1997 yılında Amerika menşeili plak şirketi Magna Carta Records’un o bol renkli kataloglarını incelerken içerisinde bir sürü progresif rock/metal topluluğu içinde Royal Hunt en çok dikkatimi çeken grup olmuştu ve o zamanlar katalogta yer alan “Paradox” isimli albümü nasıl elde edebilirim diye düşünmeye başlamıştım ve imdadıma yetişen de heavy metal albümleri satan bir dükkan olmuştu. O kataloğun içeriğinde “Paradox” albümü için hard rock ile heavy metalin senfonik birlikteliğinden dem vuran ve epik şarkılarla desteklenen bir albüm olduğundan bahsediyordu. Bu bilgi benim için fazlasıyla ilginçti. Zaman geçmişti ve ben artık grubun diskografisine hakim olmuş, bütün kayıtlarının altını üstüne getirmiştim. Royal Hunt’dan bahsederken iki önemli düşünceden haberdar olmamız gerekiyor. Birincisi bu topluluğun Royal Hunt kimliğini kazanmasının nedeni, biraz da o zamanki vokalisti D.C. Cooper’dır. “Moving Target” ve “Paradox” gibi başyapıtlarda gösterdiği performans zaten bunun kanıtıdır. İkincisi ise maalesef, Royal Hunt’ın, herkesin diline pelesenk olarak yerleşmiş olan “değeri verilmemiş” bir topluluk olmasıydı. Heavy metal dünyasına bakın, Royal Hunt gibi bir topluluğa pek zor rastlarsınız.
Bugün çoğu progresif metal grubu ya Dream Theater’dan ya Pain Of Salvation’dan ya da Symphony X’den falan etkilenip duruyor, oysa Royal Hunt bu müzikal yapısıyla orijinaliteliğini her albümde koruyor. İlk zamanlarında çoğu grup gibi Dream Theater etkilenimlerini duymaktayız ancak Andre Andersen zaten kendisine özgü o klavye tonları ve melodileriyle ilerki albümlerde Royal Hunt orijinalitesinin de baş mimarı olmuştur. Grubun Danimarkalı ilk vokalisti Henrik Brockmann dışında hep en iyi Amerikalı vokalistlerle çalışması da başarısının diğer bir kanıtıdır. D.C. Cooper dışında sempatik canavar vokalist John West ve ustaların ustası vokalist Mark Boals ise Royal Hunt’ı sırtlamış en iyi isimlerdendi. D.C. Cooper ise en iyi çalışmalarını Royal Hunt adı altında vermiştir. Gruptan ayrıldıktan sonra Silent Force isimli power metal ağırlıklı bir toplulukta söylerken, orada kendisi için yazılan vokal melodilerinin ne kadar vasat olduğunu uzun zaman önce görmüştük. D.C. Cooper’ı en iyi anlayan ve onun vokallerine en iyi uyacak vokal yazımlarını, bugüne kadar hep Andre Andersen gerçekleştirmiştir. Gerçekten de bu doğru. Bir Moving Target’ı alın, yanına da “Silent Force”dan The Empire of the Future veya Worlds Apart’ı koyun farkı çok detaylı olarak algılayacaksınız. Hatta son zamanlarda çıkan Amaran’s Plight’ın “Voice In The Light” albümünde bile, D.C. Cooper’dan iyi yararlanamamışlardır. Her ne kadar fena bir albüm olmasa da vokallerin çok tiz kaydedilmesi ve detaylı uğraşılmaması sonucunda Cooper’ın hanesine iyi bir kayıt olarak yazılmamıştır bu. D.C. Cooper’ın gerçek yeri Royal Hunt’dı, bunu Andre Andersen de görmüş olacak ki Mark Boals’lu muhteşem albüm “X”den sonra hemen kolları sıvadı. Usta gitarist Marcus Jidell yerine de Danimarkalı muhteşem yetenekli gitarist Jonas Larsen’i getirerek bir anlamda o eski Royal Hunt hissiyatını geri getirerek D.C. Cooper’lı “Show Me How To Live”i yarattılar.
Bundan aylar önce grubun D.C. Cooper’la birlikte o eski hissiyata geri dönüş sinyalleri verilmesiyle bekleyiş başlamıştı aslında. “Paradox” albümünün devamı olan “Collision Course … Paradox 2” Mark Boals ile kaydedilmişti ve hemen ardından hard rock ağırlıklı “X” albümü piyasaya sürüldü ve grup yeni yeni tonlar denedi müzikleri için. Ama hiçbiri “Paradox” gibi değildi. Sadece John West ile kaydedilen “Fear” albümü grubun diskografisi içerisinde en saygı duyulanlarından birisi oldu.
Peki öyle sözü edildiği gibi son albüm acaba eski hissiyata yaklaşmış mıydı? Kabaca yazarsak evet diyebiliriz, çünkü ilk şarkıdan son şarkıya kadar her şey o kadar detaylı hesaplanmış ki, inanılmaz. “Show Me How To Live” grubun öncelikle “Moving Target”, “Paradox”, “Clown In The Mirror” ve biraz da “Fear” albümlerinin yansıması gibi durmakta. Eski tonlamaların hepsi mevcut ve besteler de çok sıkı. Sadece korolarda modern bir şeyler mevcut.
Gruba geri vokallerde “Collision Course … Paradox 2” albümüyle giren Amerikalı pop vokalisti Michelle Raitzin dışında, her zamanki gibi Maria McTurk eşlik etmekte ve bazı bestelerde o geri vokaller ve korolar öylesine muhteşem oluşturulmuş ki kendinizi bir anda müziğe kaptırıveriyorsunuz. “Show Me How To Live”e detaylı olarak bakacak olursak, heavy metal ve progresif metalden ziyade, hard rock nüanslarıyla dolu bir albüm olduğunu yazabiliriz. Senfonik ve barok müzik öğeleri sadece süslemek için yer almış bestelerde ve zaman zaman katmanlı progresif yapılar eşlik etmiş şarkılara. Bu yüzden de yeni yeni tonlamalar bir kenara bırakılıp o eski hard rock tabanlı yapılarına geri dönmüşler.
Sert ve progresif metal olan yerleri elbette mevcut fakat bu o kadar da yoğun değil. Ne “X” albümündeki gibi yoğun eserler mevcut, ne de “Fear” albümündeki o yavaş kurgulanan bestelere benziyor albüm. “Fear” albümünün o çiğliğini biraz taşıyor o kadar. Andre Andersen’in klavyeleri bazen gitarları domine ediyor, fakat bu pek rahatsız etmiyor. Tonlamalarını ise “Moving Target” albümündeki gibi yapıyor ve sanki eski şarkılarından Last Goodbye’ı yeniden yorumluyorlar. Albümün ilk single çalışması One More Day’de bu çok belli oluyor. Yeni gelen gitaristin attığı hard rock sololar ise çok nefis. D.C. Cooper ise aynen “Moving Target”taki gibi kararlı söylüyor ve ustalıkla tizlere çıkıyor.
İkinci şarkı Another Man Down ve bir sonraki An Empty Shell muhteşem ötesi çalışmalar. Another Man Down’daki D.C. Cooper ile Michelle Raitzin’in düeti en az Mark Boals ile düetleri kadar nefis olmuş. Royal Hunt her albümünde mutlaka bir şarkıyı inanılmaz güzel yapar. Bu albümde de bu görevi Half Past Loneliness üstleniyor. O kadar güzel bir çalışma ki şimdiden dinleyiciler arasında efsane olma yolunda ilerliyor. O korolar, nakaratlar, gitarlar ve D.C. Cooper’ın o harika sesiyle içime işlediği o vokaller, beni çok etkiledi.
Evet, Royal Hunt sıkı bir şekilde geri dönmüş ve bu senenin en iyileri hanesine onları da yazmamız gerekiyor. Eğer deneysel, çok modern, yenilikçi besteler arıyorsanız uzak durun ama çok iyi hard rock sololar ve retro bir müzik arıyorsanız Royal Hunt tam adresiniz olmalı. Genellikle melodik rock albümleri çıkaran bir firma olan Frontiers Records bu albümü piyasaya süren şirket. Bu kayıtla kendi hanelerine de bir artı puan yazmalıyız.
Seneler sonra D.C. Cooper’ın doğru yazılmış vokal melodilerini duymak inanın muhteşem bir olay. Bunun da yaratıcısı Andre Andersen. Yıllar sonra, yıllar…
Şarkılar 01. Introduction
02. One More Day
03. Another Man Down
04. An Empty Shell
05. Hard Rain's Coming
06. Half Past Loneliness
07. Show Me How To Live
08. Angel's Gone
Bunun çıktığını bile unutmuşum ben. Nasıl unutulur halbuki. Yazıyı görünce hemen dinlemeye başladım, şu an ikinci defa dönüyor henüz; ama cidden dendiği kadar var, çok çok güzel olmuş. Another Man Down özellikle harika.
@nordson, Gece şunu “porno CD” diye okudum ya, içim fesatmış demek ki. Kritiği okuyacak zamanım yoktu, ama dedim Baha herhalde fazla orgazmik betimlemelerde bulunmuş sanırım. :)
Albüm kritiği güzel olmuş.Merak ettiğim kritiği yazan arkadaş adın hiç te yabancı gelmedi.İlk adını kısalttığını düşündüğüm için soruyorum acaba Şebek Heavy Metal’de de yazmış mıydın?
Sağlam bir Royal Hunt dinleyicisi olarak hem yazıyı hemde albümü çok beğendim.
Dikkatimi çeken ve hoşuma giden nokta ise yazının başında da belirtilen konuda yani ilk vokal Henrik Brockmann haricinde hep iyi vokallerle çalışılmış olduğu düşüncesinde aynı fikirde olmamız (ne uzun cümle oldu amk). Kendisi kötü bir vokal değil ama sonraki 3 isim alanlarında en iyileri olan kişiler.
Bu arada hazır lafı da açılmışken Henrik Brockmann’ın eski Royal Hunt elemanları Allan Tschicaja ve Jacob Kjaer ile kurduğu Missing Tide grubunu da tavsiye olarak belirtelim. Su katılmamış Heavy Metal albümü çıkardılar.
Dün yayınlanan Evergrey kritiğinin altına grup için “formülize olmanın kralını yazmışlar” demiştim. Sonra yıllar önce yayınlanan bi kritiğin başlığında “formülize” kelimesinin geçtiğini hatırladım ama ne albümü ne de grubu hatırlayabildim arama kısmına “formülize” yazdım hsbsns.
Neyse işte grup Royal Hunt’mış. Komple unutmuşum ben bu grubun varlığını yıllar içinde. Ulan “show me how to live” ne kadar iyi albümdü hakkaten diyerek dinleyeyim dedim. Sonuç: albüm hala güzel.
Kimsenin sikinde olmayan bu anekdotu geçersek, geçen yıl bu albümün hit’i olan half past loneliness için bi DANCE REMIX yayınlamış grup. Grubun müziğini, muhtemel dinleyici kitlesini, olmayan popülaritesini falan düşününce 13 yıl önceki bir şarkıya Dance remix yapılmış olması kulağa çok abuk geliyor. Bi de single kapağı olarak aynı kapağın pembe renklisini kullanmışlar
(Facepalm)
albüm gerçekten de çok iyi! yıllar sonra ROYAL HUNT un böyle güzel bir albüm yapmasıda gelecek için beni çok umutlandırıyor. Not 9/10
Bunun çıktığını bile unutmuşum ben. Nasıl unutulur halbuki. Yazıyı görünce hemen dinlemeye başladım, şu an ikinci defa dönüyor henüz; ama cidden dendiği kadar var, çok çok güzel olmuş. Another Man Down özellikle harika.
Daha çok dinlenir bu.
kritiği promo CD’den dinleyerek mi yaptınız?
03.12.2011
@nordson, hayır.
04.12.2011
@nordson, Gece şunu “porno CD” diye okudum ya, içim fesatmış demek ki. Kritiği okuyacak zamanım yoktu, ama dedim Baha herhalde fazla orgazmik betimlemelerde bulunmuş sanırım. :)
05.12.2011
@Aeonian_Lich, hocam ben o kelimeyi gördüğümde hep o şekilde okuyorum, gece, gündüz, kuşluk vakti falan farketmiyor. Alışkanlıklarla ilgili bi durum.
Bu arada albümü çok kez dinledim, çok iyi olmuş. Bıkana kadar dinleyeceğim Riot’un yeni albümüne yaptığım gibi.
Albüm kritiği güzel olmuş.Merak ettiğim kritiği yazan arkadaş adın hiç te yabancı gelmedi.İlk adını kısalttığını düşündüğüm için soruyorum acaba Şebek Heavy Metal’de de yazmış mıydın?
03.12.2011
@tolga, teşekkürler, evet.:)
Çok güzel bir kritik. Teşekkürler. Albümü de sen gelince dinleriz artık. Az kaldı. (Yaşasın beleşçilik) :)
Ha bu arada, sabırsızlanmıyor muyum? Elbette sabırsızlanıyorum. Kotalı internetin gözü kör olsun. ;-(
Neyse dinledikten sonra iki satır bi yorum karalarım artık.
Sağlam bir Royal Hunt dinleyicisi olarak hem yazıyı hemde albümü çok beğendim.
Dikkatimi çeken ve hoşuma giden nokta ise yazının başında da belirtilen konuda yani ilk vokal Henrik Brockmann haricinde hep iyi vokallerle çalışılmış olduğu düşüncesinde aynı fikirde olmamız (ne uzun cümle oldu amk). Kendisi kötü bir vokal değil ama sonraki 3 isim alanlarında en iyileri olan kişiler.
Bu arada hazır lafı da açılmışken Henrik Brockmann’ın eski Royal Hunt elemanları Allan Tschicaja ve Jacob Kjaer ile kurduğu Missing Tide grubunu da tavsiye olarak belirtelim. Su katılmamış Heavy Metal albümü çıkardılar.
Dün yayınlanan Evergrey kritiğinin altına grup için “formülize olmanın kralını yazmışlar” demiştim. Sonra yıllar önce yayınlanan bi kritiğin başlığında “formülize” kelimesinin geçtiğini hatırladım ama ne albümü ne de grubu hatırlayabildim arama kısmına “formülize” yazdım hsbsns.
Neyse işte grup Royal Hunt’mış. Komple unutmuşum ben bu grubun varlığını yıllar içinde. Ulan “show me how to live” ne kadar iyi albümdü hakkaten diyerek dinleyeyim dedim. Sonuç: albüm hala güzel.
Kimsenin sikinde olmayan bu anekdotu geçersek, geçen yıl bu albümün hit’i olan half past loneliness için bi DANCE REMIX yayınlamış grup. Grubun müziğini, muhtemel dinleyici kitlesini, olmayan popülaritesini falan düşününce 13 yıl önceki bir şarkıya Dance remix yapılmış olması kulağa çok abuk geliyor. Bi de single kapağı olarak aynı kapağın pembe renklisini kullanmışlar
(Facepalm)
Buyrun bu da link
https://open.spotify.com/album/0SougI9v7eYUKIZBxLYnwo?si=yEcWVrPVTAyTonVE36wWZA