Konu gerçek savaş olunca pasifist veya anti-savaş aktivisti takılan kişilerin, Yüzüklerin Efendisi gibi kurgularda, WOW gibi oyunlarda, Manowar gibi müziklerdeki hayali savaşları sevmeleri sanırım biz insanlara mahsus paradoks’sal, ama bir yönden de belli bir mantığı, mantığı olmasa bile tutarlılığı, ilintili olgularla belli bir korelasyonu olan bir olgu sanırım.
Tıpkı satanik imajları, öğretileri ilgi çekici, hatta çekici bulan kişilerin karşısına demonik bir varlık çıkarsa Şener Şen’in ağa rolündeki şu topukları kıçına vuran içtenlikle ve ivedilikle kaçacakları gibi. Ya da daha insani olarak bakarsak, her gece kavga etmeye alışmış bir karı koca’nın o güne kadar kavga etmelerine sebep olmuş TÜM FAKTÖRLERİ hayatlarından çat diye çıkartın. Kadın dırdırı, dedikoduyu bıraksın, çocuklarının derslerindeki başarısı yükselsin, koca alkolü bıraksın; kalıbımı basarım yeni kavga malzemeleri bir bakmışsınız belirivermiş.
Örnek vermeyi durduramıyorum, ayda 1000 lira maaş alıp “geçinemiyorum” diyen bir insanın maaşını 3000 liraya çıkarın, 2 sene dolmadan gene geçinemediğini söylediğine rastlarsınız genelde. Ah şu insan doğası ve paradokslara düşme eğilimleri… Evet yeter bu kadar örnek, özür.
Neyse, WISDOM Budapeşte’den has ve katışıksız bir heavy/power metal yapan bir topluluk. İlle bir topluluğa benzeteceksem, HAMMERFALL ile belli paralellikler kurulabilir müziklerinde. Asla çok uçuk atraksiyonlara, keskin parça içi geçişlere, farklı armonik kurgulara falan yer yok müziklerinde. Samimi, içten ve minimalist heavy bir ruh, ve power elementleriyle kurulmuş bir sounddan fazlasına rastlamıyoruz. Yukarıda bahsettiğim “medieval wars” olayının ruhunu buluyoruz “Judas” albümünde, sound ve kompoze bakımlarından.
Vokalist’in tekniği favori vokalistim John West’inkine epey benziyor. Burun boşluğunda tınlatıyor sesini dik bir stille, kısaca böyle anlatabilirim ancak. O kadar aşmış bir vokalist değil tabii ki kendisi. Kayıt da kusursuz, ama çok güçlü değil. Sound’da da enstrüman çalınımlarında da herhangi bir tuhaflık, olmamışlık yok, lakin çok “jenerik” be abi. Bol bol unison gitarlar, dümdüz davullar, tekerleme gibi vokal partisyonları, arkada takılan bi basçı abi, slow tempo başlayıp birden coşan beste yapıları. Eh, bayıyor yahu.
Jenerik derken, “generic” der ya gavurlar, onu kastetmiştim yani. Ben bu kadar tür içinin dışına tek bir adım bile atmayan müzikal elementlerden oluşan albümleri pek dinleyemiyorum. Progresif metal mesela daha omurgasız bir tarz olduğundan, onun gelenekseli de güzel olabilir. Power metal’i ufak bi fanusa benzetirsek, progresif metal dev bir akvaryumdur. Özetle geleneksel power metal normlarının dışına tek adım atmazsanız, beni kaybedersiniz. Çok da bi tarafınızda mıdır bilmem.
İtiraf edeyim, 1.5 defa dinledim bu kritiğini yaptığım albümü de. Toplamda da 3 kereden fazla dinleyeceğimi zannetmiyorum. Sevemiyorum bu entropiye veya dışa tamamen kapalı müzikleri. Biraz dışarı adım atmak lazım bence. Madem modern heavy metalsin, madem power denen nispeten yeni dönem tarzına da açıksın, bari power metal’in dış sınırlarına yaklaş biraz, yani o sınırları yıkmayacaksan bile biraz esneterek genişlet.. En azından bir “Power Quest” kadar cesur olsan en az 5-10 kere dinlerdim sizi, ve dinlerken notlar alırdım neticede çok daha doyurucu ve iyi bir kritik çıkardı ortaya.
Elinizde dünyanın en önemli metal sitesinin en mühim kritik yazarının kalemine konu olma şansı geçmişken nedir bu kadir kıymet bilmezlik; jeneriklik bir orta yapsaydınız, tamamladığım golü “Telegol” programının jeneriklerinde araya tanıdıkları sokup bu ortak çalışmayı yayımlatacak gücü olan bi kritik yazarının eline böyle bir malzeme verseydiniz her şey bambaşka olurdu be? İyi orta gol getirirdi, ama nerdeeee… Çok kızdım size, çok. Gözüme gözükmeyin bir daha, haydeee naş naş.
Kadro Crossfader: Vokal
Gábor Kovács: Gitar
Zsolt "Dime" Galambos: Gitar
Máté Molnár: Bas
Balázs Ágota: Davul
Şarkılar 1. Fallin' Away from Grace
2. Somewhere Alone
3. Age of Lies
4. Live Forevermore
5. Wander the World
6. Heaven and Hell
7. Silent Hill
8. At the Gates
9. The Prodigal Son
10. Judas
İlk paragraf o kadar yerli bir tespit ki diyecek kelime bulamadım. Kendimi buldum. İyi vs Kötü olayının klasizmine olan tutkudur bunun sebebi. Tek niyette sonuçta herkesin huzura kavuşmasıdır. O yüzden anti savaş aktivistlerinin bile genel bir tehdit halinde (barış hali alternatifi denendikten sonra) kayıpların en aza inmesi amacıyla savaşa karşı çıkacağını sanmıyorum.
İlk paragraf o kadar yerli bir tespit ki diyecek kelime bulamadım. Kendimi buldum. İyi vs Kötü olayının klasizmine olan tutkudur bunun sebebi. Tek niyette sonuçta herkesin huzura kavuşmasıdır. O yüzden anti savaş aktivistlerinin bile genel bir tehdit halinde (barış hali alternatifi denendikten sonra) kayıpların en aza inmesi amacıyla savaşa karşı çıkacağını sanmıyorum.