Bir müzik topluluğu için 60’lı yıllardan 2010’lu yıllara kopup gelmek kolay bir şey olmasa gerek. Saçları uzun, daracık kot pantolonlar giyinen, 70’li yılların gelişiyle birlikte grup içerisinde tartışmalı zamanlar geçiren bir topluluktu YES. Progresif rock müziğinde Pink Floyd’u dışta bırakırsak ikinciliği neredeyse King Crimson ile paylaşıyorlardı ve Robert Fripp’e karşılık bu grubun ortaya süreceği sıra dışı bir gitaristi bile yoktu.
Sakın Steve Howe vardı demeyin. Howe’un, solo albümleri de dahil çıplak olarak yarattığı ve başka bir grubun şarkısında dinleyip de “işte bu bir Steve Howe solosu” diyebileceğiniz ayrıksı bir tonu yoktur. Keza bu grubun klavyede Rick Wakeman, basta Chris Squire gibi deha adamları vardı en önemlisi vokalisti Jon Anderson YES topluluğunun her şeyiydi. Bazı dinleyiciler Jon Anderson’ı sesinden dolayı pek sevmez, hatta grubu Wakeman, Howe, Squire üçlüsünün yönettiğine inanır. Oysa bu çok büyük bir yanlıştır. Jon Anderson bu toplulukta Wakeman’dan da önce vardı Steve Howe’dan da. YES grubunun büyüsü müziğinden çok meleksi sesiyle Jon Anderson’un sesiyle yarattığı o farklı dünyalardır.
70’li yıllarda topluluk Bill Bruford gibi caz eğitimi almış bir davulcu ile yollarına devam ediyor ve bir yandan da klasik müzik eğitimli Rick Wakeman ile çatışıyordu. Grup içinde bu caz ve klasik müziğin çatışması yıllarca sürdü ve bu iki müzisyen efsan albüm “Fragile”dan başlayıp bir sonraki “Close to the Edge”e kadar tartışmalarını bitiremediler. En sonunda Bill Bruford “Tales from the Topographic Oceans” albümü öncesi ayrılmış ve yerine Alan White geçmişti. İşte bundan sonra YES müziği kendi çapında değişime uğradı. Ta ki 1980 yılında çıkan “Drama” albümüne kadar değişik sound’ları denediler durdular.
“Drama” ve “Drama II”
1980 yılı “Drama” albümü içerisinde efsane vokalist Jon Anderson’un ve Rick Wakeman’ın yer almadığı ve vokallerde Trevor Horn’un olduğu, kullanılan tonlar açısından 80’leri tamamiyle içerisinde taşıyan bir albümdü. Çiğ sesler, tematik melodiler bu albümün en temel özelliklerinden ikisiydi. YES hayranları bu “Drama” albümüne çok yoğun olumsuz eleştiri getirmezler, çünkü müzikal olarak YES’in kendi kullandığı tonlar korunmuş ve dinlediğinizde “işte bu bir YES albümü” diyebileceğiniz bir yapıya sahipti. Şimdi ise 2011 yılında vokallerde Jon Anderson’ın olmadığı ikinci bir YES albümü, “Fly From Here” piyasada. YES hayranları artık bu albüme “Drama II” olarak bakmaktadır. Bunun nedeni ise kadrodaki değişiklikler, kullanılan tonlamaların aynı “Drama” albümünü hatırlatması ve tabii ki Jon Anderson’un olmamasıdır. 1980’lerdeki YES müziği çok eleştiriye uğrar. Hatta Pink Floyd, King Crimson ve kendi sound’unu yaratmış bir Rush dışında çoğu Progressive rock devleri bu 80’ler sound’u eleştirisinden bir türlü kurtulamamıştır. Kullanılan klavye tonları neredeyse çok sade ve yavan, davul ve efekt yaratımları ise çok düz olmuştur. Kimi topluluklar pop ve melodik yaklaşımlardan çok yarar görmüştü. Doğal olarak bu süreçte YES müziği de bundan dolaylı olarak etkilenmiştir. 1980’deki “Drama” albümünden sonra çıkardıkları “90125” çok eleştiriye uğrar. “90125”, içinde artık bir klasik sayılan Owner of a Lonely Heart’ı da barındıran vasat bir çalışmaydı. Çok yavan melodi anlayışları, pop etkileri artık YES dinleyicilerini sinir küpü yapmıştı. Albümden sadece Changes başarı gösterdi. Daha sonra gelen tamamiyle pop etkili “Big Generator” yine kötü eleştirilerden kurtulamamıştı. 1991 yılındaki “Union” ve 1994 yılı albümü “Talk” ise hiç parlak albümler değildi. YES deyim yerindeyse 80’leri ve 90’ları topallaya topallaya bitirmişti, ta ki 1999 yılındaki “The Ladder” albümüne kadar…
“The Ladder” klavyede Igor Khoroshev’in olduğu başarılı bir YES albümü olarak tarihe geçti. Grup müzikal olarak düzene girmişti, ki Steve Howe artık farklı sololar bile atabiliyordu. 2001 yılındaki klasik müzik orkestrası yardımıyla kaydedilen “Magnification” YES’in son dönemlerde yaptığı en iyi işti.
“Drama II” ve “Fly From Here”
2011 YES için farklı anlamlar taşıyordu. Melodik rock/progressive rock karışımı bir grup olan MYSTERY adlı bir toplulukta söyleyen vokalist Benoit David YES’e girdi. “Fly From Here”, bütün YES hayranları için “Drama II” niteliğindedir. 2011 yılında 1980’lerde kullanılan tonajlamalar kullanılırken, Jon Anderson’ın olmadığı bir albümü dinlemek de YES hayranları için hiç iyi bir sürpriz olmasa gerek. Çünkü albümü dinlediğinizde bu olumsuzluğun farkına varıyorsunuz.
Benoit David bir anlamda Jon Anderson olmaya çalışarak (zaten ne olacaktı ki, tabii ki Jon Anderson’ı bir anlamda taklit edecekti) sıkıcı bir vokalist portresi çiziyor. Aslında çok iyi bir şarkıcı ama YES için değil. Bas gitardaki Steve Howe kendisinden beklenen bas partisyonları başarıyla çalmış ve albümdeki şarkılar için en önemli müzisyen konumunda duruyor. Çünkü o dolgun bas tonuyla her şeyi dolduruyor bu müzisyen. Steve Howe’u ise ortalama başarı göstermiş olarak buldum, çünkü yıllar bu müzisyenden çok şey almış götürmüş.
En iyi işlerini 70’lerde yapmış bir müzisyen için 2011’lerde ondan çok da bir şey beklememek lazım. Klavyede yer alan Geoff Downes ise 1980’lerdeki tonlamaların aynısı bu albümde de göstererek, yeni farklı bir şeyler başaramamış. Tabii bu zamandan sonra YES gibi bir topluluktan ne bekliyoruz? Farklılık yaratabilirler mi? Sonuç ortadadır. Yapısal olarak bu bir YES albümü değil. Jon Anderson’ın, Rick Wakeman’ın, Bill Bruford’un olmadığı bir albüm nasıl tam anlamıyla bir YES albümü olabilir ki? Sadece Steve Howe ve Chris Squire ile işler yürümüyor işte! Bestelerde çok ciddi sorunlar mevcut. 2011 yılına gelmişiz, ilerici bir müzikten bahsediyoruz; progresif ve senfonik bir müzikten bahsediyoruz, ama 80’leri taklit etmekten öte gidemiyoruz. Yapılan pek bir şey yok aslında. Bu çıkardıkları albümden 3-4 tane daha çıkartabilirlerdi. Çünkü artık geçmişin mirasından pay almış, onları kullanıyorlar.
Peki, albümde hiç iyi beste yok mu? Elbette var. Mesela We Can Fly, Steve Howe’un iyi bir solo attığı Sad Night at the Airfield çok düşsel ve iyi besteler. Bunun dışında sirk müziğini anımsatan Bumpy Ride ve Into The Storm da gayet süper, ancak albümün iyi kısmı sadece bu kadar. Evet, bundan ileri gidemiyoruz. Hiç YES dinlememiş birisi için bu çalışma bir başyapıt sayılabilir, o kadar da güçlü bir albüm. Fakat işte oraya YES yazısını koyduğunuzda işler aynı yürümüyor. Eğer YES dinlemek istiyorsanız gidin “Fragile”, “Close To The Edge”, “The Yes Album”, “Magnification” falan dinleyin. Yok illâ hâlâ bu albümü dinlemek istiyorum, bu albüm de bir YES albümüdür diye diretiyorsanız, size diyebileceğim bir şey yok. 20 senedir YES dinleyen birisi olarak ben nostalji dinlemiş oldum, gerçek YES değil. Teşekkürler.
Baha ÖZER
Not: Alttaki ilk 11 yorum ve onlara verilen cevaplarla birlikte toplam 30 yorum, albüm haberi içindir.
5/10
Albümün okur notu: (5.81/10, Toplam oy: 31)
Loading ...
etiketler:
Albüm bilgileri
Çıkış tarihi 2011
Şirket Frontiers Records
Kadro Benoit David: Vokal
Steve Howe: Gitar
Chris Squire: Bas
Alan White: Davul
Geoff Downes: Klavye
Şarkılar 01. Fly From Here - Overture
02. Fly From Here - Pt. I - We Can Fly
03. Fly From Here - Pt. II - Sad Night At The Airfield
04. Fly From Here - Pt. III - Madman At The Screens
05. Fly From Here - Pt. IV - Bumpy Ride
06. Fly From Here - Pt. V - We Can Fly
07. The Man You Always Wanted Me To Be
08. Life On A Film Set
09. Hour Of Need
10. Solitaire
11. Into The Storm
bu kadro ile pek bir şey yapamazlar ve sadece YES ismi üzerinden belki bir şey kazanırız düşüncesi belli oluyor. YES’in son dönem albümlerinden “the ladder”da wakeman’sız çıkmıştı. onun yerine igor khoroshev klavyedeydi ama yine eli yüzü düzgün bir albümdü. bunda jon anderson yok. YES fanları bu durumu pek kabullenmez. RUSH gibi kadroyu koruyup anderson,wakeman,howe,squire, alan white ya da bill bruford(pek YES’de olacağını düşünmem ama yine de ismi yeterli.) gibi olsaydı o zaman işte tam bir grup havası olur kaliteli şeyler dinlerdik. bu albümden umutlu değilim pek.
@b, Grubun asıl bestecileri her zaman Squire-Wakeman-Howe üçlüsüydü ve geriye kalan ikili de işleri gayet iyi yürütecek kalitede adamlar, tartışmaya gerek yok. Zaten Chris Squire gözümde peygamber gibi adamdır, onun bulunduğu bi çalışmaya “pek birşey yapılmaz” falan demek günah valla eheh
Jon Anderson’ın son senelerde sesi baya kötüye gitmiş gözüküyordu, canlı performanslar vs. Benoit David live olarak güzel iş çıkarıyor. Zaten Jon Anderson’ı bu grubun en zayıf halkası olarak görmüşümdür hep, olmaması pozitif yönde etkiler belki de.
@masteroforion, senin onu öyle görüp görmemen kendi sorunun tabii. ama dünyadaki binlerce YES hayranı jon anderson’ı sesinden dolayı ilah kabul eder. jon anderson YES demektir. bir kere Anderson’un olmadığı bir yerde nasıl bir YES ruhu düşünüyorsun? veya geddy lee’nin olmadığı bir Rush. peter hammill olmadığı bir van der graaf nasıl olurdu ha? 90 yılından beri YES dinlerim ve Anderson’ı grubun en önemli halkası görürüm. ses seni etkileyendir hayal kurdurandır. kusura bakma ama Yes’i tam anlamıyla tanıyamamışsın.
@b, Dünyadaki binlerce Yes hayranının ne düşündüğünü pek iplemiyorum da, dinleyici olarak ben Yes’i Squire-Wakeman-Howe üçlüsüyle özdeşleştiriyorum. Jon Anderson’ın sesini beğenmememle Yes’i anlayıp anlamamak arasında nasıl bi alaka kurduğunu anlamamakla beraber, buna karar verecek otorite de sen değilsin malesef.
@masteroforion, Jon Anderson dünya üzerinde bana göre en çok abartılan vokalistlerden biri. Kötü değil ama bu kadar ünlü vokallerin içinde kötüye en yakın olanı odur bence. Ünlü olduğunu bilmesem dikkatimi bile çekmez.
@b, Müzikal anlamda zerre geriye gideceklerini düşünmüyorum, günümüzde eski prog rock grupları geri dönmeye çalışırken elbette kan kaybedecekler, dönmesinler mi yani senin için o haliyle mi kalsın YES anlayamadım? O zaman eski albumleri dinlemeye devam edebilirsin. Ben mesela bu olgunluktaki bu tecrubedeki adamların nelere yapabileceğini bayıla bayıla bekleyeceğim. Bu da mı bir sorun şimdi?
Zilyon tane metal grubu dinledim şimdiye kadar ama şu Yes ya da The Who’yu falan dinleyemedim hala. Bunlara en yakın AC/DC dinledim, üç harflilere inemedim henüz.
@kantele, acdc/yes/the who ne alaka karşim??? metal olmayınca bu gruplar birbine mi benziyo??? “qanqa beatles diye çok pis rok grubu buldum” gibi olmuş :) bi dinle derim o yukarda saydıklarını…
Rock müziğin en dev gruplarından birinin sitedeki ilk kritiği anca bu kadar doyurucu ve güzel yazılabilirdi. Tabii deyim yerindeyse “ununu elemiş, ipini sermiş” bir grubun yakın zamanda çıkan bir albümünün kritiğinde geçmişlerinden daha çok bahsetmek daha yerinde olmuş. Tabii ki sitede “20 yıldır YES dinleyen” insan sayısı pek ya da hiç yoktur. O bakımdan, yorum farklarına da rastlamak olası bu albümde. Sonuçta senfonik prog’un en dev gruplarından birinden bahsediyoruz. Belki genel rock standartlarında 7′lik 8′lik bir albüm olabilir, ama YES’in kendi albümleri arası dinamikleri ekseninde 5 verilebilecek de bir albüm. Ellere sağlık.
@Aeonian_Lich, teşekkürler. ancak yurt dışı yorumlarda çok farklı değil. her ne kadar 5 üzerinden 5 veren varsa da 5 üzerinden 3 ya da 4 verenlerden fazla değil. çok eleştiriye uğradı albüm.
@masteroforion, neden gülüyorsun ki çok mu komik geldi? bu benim kendi görüşüm. solo albümlerinde yaptığı pek bir şey yok. inanmıyorsan aç dinle. onun yaptığı sadece yes ile ibaret. gerek fragile, close to the edge gibi albümlerde klasını konuşturmuştur orası doğru. büyük de bir gitarist fakat ne david gilmour ne de robert fripp kadar tarz yaratabilmiştir. bu da benim naçizane görüşüm, gülmeyin.
@the formative years, rush da mükemmel bir grup ama biraz hard rock gibi onların tarzı. ben king crimson, camel gibi progresif olup aynı zamanda müziğinde derinlik olan grupları daha çok seviyorum. ama rush diyene de kimse birşey diyemez tabii.
@in the court of the crimson king, tamam bir numara olsun. ben onu objektif olarak yazmıştım ama benim de bir numaram king crimson’dır çaktırma.;) fripp 1 numara.;) bu arada nick’in mükemmel.
Albümü neyin dinlemiş etmiş bi kimse değilim. Çıktığından haberim bile yoktu hatta. Yes’in kült sıfatındaki, halka malolmuş, kitleleri peşinden sürüklemiş albümlerinden gayrısını da bilmem zati. Bu albüm vasat olmuş olabilir pek tabi; doğrudur. Lakin.. Yahu hatta.. Howe ‘gitariz’ denilen kavramın tillahıdır. Tarzsa tarz; şekilse şekil. Böyledir yani bu. Orası ziyadesiyle örseledi beni ne yalan söylüyeyim :/ ‘O da öyle bi görüş, bi bakış’ diyip geçemedim. Bilesiniz istedim.
Incelemenin basinda Yes in tanitilmasi guzel bir fikir ama bunlari ayri bir yazi basligi altinda yapmak daha iyi olmaz mi ? Yani sitede “kritikler” gibi “makaleler” gibi bir bolum olsa ve album incelemeleri disindaki yazilar orada yer alsa ?
@Kemal, o tarz dokümanlar bir çok yerde var ve site yazarlarının tümü yoğun olduğundan, hakkıyla yapabileceğimizi düşünmedik, o sebepten en baştan gruplara özel makale olmamasına karar verdik.
steve howe 70′lerde zaten tarz sahibi bir gitaristti. yıllar geçti kendisini tekrara başladı. solo albümleri de dahil yes’in son dönem albümlerinde hep kendisini tekrar etti. bana göre tarz sahibi bir gitarist kendisini devamlı yeniler, yeni bir şey sunar dinleyiciye. her albümde aynı tonları kullanıp aynı melodi üzerinden beste yapıyorsanız kusura bakmayın tarz sahibi olmaktan çıkarsınız. tarz sahibi bir gitaristin büyük solo albümleri olur. sizler hangisini biliyorsunuz? bilemezsiniz çünkü öyle bir albüm yoktur. tamam adı steve howe’dur, 70′lerde yes’te çok baba işler yapmıştır, büyük bir isimdir ama gerçek de şudur ki solo albümleri dahil açın dinleyin bir bakın, takip edin arkadaşlar. böyle ezbere konuşmakla olmuyor. robert fripp gitmiş bir sürü fusion kökenli müzisyenlerle değişik albümler piyasaya sürmüş kendisini geliştirmiştir. david gilmour keza o klasik tonuna etnik süsleri de eklemiş mükemmel işler yapmıştır. aynı şeyi howe için söyleyemem. hiç dinlemediğim bir şarkıda eğer “işte bu steve howe işi” diyebiliyorsam ne ala ama maalesef diyemiyorum. büyük bir gitarist orası ayrı.
@b, The Steve Howe Album, Turbulence ve The Grand Scheme of Things çok net kaliteli albümler bence. Ki daha GTR albümünü saymadım. Kendi görüşündür, saygı duyuyorum yukarıda dediğim gibi (gülmem de şaşkınlıktandı kusura bakma) ama biraz haksızlık ediyorsun gibi geliyor? Tek tarza da takılıp kalmış bir adam değil ki bu, klasik müzik kökeninden tut Sound Chaser gibi flamenko-İspanyol ekolüne uzanan bir skalası var adamın (hatta yeri geliyor Asia gibi AOR grubuna yelken açıyor). Tamam Robert Fripp gibi bir mucit değil, ama Robert Fripp gibi kaç gitarist sayabiliriz allasen?
Biraz kritikten ziyade Eski Yes – Yeni Yes makalesi gibi tatlı, okunaklı ve bilgi dolu bir yazı olmuş ellere sağlık.
Katılıyorum söylenenlerin çoğuna ancak YES severler için zaten beklenen ve konuşulan şeyler bunlar hatta her eski grup değişmiş elemanlarıyla geri dönmeye kalkınca çuvallayabiliyor, hatta çuvallamasa da yeni elemanlar o eski ruhu yansıtamayabiliyor bu da dinleyiciyi fevkalade üzüyor. O yüzden tekrar tekrar sürekli bu argüman üzerinden albüm değerlendirmesi pek efektif durmamış. Bu halline ve bu dönemki halet-i ruhiyeye göre biraz daha kuş bakışı bakılırsa ben daha önce de belirttiğim gibi eski prog rock gruplarının bir şekilde bizlere yeni bir şey sunmaktan ziyade toparlanıp günümüze geri dönüp dünya starı olmayacaklarını bildikleri halde emek vererek bir şeyler ortaya koymaya çalışmalarını takdir ediyorum.
Farz-ı misal eski bir grubunuz olabilir, gitaristiniz ile yollarınız yıllar önce ayrılmıştır, vokaliniz artık müzikle ilgilenmek hatta grubunuza gelmek istemiyor da olabilir. Bu o grubu illaki yeniden aynı adamlarla toplayıp üzerine bir şeyler koymak zorunda olduğunuz anlamına gelmez. İllaki ekmek parası veya eskinin üzerine konma da değil, olaya daha nostaljik yaklaşmak gerekir bazen. Bu kadar sert eleştirileri sanki olayların içindeymiş ve gerçekten orada dökülen terin yaşanan zorlukların süreçlerin dökülen her damla terin tek tek farkındaymış gibi yapılmasına anlam veremiyorum pek ve ona göre daha kuş bakışı kritikler bekliyorum belki de bilemedim. Elinize sağlık..
grubun jon anderson’dan sonraki vokalisti benoit david rahatsızlığı nedeniyle gruptan ayrıldı. tabii kimisi de atıldı diyor. yerine gelen isim ise glass hammer isimli senfonik prog grubu glass hammer’ın vokalisti jon davison. grubun orjinal vokalisti jon anderson’dan sonra kimse dikiş tutturamıyor. albümün başarısızlığı da ortada. boşuna dememişiz. şu şöyle değil böyle derken de eleştiriliyoruz maalesef. işte sonuç ortada.
benoid david’in yerine gelen vokalistin sesi ise jon anderson’a çok benziyor. tabii o da bir anlamda yeni albümde jon anderson gibi söyleyecektir. YES elemanları da jon anderson gerçeğinin farkında ki hep ona benzer vokalistler seçiyorlar. bu grubu yaşatan anderson’dı bu bir gerçek.
Mükemmel haber sabırsızlıkla bekliyorum.
31.10.2010
@Deon, çakala bak
01.11.2010
@Mustaine, tabolm..
yes be!
bu kadro ile pek bir şey yapamazlar ve sadece YES ismi üzerinden belki bir şey kazanırız düşüncesi belli oluyor. YES’in son dönem albümlerinden “the ladder”da wakeman’sız çıkmıştı. onun yerine igor khoroshev klavyedeydi ama yine eli yüzü düzgün bir albümdü. bunda jon anderson yok. YES fanları bu durumu pek kabullenmez. RUSH gibi kadroyu koruyup anderson,wakeman,howe,squire, alan white ya da bill bruford(pek YES’de olacağını düşünmem ama yine de ismi yeterli.) gibi olsaydı o zaman işte tam bir grup havası olur kaliteli şeyler dinlerdik. bu albümden umutlu değilim pek.
31.10.2010
@b, ben howe’un elinden çıkacak herhangi bir şey için her zaman umutluyum
31.10.2010
@b, Grubun asıl bestecileri her zaman Squire-Wakeman-Howe üçlüsüydü ve geriye kalan ikili de işleri gayet iyi yürütecek kalitede adamlar, tartışmaya gerek yok. Zaten Chris Squire gözümde peygamber gibi adamdır, onun bulunduğu bi çalışmaya “pek birşey yapılmaz” falan demek günah valla eheh
Jon Anderson’ın son senelerde sesi baya kötüye gitmiş gözüküyordu, canlı performanslar vs. Benoit David live olarak güzel iş çıkarıyor. Zaten Jon Anderson’ı bu grubun en zayıf halkası olarak görmüşümdür hep, olmaması pozitif yönde etkiler belki de.
31.10.2010
@masteroforion, senin onu öyle görüp görmemen kendi sorunun tabii. ama dünyadaki binlerce YES hayranı jon anderson’ı sesinden dolayı ilah kabul eder. jon anderson YES demektir. bir kere Anderson’un olmadığı bir yerde nasıl bir YES ruhu düşünüyorsun? veya geddy lee’nin olmadığı bir Rush. peter hammill olmadığı bir van der graaf nasıl olurdu ha? 90 yılından beri YES dinlerim ve Anderson’ı grubun en önemli halkası görürüm. ses seni etkileyendir hayal kurdurandır. kusura bakma ama Yes’i tam anlamıyla tanıyamamışsın.
01.11.2010
@b, Dünyadaki binlerce Yes hayranının ne düşündüğünü pek iplemiyorum da, dinleyici olarak ben Yes’i Squire-Wakeman-Howe üçlüsüyle özdeşleştiriyorum. Jon Anderson’ın sesini beğenmememle Yes’i anlayıp anlamamak arasında nasıl bi alaka kurduğunu anlamamakla beraber, buna karar verecek otorite de sen değilsin malesef.
04.06.2011
@masteroforion, Jon Anderson dünya üzerinde bana göre en çok abartılan vokalistlerden biri. Kötü değil ama bu kadar ünlü vokallerin içinde kötüye en yakın olanı odur bence. Ünlü olduğunu bilmesem dikkatimi bile çekmez.
08.07.2011
@illuminati, +1, aynı şekilde geddy lee…
08.07.2011
@blackroseimmortal, geddy lee vokalistliği yüzünden ünlü değil, sen karıştırdın. :D Bas da çalıyordu galiba yahu, fena çalmıyor. :D
08.07.2011
@illuminati, -1. gelmiş geçmiş en iyi vokalistlerden biridir.
01.11.2010
@b, Müzikal anlamda zerre geriye gideceklerini düşünmüyorum, günümüzde eski prog rock grupları geri dönmeye çalışırken elbette kan kaybedecekler, dönmesinler mi yani senin için o haliyle mi kalsın YES anlayamadım? O zaman eski albumleri dinlemeye devam edebilirsin. Ben mesela bu olgunluktaki bu tecrubedeki adamların nelere yapabileceğini bayıla bayıla bekleyeceğim. Bu da mı bir sorun şimdi?
her türlü ya.
05.11.2010
@dodothebird, katılıyorum.
Sevmiyorum bu grubu. Gerçi sadece Close to the Edge dinlemiştim ama yetti bana.
vayy opeth mopeth dinleyen tayfadan yes haberi çıınca bi tuhaf oldum. titriyorum şu anda. hatta nefesim daralıyo..
03.06.2011
@trust, opeth mopeth +1
04.06.2011
@comfortinBRUTALiTY, Mopeth tescilli markamızdır arkadaşım, Maslak Opet’in yanına açacaz, mazot 1 TL olacak
04.06.2011
@trust, yazık.
04.06.2011
@trust, “Papaz mapaz ne şekilsiniz lan siz?” Direk bu aklıma geldi, durduk yere güldürdün beni sağolasın.
http://www.youtube.com/watch?v=ns70Jnhwp1s
04.06.2011
@Blakkheim, başka bişey gelse şaşardım zaten.
niye mopeth’e takılındı ki onu anlamadım.
Jon Anderson u ilk olarak Kitaro nun Dream albümünde duyup hatun vokal sanmıştım iyi mi :)Kitaro ‘nun o albümü de şahanedir yav
sevmememin sebebi vokal ayrıca, başka bir vokal olsa beğenebilirim.
NO!
ohhh yeeeeehhhsss, daşmiiiiin gooooş…
Zilyon tane metal grubu dinledim şimdiye kadar ama şu Yes ya da The Who’yu falan dinleyemedim hala. Bunlara en yakın AC/DC dinledim, üç harflilere inemedim henüz.
08.07.2011
@kantele, acdc/yes/the who ne alaka karşim??? metal olmayınca bu gruplar birbine mi benziyo??? “qanqa beatles diye çok pis rok grubu buldum” gibi olmuş :) bi dinle derim o yukarda saydıklarını…
08.07.2011
@blackroseimmortal, 3 harfli diyor. Sen hiçbir şeyi dikkatli okuyamıyorsun kardeşim galiba. :D
Rock müziğin en dev gruplarından birinin sitedeki ilk kritiği anca bu kadar doyurucu ve güzel yazılabilirdi. Tabii deyim yerindeyse “ununu elemiş, ipini sermiş” bir grubun yakın zamanda çıkan bir albümünün kritiğinde geçmişlerinden daha çok bahsetmek daha yerinde olmuş. Tabii ki sitede “20 yıldır YES dinleyen” insan sayısı pek ya da hiç yoktur. O bakımdan, yorum farklarına da rastlamak olası bu albümde. Sonuçta senfonik prog’un en dev gruplarından birinden bahsediyoruz. Belki genel rock standartlarında 7′lik 8′lik bir albüm olabilir, ama YES’in kendi albümleri arası dinamikleri ekseninde 5 verilebilecek de bir albüm. Ellere sağlık.
04.09.2011
@Aeonian_Lich, teşekkürler. ancak yurt dışı yorumlarda çok farklı değil. her ne kadar 5 üzerinden 5 veren varsa da 5 üzerinden 3 ya da 4 verenlerden fazla değil. çok eleştiriye uğradı albüm.
Hahaha Steve Howe’un kendine ait bir tarzı yok demek? Neyse saygı duymaktan başka yapacak birşey yok. Albüm de benim gözümde 7.5-8 eder kafadan.
04.09.2011
@masteroforion, neden gülüyorsun ki çok mu komik geldi? bu benim kendi görüşüm. solo albümlerinde yaptığı pek bir şey yok. inanmıyorsan aç dinle. onun yaptığı sadece yes ile ibaret. gerek fragile, close to the edge gibi albümlerde klasını konuşturmuştur orası doğru. büyük de bir gitarist fakat ne david gilmour ne de robert fripp kadar tarz yaratabilmiştir. bu da benim naçizane görüşüm, gülmeyin.
‘Progresif rock müziğinde Pink Floyd’u dışta bırakırsak ikinciliği neredeyse King Crimson ile paylaşıyorlardı.’
katılmıyorum. king crimson bir numaradır.
bunun dışında güzel kritik.
04.09.2011
@in the court of the crimson king, rush?
05.09.2011
@the formative years, rush da mükemmel bir grup ama biraz hard rock gibi onların tarzı. ben king crimson, camel gibi progresif olup aynı zamanda müziğinde derinlik olan grupları daha çok seviyorum. ama rush diyene de kimse birşey diyemez tabii.
04.09.2011
@in the court of the crimson king, tamam bir numara olsun. ben onu objektif olarak yazmıştım ama benim de bir numaram king crimson’dır çaktırma.;) fripp 1 numara.;) bu arada nick’in mükemmel.
04.09.2011
@in the court of the crimson king, tartışmasız 1 numara bence de…
Albümü neyin dinlemiş etmiş bi kimse değilim. Çıktığından haberim bile yoktu hatta. Yes’in kült sıfatındaki, halka malolmuş, kitleleri peşinden sürüklemiş albümlerinden gayrısını da bilmem zati. Bu albüm vasat olmuş olabilir pek tabi; doğrudur. Lakin.. Yahu hatta.. Howe ‘gitariz’ denilen kavramın tillahıdır. Tarzsa tarz; şekilse şekil. Böyledir yani bu. Orası ziyadesiyle örseledi beni ne yalan söylüyeyim :/ ‘O da öyle bi görüş, bi bakış’ diyip geçemedim. Bilesiniz istedim.
Incelemenin basinda Yes in tanitilmasi guzel bir fikir ama bunlari ayri bir yazi basligi altinda yapmak daha iyi olmaz mi ? Yani sitede “kritikler” gibi “makaleler” gibi bir bolum olsa ve album incelemeleri disindaki yazilar orada yer alsa ?
05.09.2011
@Kemal, o tarz dokümanlar bir çok yerde var ve site yazarlarının tümü yoğun olduğundan, hakkıyla yapabileceğimizi düşünmedik, o sebepten en baştan gruplara özel makale olmamasına karar verdik.
steve howe 70′lerde zaten tarz sahibi bir gitaristti. yıllar geçti kendisini tekrara başladı. solo albümleri de dahil yes’in son dönem albümlerinde hep kendisini tekrar etti. bana göre tarz sahibi bir gitarist kendisini devamlı yeniler, yeni bir şey sunar dinleyiciye. her albümde aynı tonları kullanıp aynı melodi üzerinden beste yapıyorsanız kusura bakmayın tarz sahibi olmaktan çıkarsınız. tarz sahibi bir gitaristin büyük solo albümleri olur. sizler hangisini biliyorsunuz? bilemezsiniz çünkü öyle bir albüm yoktur. tamam adı steve howe’dur, 70′lerde yes’te çok baba işler yapmıştır, büyük bir isimdir ama gerçek de şudur ki solo albümleri dahil açın dinleyin bir bakın, takip edin arkadaşlar. böyle ezbere konuşmakla olmuyor. robert fripp gitmiş bir sürü fusion kökenli müzisyenlerle değişik albümler piyasaya sürmüş kendisini geliştirmiştir. david gilmour keza o klasik tonuna etnik süsleri de eklemiş mükemmel işler yapmıştır. aynı şeyi howe için söyleyemem. hiç dinlemediğim bir şarkıda eğer “işte bu steve howe işi” diyebiliyorsam ne ala ama maalesef diyemiyorum. büyük bir gitarist orası ayrı.
04.09.2011
@b, The Steve Howe Album, Turbulence ve The Grand Scheme of Things çok net kaliteli albümler bence. Ki daha GTR albümünü saymadım. Kendi görüşündür, saygı duyuyorum yukarıda dediğim gibi (gülmem de şaşkınlıktandı kusura bakma) ama biraz haksızlık ediyorsun gibi geliyor? Tek tarza da takılıp kalmış bir adam değil ki bu, klasik müzik kökeninden tut Sound Chaser gibi flamenko-İspanyol ekolüne uzanan bir skalası var adamın (hatta yeri geliyor Asia gibi AOR grubuna yelken açıyor). Tamam Robert Fripp gibi bir mucit değil, ama Robert Fripp gibi kaç gitarist sayabiliriz allasen?
Biraz kritikten ziyade Eski Yes – Yeni Yes makalesi gibi tatlı, okunaklı ve bilgi dolu bir yazı olmuş ellere sağlık.
Katılıyorum söylenenlerin çoğuna ancak YES severler için zaten beklenen ve konuşulan şeyler bunlar hatta her eski grup değişmiş elemanlarıyla geri dönmeye kalkınca çuvallayabiliyor, hatta çuvallamasa da yeni elemanlar o eski ruhu yansıtamayabiliyor bu da dinleyiciyi fevkalade üzüyor. O yüzden tekrar tekrar sürekli bu argüman üzerinden albüm değerlendirmesi pek efektif durmamış. Bu halline ve bu dönemki halet-i ruhiyeye göre biraz daha kuş bakışı bakılırsa ben daha önce de belirttiğim gibi eski prog rock gruplarının bir şekilde bizlere yeni bir şey sunmaktan ziyade toparlanıp günümüze geri dönüp dünya starı olmayacaklarını bildikleri halde emek vererek bir şeyler ortaya koymaya çalışmalarını takdir ediyorum.
Farz-ı misal eski bir grubunuz olabilir, gitaristiniz ile yollarınız yıllar önce ayrılmıştır, vokaliniz artık müzikle ilgilenmek hatta grubunuza gelmek istemiyor da olabilir. Bu o grubu illaki yeniden aynı adamlarla toplayıp üzerine bir şeyler koymak zorunda olduğunuz anlamına gelmez. İllaki ekmek parası veya eskinin üzerine konma da değil, olaya daha nostaljik yaklaşmak gerekir bazen. Bu kadar sert eleştirileri sanki olayların içindeymiş ve gerçekten orada dökülen terin yaşanan zorlukların süreçlerin dökülen her damla terin tek tek farkındaymış gibi yapılmasına anlam veremiyorum pek ve ona göre daha kuş bakışı kritikler bekliyorum belki de bilemedim. Elinize sağlık..
her şey bir yana girişteki overture çok tatlı müziğe sahip.
grubun jon anderson’dan sonraki vokalisti benoit david rahatsızlığı nedeniyle gruptan ayrıldı. tabii kimisi de atıldı diyor. yerine gelen isim ise glass hammer isimli senfonik prog grubu glass hammer’ın vokalisti jon davison. grubun orjinal vokalisti jon anderson’dan sonra kimse dikiş tutturamıyor. albümün başarısızlığı da ortada. boşuna dememişiz. şu şöyle değil böyle derken de eleştiriliyoruz maalesef. işte sonuç ortada.
benoid david’in yerine gelen vokalistin sesi ise jon anderson’a çok benziyor. tabii o da bir anlamda yeni albümde jon anderson gibi söyleyecektir. YES elemanları da jon anderson gerçeğinin farkında ki hep ona benzer vokalistler seçiyorlar. bu grubu yaşatan anderson’dı bu bir gerçek.
Baha özer’den bir ricam olacak. yes’in efsanevi relayer albümünü kritiklerse harika olur gerçekten.
08.09.2012
@saw you drown, günün birinde aniden görürsün burada belli olmaz.:)
09.09.2012
@b, çok iyi olur gerçekten. bekliyorum:)