# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
INBORN SUFFERING – Wordless Hope
| 28.08.2011

Ben doğarken ölmüşüm.

İnsanın içini güzellik ve sağlıkla dinçleştiren şu şen şakrak yaz günlerinde bile kulağımıza kulaklıkları takıp feryat figan ağlayıp sızlanmamıza, kendimizi kaybetmiş gibi dövünmemize, matemli türküler çığırmamıza ve içli içli hayıflanmamıza yol açan efkârlı müzisyen topluluklarından biriyle karşınızdayız. En kuytu kıyısına bucağına kadar türü dikkatle gözden geçirenler için pek öyle şaşkınlık uyandıracak, dehşete düşürecek, sansasyon yaratacak bir şeyler barındırmıyorsa da, yüzeyde dolaşmayı yeğleyen doomperestler için çakırkeyiflik bir lezzet bulundurduğunu söylemek kolaylıkla mümkün.

Bu güzide müzisyenlerimiz, çeşitli doom metal üstatlarının tomurcuklarından beslenip gürbüzlükle filizlenmiş, tafsilatlı teferruatlı salkımlanmış, heveskârlıkla çiçeğe durmuş ve nihayet leziz bir meyve vermeyi başarmışlar. Kimi yeniyetmelerin aksine darmadağınık esinlenmeler, üslupsuzca kolajlamalar, çalakalem melodiler ve üstünkörü klişelerle yazmamışlar müziklerini. Üstatların kavrayışlı mizaçlarını, şahbaz marifetlerini ve kalıplı kıyafetli müzik oyunlarını sezgiyle söküp çıkarmış, sebatkâr bir bilirkişi tutarlılığıyla birleştirmiş ve kaliteli ekipmanlarla uygulamaya koymuşlar.

Soyağacını incelemek için müziklerinin omurgasını parçalayıp kıkırdaklarını, iliklerini ve sinirlerini mikroskop altına aldığımızda büyük çoğunlukla destansı ve görkemli notalarla yazılmış melodiler (Dusk, Morgion), küçük çoğunlukla kulaklara aşina birkaç uğursuz ve kasvetli rif (My Dying Bride), birkaç hüzünlü ve bedbaht rif (Lethian Dreams), vızırdayan gitarlarla akkorlaşmış buğulu bir ambiyans (Anathema – “Pentecost III”) ve apartman payandaları gibi sapasağlam birleştirilmiş nakarat yapıları (Mourning Beloveth) görüyoruz. Söz yazarları da yine erken dönem Anathema şarkılarında olduğu gibi (“The Crestfallen”) sağa sola sapmayan, dosdoğru tümceler kullanmayı yeğlemişler. Ama birtakım şahsi manalar yüklenebilecek mısralar da var. Ne eksiği ne fazlası olmamasıyla alelâde bulduğum boğuk, gurultulu ve balgamlı vokaller böğürüyor bu mısraları. Bir ara kadın vokallerin eşlik ettiğine de tanık oluyoruz.

Yukarıda albümün verdiği duyguları ‘destansı ve görkemli’ tabirleriyle açıkladım. Ama parantez içinde verdiğim iki grubu bilmeyenler için Inborn Suffering’in “epik ve majestik” kaynaklarının Candlemass, Solitude Aeturnus, Isole gibi grupların doğu ezgileriyle yazdığı müziklerle ötesinden berisinden hiç alakası ve ilişkisi olmadığını, iliklerine varıncaya dek yalnızca Batı müziğinin yağmuru ve çamuruyla ıslandığını belirtmek isterim. Doğu ezgileri kullanan grupları modası geçmiş bir egzotiklikle suçlayanlar, acımasızca burun kıvıranlar, alavere dalavere görenler için bile gayet sofistike melodileri var grubun.

Yazdıkları bu hafızaya işleyen melodileri dupduru ekipmanlarla kaydeden grup, modern dinleyicilerin (yani liselilerin) tercih ettiği yakamoz parlaklığında, billurâne seçilirlikte prodüksiyonları seçmiş görünüyor. Nerede o pörsümüş gürültüler, yıkık dökük kayıt cihazları, köhneleşmiş amfiler, nerede o boğuk cızırtıların yarattığı bumburuşuk âlemler içinde inci çekiciliğinde melodiler bulmanın iç burkan güzelliği, nerede çocukluğumu ve ilk gençliğimi geçirdiğim seksenli doksanlı yılların nostaljisini uyandıran örümceklenmiş ucuz stüdyolar, nerede damarlarımdaki kanın ılıklığına varıncaya dek underground ruhunu hissetmek, nerede… Gone, gone! diyen götlü göbekli kel dinazorlar için haklılıkla sevimsiz bir prodüksiyon olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Böyle cilalı prodüksiyonlar, zengin çeşitlilikleri ve hızlı müzikleri benimsemiş metal türlerine daha uygun düşüyor. Bağrımıza basamıyoruz.

Nakarat yapıları Mourning Beloveth’ı anımsatıyor. Şarkılar çoğunlukla yumuşak girizgâhlarla başlıyor. Ardından ana melodiye geçiliyor. Bu melodi şarkının büyük müddetine hâkimiyet kuruyor. Bu ana melodiyi ritim gitarlar vızırtılarıyla katmanlaştıra katmanlaştıra yineliyor, dokunaklı bir sololayla renklendiriyor ve nihâyet doruğa eriştiren bir melodiyle tamamlıyor. Bu tür yapıları Anathema’nın birtakım şarkılarında da görmek mümkün.

Bu yapılar, bir nakarattan diğer nakarata geçerken bağıntı, birleşiklik, akışkanlık ve bütünlük izlenimi veriyor. Yürek parçalayıcı melodileri ihtiyatsızlıkla dinleyicinin önüne şipşak pişirip sürmüyor. Gerçi bu yapıların gene de yinelemeli melodileri, uzun dakikaları ve aheste beste tempolarıyla doom metal sevmeyenleri huzursuzlandıracak, mızmızlandıracak, bıktırıp usandıracak, bitip tükenmeyecek yapılar olduğunu da ekleyip bir diğer ‘bir şans daha vereyim ulan,’ denemesine girişmemeleri için uyaralım.

Kuşbakışı bir paragrafla tamamlayalım. Inborn Suffering âlemli cümbüşlü meyhanelerin alelâde saz semaisi gruplarından biri değil. Gepegenç, girişken, kaşarlanmış küçük bir müzisyenler topluluğu. Ama bu külfetli ve kurak müzik türünün tarihine kend izlerini kazıyamadıkları, bestekârların dehalarından yoksun oldukları ve marifetli hokkabazlar gibi ölü bir türün en iyi harmanlamalarını da yapamadıkları için yalnızca zeki birkaç öğrenci olmaktan öte gidemiyorlar. Kritiğini okuduğunuz 2006 çıkışlı albümlerinden beri herhangi bir üretkenlikte bulunmamaları da müzikal kariyerlerinin sınırlarını ufuk çizgilerine kadar genişlettikleri anlamında yorumlanabilir. Yine de bu güzide müzik türünün çoraklaşmış topraklarını voltalayanlar için baş döndürücü güzellikte uzun dakikalar barındıran bir mimesis olduğunu söyleyebiliriz. Öpüldünüz.

Ertuna YAVUZ

8/10
Albümün okur notu: 12345678910 (4.67/10, Toplam oy: 24)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2006
Şirket
Sound Riot
Kadro
Philoxera: Bas
Thomas Rugolino: Davul
Sebastien Pierre: Klavye
Stéphane Peudupin: Solo gitar
Laurent Chaulet: Ritim gitar, vokal
Şarkılar
1. This Is Who We Are
2. Inborn Suffering
3. Monolith
4. The Agony Within
5. As I Close My Eyes
6. Stygian Darkness
7. Thorn of Deceit
8. The Affliction Corridor
  Yorum alanı

“INBORN SUFFERING – Wordless Hope” yazısına 11 yorum var

  1. mysh says:

    “Yazdıkları bu hafızaya işleyen melodileri dupduru ekipmanlarla kaydeden grup, modern dinleyicilerin (yani liselilerin) tercih ettiği yakamoz parlaklığında, billurâne seçilirlikte prodüksiyonları seçmiş görünüyor.” Yanlız genellemeleri hiç sevmiyorum.Tamam ortada böyle bir gerçek olabilir ama yinede böyle bir genelleme hoş olmuyor.

  2. ups says:

    “modern dinleyici (yani liseli)” ahahaha. iyiymiş. hani sanki bunu yazan hiç liseli olmadı. ha ilkokul-terk falan ise -ki yazdığı bu seviyede- bilemeyeceğim.

    cilalayın koçolar, cilalayın…

  3. Ertuna Yavuz says:

    abartmayın kızlar şakayla karışık söylenmiş zararsız bir sözdü o. inci sözlük etkisiyle son zamanlarda liseli kelimesi abartılı bir toyluk, yeniyetmelik, kolay kontrol edilebilirlik anlamlarında kullanıldığı için ben de o anlamda ciddi olmadan kullandım. köy enstitülerinden alimane kolejlere kadar pek çok lise ve liseli var. ayrıca doom değil de modern teknik death gruplarındaki prodüksiyonlar konusunda ben de gayet liseliyimdir.

  4. ups says:

    senin o abartılı toyluk olarak nitelendirdiğin ya da başkaları tarafından nitelenen “lise” olmasaydı, şuanki sen “sen” olmayacaktın. yaşam süresince geçirilen dönemleri ta*ağa alıp o dönemleri inkar noktasına gelmek gördüğüm en aptalca şeylerden biri. bu bir “geyik” bile olsa…

    ayrıca, abartan kızlar biz değiliz dostum. yazıyı yazıp abartmış olan ve gereksiz cilalayan sensin. o yüzden “yine ben ciddi değildim” diyeceksin ama bu tip “abartmayın kızlar” benzeri cümleler klişe bir ayarın ötesine geçemez. yani, yine ilkokul-terk seviyesinde dolanıyorsun.

    öpüyorum seni. sevin şimdi.

    Kenshin

    @ups, bu çok ağır oldu.

    Ertuna Yavuz

    @ups, lisede okuyan fazlasıyla toy olmak zorundadır demedim, ama lise kelimesi gerçeğe aykırı bir toyluk anlamında bir internet jargonu olarak kullanılıyor dedim. yani liseli derken kafamda lise öğrencilerini değil de metal müzik dinlemeye yeni başlamış kimseleri, metal müzik tarihini bilmeyen ‘deathcore siker’ ‘oldschool beni bayıyor’ ‘köhne müzikler bunlar’ gibi tabirlerle düşünen insanları canlandırdım. bu 30 yaşında bir adam da olabilir. özellikle yanlış anlamak istiyorsan anlayabilirsin tabii o da senin güzelliğin.

    Azureal

    @Ertuna Yavuz, neden 30 yasinda bir ‘adam’? kadinda olamiyor mu? koklemis ataerkil zihniyet degilde nedir simdi bu canim?

    Ugur

    @ups, Belliki liseli kelimesinin son zamanlarda hangi anlamda kullanıldığından bihabersin.Bilmiyor olman da gayet normal ama üsteleme bence.

  5. berat mutluhan seferoğlu says:

    bana kalırsa “leş ton takıntısı” yersiz bir alışkanlık. Epik bir atmosfere daha dolgun (yani liselilerin tercih ettiği) tonların gideceğini düşünüyorum. Gain yukarılarda vesaire. Doom metal seven biri değilim ama albümü oldukça sevdim. Teşekkürler yazdığın için.

    berat mutluhan seferoğlu

    @berat mutluhan seferoğlu, birde üslup sevilmemiş olabilir (ben çok fazla rahatsız olmadım.) ama kritiğe değil albüme puan verilse daha iyi olacak sanki. Güzelim grubun hakkı yeniyor.

  6. Aeonian_Lich says:

    Ve Ertuna ısınıyor. Uzun süredir sahalardan uzak kalan Ertuna Yavuz, düz koşulara başladı. Bu seneki rekabetin kendisini çok motive ettiğini söyleyen yıldız isim, “terlemeyene forma yok, hocamın bana güvendiğini biliyorum, ama kendime iyi bakmalı ve her maça üst düzey konsaantre olmalıyım, forma aslanın ağzında” diye konuştu.

    Ellere sağlık, özlemiştik. :)

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.