Okuldan gelmiş, klasik asosyal çocuklar gibi anında oturmuştum bilgisayarın başına. Arkadaşlar, çevre, sevgili umrumda değildi. Hayatım PC ve müzikti.
Tabii o zamanlar belirli gruplar çerçevesinden dışarı çıkmayan bir metal müzik zevkim vardı.
Bunlar, hepimizin bildiği belli başlı klasikleşmiş metal gruplarıydı. Aynı şeyleri dinlemekten gına bile gelmiyordu. Hayatım o mâlum 3 grubun etrafında dönmekteydi (Aklınıza ilk gelen 3 grup. evet doğru bildiniz).
Filmlerden veya dizilerden gördüğüm bağırmalı vokali (o zamanki tanımım) duyduğum zaman, anında ”işte metal” diyordum. Ama bu durmadan bağıran adamları ben bulamıyordum. Ne kadar ”metal” adı altına grup indirdiysem, hep mıy mıy müzik söyleyen ve öfkeyi yeterince kusamayan tipler olarak görüyordum onları. Adam opera söylüyor, bağırmıyor. Bu nasıl metal?
Net hatırlıyorum. “Bunlar metalse, bağırmalılar hangi müzik türü?” Çok sordum bu soruyu. İçimdeki öfkeyi giderecek grubu bulmalıydım.
Cannibal Corpse!
Çeşitli metal sitelerinde hep alttaki desenli imzalardan görüyordum. Metal forumlarında adını çok duyduğum bir gruptu. Bir gün ansızın indirdim ve istediğime kavuşmuş oldum (fazla detaya inmeyelim).
Yeni bir grup keşfeden, şarkılarını çok beğenen, durmadan dinleyen bir insan ne yapar? O grup hakkında bilgi edinmek ister. Şarkıları kim söylüyor, gitarda kim var, çaycısı kim gibi gibi. Cannibal Corpse hakkında hep ekşisözlük’te yazılan şeyleri okuyordum (o zamanlar sadece bir sözlük vardı). Ve dikkatimi çeken bir şey vardı:
- Chris Barnes varken death metalin lideri olan grup-tu.
- Chris’in vokalleriyle ağzımı açık bırakan grup.
- Chris gittikten sonra çok bozdu.
- Chris, o asla yaratılmamış ve doğrulmamıştır.
- Napster davası.. yok lan durun o başka.
vb. vb. vb.
Bunları okuduktan sonra içime Komutan Logar kaçtı. ”Chris, kimsiiin sen? Kimsiiiin?” Hemen bu şahsı Interpol edasıyla araştırmaya başladım. Cannibal Corpse’dan gideli seneler olmuştu. Ama hemen buldum! Six Feet Under grubunu kurmuştu.
Bu kadar övülen bir adam, bakalım nasılmış? Google’da aratırken karşıma The Day the Dead Walked klibi çıktı ve izledim. 4-5 saniye sonra Chris abimiz hayvan gibi bir vokalle şarkıya girdi. O anda ağzım açık kaldı. Hayatımda ilk defa bu kadar sert bir vokal duyuyordum. Suratımdaki “Bu ne lan?” ifadesini görmek isterdim. O şokun etkisiyle klibi durmadan tekrardan oynatarak şarkıyı dinledim. “Vay beee tahminimden çok daha sertmiş” diyordum. Ergen ruh halim tatmin olmuştu. Ne gariptir ki, o gün o brutal vokalden aldığım zevki başka hiçbir vokalden alamadım. İlkler her zaman farklıymış derler.
Ondan sonra hemen bu şarkının bulunduğu albümü arayıp buldum. “True Carnage”. Albümü mâlum yerlerden elde ettim.
Ve “True Carnage” maceram başladı…
Öncelikle albümdeki şarkıların sürelerinin uzatılmamış olması benim için büyük bir artı. Sebebini soracak olursanız; bu tarz müzik yapan gruplar şarkıları ne kadar uzatırsa o kadar bayıcı ve sıkıcı olabiliyor. Ama bu albümde süreleri tam olarak tadında tuzunda bırakılmış. Zaten “True Carnage” su gibi akıyor ve şarkıların fazla uzun olmaması sebebiyle, koca albümü rahatça baştan sona dinleyebiliyorsunuz. Yoksa direkt bir sonraki şarkıya atlardım ama albümü dinleme süresince böyle bir gereksinim duymadım.
Albümde Chris Barnes’ın gayet güzel growl vokalleri var. Hatta şunu net söylüyorum; “Bringer of Blood” albümüne göre vokaller çok çok daha iyi. Zaten “Bringer of Blood” ve sonrasında, Chris’in vokalinde çok belirgin bozulmalar başladı. Bu durum “True Carnage”ın değerini gözümde arttıran büyük bir etmen.
Rap ile death metal birleşirse ne olur? Cevabını One Bullet Left şarkısında bulabilirsiniz. Chris Barnes, Ice-T ile düet yapmakta. Zamanında kimi çevrelerce çok tepki görmüş bir olay. Ama adamlar eğlencesine takılıyorsa kime ne zararı var ki? Ben de Ice-T’nin girdiği kısmı ilk duyduğum zaman “Ne oluyor, şarkı mı değişti” moduna girmiştim. Ama şimdi anlıyorum ki güzel bir tat olmuş. Yemeğe katılan bir sos gibi lezzet vermiş.
Albümü dinlerken “Reign in Blood” tadı alabilirsiniz. Kastım, sanki bütün şarkılar birleşik de, bir tek uzun şarkı dinliyor havasına girmeniz. Şarkılar bazen birbirlerine o kadar benziyorlar ki… Tabii Ice-T’nin söylediği kısım bu anın içine edebilir.
Gitarlarda Steven Swatson arkadaşımız da iyi bir iş başarmış. Chris Barnes ile birlikte albümün yıldızı ödülünü ona layık görüyorum.
Gelelim Greg Gall konusuna. Kendisi “blast beat yaparsa ölecek” hastalığına yakalanmış ve metal camiasında hiçbir zaman barınamamış Terry Butler’ın dayısının amcaoğlu olmak gibi bir yolla gruba girmiş. “True Carnage”ın en zayıf noktası kendisi olmuştur benim gözümde. Blast beat yap arkadaşım. Death metal yapıyorsun yahu. Nedir bu takıldığın yavaş tempo? Neyse en azından şu an kendisi grupta yok ve onun yerine gelmiş bir azman var.
Ice-T dışında düet yapılan bir diğer kişi de Karyn Crisis. O da Sick and Twisted şarkısında bulunmakta. Gerçi aklı olan insan neden gidip Chris Barnes ile düet yapar merak ediyorum.
Finalı yapalım. “True Carnage”, kendini yeterince kanıtlayamamış bir grup olan Six Feet Under’ın en iyi iki albümünden biri. Kesinlikle Six Feet Under’ın o diğer sıkıcı albümlerine benzemiyor. Henüz bakmadıysanız, cesetlerin tadına siz de bakın derim.
Kadro Chris Barnes: Vokal
Steve Swanson: Gitar
Terry Butler: Bas
Greg Gall: Davul
Şarkılar 1. Impulse to Disembowel
2. The Day the Dead Walked
3. It Never Dies
4. The Murderers
5. Waiting for Decay
6. One Bullet Left
7. Knife, Gun, Axe
8. Snakes
9. Sick and Twisted
10. Cadaver Mutilator
11. Necrosociety
@Exorsexist, bu site resmi gazete veya yayınlanan bir dergi değil. burası isteyen herkesin, istediği albümün kritiğini yapıp puan verebildiği bir ortam.
true carnage, benim death metale başlama albümlerinden biri. albümdeki her notayı ezbere bilirim ve benim için bir önem arz etmekte. ama sen çıkıp, puana bak fanboy muhabbeti yapman hiç eğreti durmuyor. sevmiyorsan yorum yapma. eleştireceksen de sebebini belirterek eleştirirsin. benim sevmediğim albümlere yüksek puan veren insanlarda var. ben çıkıp hahaha verdiği puana bak fan-boy demem. o kişinin zevkidir ve kendine göre haklıdır. ama şu tip objektif olmayan yorumları doğru bulmamaktayım. saygılarımla.
Albümde blast beat olmalı kısmına katılmıyorum, blast beat death metalin bir olmazsa olmazı değil. olması istenebilir tabi ama bu grubun müziği blast beat’e gidecek türde değil zaten.
@Ahmet Saraçoğlu, tabiki grindcore değil bu illa her zaman blast beat olacak demedim. ama insan bir kere süs olsun diye yapar. glam rock yapmıyorsunki. aynı lars ulrich’in ride’a hiç dokunmaması gibi.
bu konuda çok eleştiri geldiki chris barnes sfu’ın tarzını kaydıracak, eski yavaş tarza son verecek. blast beat strikes back with kevin talley.
Haunted, Warpath, Maximum Violence, şu ilk üç albüm benim için çok başka yerdedir. hele haunted en sevdiğim debut brutal death metal albümüdür de şu albümden 2 ve 6 nolu şarkılar dışında hiçbir şarkıdan haz etmem bence six feet under’ın en sıkıcı albümü
ben de şu koca ülkede bi ben şu grubu hiç mi hiç sevmiyorum sanıyodum,zira ne zaman bi festival haberi olsa her türlü platformda “six feet under mutlaka gelsin,sfu gelirse dağıtırız,şöyle müthiş böyle sağlam acayip olaylar harala gürele” tipi mesajlar yağıyo resmen,örnek olarak unirock facebook sayfası. bu albümü de dinlemiştim hatırlıyorum ardından sildim.
bu albüme 9/10 verdiğine göre grubun fanboy’u olmalısın.
30.07.2011
@Exorsexist, bu site resmi gazete veya yayınlanan bir dergi değil. burası isteyen herkesin, istediği albümün kritiğini yapıp puan verebildiği bir ortam.
true carnage, benim death metale başlama albümlerinden biri. albümdeki her notayı ezbere bilirim ve benim için bir önem arz etmekte. ama sen çıkıp, puana bak fanboy muhabbeti yapman hiç eğreti durmuyor. sevmiyorsan yorum yapma. eleştireceksen de sebebini belirterek eleştirirsin. benim sevmediğim albümlere yüksek puan veren insanlarda var. ben çıkıp hahaha verdiği puana bak fan-boy demem. o kişinin zevkidir ve kendine göre haklıdır. ama şu tip objektif olmayan yorumları doğru bulmamaktayım. saygılarımla.
Maximum Violence albümüde çok güzeldir
hiç bir şarkısını sevemediğim gruplardan.
güzel kritik severim zaten barnes ve six feet under ı.ama warpath favori albümümdür
01.08.2011
@caglardurmaz, Warpath süperdir
Albümde blast beat olmalı kısmına katılmıyorum, blast beat death metalin bir olmazsa olmazı değil. olması istenebilir tabi ama bu grubun müziği blast beat’e gidecek türde değil zaten.
03.08.2011
@Ahmet Saraçoğlu, tabiki grindcore değil bu illa her zaman blast beat olacak demedim. ama insan bir kere süs olsun diye yapar. glam rock yapmıyorsunki. aynı lars ulrich’in ride’a hiç dokunmaması gibi.
bu konuda çok eleştiri geldiki chris barnes sfu’ın tarzını kaydıracak, eski yavaş tarza son verecek. blast beat strikes back with kevin talley.
sewdiğim bi gruptur ama bu albüm ve maximum albümlerinden nefret ediyorum…
hiçbir zaman sevemedim şu grubu.
warpath benim de favorim.ama bu albümü pek sevmiyorum.
Haunted, Warpath, Maximum Violence, şu ilk üç albüm benim için çok başka yerdedir. hele haunted en sevdiğim debut brutal death metal albümüdür de şu albümden 2 ve 6 nolu şarkılar dışında hiçbir şarkıdan haz etmem bence six feet under’ın en sıkıcı albümü
guzel grup.suraya goz atip biraz kalite gorun
http://tinyurl.com/3ov7k79
16.04.2012
@Milky Flames, ohhhşşşş eyvallah :)
ben bunların cover albümlerini (graveyard classics) çok beğeniyorum. onların dışında başka albümünü baştan sonra dinlemedim. hep 2şer 3er parça fln.
warpath parçasından başka şarkısını sevmiyorum.bu albümleri biraz öylesine olmuş gibi sanki…
ben de şu koca ülkede bi ben şu grubu hiç mi hiç sevmiyorum sanıyodum,zira ne zaman bi festival haberi olsa her türlü platformda “six feet under mutlaka gelsin,sfu gelirse dağıtırız,şöyle müthiş böyle sağlam acayip olaylar harala gürele” tipi mesajlar yağıyo resmen,örnek olarak unirock facebook sayfası. bu albümü de dinlemiştim hatırlıyorum ardından sildim.
@comfortinBRUTALiTY, ben hic oyle mesajlar gormuyorum.sfu dinleyen kim varki.bende cok dinlemem,kolay isinilacak i$ yapmiyorlar.adam john nash beyler
En iyi sfu albümü. chrisinde en iyi brutal performanslari var.sarkilarda bahsedilgi kisa kisa akip gidiyor.Cok keyifli bı albüm imho