“Jesper ayrılmaya karar verdiğinde Björn’ün biraz sıkıntıya girdiğini biliyorum, zira ikisi çok uzun zamandır birlikte çalışıyorlardı. Açık söylemek gerekirse Björn Jesper’dan daha yetenekli bir gitaristtir. Yanlış anlaşılmasın, Jesper harika bir gitarist; ama o, tabiri caizse, daha ziyade bir melodi yazarıdır.” – Anders Fridén
Olayın “…daha ziyade bir melodi yazarıdır” kısmının metal dünyasını nasıl etkilediğini, Jesper’in yazdığı melodilerin yıllar boyunca nasıl unutulmazlaşıp binlerce grubu etkilediğini, İskandinavya’nın küçük bir ülkesinden çıkan bu adamın yazdığı melodilerin, bugün dünyanın her bir yanında gruplar kurulmasına, grupların müzikal yönlerinin değişmesine vesile olduğunu hepimiz biliyoruz.
Jesper iyi ki “çok yetenekli bir gitarist” değil de, yalnızca bir “melodi yazarı”.
Bu EP’yi ve genel olarak DIMENSION ZERO’yu ilginç kılan asıl şey, grubun 1995 yılında, yani daha “The Jester Race” çıkmadan önce kurulmuş olması. “Subterranean” EP’sinden sonra hayata geçen projenin ilk ürünü olan 1995 çıkışlı “Screams from the Forest” demosunun, her ne kadar EP hallerinden farklı olsalar da tamamen şu an anlatmaya çalıştığım EP’deki şarkılardan oluşuyor olması, Jesper’in zaten benzer ayarda bir müzik yaptığı IN FLAMES’in yanında neden böyle bir grupa daha kurmak istediği konusunu daha bir enteresan kılıyor.
Eski IN FLAMES’i ve AT THE GATES’i seven kitle için adeta bir ilaç olan 1997 çıkışlı “Penetrations from the Lost World”, IN FLAMES’in “The Jester Race”inin melodik yanı ile AT THE GATES’in yardıray riflerini seven biri için pek tabii ki enfes bir dinlemelik. IN FLAMES’in, melodik olmalarına rağmen hem vahşi, hem de akılda kalır yapmayı becerdiği nakaratlarına sahip şarkılar, prodüksiyon ve genel sound olarak, IN FLAMES’e oranla daha bir eti kemikten ayıran yapıdalar. Melodilerin IN FLAMES’teki gibi İsveç folk ezgilerini anımsatır olmayışı ve AT THE GATES, EUCHARIST türevi daha soğuk ortamlardan geliyor olmaları, DIMENSION ZERO’nun IN FLAMES’e oranla daha tehditkâr olmasının bir numaralı müsebbibi.
Grubu farklı kılan özelliklerden bir diğeri de gitarist koltuğunda 3 kişinin birden oturması. Bu üç kişiden Jesper Strömblad ve Glenn Ljungström bilindiği gibi IN FLAMES’in orijinal gitaristleriyken, diğer gitarist ise EP’ye ve DIMENSION ZERO’nun ilk zamanlarına çok şeyler katan, IN FLAMES’in azılı takipçileri tarafından adı her daim saygıyla anılan, eski DARK TRANQUILLITY gitaristi Fredrik Johansson. Daha iyi bir deyişle, şunu yazan ve çalan adam:
İşte bu yüzden, EP’deki sololar tek kelimeyle enfes. Johansson’un December Flower’da attığı solodaki gitar tonu, EP’nin her solosunda kendini gösteriyor ve bambaşka dünyalar yaratıyor.
Diğer elemanlara gelince, davulda yine Göteborg sahnesinin ilk isimlerinden olan LIERS IN WAIT’te çalmışlığı olan Hans Nilsson, vokalde de orijinal MARDUK davulcusu olan ve grubun “Those of the Unlight” ve “Opus Nocturne” gibi önemli albümlerinde vokal yapan Joakim Göthberg var. Kısacası EP’de gerçekten de güçlü bir kadro mevcut. Baslar ise Jesper tarafından çalınmış.
Dört şarkının olduğu EP’de, yırtıcı bir melodik death metal adına aranabilecek pek çok şey var. Herkesin üstün performans sergilediği, üç adet yarman, bir adet de ılıman şarkı barındıran EP’de, değinilesi ufak detaylara da parmak basıp huzurlarınızdan çekileyim.
İlginçlik olarak bahsedilesi durumlardan biri, ilk şarkı Through the Virgin Sky’ın ortalarında CARCASS’ın deli manyak şarkısı Embodiment’a bir selam çakılması; hatta Embodiment’ın ana rifinin neredeyse bire bir kullanılması. Daha ziyade AT THE GATES’e yakın duran şarkı, EP’nin sağlam bir açılış yapmasını sağlıyor. İkinci Dead Silent Shriek ise sololarıyla çılgın atan ve rif icrası bakımından yine AT THE GATES esintileri getiren bir yapıt. Özgün solo gitar tonu, şarkıyı renklendiren birincil unsur. Üçüncü Forgotten… But Not Forgiven, daha ziyade “The Jester Race”ten fırlamış havası barındıran, çok karakteristik bir melodi üzerine kurulmuş bir eser. Son şarkı Everlasting Neverness ise şahsım adına önemli yer teşkil eden bir enstrümantal. Tek kelimeyle olmaz ama, iki kelimeyle ifade etmem gerekirse, duygu patlaması niteliğindeki şarkı, ömrümde dinlediğim en güzel ensrümantal şarkılardan biri. Bunu hiç düşünmeden söyleyebilirim.
Yazıyı bitirirken söylemeliyim ki, belki eski IN FLAMES’in ve AT THE GATES’in mükemmelliğini yansıtmasından, belki de başka bir sebepten, DIMENSION ZERO’nun ilk albümü “Silent Night Fever”la birlikte giriştiği daha thrash tadlı müzikal tarzındansa, bu EP’de yansıtılan ve melodi/rif oranının çok iyi dengelendiği tarzını tercih eden bir insanım. EP’yi bugün dinlediğinizde belki de “Bunlar hep bildiğimiz şeyler” diyeceksiniz, ancak yapılan işlerin 15-16 yıl öncesine ait oldukları düşünüldüğünde, DIMENSION ZERO ve barındırdığı müzisyenlerin gerçekten de iyi bir başlangıç yaptıklarını fark etmemek elde değil.
EP standartları düşünüldüğünde, kısa süresine rağmen, her şarkısı ortalamanın üstü, gayet başarılı bir çalışma. Sırf kadrosu bile dinlemek için yeterli bir sebep.
@saklanan saman, her şarkıda var demedim, tüm sololarında dedim. ilk şarkıda solo yok mesela. son şarkıda da yok denebilir, yavaş bi lead’in olduğu akustik enstrümantal o da.
kritikteki “december flower’da ki solo tonu albümün her şarkısında var” lafı dinleyip köpeği olmama yeter.
28.07.2011
@saklanan saman, her şarkıda var demedim, tüm sololarında dedim. ilk şarkıda solo yok mesela. son şarkıda da yok denebilir, yavaş bi lead’in olduğu akustik enstrümantal o da.
bu ep’nin remastered halini de bulabilirsiniz arasanız.
28.07.2011
@agresifq, hatta remastered versiyon korkunç robot karınca gerçeğini konu ediyor.
http://bit.ly/nIXTW9
çok iyi bir ep.through the virgin sky akar
hatta buradaki gitar tonu direkt the jester race ile ayni, ritm gitardan bahsediyorum tabi. Boss HM-2 pedalinin cigir actigi donemler ehah.
Buradaki Fredrik Johansson Dark Tranquillity’deki değilmiş metal archives’e göre.
http://www.metal-archives.com/artists/Fredrik_Johansson/484336
Hey gidi jesper sen ne büyük adamdın ulan