünsem de sonradan bana pek öyle gelmedi. Herneyse, bu kalın vokali çok başarılı. Bu albümde yine o vokal yerli yerinde ancak kuru ve ince olan sesini de biraz öne çıkarmış. Belli ki bu tarz vokalde de gelişmek istiyor. Kimi yerlerde çok güzel giderken kimi yerlerde kulak tırmalamış. Bir sornaki albüme bu kuru ve ince vokalinin de iyice oturacağı kanısındayım.
Bu albümü “The Common Man’s Collapse”den daha çok beğenmeme rağmen yarım puan daha düşük veriyorum. Çünkü 2 senede çok şey değişti. Tamam Veil Of Maya tarzını iyice oturttu ama kimi eksiklikleri “kısmen” kapattı. “The Common Man’s Collapse” yol açıcı bir albümdü. “[id]“, “The Common Man’s Collapse”in hazırladığı zemin üstünde bu yola devam ediyor. Başka bir yol açmıyor. Ayrıca süre olarak da sıkıntılı. Yine de çok güzel bir albüm. Dinleyin.
Not: 7,5/10
Ahmet Saraçoğlu
Girişteki paragraftan devam edelim.
Death metal, metalcore, deathcore, teknik deathcore gibi sıfatlarla anılan VEIL OF MAYA, “hayır hafız, bu grubun türü şudur” denme gereği bırakmayan, özgün bir müzik yapıyor. Aslında yapanı çok olan bir müzik icra etseler de, onları benzerlerinden ayıran birtakım etmenler var ki, benim duraganyolcu’nun yazısına yancı olup bir şeyler deme gereği duymamı sağlayanlar da bunlar zaten.
Olayın özü, Marc Okubo adlı arkadaşın bence metal dünyasına bir şeyler katabilecek düzeyde yetenekli bir gitarist olması. Okubo, melodi ve rifleri çok iyi iç içe geçiren, iyi enstrüman çalıyorum olayına kaçmadan son derece yaratıcı ve etkileyici düzenlemelerde bulunan, genç ve önemli bir müzisyen. Rif yazımını şahsen çok sevdiğim Okubo, alışık olunmayan notaları birlikte kullandığı akorlarla (misal üstlerdeki Mowgli’nin girişi) ciddi anlamda kendine has bir sound yaratmayı başarıyor.
VEIL OF MAYA’nın kökünü oluşturan olay da zaten en baştan beri (VEIL OF MAYA kurulmadan önce kurdukları INSURRECTION da dahil) her şeyin Okubo ve davulcu Sam Applebaum tarafından yapılıyor olması. Bu ikilinin uyumu da VEIL OF MAYA sound’unun temeli zaten.
Şarkılara bakınca türün olmazsa olmazı pek çok şeyi duyuyoruz. Lâkin Okubo’nun yaratıcı tarzı olayı farklı bir boyuta taşımayı müziği taze kılmayı başarıyor. 6 telli gitar çalmasına rağmen 7 telli bas kullanımı sayesinde kimi yerlerde 7 telli gitar hissiyatı veren gitar tonu (Okuba bu taktiği benzer bir formülü zaman zaman kullanan EMPEROR’dan görüp benimsediğini söylüyor), grubun müziğinin tek başına devleşen unsuru olmayı da kimselere bırakmıyor.
Baştan sona su gibi akan albüm, yarım saatlik süresine rağmen sunduğu sayısız zeka parıltısıyla, çok başarılı olarak nitelenmeyi hak ediyor. Şu şarkı, bu şarkı diye isim vermeye kalksam “[id]“deki neredeyse her şarkıyı sayabilirim. Bu sebepten o tarz bir şunun şurası bunun burası güzel olayı girmeyeyim.
Son yorumum, şahsen VEIL OF MAYA’yı bu Sumeriancore denen olayı yapan gruplar arasındaki en iyi birkaç gruptan biri olarak görüyorum. Tür olarak ne denirse densin, “[id]“in, benzer türdeki gruplar tarafından yapılan albümler arasında, en azından benim dinlediğim belki de en iyi albüm olduğunu söyleyerek bu kısa yorumu noktalıyorum.
Gerçekten bu albümü bir tür kalıbı içine sokamıyorum , çok özgün bir albüm. Çocuğum gibi sevdiğim albümler arasındaki yerini çoktan aldı.
yarabbim, şu albümün güzelliklerini bir gün ben de görmek istiyorum. bildiğin sıkıcı grup. canlı da gördüm, konserde de sıkıcıydı.
özellikle yorumları okuyunca sanki bir between the buried and me havası, bir protest the hero havası ne bileyim bir hacksaw to the throat havası alıcam sanıyorum. olmuyor :(
tipten kaybediyorlar, zenci oğlanın gitarla ağzı açık verdiği poz nedir öyle be abi. dinlenmez bunlar.
Önyargıların amına koyan bi grup.
Mowgli nedir lan öyle oy.
bi defa 2 yazı da nefis olmuş, elinize sağlık. duraganyolcu’nun ki biraz daha uzun olduğu için ona biraz daha fazla alkış tutalım hatta. marc okubo’yu guitar messenger vidyolarıyla daha bugün keşfettim(bu yazıdan değil ama metalsucks’ın en iyi moderrn 25 metal gitaristi haberinin sayfasında ahmet saraçoğlu’nun verdiği linklerden) ve şunu söylemeliyim ki bir “tosin abasi fenomeni olma” potansiyeli görüyorum kendisinde. bence felaket yetenekli bi adam, öyle böyle değil. hiç bi veil of maya albümü dinlemedim solo yeteneği nasıl bilmiyorum ama bence okubo ve sam applebaum ikilisi periphery’den misha mansoor-matt halpern ikilisini müzikal anlamda döver. hem vokaller de dinlenebilecek cinsten.
son olarak da şu breakdown olayını dünyada en iyi yapan grup… kim olacak tabii ki meshuggah. çoğu grupta breakdownlar hakketten thrash metalde en üst teli boş taramak kadar sıkıcı oluyor.
06.07.2012
@Ufuk Sönmez, bu arada gereksiz bi karşılaştırma yapmışım, o bunu döver gibi felan, ne gerek var böyle şeylere ikisinden de keyif almak varken. az bi soluklan yeğenim şöyle.
resistance’ın girişindeki riffler ne güzeldir ya öyle.
spam var. ayrıca aşağıdakinde de var.
http://www.pasifagresif.com/2009/10/veil-of-maya-the-common-mans-collapse/
10.04.2017
@northern, sağ ol düzelttim.
Yeni VoM albümünü dinlerken canım resmen bu albümü dinlemek istedi ve onun bitmesini bekleyip hemen bunu açtım. Sen ne taze ne coşkun bir şeysin [id]…
Birden vahi geldi gece gece ve actim yine bu allahsal albumu dinliyorum. Bu mowgli nasil bir sarkidir kardesim? Yani bu deathcore ise digerleri ne? En uzucusu ise vokalist gruptan ayrildiktan sonra benzer bir is ile geri donemedi piyasaya. Tam bir hayal kirikligi. All shall perish de boyle yarim birakti. Olum ne pis heriflersiniz lan. Kabiz olmak sizin geri donmemeniz kadar rahatsiz etmiyor beni.
16.08.2019
@Alondate, Mowgli başyapıt cidden. Aşırı ilham verici bir şarkı bence her şeyiyle.
Nereden aklıma gelip dinlemeye başladıysam, çok özlemişim namussuzu.
Resistance’a öyle böyle bayılmıyorum.