Yıllar önce İstiklal’deki küçücük bir mekanda çok ufak bir toplulukla beraber izlediğim, hatta progresif metal adına ne denli önemli işler yaptıklarını düşündüğümde, onları o şekilde ağırlamış olmaktan dolayı bir nebze utandığım FATES WARNING’in ilk üç albümünde söyleyen orijinal vokalisti John Arch ve en baştan beri grupta yer alan orijinal gitaristi Jim Matheos.
Jim Matheos 1983′ten beri aktif olarak müzik yapan, solo projesinin yanında yıldızlar kumpanyası OSI’da da pena sallayan yılların müzisyeni. John Arch ise 1986′dan 2003′e ortalıklarda gözükmeyen, ardından yine Matheos’la birlikte “A Twist of Fate” EP’sini çıkarıp 8 yıl boyunca yine suya sabuna dokunmayan bir vokalist. Eşsiz bir vokalist.
FATES WARNING’in 8 yıllık suskunluğu bitecek gibi görünmediğinden midir, yoksa JOHN ARCH adı altında çıkardıkları EP’deki sinerjiden çok hoşlandığından mıdır bilmem, Jim Matheos yanına bu müthiş sesi de alarak ARCH/MATHEOS adı altında yeni bir oluşum başlattı.
Başlatış o başlatış. “Sympathetic Resonance” çıktı çıkalı, adı hiçbir listeden eksik olmuyor. Kimi yerde yılın progresif metal albümü, kimi yerde yılın albümü, kimi yerde ise son on yılın en iyi progresif metal albümü. En iyi midir bilmem ama, “Sympathetic Resonance”ın enfes bir albüm olduğu gün gibi ortada. Gelin azıcık içine girelim.
Bir kere John Arch tek kelimeyle eşsiz bir yorumcu. O kadar özgün ve karakteristik vokal melodileri yazmış ki, sesi resmen çalan müzikle dans ediyor; riflerin, melodilerin arasında dolanıp müziği bir kademe üste çıkaran katmanlar yaratıyor. Neurotically Wired’da şarkı söylemeye başladığı andan itibaren, farklı bir albüm dinleyeceğinizi anlıyorsunuz.
Aynı şekilde Jim Matheos da yılların deneyimini son derece yaratıcı ve işinin ehli şekilde notalara dökmüş. Albümdeki tüm şarkılarda bir ustalık havası var. Ancak bundan sorumlu tek isim Matheos ve Arch değil elbet. Grubun geri kalanı da ceket ilikleten performanslar sunuyor. Başta davulda efsane işler yapan, hem tekniği hem yaratıcılığıyla dünyanın en iyi metal davulcuları arasında en üst sıralarda yer alan Bobby Jarzombek olmak üzere, uzun yıllar FATES WARNING gitaristliği yapan Frank Aresti ve basta da 1997′den beri FATES WARNING’de çalan Joey Vera, “Sympathetic Resonance”ın nefisliğine nefislik katıyorlar.
Bu kadar FATES WARNING deyince sanki grup isim değiştirmiş de aynen yola devam ediyor veya Ray Alder’e bir garezleri varmış da o hariç tüm FATES WARNING olarak yola başka bir vokalistle devam ediyorlamış izlenimi oluşabilir. Lâkin müzikal anlamda baktığımızda ARCH/MATHEOS’u FATES WARNING’in devamı olarak görmek pek mümkün değil. “Sympathetic Resonance”daki müzik, FATES WARNING’e nazaran çok daha modern, progresif ve sert bir yol izliyor. Sert derken, zaman zaman gerçekten sert bir hal alıyor ve akla gelebilecek progresif rock durumlarını ortadan kaldırıyor. “Sympathetic Resonance” tam anlamıyla bir progresif metal albümü.
Progresif metalin düştüğü en büyük tuzak olan icra/duygu dengesi, “Sympathetic Resonance”da tek kelimeyle kusursuz işlenmiş. Albümün her anında ne yaptıklarını çok iyi bilen, gerçek müzisyenler dinlediğinizi fark ediyorsunuz. Bu gerçekten de önemli bir nokta, zira hem albümün yıllar boyunca dinlenirliğini arttırıyor, hem de zevk almanın yanı sıra dinlediğiniz şeye saygı da duyuyorsunuz.
Şarkılar arasından favorilerim Neurotically Wired ve On the Fence olsa da, albümün her anı genç bir progresif metal grubunun çıkarması, hatta çıkarmayı bırakın öğrenmesi gereken derslerle dolu. Riflerle, melodilerle dolu onca katman o kadar ustaca birleştirilmiş ve her biri enstrümanında üstat sayılacak bu müzisyenler tarafından o kadar kusursuz icra edilmiş ki, albüm bittiğinde sanki müzik hocalarından kurulu bir grubu dinlemiş gibi hissediyorsunuz.
Albümün progresif metal türü içerisinde nerede konumlanacağı elbette ki zamanın göstereceği bir mevzu. DREAM THEATER “Metropolis Pt. 1: Scenes From a Memory”yi çıkardığında her yerde albümün progresif metal adına önemli bir yere konumlanacağı ve bir klasik olduğu söylenmişti; bu tarz istisnai durumlar arada oluyor. Ancak grup sayısıi üretilen müzik miktarı ve bu müziğin kitlelere ulaşma hızının arttığı günümüzde, bir albüm çıkar çıkmaz yapılan bu tarz yorumlar biraz azaldı. O yüzden “Symphatetic Resonance” için bu tarz bir “kesin klasik olacak” yorumu yapmak zor, ancak albümün çok iyi olduğu ortada ve şimdilik yapamadığımız bu yorumun ne denli gerçek olacağını da bir miktar zaman geçtikten ve albüm türü içerisindeki kanıksanmış yerini bulduktan sonra göreceğiz.
Öyle ya da böyle, “Symphatetic Resonance” çok nefis, nefis olduğu kadar da saygı duyulası, öyle her benim diyen tarafından altından kalkılamayacak kadar da usta işi bir albüm. Progresif metal seviyorsanız ve henüz “Sympathetic Resonance”ı dinlemediyseniz, sizi bayağı güzel bir saatin beklediğinden emin olabilirsiniz.
Not: Alttaki ilk 8 yorum ve onlara verilen cevaplarla birlikte toplam 14 yorum, albüme dair haberler içindir.
sayfadaki videoyu izleyince bir kez daha anladım bobby jarzombek insan değil. crash’i arkasına koyması da enteresan fikir yalnız, artistik olmuş, aksiyon filmlerinde arkada patlama olurken hiçbişey olmamış gibi önüne bakarak yürüyen aktörleri andırdı. kardeşi de manyaktı bunun. babası da canı sıkılınca elektromanyetik alan oluşturup arabaları çarpıştırıyomuş falan. ailede var heralde bişeyler.
@murder, Bu işe bu kadar emek veren insanın(insanların) yayınladıkları şeyleri bilgi birikimi veya kesin bir bilgileri olmadan, duydukları anda direk olarak yayınlayacaklarını düşünebilicek kadar mmm yenisin galiba ;
Prodüksiyon çok hoş olmuş biraz daha analog olsa tadından yenmezmiş. Miks masterların daha bitmediğini var sayıyorum. Vokal bazı frekanslarında kulak zorlayıcı. Gitar tonları hoş. Şarkı da gayet iş yapar. Sabırsızlıkla bekliyorum. Fates Warning; akan suları durduran kalite.
süper bir albüm. John Arch’ın performansı parmak ısırtıyor. tabiki herkez harika iş çıkarmış. dün gece dinledim albümü. diyebileceğim şu ki gavurun tabiriyle; “Stellar”
@nordson, henüz dinleyemedim ama çok merak ediyorum. Dinleyeceğim albümler arasında ilk sırada kendisi. Bir sürü yerde yılın progresif metal albümü diyolar.
Bi de 2. davul videosunda 4.15′te giren On the Fence’in o rifi çok tatlı bi şey.
albüm “taş gibi” olmuş. herkesin işini layıkıyla yaptığı, aynı zamanda da bütünlüğün bozulmadığı albümler çıkmaz oldu artık. albüm bu bakımdan önem teşkil ediyor çok. “any given day”i dinledikçe enerjim artıyor.
Genelde progresif takılan biri olmama rağmen, bu ara farklı tarzlara baya yelken açmamdan kelli bu albümü henüz dinleyemedim. Aslında baya John Arch fanı da biriyim, nedense böyle oldu. Elimde var albüm, bu güzel ve net kritik vesilesiyle dinleyelim bakalım bu hafta içi. Teşekkürler.
Batuhan arkadaşın önerisi ile bir anda 4 haftalık Arch/Matheos kampında ve ayininde buldum kendimi. İlk başta Arch abimizin vokal tekniği ve ses tınısı itici gelmedi değil. Lakin sonrasında “daha fazla duymalıyım” ereksiyonu ile kulaklarım kalmadı değil. Gitar,bas ve özellikle davul partisi en çok ilgimi çeken ve otobüslerde rezil olmamak için binbir cefa çektiğim enstrüman oldu.
Diğer bir nokta ise albüm benim fikirime göre döneminin ilk 5′e girebilecek en iyi albümlerinden birisi olmaya aday. Dream Theater’ın albümleri ile kıyaslama yapmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü DT dediğimiz başka bir zaman diliminde çıkmış ve yakın zamanda çok da iyi albümler yapamamış bir gruptur bence.
benim için cynthesis’i geçemese de yine de bu senenin olağanüstü prog metal kayıtlarından birisiydi. yalnız bu albümün her ne kadar listelerde çok görünmesine rağmen çokta fırtına koparacağını sanmıyorum ve bana göre de kendi halinde bir başyapıt olarak kalacak bir köşede. albümdeki vokallere dair, keşke arch biraz daha vokallerini süsleseydi daha iyisi olabilirdi. bazı şarkılarda dümdüz gidiyor usta bu da bir parça sıkabiliyor. onun dışında enfes bir kayıt. 9.5/10
Bobby’nin tarzını belirleyen olaylardan biri de, çoğu davulcunun aksine hi-hat ve ride gibi ritim zillerini bir arada, sol tarafında tutması. Bu sayede dümdüz hi-hat veya ride çalmaktansa, alt alta duran bu iki zille bir sürü kombinasyon yapabiliyor. Bunun dışında yine çoğu davulcunun aksine zil+trampet giderken kollarını çapraz yapmadan, yani sol elle zile, sağ elle trampete vurması, ona ekstra bir özgürlük kazandırıyor. Ritim kısmı sol tarafta hemen elinin altında, altolar ve diğer ziller de sağda olunca, hem hız konusunda avantaj elde ediyor, hem de işi kolaylaşıyor. Ride’ı sağ tarafa ta ileriye koyan ve ride ile hi-hat’i eş zamanlı kullanırken kollarını sağa sola açarak kendi kendilerini kısıtlayan davulcuları düşününce, Bobby baya akıllı bir sete sahip.
Tabii tüm bunlar 3. stüdyo videosunun en sonundaki sapık uzuv koordinasyonunu özetlemek için yetersiz kalıyor.
hemen hemen herkesin john arch’ın performansına hayran kalmasına şaşırdım. gitar tonu çok sert olduğu için vokaller bana göre zaman zaman uyumsuz ve komik kaçıyor. albüme 9′u çakabilirdim fakat vokaller yüzünden sadece 8. bu arada jarzombek ve jim matheos!
ilk dinlemede: “hmm bi şeyler var.”
sonraları: “hmm iyi aslında”
daha sonraları: “ulan ne bağırdı bu vokal ince ince arkadaş(bayması).
en sonraları: “öl de öleyim baba”
müthiş yaratıcı bir albüm. vokallere alışmak benim için de zor oldu. bi ara rahatsız oluyodum baya ama şimdi hastasıyım.kritikteki özgün vokal melodileri yorumuna tamamen katılıyorum.
Son 2 aydır, siteye yazdığım yeni albümler hariç neredeyse başka hiçbir şey dinlemedim diyebilirim. Albümde o kadar çok şey o kadar kusursuz birleştirilmiş ki, her anı başka bi ders gibi resmen.
Son yorumu gördükten sonra albümü şöyle bir dinledim ve önceden dinlemediğim için utandım kendimden. Nasıl güzel bir projedir arkadaş,daha ilk dinleyişten Midnight Serenade(özellikle de nakarat kısmı) favori şarkım gibi bir şey oldu,ve albüm boyu davul tek kelimeyle muhteşem.
Ve de bu kadarı sadece tek bir dinleyişte oldu. Albümü birkaç kez daha dinleyince çok büyük yer edecek muhtemelen.
En çok duyup da hiç bir fikrim olmayan adamların başında Bobby Jarzombek geliyor. Hemen arkasından da kardeşi. Baya özgün adamlar oldukları kesin herhalde ki bu kadar adları anılıyor. Bilen eden birileri önerebilir mi, hangi albümle dinlemeye başlayayım bu adamları?
Bobby Jarzombek – en iyi performans: ARCH/MATHEOS – Sympathetic Resonance
Ron Jarzombek – en iyi performans: SPASTIC INK – Ink Complete
Ä°kisi birlikte – en iyi performans: SPASTIC INK – Ink Complete
@Ahmet Saraçoğlu, Spastick Ink gibisi gelmedi abi.. Cok ariyorum o grubu. Hadi Ron ve Bobby biseyler cikartiyolar iyi kotu, ama Pete Perez nerelerde ya.. Bu camiada o adam gibi bas calan yok nerdeyse
spastic’li işlerini bir kenara alayım, bobby’nin en sevdiğim performansı burada. azıcık dikkat kesilirseniz farkına varıyorsunuz ki sürüyle cinlik var içinde. çok oyunbaz albüm.
Neurotically wired nedir aga, nasıl oluyo anasını satıyim? Onlar nası riffler, geçişler, pasajlar matheos? Jarzombek olmak bu kadar belli edilir mi lan? Ve tabii ki john arch. Progresif vokalin en gelişmiş pokemonu, çok net. Bazen o kadar alakasız gidiyor müzikle, o kadar kendi melodisinde hissederek söylüyor ki ne gitar duyuyor kulağım ne davul. Çok başka ve dolu bir albüm ya, herkes dinlemeli bence. Herkes
Poroğresif metalin bu yanına alışık olmayan beni bu grubun ve albümün hayranı yapan Ahmet Saraçoğlu’na teşekkür ediyorum, kendisini ilgiyle izliyorum……
John Arch gibi bir adamın o kadar yıl şarkı söylememesi suç sayılmalı. Nasıl bir kayıp lan bu? Nasıl mükemmel bir vokalist ya. Off. Albüm de efsane zaten. Dinledikçe deliriyorum.
sayfadaki videoyu izleyince bir kez daha anladım bobby jarzombek insan değil. crash’i arkasına koyması da enteresan fikir yalnız, artistik olmuş, aksiyon filmlerinde arkada patlama olurken hiçbişey olmamış gibi önüne bakarak yürüyen aktörleri andırdı. kardeşi de manyaktı bunun. babası da canı sıkılınca elektromanyetik alan oluşturup arabaları çarpıştırıyomuş falan. ailede var heralde bişeyler.
takipçisiyiz. oluşturanlar sağlam gruplardan sağlam isimler. umarım sağlam bir şeyler çıkartırlar.
sürpriz bekliyorum.
22.06.2011
@opethetic, opethten mi?
30.06.2011
@murder, senden murder. opeth bildiği gibi gelsin. ama sen sürpriz yap bir kere.
O değil de bobby jarzombek spastik ink davulcusu olarak bilinimyor ki. Yanlış yerden kopyalamışsınız bu bilgiyi :D
30.06.2011
@murder, bilgi kopyalamaktansa, kendi birikimimizden yararlanmayı tercih ediyoruz.
http://www.pasifagresif.com/2010/06/spastic-ink-ink-complete/
17.01.2012
@murder, Bu işe bu kadar emek veren insanın(insanların) yayınladıkları şeyleri bilgi birikimi veya kesin bir bilgileri olmadan, duydukları anda direk olarak yayınlayacaklarını düşünebilicek kadar mmm yenisin galiba ;
Prodüksiyon çok hoş olmuş biraz daha analog olsa tadından yenmezmiş. Miks masterların daha bitmediğini var sayıyorum. Vokal bazı frekanslarında kulak zorlayıcı. Gitar tonları hoş. Şarkı da gayet iş yapar. Sabırsızlıkla bekliyorum. Fates Warning; akan suları durduran kalite.
süper bir albüm. John Arch’ın performansı parmak ısırtıyor. tabiki herkez harika iş çıkarmış. dün gece dinledim albümü. diyebileceğim şu ki gavurun tabiriyle; “Stellar”
mutlaka dinleyin (edinin)
05.10.2011
@nordson, henüz dinleyemedim ama çok merak ediyorum. Dinleyeceğim albümler arasında ilk sırada kendisi. Bir sürü yerde yılın progresif metal albümü diyolar.
Bi de 2. davul videosunda 4.15′te giren On the Fence’in o rifi çok tatlı bi şey.
05.10.2011
dinle abi mutlaka (cdsini al ya da lossless takıl. mp3le heba etme ltf :) gitar sound’una bayıldım, müthiş.
05.10.2011
@nordson, CD’sini alırım herhalde. Böyle gerçekten kaliteli müzik yapmak için müzik yapan adamlara destek olmak lazım.
albüm “taş gibi” olmuş. herkesin işini layıkıyla yaptığı, aynı zamanda da bütünlüğün bozulmadığı albümler çıkmaz oldu artık. albüm bu bakımdan önem teşkil ediyor çok. “any given day”i dinledikçe enerjim artıyor.
Bobby abimizin şarkının başında davul notalarına bakması ise gözlerden kaçmıyor. Büyük adam vesselam.
Genelde progresif takılan biri olmama rağmen, bu ara farklı tarzlara baya yelken açmamdan kelli bu albümü henüz dinleyemedim. Aslında baya John Arch fanı da biriyim, nedense böyle oldu. Elimde var albüm, bu güzel ve net kritik vesilesiyle dinleyelim bakalım bu hafta içi. Teşekkürler.
Batuhan arkadaşın önerisi ile bir anda 4 haftalık Arch/Matheos kampında ve ayininde buldum kendimi. İlk başta Arch abimizin vokal tekniği ve ses tınısı itici gelmedi değil. Lakin sonrasında “daha fazla duymalıyım” ereksiyonu ile kulaklarım kalmadı değil. Gitar,bas ve özellikle davul partisi en çok ilgimi çeken ve otobüslerde rezil olmamak için binbir cefa çektiğim enstrüman oldu.
Diğer bir nokta ise albüm benim fikirime göre döneminin ilk 5′e girebilecek en iyi albümlerinden birisi olmaya aday. Dream Theater’ın albümleri ile kıyaslama yapmanın doğru olmadığını düşünüyorum. Çünkü DT dediğimiz başka bir zaman diliminde çıkmış ve yakın zamanda çok da iyi albümler yapamamış bir gruptur bence.
Kimse treni kaçırmasın derim.
benim için cynthesis’i geçemese de yine de bu senenin olağanüstü prog metal kayıtlarından birisiydi. yalnız bu albümün her ne kadar listelerde çok görünmesine rağmen çokta fırtına koparacağını sanmıyorum ve bana göre de kendi halinde bir başyapıt olarak kalacak bir köşede. albümdeki vokallere dair, keşke arch biraz daha vokallerini süsleseydi daha iyisi olabilirdi. bazı şarkılarda dümdüz gidiyor usta bu da bir parça sıkabiliyor. onun dışında enfes bir kayıt. 9.5/10
Stained Glass Sky ve Neurotically Wired epik.
vokale alışabilsem iyice dinleyecektim ama alışamadım bir türlü. yine de müzik çok yerinde, yaratıcı.
Tebrikler Ahmet temiz iş çıkarmışsın, bobi de afedersiniz anasının şeyine baget atıp çıkmış gibi.
Bobby’nin tarzını belirleyen olaylardan biri de, çoğu davulcunun aksine hi-hat ve ride gibi ritim zillerini bir arada, sol tarafında tutması. Bu sayede dümdüz hi-hat veya ride çalmaktansa, alt alta duran bu iki zille bir sürü kombinasyon yapabiliyor. Bunun dışında yine çoğu davulcunun aksine zil+trampet giderken kollarını çapraz yapmadan, yani sol elle zile, sağ elle trampete vurması, ona ekstra bir özgürlük kazandırıyor. Ritim kısmı sol tarafta hemen elinin altında, altolar ve diğer ziller de sağda olunca, hem hız konusunda avantaj elde ediyor, hem de işi kolaylaşıyor. Ride’ı sağ tarafa ta ileriye koyan ve ride ile hi-hat’i eş zamanlı kullanırken kollarını sağa sola açarak kendi kendilerini kısıtlayan davulcuları düşününce, Bobby baya akıllı bir sete sahip.
Tabii tüm bunlar 3. stüdyo videosunun en sonundaki sapık uzuv koordinasyonunu özetlemek için yetersiz kalıyor.
hemen hemen herkesin john arch’ın performansına hayran kalmasına şaşırdım. gitar tonu çok sert olduğu için vokaller bana göre zaman zaman uyumsuz ve komik kaçıyor. albüme 9′u çakabilirdim fakat vokaller yüzünden sadece 8. bu arada jarzombek ve jim matheos!
ilk dinlemede: “hmm bi şeyler var.”
sonraları: “hmm iyi aslında”
daha sonraları: “ulan ne bağırdı bu vokal ince ince arkadaş(bayması).
en sonraları: “öl de öleyim baba”
müthiş yaratıcı bir albüm. vokallere alışmak benim için de zor oldu. bi ara rahatsız oluyodum baya ama şimdi hastasıyım.kritikteki özgün vokal melodileri yorumuna tamamen katılıyorum.
bobby jarzombek’ten nefret ediyorum.
Son 2 aydır, siteye yazdığım yeni albümler hariç neredeyse başka hiçbir şey dinlemedim diyebilirim. Albümde o kadar çok şey o kadar kusursuz birleştirilmiş ki, her anı başka bi ders gibi resmen.
Mükemmel ya. andır sıteynd glas skaaaay diyişine gurban. Of.
Ben de vokale önce alışamayıp sonra hasta olanlardanım. Müziğin geri kalanına diyecek bişi yok zaten, hayvansı.
08.08.2012
@Ömer Kuş, İyi hatırlattın abi, tekrar bi dinleyim ya, ne zamandır dinlemiyodum :D
albümü her dinlediğimde kendimden geçiyorum.özellikle midnight serenade.
Son yorumu gördükten sonra albümü şöyle bir dinledim ve önceden dinlemediğim için utandım kendimden. Nasıl güzel bir projedir arkadaş,daha ilk dinleyişten Midnight Serenade(özellikle de nakarat kısmı) favori şarkım gibi bir şey oldu,ve albüm boyu davul tek kelimeyle muhteşem.
Ve de bu kadarı sadece tek bir dinleyişte oldu. Albümü birkaç kez daha dinleyince çok büyük yer edecek muhtemelen.
En çok duyup da hiç bir fikrim olmayan adamların başında Bobby Jarzombek geliyor. Hemen arkasından da kardeşi. Baya özgün adamlar oldukları kesin herhalde ki bu kadar adları anılıyor. Bilen eden birileri önerebilir mi, hangi albümle dinlemeye başlayayım bu adamları?
08.02.2013
@Beleg, bence
Bobby Jarzombek – en iyi performans: ARCH/MATHEOS – Sympathetic Resonance
Ron Jarzombek – en iyi performans: SPASTIC INK – Ink Complete
Ä°kisi birlikte – en iyi performans: SPASTIC INK – Ink Complete
08.02.2013
@Ahmet Saraçoğlu, spastik ink kritiğine koşuyorum o zaman.
09.02.2013
@Ahmet Saraçoğlu, Spastick Ink gibisi gelmedi abi.. Cok ariyorum o grubu. Hadi Ron ve Bobby biseyler cikartiyolar iyi kotu, ama Pete Perez nerelerde ya.. Bu camiada o adam gibi bas calan yok nerdeyse
spastic’li işlerini bir kenara alayım, bobby’nin en sevdiğim performansı burada. azıcık dikkat kesilirseniz farkına varıyorsunuz ki sürüyle cinlik var içinde. çok oyunbaz albüm.
Neurotically wired nedir aga, nasıl oluyo anasını satıyim? Onlar nası riffler, geçişler, pasajlar matheos? Jarzombek olmak bu kadar belli edilir mi lan? Ve tabii ki john arch. Progresif vokalin en gelişmiş pokemonu, çok net. Bazen o kadar alakasız gidiyor müzikle, o kadar kendi melodisinde hissederek söylüyor ki ne gitar duyuyor kulağım ne davul. Çok başka ve dolu bir albüm ya, herkes dinlemeli bence. Herkes
Poroğresif metalin bu yanına alışık olmayan beni bu grubun ve albümün hayranı yapan Ahmet Saraçoğlu’na teşekkür ediyorum, kendisini ilgiyle izliyorum……
Yapabildiğim kadarıyla Arch/Matheos cover’ladım.
http://www.youtube.com/watch?v=mlEK4OMFbzA
John Arch gibi bir adamın o kadar yıl şarkı söylememesi suç sayılmalı. Nasıl bir kayıp lan bu? Nasıl mükemmel bir vokalist ya. Off. Albüm de efsane zaten. Dinledikçe deliriyorum.