Selam. Hemen başlayalım. Önce bilmeyenler olabilir düşüncesiyle, RAVEN WOODS’un aktif olduğu son 13 yılda neler yaptığınızı kısaca anlatır mısınız? “Enfeebling the Throne” şu ana kadarki RAVEN WOODS yapıtları arasında nerede duruyor?
Merhaba! 98 den beri mümkün olduğunca aktif bir şekilde müzik yapmaya gayret ediyoruz.Bunca zaman içerisinde gerek askerlik görevi için olsun, gerek de iş hayatımızı oturtma nedeni ile, istemeden arayı açtığımız oldu. Şu an 1 freeviagrasample-norx.com Nisan’da çıkan son albümümüz “Enfeebling the Throne” ile kaldığımız yerden yola devam ediyoruz. Bu album RAVEN WOODS’un şimdiye kadar çıkardığı en iyi albümdür. Aynı zamanda tarzımızın da en belirgin olduğu bu albümü, tüm ekstrem metal dinleyicilerine şiddetle öneririm.
Müziğinizde bir Ortadoğu havası bariz şekilde seziliyor. Dışarıda da pek çok grup, yerel motif adı altında, birbiriyle iç içe geçmeyen ve bu sentezi yüzeysel şekilde yansıtan şarkılar yapmayı sürdürüyor. Ancak “Enfeebling the Throne”a baktığımızda bu konuya dair olumlu bir yaklaşım görüyoruz, zira siz bu olayı atmosfer olarak da yansıtmayı başarmışsınız. Bu konu çerçevesinde, beste sürecindeki yaklaşımınız nasıldı?
Bildiğin gibi bir önceki albüm “…And Emotions Are Spilled”den beri kendi kültürümüzden öğelere yer veriyorduk. Bu albümde bunun dozu daha da arttı. RAVEN WOODS’un kendi kültüründen güç almasını istedik. Bu bizim Avrupa’daki farkımız olacaktı. Ayrıca bu albümde Mercan Dede ile olan paylaşımımız da daha çok derinleşti. İlerleyen albümlerde de yine kendisini ve çeşitli birkaç müzisyeni konuk etmeyi planlıyoruz. Beste sürecinde ve kayıtta “ney” hariç tüm lokal enstrümanlar ve etnik partisyonlar RAVEN WOODS tarafından üzerinde çok uğraşılarak bestelendi ve kaydedildi. Sonuçta bu bizim kültürümüz ve doğru bir şekilde yansıtabilecek olan da bizleriz. Bu denli derin ve güzel bir kültürden faydalanmamanın ve kopyala yapıştır Avrupa müziği yapmaya çalışmanın aptalca olduğunu düşünüyorum. Senin de dediğin gibi yurtdışı gruplar bu kültüre yabancı ve yaptıkları şeyler yüzeysel kalıyor. Daha iyi besteler yaparak bu işin doğrusunu göstermeye kararlıyız.
Albümü evde kaydetmiş bir grup olarak, bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz. Lojistik ve maddi olarak çok avantajlı olduğu ortada olsa da, 7-8 aylık çileli bir kayıt sürecinden de bahsediyorsunuz. Evde albüm yapmanın en büyük zorlukları sizce neler? Davul ve vokal kayıtarını nasıl hallettiniz? Extreminal‘deki röportajınızda “Albüm dinlendiğinde hakikat ortaya çıkacaktır, böyle bir kayıt Türkiye de hiçbir stüdyoda yapılamaz” diyorsunuz. Bu, sizin ilerki albümlerinizi ya evde, ya da imkân olursa yurtdışındaki stüdyolarda yapacağınız anlamına mı geliyor?
Türkiye’de ekstrem metal kayıtları yapan stüdyolara bakarsan zaten bir home studio’dan farklı olmadıklarını görebilirsin. Sonuçta bir PC, Cubase, 3-5 mikrofon ve monitörlerden başka bir şey olmuyor. Tabii ki maddi imkânsızlıklar nedeni ile bu durum böyle. Ekipman açısından zengin birkaç stüdyo var, ama henüz yurtdışı standartlarında kayıt yapabilen bir stüdyo yok. Kimseyi gücendirmek istemem ama gerçekler böyle. Biz de bunların farkında olduğumuz için kaydı kendimiz yapmaya karar verdik. Böylece taksimetre olmadan istediğimiz sound’u yakalamak adına istediğimiz kadar uğraşabilecektik. Bu nedenle albümü, kayıt yeteneğine çok güvendiğimiz dostumuz Izmael (Seth.ECT) ile kaydettik. Kendisine buradan da teşekkür ediyorum. Izmael olmasa bu kalitede bir albümü ancak yurtdışına çıkarak yapabilirdik. Kayıt esnasında en çok zorlandığımız kısımlar vokal ve davul kayıtları oldu. Derme çatma kabinler yaparak kaydettik ama baya kan akıttık. Gitar ve bas kayıtlarına gelince, amfi veya pedal kullanmadık. Tüm gitarlar clean olarak kaydedildi ve dijital ortamda amfi simülatörleri ve plug-in’lerle tonlandı. Sonuçtan da gayet memnunuz. Zaten şahsen Türkiye’de akustik kayıt yapmanın yanlış olduğunu düşünüyorum çünkü bunun için özel akustiğe sahip yüksek tavanlı odalara, Mesa Boogie veya Bogner amfilere, binlerçe dolarlık mikrofonlara ve tabii ki işini bilen tonmaister’lara ihtiyaç var. Bu koşullar sağlanmadığı sürece yapılan kayıtlar klasik Türk kaydından öteye gitmiyor ve yurtdışında da değer görmüyor.
Türk gruplarının eleştirildiği yönlerden biri, genel olarak imaja fazla önem vermemeleri. OMINOUS GRIEF, Seth.ETC ve siz, bu konuda bir şey yapan sayılı gruplardansınız. Bu konuda nasıl bir yaklaşımınız var? Kendinizi lanse ettiğiniz görsel yönü neye göre seçtiniz ve imajın, herhangi bir dinleyicinin daha önce hiç dinlemediği bir gruba karşı duyacağı merakta ne gibi bir rol oynadığını düşünüyorsunuz?
Grubun duruşu ve imajının da zincirde bir halka olduğunu düşünüyorum, ama asıl önemli olan bunun içini doldurabilmek. İçini dolduramadıktan sonra çizilen imajın hiçbir işe yaramadığı da birçok grupta görüldüğü üzere ortada. Grubu hiç dinlememiş biri için ilk etkileşim albüm kapağı ve grubun fotoğrafları ile oluyor. Haliyle konsepte verilen emek gruba artı dinleyici olarak döner. Faydası olur zararı olmaz.
BEHEMOTH ve NILE gibi grupların müziğiniz için referans sayılması hakkında ne düşünüyorsunuz, bu gruplardan etkileniyor musunuz ve müziğinizi nasıl tanımlamayı tercih ediyorsunuz?
Bu durumdan dolayı memnunuz, çünkü bu gruplar üstün başarılarının yanı sıra gayet de beğendiğimiz gruplar. Türkiye’de BEHEMOTH cover’ları yapan ilk grubuz yanlış bilmiyorsam. NILE ise çok daha sevdiğimiz bir grup. Bu adamlar yılda 267 gün konser veren profesyonel gruplar. Saygı duymamak imkânsız. Diğer taraftan her türlü imkâna ulaşmış gruplar. Bizim burada kıt kanaat yaptıgımız şeylerin onlarla yarıştırılması sevindirici bir durum. Umarım bu albüm bize daha iyi olanakların kapısını aralar ve çok daha kaliteli albümlerle devam ederiz.
Ross Taylor metalteamuk’daki olumlu kritiğinin sonunda, RAVEN WOODS’un tam olarak nasıl bir sound’a sahip olmak istediğine karar vermesi gerektiğini söylüyor. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? Bu sizce yapıcı bir eleştiri mi? Sizce gerçek RAVEN WOODS sound’u tam olarak oturdu mu, yoksa daha zamanınız olduğuna mı inanıyorsunuz?
Bu albümle birlikte sound’umuzun iyice netleştiğini düşünüyorum.Bu işe ilk başladığımızda baya küçüktük, haliyle müzikal bilinç tam oturmamıştı. O zamanlar black metale daha yakındık. Zamanla death metale yakınlaştık, en sonunda da birşeyler yerine oturdu. İlerleyen albümlerle bu konudaki soru işaretleri kafalardan silinecektir. Bu dünya çapında yayımlanan ilk albümümüz ve daha yeni başladık.
Albümün sonuna doğru ilerledikçe tempo giderek düşüyor ve albüm kapanıyor, bu planladığınız bir şey miydi? NETTLETHRONE‘da da buna benzer bir tempo ayarlaması gözüme çarpmıştı.
Bu planladığımız bir şey değildi. Sadece kendi zevkimize göre sıralama yaptık, böyle bir sonuç çıktı.
Daha önceki röportajlarınızda da bahsettiğiniz üzere, konser konusunda yurtdışı hedefiniz var. Bunun sebeplerinden biri de Türkiye’de konser vermeyi artık o kadar da önemli görmüyor oluşunuz. Türkiye’de verdiğiniz konserlerin size kattıkları ve götürdükleri gibi bir tablo çıkarabiliyor musunuz? Kattıkları elbet olmuştur, ancak sizi burada çalmaktan soğutan yalnızca kötü organizasyonlar mı yoksa başka dinamikler de var mı? Sadece Türk gruplar ile Türkiye sınırları içerisinde turlama gibi bir planınız ya da girişiminiz oldu mu? Yurtdışında konser konusunda nasıl adımlar atıyorsunuz?
Ortada bir küskünlük söz konusu değil veya Türkiye’deki konserleri hor görme gibi tavır içerisinde tabii ki değiliz. Şu ana kadar Türkiye sınırları içerisinde ne uzadık ne de kısaldık, o nedenle artık yurtdışında varlık göstermenin çok daha önemli olduğu kanısındayım. Diğer röportajlarda da anlatmak istediğim şey buydu. Çünkü Türkiye’de konserlere katılımlar çok azaldı. Konser kalitesi zaten yerle bir, ölüyü daha fazla yıkamak faydasız. Şu an yurtdışında bir konser, buradaki on konsere bedel bizim için. O nedenle enerjimizi bu yönde harcıyoruz. Tur acentalarıyla bağlantı halindeyiz. Bu konuda bize maddi destek verebilecek şirket arayışı içerisindeyiz. Çünkü maddi açıdan yurtdışına çıkmak büyük külfet, kendi imkânlarımızla yılda bir kereden fazlası mümkün olmaz. Bunun dışında Türkiye’de çalmadığımız çok şehir var, her türlü tur veya konser teklifini seve seve değerlendiriyoruz, lakin yerli gruplara yurtdışından gelen gruplar kadar değer gösterilmediği için teklifler baya az. Bu da zaten başka bir sorun. Artık bu konuda konuşmaktan bıktım, o nedenle susmak en iyisi.
Yabancı bir firma (Code666) ile anlaştığınız için albüm fiyatı yabancı bir grubun albümü ile birbirine yakın. Bu durum zaten CD satışı olarak yerlerde sürünen ülkemizde sizi endişelendiriyor mu? Yoksa yurtdışı dağıtımına mı güveniyorsunuz?
Mecburen öyle olmak zorunda, bu işin maliyeti ortada çünkü. Ayrıca bu şartlarda Türkiye’deki albüm satışına güvenmek için kafayı yemiş olmamız gerekiyor. Keşke burada yurtdışındaki gibi büyük şirketler olsa da kendi ülkemizden albüm çıkarabilsek, ama maalesef bu konuda yapabileceğimiz bir şey yok. İnsanların üçün beşin hesabını bırakıp Türkiye’den çıkma bir gruba daha çok destek olmasını beklerdik. Yurtdışı için de bu çok kötü bir görüntü. Dünyanın her yerinden kritik, röportaj teklifi yağıyor, kendi ülkemizde ilgi yok denecek kadar az.
Yeni albüm çıkarmış bir grup olarak, bir sonraki albüme dair fikirler oluşmaya başladı mı? Beste yapan, bir şeyler yaratan insanlar olarak, yarattıklarınızı bir an önce insanlarla paylaşmak konusundaki tatlı heyecan ve sabırsızlık hoşunuza gidiyor mu?
Her yeni materyalde ve konserde ilk günkü kadar heyecanlanıyoruz. Bizi ayakta tutan da bu heyecan zaten. Bu albumle ilk kez yurtdışı ile buluştuk, insanların ne düşündüğünü gördük, eksilerimizin ve artılarımızın farkına vardık. Gelecekte yapacağımız albüm kafamızda çok netleşti şu an. Yeni albüm çalışmalarına da başladık. Bundan sonra daha seri olarak albümler yayınlamayı planlıyoruz ve yaptığımız her album bir öncekini gölgede bırakacak.
Diğer Türk gruplarla iletişiminiz nasıl? Ankara metal adına ülkemizin en aktif şehri konumunda, sizce Ankara’daki bu hareketliliğin (en azından dışarıdan öyle görünüyor) temel sebebi nedir?
Ankara küçük bir şehir. Burada İstanbul gibi sabaha kadar gece hayatı, eğlence ortamı yok. Haliyle metalle uğraşarak geçiyor vaktimiz. Tek eğlencemiz bu. O nedenle de Ankara metalin kalesi ahah. Ayrıca burada grupların iletişimi çok iyi. Küçük olduğu için herkes birbirini tanır, destekler. Zaten bu şartlarda birbirimizi iteleyerek bir şeyler yapıyoruz, 300 Spartan ordusu gibi ahaha. Yardımlaşma olmasa iyice zor her şey.
Türkiye’de yaptıklarına saygı duyduğunuz, duyduğunuzda size onlardan daha iyisini yapma güdüsü veren gruplar var mı? Sizce ülkemizden hangi gruplar, daha büyük metal pazarları olan ülkelerden çıkmış olsa şimdi dünyada adını daha çok duyurmuş olurdu?
Benim çocukluktan beri en çok saygı duyduğum grup SUICIDE oldu, hâlâ da öyle. Yeni bir şey yaptıklarında çıldırarak dinliyorum ahah. Onun dışında DECIMATION, SELFTORTURE, CENOTAPH, OMINOUS GRIEF ve bir zamanların BAYT GADOL’u çok sevdiğim, saygı duyduğum gruplar. Hiçbirinin eksiği yok, aksine fazlası var. Yurtdışında olsalardı şu an ortalığı yıkıyor olurlardı! Fazla söze gerek yok.
Bu soruyu daha önce de birkaç yerli gruba sordum, size de sormak istiyorum. Muhammed Suiçmez, şu an sahip olduğu müzikal dehasıyla Almanya’da değil de herhangi bir Anadolu şehrinde doğmuş olsa ve aynen Almanya’da yaptığı gibi, tek başına NECROPHAGIST’i kursaydı, NECROPHAGIST şu an nerede olurdu? Bu bağlamda Türkiye’den çıkmış olmanın grupların geleceklerine olan olumsuz etkileri sizce neler?
İyi müzik her yerde iyi müziktir. Bunun ülkesi,koşulu, şartı olmaz. Yılmadığı sürece eninde sonunda hak ettiği yere gelir. Zaten buna inanmasak çoktan bu işi bırakmıştık. Önemli olan inancı kaybetmemek. Önceden dediğim gibi Türkiye bariyerini aşmak zor zanaat, lâkin imkânsız değil. Muhammed’e gelince, o yetenekte birisi kimseyi bulamasa, her şeyi kendi başına kaydedip yine o albümü yapardı ve gene NECROPHAGIST olurdu. Ama tabii 3-4 sene gerideydi şu an, saçına da ak düşmüştü büyük ihtimal ahah. Bir de buradan çıksa bile yurtdışına yerleşip kadroyu orada kurardı herhalde.
Bilinçli bir şey mi bilmiyorum ama The Grey Cold Shade şarkınızın başında dikkat çekecek ve bence çok şık yedirilmiş şekilde bir GORGUTS etkisi var. Belki tesadüftür, belki de GORGUTS’ı seviyorsunuzdur. Bundan yola çıkarak, müziğinizi etkileyen, her yeni albümünü heyecanla beklediğiniz isimler kimler? Onun dışında, giderek kısırlaşan günümüz grupları arasından sizi heyecanlandıran, bu adamlar farklı bir şey yapmaya çalışıyorlar dediğiniz isimler kimler?
GORGUTS’a benzeten ilk sensin ama iyi gözlem, çünkü GORGUTS severiz. Özellikle Emre çok sever. Bilinçli değil elbet ama etkilendiğimiz çok fazla şey var. Zaten kimseden etkilenmedik diyen yalancıdır. O nedenle bunları söylemekte bir sakınca görmüyorum. Şu an aklıma çok fazla grup gelmiyor, dediğin gibi insanı heyecanlandırıcak yeni albumler pek çıkmaz oldu. Son zamanlarda bir tek MORBID ANGEL – “Illud Divinum Insanus”u bekliyorum.
Sorular bu kadardı, tüm girişimlerinizde bol şanslar, umarız her şey istediğiniz gibi olur.
Desteğiniz için teşekkür ederiz! Konserlerde görüşmek üzere!
Sorular
Ahmet Saraçoğlu
Hoş bir röportaj olmuş, ellere sağlık.
Bu gece yarısı (25 Mayıs, 04.00) Ozan Yıldırım New York’tan bir radyoyla canlı röportaj yapacakmış 2 saat kadar, http://www.metalmessiahradio.com/ adresinden herhangi bir nick yazarak dinlenebiliyormuş. İlgilenenlerin haberi olsun.
http://www.metalmessiahradio.com/sanctuary/images/stories/mmr/MMR_EVENTS/Interview-Ozan-Ravenwoods.gif
severek dinliyoruz kendilerini ki umarım her şey istedikleri gibi olur bu albümle ve sonrasında.
Guzel rop olmus iki tarafin da ellerine saglik.
Çok güzel röportaj olmuş , elinize sağlık. Umarım Raven’a destek artarak devam eder.
Haziran’a yaklaştığımız şu günlerde denyo gibi hastalanmasaydım albüm kritiğini de yayınlardık röportajla aynı gün, raven woods günü olurdu iyice hehe.
and emotions are spilled’den beri raven woods dinliyorum. o albümü hatim etmiştim ve bence and emotions are spilled bu albümden kat kat daha başarılı. sound’undan bestelere vokalden gitara, bateriye kadar daha başarılı geliyor bana. tabi bu albümde mükemmel fakat onun yeri ayrıydı yahu.
en basitinden bu albümdeki inward massacre bile ilk versiyonunun tadını vermiyor. vokallere gelince ap ayrı bir olay zaten. aybars’ın o güçlü brutalleri ve ultra güçlü screamlerinin hastası olmuştum daha ergenken. collapse’da ve albümün tamamındaki clean vokaller insanın ruhuna işliyordu. ney olayı zaten bambaşka.
raven woods çok çalıntıya uğrayan bir grup bu konuda. şimdi türk ve metal kelimesi iç içe geçen her grupta bir ney duyuluyor. zamanında bunu raven woods yapmıştı diyen yok. bu adamların taa 2006 yılında and emotions are spilled albümü promo fotoğraflarında uyguladıkları çamurlu konsept şimdi “25 yıllık dev gibi grubuz heheeeeyt!” diye dolaşan darkphase tarafından kullanılıyor. ne diyeyim yolunuz açık olsun. bu albümde çok güzel ve başarılı fakat and emotions are spilled’ın yerini dolduramadı. aybars’ın vokalleri çok yakışıyordu. hüzünlüyüm. aslında mutluyum raven woods dünyaya açılsın. kalmayın oğlum burada. rock’n rolla’da dorock’da konser vere vere nereye kadar ?
Güzel röportaj olmuş. Umarım her şey istedikleri gibi olur. Yolları açık olsun.
bir önceki albüm bu kadar dikkatimi çekmemişti. çok beğendim bu albümü. umarım kısa sürede iyi yerlere gelirler.
amına koyim bu ülkenin, ne sikim bir memlekettir arkadaş…and emotions are spilled gibi bir albüm var bu ülkede ve olması gerken yerde değil.albümler kaydediliyor, emekler saçılıyor…yıllardrı böyle ama tek bir yaprak kımıldamıyor.cenotaph’ın 1996 yılında çıkardığı ilk albümü voluptuously minced’ı dinlediğimde yarılmıştım.aradan yıllar geçipte non serviamda cenotaph’ın yurtdışında bizden daha çok tanındığını okuduğumda beynimden vurulmuşa dönmüştüm….
raven woods ne yaptığını çok iyi bilenlerden.heleki ankara gibi cadı kaanı bir piyasada bu kadar güzel işler yapmak ve yol almak çok zor.kaldıki yaklaşık 1000 yıllık suicide bile yeni albüm kaydetmiyoken, raven’ın yeniden karşımıza çıkması çok heyecan verici şahsen.tabi insanların umududa kalmamış, ozanın sözlerinden bunu anlıyoruz.sırf bizim gibi 3-5 sağlam dinleyici içinde o sıkıntılara grilmez be ağbi gibi bir sonuçta var ortada…son olarak şunu söylemek isterim; barbar selim, bu piyasanın belkide en gediklilerinden ama o bile gruplarla fotolar çektirmekten ileriye gidemediyse anasını sikim bu ülkenn hacı.
bu grubu yeni keşfettim diyebilirim, şu an son albümleri Enfeebling The Throne’u dinliyorum gayet kütür kütür yardırmışlar şahane
behemoth ve aeternam ile yan yana, alt alta üst üste bir konserde görmek isterdim bu tarz bir grubu, çıksınlar doğu ezgileriyle süslü death metal konseri versinler, değeri bilinsin bu tarz grupların
bu arada aeternam da çok sağlam bi gruptur, herkese tavsiye
biraz eskidi sanki? yeni röportaj yok mu?
31.07.2011
@Exorsexist, yakında gelecek yenisi.
bıktım şu kemerdeki mermilerden.
08.08.2011
@defectivedecay, ahahahah kesinlikle.
başka türk gruplarına da söz verelim,yer verelim lütfen.raven woods un zaten hali vakti yerinde ama imkansızlıklardan dolayı küflenip giden çok güzel gruplarımız var onlarada yer verelim sitede