Samael, benim için çok önceden beri “kült” statüsüne girmiş bir grup. Aynı zamanda dinlediğim ilk black metal gruplarından birisi. Bu nedenle benim için “Worship Him”, “Blood Ritual”, “Ceremony of Opposites” gibi albümlerin yeri farklıdır. Hâlâ ne zaman mezarlık civarından geçsem “aftıır dı sepılçııır” şeklinde kendi kendime mırıldanırım.
İsviçre’den çıkan ilk black metal gruplarından biri -ilk de olabilir- olan Samael, fazla geçmeden müziklerine elektronik müzik elementlerini sıkıştırdı ve en sonunda da kalıcı bir şekilde tamamen endüstriyel-elektronik müzik temelli bir grup haline geldi. Bu şekilde müzik yapmaları ilk olarak 15 küsür yıl öncesindeki “Rebellion” EP’si ile başlayıp “Passage”, “Eternal” albümleriyle şu anki müziklerinin geçiş dönemini gerçekleştirdiler.
Tabii bu geçiş süreci Morbid Angel’ın yaptığı gibi 20 yıl sonra değil de kuruluşlarının başında olduğundan, çok fazla tepki almadılar demek isterdim, ama diyemem. Çünkü şöyle birşey var.
Açıkcası “Reign of Light” döneminde albümü her ne kadar beğensem de aynı şekilde değerlendiriyordum. “Endüstriyel metal mi? Çok kötü yeaa” gibi yorumlar yaparak, Samael’in tekrar black metal albümü yapmasını istiyordum. Maalesef insanın geliştikçe müzik zevkinin de geliştiğini anlaması zaman alabiliyor.
Yine de bu tarz şeyleri fazla dikkate almayıp devam ettiklerinden dolayı dinleyici kitlesi de buna bağlı olarak değişti. Black metal döneminde satanizme odaklı bir yol üzerinde gitseler de, müziklerinin değişmesiyle grupta bir “aydınlanma” dönemi oldu. Maziyi bir kenara bırakarak spiritüelizmden, uzaydan, aydınlanmadan dem vuran bir hale geldiler.
Bence bu değişiklik yerinde oldu. Bu tarz ani değişim yapan grupların günümüzde örnekleri bol. Bunlardan biri veya en çok bilineni Ulver olarak gösterilebilir. Bu şekilde kökten değişim epey riskli bir iş. Sonuçta dinleyici kitleni baştan aşağı değiştirmek, daha elit bir kitle dinleyicisi bulmak kolay değil. Fakat sonuç olarak Samael bunu başardı ve istediği konuma geldi.
Çıktığı günlerde dinleyip, “sonra dinlerim nası olsa” diyerek bir kenara attıktan sonra, yeni yeni dinliyor olmam ve 2011 yılının bitmesine günler kala tekrardan dinliyor olmam bana ne kadar çok şeyi gözden kaçırdığımı fark ettirdi.
“Lux Mundi”, “Above” albümünden uzak, “Solar Soul” albümüne yakın duran bir yapıya sahip. En çok hoşuma giden kısmı davul programı değil gerçek bir davul kullanılması oldu. Gerçi bundan çok emin değilim, yine de program kullanılmışsa bile gerçek davula yakın tonlara sahip. Tabii bu müzikal kısmın çok küçük bir ayrıntısı. Bunun haricinde klavye ve gitar partisyonları müziğin genelini oluşturuyor.
Xytras gibi yaratıcı bir adamın katkısı söylenmeden geçilemez. İnanılmaz kompozisyonlar yazmış. Heralde Samael’in elektronik/endüstriyel metal yapabilmesindeki en büyük pay kendisine ait.
Açılış parçası olan Luxferre, “Reign of Light” albümünden favorim olan “High Above”la benzerlik gösteriyor. Tabii parçada bahsedilen şey cinsellik değil; ışık, daha fazla ışık! Ardından Let My People Be! bizlere yol gösteren, insanlık adına marş denilebilecek bir parça. Of War en karanlık parçalardan birisi. Vorph “War the deeper scar of history” diyerek bizlere yani insan ırkına tekrar nasihatler veriyor. Daha önceki EP’sinde yayınlanan Antigod ise bence albümdeki vasat parçalardan birisi. For a Thousand Years albümün geneline karşılaştırınca en yavaşlardan birisi. The Shadow of the Sword değişik klavye ezgilerine sahip, elektronik müziğin baskın olduğu bir parça. Benim de favorilerimden birisi.
“Is it that holy, tell me, to decide to be nothing more than a shadow of a man?
Trading life with death, mixing lies with hope and living in the shadow of the sword”
In the Deep ile benim için albümün ikinci bölümü ve birbirinden fantastik parçaların bulunduğu bölüm. Mother Night albümdeki en iyilerden birisi. Hem görkemli, hem de karanlık. Pagan Trance isminden de anlaşılacağı gibi oldukça melodik ve paganizm konseptli bir şarkı.
In Gold We Trust parçasını çok sevsem de nedense gitar partisyonları Lamb of God’ın Redneck’ini çok hatırlatıyor. Soul Invictus ise albümdeki en beğendiğim parça. Hatta Samael’in yapmış olduğu en iyi parçalardan birisi. The Truth Is Marching On albümde gitarın yoğun oldu ve blast beat’e sahip tek şarkı. Az da olsa Samael’in black/death metal yaptığı dönemi hatırlatıyor. Biraz daha zorlasalar senfonik death metal diyebilirdim.
Son sözlere gelicek olursam sırf Mother Night, Soul Invictus, In Gold We Trust gibi parçalar için bile dinlenilmesi gereken bir albüm. Samael’in elektronik/endüstriyel dönemine çok yakın olmasam da bu tarzı sevenlerin bakması yararına olur. En azından “Reign of Light” ya da “Solar Soul”u dinleyip beğendiyseniz.
Kadro Xytras: Klavye, davul
Vorph: Vokal, gitar
Makro: Gitar
Mas: Bas
Şarkılar 1. Luxferre
2. Let My People Be!
3. Of War
4. Antigod
5. For a Thousand Years
6. The Shadow of the Sword
7. In the Deep
8. Mother Night
9. Pagan Trance
10. In Gold We Trust
11. Soul Invictus
12. The Truth Is Marching On
In the Deep yardırır.
SAMAEL çokacayip grup, 90′lar sonrasında elektronik ögeler kullanan gruplar batarken bu olaylar SAMAEL’de geri tepti. Adamlar katladılar dinleyici kitlesini. Industriel vs. diye çok önyargıyla aforoz edilen gruplardan biri üstelik bence.
Böyle uzayla ilgili şeyler yapan/yazan gruplar da sadece bana çalışmıyorlarmış bunu da öğrendim.
In the Deep yardırır.
SAMAEL çokacayip grup, 90′lar sonrasında elektronik ögeler kullanan gruplar batarken bu olaylar SAMAEL’de geri tepti. Adamlar katladılar dinleyici kitlesini. Industriel vs. diye çok önyargıyla aforoz edilen gruplardan biri üstelik bence.
Böyle uzayla ilgili şeyler yapan/yazan gruplar da sadece bana çalışmıyorlarmış bunu da öğrendim.
Elektronik albümlerinin de tatlarına bakmak gerekli diye söyleyelim. Bilek niyetine COB dinleyenler bunu rahat rahat dinleyebilirler.
mahvettiler mis gibi black grubunu.şimdilerde iyice linkin park a dönmüşler
Şu hallere “gelişim” ile değil tamamen değişim ile geldiklerini kabul etmekte fayda var.
Bu adamların soundunu beğeniyorum ETERNAL albümü özellikle