# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
BETHLEHEM – Dictius te Necare
| 26.12.2011

Kendini öldürmelisin.

Takriben 100.000 yıldır buralarda olan insanlık, en karanlık dönemlerini yaşıyor. Buna göre, aslında çok yakın bir süre önce; aç kalmadan, açıkta kalmadan, yüz milyon insan birbirini öldürdü. Sanayi devrimi sonrası edindiğimiz seri üretim teknolojileriyle imal edilen yüz milyonlarca mermi, kendini üretenleri delik deşik etti. Biten mermiler kimi zaman antik günlerimizi hatırlattı ve süngüler çekildi. Kesilen boğazlar, parçalanmış uzuvlar, etrafa saçılmış iç organlar yeryüzünü kapladı. Acılarından kurtulmak için ilahi yardım bekleyen kimileri, kiliselere ya da camilere tıkılıp yakıldılar. Devamında kapıların altından ve duvarlardaki oluklardan sızan kanları ve irinleri ibadethanelerin önünü kapattı. Karşı dinden ya da milletten olanlar, insan artığı organik yağları ve aralarında parlayan değerli taşları topladılar.

Neyse ki bunlar son yıllarda belli oranda azaldı. Tüketim toplumu sağolsun para harcayan insan, vücudundaki sabunluk yağdan daha değerli hal geldi. Savaşın depresyonu ise yerini, “ölümlü hayatın anlamsızlığı” depresyonuna bıraktı. İnsanlar genelde bundan kaçma eğiliminde oldu tabi. Kimi kendini dine adadı, kimi paraya, kimi aileye. Bir şekilde bunu bastırdılar. Bazı cesur insanlar ise yaralarına parmak bastılar. Sanat yoluyla acılarını yoğun bir şekilde sundular.

Bethlehem, intihar edenlere ithaf ettiği “Dictius Te Necare” (Lat. “Kendini Öldürmelisin”) adlı albümünü kendi türünde oldukça erken sayılabilecek bir tarihte, 1996’da çıkardı. Yakın zamanlarda çıkan gruplara bakarak albümün suicidal/depressive black metal akımlarında özellikle vokal bakımından bir öncü olduğunu söyleyebiliriz. Zaten albümün ilk anından itibaren en çok dikkat çeken şey vokaller. Schatten Aus Der Alexander Welt’in ilk saniyesinde duyduğumuz insanın içini acıtan feryat albümün bizlere neler sunabileceğinin ilk ipucu oluyor.

Derin iç çekmeler, kendi kendine delice söylenmeler, işkence çekiyormuş gibi içten gelen acı haykırışlar çok kısa zamanda albümün havası hakkında fikir veriyor. Bildiğim kadarıyla müzik hayatında sadece bu albümde vokal yapmış Rainer Landferman (Şu an Pavor adlı brutal death metal grubunda bass gitar çalıyor) ve bu tek performansıyla dahi bu kadar orijinal olmayı başarmış. 90’lara baktığımızda aklıma bir tek Varg Vikernes’in “A lost forgotten sad spirit” adlı şarkıdaki çığlıkları aklıma geliyor. Günümüzde de kimi underground gruplarda benzer tarzda vokaller var ama genelde daha az çiğ olan varyasyonarı kullanılıyor. Tabi bu tarz kullanımlar, vokalde yeniliklere çok açık olmayan bir çok dinleyiciyi albümden uzaklaştırabiliyor.

İlk bakışta farklı bir vokal tarzının altında farkedilmiyor gibi görünse de, bir kaç dinlemeden sonra anlıyoruz ki şarkılarda ufuk açıcı bir dinamizm var. Ard arda gelen riff’ler bu kadar farklı şeyler denenmesine rağmen hiç sırıtmıyor. Aksine şarkılara devasa bir yoğunluk katıyor. Vokalin histerik çığlıklarının ardından birden müzik duruyor ve siz boğaza takılan yumrunun farkına ancak o an varıyorsunuz. O duruşlar hiç bir zaman alelade olmuyor. Karanlık ve ağır bir atmosfer içerisinde, sanki son sözlerini söyleyip ölmüş bir adamın önünde dikilmişiz; ölümcül ve bir o kadar rahatsız edici bir sessizliğin ortasındaymışız gibi hissettiriyor.

Şarkılarda kullanılan söz konseptleri haliyle çok iç açıcı değil. Üstüne Almanca olması sanki daha bir yıkıcı hal katmış. Örneğin “Tagebuch einen totgeburt” –Türkçesi: bir düşüğün(ölü cenin) günlüğü – ismiyle bile insanın tüylerini diken diken etmeye yetiyor. Şarkı sözlerine iyice daldığınızda albümde benzer temaların işlendiğini farkediyorsunuz. Kısa bir araştırmadan sonra da bu albümün neden bu kadar özel olduğunu ve neden intihar edenlere adandığını anlıyoruz. Grubun lideri, bass gitarist Jürgen Bartsch’ın bir röportajda söylediklerini şöyle çevirebilirim:

“Açıkçası geçmişte başımıza gelen onca olay olmasaydı Bethlehem adında bir grup varolmuş olmazdı. Bu suicide/death olayları tamamen Matton (Gitarist) ile benim geçmişimde olanlara dayanır. Matton’un, annesi kanserden öldükten kısa bür süre sonra babası kendini astı. Ben ise tüm eski dostlarımı intihar sebebiyle kaybettim. Hamile kızarkadaşım kendini astı, ardından on yakın arkadaşım iki yıl içinde kendilerini öldüler. Tüm bunlar beni uyuşturucu bağımlısı, panik atak birine dönüştürdü. Eski halime dönmek için bolca enerji harcadım ama tüm bu olanlar beni ve Matton’u içine çekiyor ve bu konulara takılı kalma konusundaki belki en iyi şey tüm bu negatif ve berbat deneyimleri Bethelehem’e aktarma ihtimali. İşte bu yüzden Dictius Te Necare’yi tüm intihar kurbanlarına adadık. “

Bunları okuyunca her şey daha yerli yerine oturuyor. Böyle berbat tecrübeler geçirip bu kadar yaratıcı, yoğun ve vurucu bir albüm yaratmak gerçekten büyük bir takdiri hakediyor. Ben kendi adıma, böyle farklı bir müziği, gerçek duygular ve deneyimlerle pişiren Bethlehem’e müteşekkirim. Eğer düşünce okyanusundaki tehlikeli sularda yüzmekten çekinmiyorsanız ve metal müzik içinde çok keskin sınırlar çizmediyseniz bu albümden fazlaca tat alabilirsiniz.

Enver YILMAZ

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (8.55/10, Toplam oy: 47)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
1996
Şirket
Red Stream, Inc.
Kadro
Rainer Landfermann: Vokal
Klaus Matton: Gitar
Jürgen Bartsch: Bas
Chris "Stoffel" Steinhoff: Davul
Şarkılar
1. Schatten Aus Der Alexander Welt
2. Die Anarchische Befreiung Der Augenzeugenreligion
3. Aphel - Die Schwarze Schlange
4. Verheißung - Du Krone Des Todeskultes
5. Verschleierte Irreligiosität
6. Tagebuch Einer Totgeburt
7. Dorn Meiner Allmacht
  Yorum alanı

“BETHLEHEM – Dictius te Necare” yazısına 17 yorum var

  1. Aeonian_Lich says:

    Tarihin en karanlık dönemlerini yaşadığımızı düşünmüyorum. Nüfus sayısına oranlarsak geçmişte çok daha fazla insanın öldürüldüğü savaşlar oldu. Hem de katlarca fazla.

    Depresif müzik sevmediğim, black metale de uzak olduğum için bildiğim bir grup değiller. Müzikal yorum yapamayacağım o yüzdenç

  2. Blakkheim says:

    Normal şartlarda yadırgayacagım bir üslup kullanılmış olmasına rağmen albüm hakkında başka bir şekilde nasıl bir şeyler söyleyebilirim pek emin degilim. Ölümcül bir grup ve yazıya aynı vuruculuğa sahip bir albüm. Sadece dinlemek için müzik dinleme eylemine karar verildiginde tam bir çöplük olabilir dinleyici için. Dogru moddaykense(buradaki ‘dogru’ nun boktanlıgına deginmiyorum) gercekten şahane bir albüm.

  3. B U R Z U M says:

    türünün en başarılı albümlerinden biri…bethlehem diskografisindeki bana göre en mükemmel albüm…bu arada bu albümün fazla alkollüyken dinlenmesini hiç tavsiye etmem…böyle bi albümü sitede paylaştığı içinde yazar arkadaşın beynine sağlık diyorum…10/9,5…

  4. kantele says:

    İlk foto gördüğüm en epik fotolardan biri. Elemanları en doğal halleriyle resmetmişler. Yazmayı bitirince ayağa kalkıp avuçlarım patlayıncaya kadar alkışlayacağım bu anı.

    Albüme gelirsek; şu an Michael Schenker kafası yaşıyorum ama en kısa zamanda depresyona girip bu albümü dinlemek isterim.

  5. TAAKE says:

    zilyon tane depressive black,depressive metal albümü dinledim.sadece silencer ve bu grup beni etkiledi.açıkça söyleyebilirim ki silencer dan sonra en hasta müziği yapan adamlar.o vokal,o yağmur rüzgar sesleri,o çocuk sesleri,o çıldıran,cinnet geçiren adam şeklinde vokalin yavaşlaması,bazen fısıldaması,hele ,hele o vokal.gerçekten dinlemenin sağlam bir bünye isteyeceği psikopat bir albüm

  6. TAAKE says:

    Die Anarchische Befreiung Der Augenzeugenreligion şarkısında ağlayarak,isyan ederek nasıl melodik bir şekilde çığlık atılır göreceksiniz.metal tarihindeki en melodik,en şarkıya uyan scream ve brutal vocal bu şarkıda

  7. b says:

    sadece çok etkilendim diyebilirim.

  8. wrathprayer says:

    Sevenine, psikopatlığı rafine edilmiş, daha ruhani Dolorian vardır.

  9. b says:

    2010 yılında çıkardıkları EP stonkfitzchen i dinleyen var mı, nasıldır?

    TAAKE

    @b, valla ilginç bir şey olmuş.albüm eski soundda.ilk soundunda hatta ama biraz elektronik öğeleri fazlaca kaçırmışlar genede güzel ve değişik bir çalışma bence

    b

    @TAAKE, black metal’de çok fazla bildiğim grup ve albüm yok ama enslaved’in isa’sı en beğendiğim albümdür, hemen arkasında da bu albüm geliyor. çünkü 2 gündür dinliyorum, çok farklı bir çalışma yaratılmış. vokalleri ayrı bi beğendim, çok etkiledi. yazara da tanıştırdığı için teşekkürler.

  10. TAAKE says:

    ağaçlar bile ayakta ölemez.ormandaki en yaşlı ağaç devrildiğinde ortaya çıkan büyük ve kısa bir gürültüden başka bir şey değildir.kimsenin umursamadığı ve geçmesini beklediği,hatta korkup küfrettiği bir ağaç.falkat o ağaç yaşadı,gölge verdi insanlara,dallarında meyveler bitti en irisinden,en tatlısından.oysa şimdi son sözü söyledi ölüm.acı der:yıkıl,hayat der:oyalan.yalnız ölüm öl der.GERÇEKTEN DE HAYATIN ANLAMI OLMASAYDI, VE BEN ANLAMSIZI SEÇMEK ZORUNDA OLSAYDIM, BENCE DE EN SEÇİLESİ ANLAMSIZLIK OLURDU BU.ama asıl soru şu.kimsenin bilemediği,bilenin cevaplayamadığı,cevaplayanın ifade edemediği soru:gerçekten hayat yaşamaya değer mi? Nietzsche Aforizmalar

  11. crowkiller says:

    bence dünyada bu albümün girişi kadar hayvan bir giriş barındıran bir albüm yok, olamaz, aksini iddia eden link atsın, tape göstersin

  12. Yiğit says:

    Allahım tek kelimeyle bayılıyorum bu albüme. Resmen ızdırap. Bethlehem’in yeni hali de süper ama bu albümün yeri hep ayrı

  13. Yiğit says:

    Kendini kesmelik değil kusmuğunda boğularak ölmelik albüm

    Yiğit

    Önceki yorumu üç sene önce mart ayında atmışım. Saatler bile aynı. Kedilerin sikişmeye başladığı dönemde benim de internet edesim geliyor herhalde.

    A.Karayazı

    @Yiğit, üzerine Shining – Halmstad ve Ulcerate – Shrines of Paralysis patlattin mi tamamdır bu iş.

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.