Bolca 70’ler prog’una gönderme barındıran bir müzikleri var bu farklı milletlerden elemanlardan oluşan “süper-grup”un. THE FLOWER KINGS, SPOCK’S BEARD falan dinleyenlerin balıklama atlaması, DEEP PURPLE, URIAH HEEP tarzı daha klasik rock’a yakın müzikleri dinleyenlerin de bir şans vermesi gereken de bir diskografileri var abilerin. Balıklama atlama derken, rastgele hangi albümden başlarsanız başlayın muhtemelen seveceksinizdir, zira vasata yaklaşan tek bir albümleri yok THE TANGENT’in. Ben neden “Not As Good As The Book” albümünü tanıtıyorum peki diye merak ederseniz, şöyle açıklamaya çalışayım: en az emprovizasyon bu albümlerinde var da ondan.
Aralara serpiştirilen doğaçlama şeyleri sevebiliyorum, veya canlıda bir fusion-caz grubundan doğaçlama şeyler dinlemek büyük keyif verebiliyor bana, ama evimde müzik çalarımla ağırlıklı olarak doğaçlamalardan oluşan bir müzik dinlediğimde, dikkat ettim ya uykum geliyor, ya dikkatim dağılıyor, en kötü sıkılıyorum. YES gibi doğaçlama hissiyle iyi kurgunun karması müzikler bazen cidden acayip keyifli oluyor, ama full doğaçlama havasında giden müziklere pek tahammül edemiyorum.
THE TANGENT’ın da ilk albümü ve bu albüm en beğenilenler, progarchives’deki dinleyici puan ortalamasını göz önünde tutarsak. (En son albümleri “Comm”a bakmayın, birkaç sene sonra belli olur onun sıralaması, şimdi yeni albüm coşkusuyla 5’leri basıyorlar o yüzden aldanmamak lazım.). Ben ilk albümlerini, çoğunluğun aksine o kadar da beğenmedim, hatta en az beğenilenlerden ikinci albümü daha fazla beğendim. Ama dediğim gibi, benim kurgusal müzik zevkim bu seçimimde en büyük etken.
THE TANGENT’in tarzına eklektik prog deniyor, katılırım çünkü senfonik prog’lara da yakın atraksiyonları bolca var, heavy prog’lara da aynı şekilde, veya yer yer crossover prog etkileri de müziklerinde rastlanabilen şeyler. Eklektik terimi de malûmumuz farklı tarzlardan elementlere rastlanan müzikler için kullanılan bir tabir.
Diskografilerinin çoğunda bolca flüt ve saksafon kullanagelmiştir THE TANGENT. Theo Travis’in nefesini verdiği bu enstrümanlar, kesinlikle topluluğun müziğini özel kılan önemli unsurlar arasında. Kemik kadrosunda da fazla değişime gitmeyen grup, adeta bir istikrar abidesi.
Tanıttığım albümün 2. Diskindeki Four Egos One War parçasının ismi de manidar. Zira böyle gruplarda öylesi ego çatışmaları olabiliyor ki, bazen koskoca adamlar, egolarını dizginleyemedikleri için kopuşlar yaşayabiliyorlar. 5 kısımdan oluşan parçanın kısımlarını 4 ayrı kişinin seslendirmesi de hoş bir nüans.
Albümün prodüksiyonu her yönden çok başarılı. Bol katmanlı, multi-enstrümanlı pasajlar, yeri geldiğinde yumuşak baslar ve perküsyonların götürdüğü, yeri geldiğinde coşan piyanoların, saksafonların enerji verdiği pasajlar çok iyi bir prodüksiyonla sunulunca, tadından yenmez bir albüm olmuş “Not As Good As The Book”. Ayrıca çok samimi, naif ama etkili şarkı sözleri de albümü özel kılan unsurlardan bir diğeri. Vokaller teknik olarak çok bir şey vaat etmiyorlar, lakin çok güzel vokal partisyonları yazmış abiler, vokalistin sesine de çok uymuş bu partlar. Ek olarak, Four Egos One War’daki kadın-erkek vokal düeti epey lezzetli olmuş. İkisi de seslerini yumuşak kullanmışlar, ve ses renkleri de epey ahenkli biçimde birbirine uymuş.
Albüme ismini veren şarkı ve Bat Out Of Basildon ayrı bir yerde duruyor benim için, ama çift disklik bu albümde vasat veya vasata yakın herhangi bir parça da yok. Uyarayım, Bat Out Of Basildon’ın nakaratları bağımlılık yapabilir. Kendimi mırıldanırken yakaladım az önce.
Andy Tillison ve Guy Manning gibi iki dev müzisyenin yıllardır dimdik ayakta tuttuğu THE TANGENT, bakalım daha ne kadar yıl vasatlaşmadan müzik maceralarını sürdürebilecek…
Kadro Andy Tillison Diskdrive: klavye, vokal
Guy Manning: Akustik enstrümanlar, vokal
Jonas Reingold: Bas
Jaime Salazar: Davul
Jakko M Jakszyk: Elektro gitar, vokal
Theo Travis: Saksafon, flüt
Şarkılar Disk 1:
1. A Crises In Mid-Life
2. Lost In London 25 Years Later
3. The Ethernet
4. Celebrity Purée
5. Not As Good As The Book
6. A Sale Of Two Souls
7. Bat Out Of Basildon
Okuduğum kadarıyla, kendi şarkısını mp3 yapıp internete koyan ilk grupmuş. 1996′da, bi mp3 codec programı kullanıma sunulmuş ve Andy Tillison aynı gün bir The Tangent şarkısını mp3 yapıp nete koymuş.
“In 1996 Tangent leader Andy Tillison Diskdrive posted the first ever promotional band MP3 file on the Internet on the day that the Fraunhofer mp3 codec was released, (quite a claim – it was posted within hours of the software’s release so it is 99.9 percent certain that this was the first “band-made MP3″ ever) and the Tangent were celebrated for recording their first album using the Net to connect the UK with Sweden, making that album before the members at the time had even met each other.”
bu grubun vasatlaşabileceğini düşünmem hiç.:) the tangent’ın bütün albümleri kusursuz bir müzikalite taşıyor. içerisinde çok zengin tınılar var. neo-prog’dan tutun caza kadar her şeyi iyi yediriyorlar. ben en çok ilk albümü seviyorum. andy tillison ise motoruyla çıktığı turlardan arta kalan zamanlarda albüm çıkarıyor.:) çokta iyi yapıyor. yoksa bu kadar kusursuz yapıtları dinleyemezdik. 9.5/10
Jonas Reingold
Jaime Salazar
FTW!
Okuduğum kadarıyla, kendi şarkısını mp3 yapıp internete koyan ilk grupmuş. 1996′da, bi mp3 codec programı kullanıma sunulmuş ve Andy Tillison aynı gün bir The Tangent şarkısını mp3 yapıp nete koymuş.
14.10.2011
Şöyleymiş:
“In 1996 Tangent leader Andy Tillison Diskdrive posted the first ever promotional band MP3 file on the Internet on the day that the Fraunhofer mp3 codec was released, (quite a claim – it was posted within hours of the software’s release so it is 99.9 percent certain that this was the first “band-made MP3″ ever) and the Tangent were celebrated for recording their first album using the Net to connect the UK with Sweden, making that album before the members at the time had even met each other.”
http://www.insideoutmusic.com/artist.aspx?IdArtist=464
bu grubun vasatlaşabileceğini düşünmem hiç.:) the tangent’ın bütün albümleri kusursuz bir müzikalite taşıyor. içerisinde çok zengin tınılar var. neo-prog’dan tutun caza kadar her şeyi iyi yediriyorlar. ben en çok ilk albümü seviyorum. andy tillison ise motoruyla çıktığı turlardan arta kalan zamanlarda albüm çıkarıyor.:) çokta iyi yapıyor. yoksa bu kadar kusursuz yapıtları dinleyemezdik. 9.5/10
kapak muazzam yahu valla tapındım
bu güzide grubun güzide albümününün okur puanı nasıl 6 olur.hayretler içerisindeyim.