Bugünkü konuğumuz son dönemde Amerika’dan çıkan en iyi melodik death metal gruplarından biri olduğunu düşündüğüm THE ABSENCE. “From Your Grave” ve “Riders of the Plague” gibi iki tane gayet başarılı albümle adını iyi kötü duyuran ve piyasada hala iyi melodik death metal yapan grupların olduğunu kanıtlayan bu sakallı arkadaşlar, üç senelik bir aradan sonra geçtiğimiz yıl “Enemy Unbound” ile geri döndü.
“Riders of the Plague” yazısından da görülebileceği üzere grubun ilk iki albümünün hastası olmuş bir insan olarak bu albümden beklentilerim oldukça yüksekti. Her şarkıda sizi adeta rif ve solo manyağı yapan iki tane yetenekli gitariste sahip grup, bu elemanların özelliklerini kullanmaktan hiç çekinmiyordu. Bu güzel melodilerin üstüne bir de akılda kalıcı nakaratlar ve Tompa üstadı andıran agresif, yırtıcı vokaliyle Jamie Stewart ve şarkılara bir boyut daha atlatan davullar da eklenince “Riders of the Plague” gerçekten son yıllarda dinlediğim en iyi melodik death metal albümlerinden biri olarak yerini almıştı. “From Your Grave” de gayet şık bir albüm olmasına rağmen özellikle davulların arkada kaldığı prodüksiyondan kaybediyordu bana kalırsa.
Neyse, işte RotP gibi bir albümden sonra beklentilerim ister istemez tavandaydı tabi. Zaman geldi çattı ve “Enemy Unbound”u dinleme şansına eriştim. İlk dinleyişim tam bir hayal kırıklığıydı açıkçası. Ne akılda kalıcı bir melodi vardı, ne de “hmm burası ilginçmiş bak” dedirten bir şey. Bütün albüm sıradan melodeath rifleri ve aralara serpiştirilmiş sololarla doldurulmuş, gayet sıradan bir çalışma gibiydi. Bak geçmiş zaman kullanıyorum hep dikkat edersen, çünkü sonradan fark ettim ki “Enemy Unbound” gelmiş geçmiş en iyi metal albümü. Valla.
Bu ilk şoku üzerimden atıp albümü tekrar tekrar dinlediğimde elimizdeki çalışmanın aslında standartların üstünde bir albüm olduğunu görmek zor değildi. Ama THE ABSENCE’tan beklenilenin altında olduğunu da rahatlıkla söylemek mümkün. Evet, gitaristler yine boş durmuyor, nakarat öncesi en küçük boşlukları bile sololarla dolduruyorlar, safları sıklaştırıyorlar. Bir Peter atıyor, bir Patrick karşılıyor, paslaşıyorlar falan. Yine yaratıcı rifler mevcut, “Riders of the Plague”deki kadar olmasa da. Albümde ilk dikkati çeken parçalardan biri olduğunu düşündüğüm “Vengeance and Victory”nin grubun kendi tarzının da dışında ilginç ve akılda kalıcı bir ana rifi var mesela.
Ama bu sefer doldurma rifler de göze çarpıyor, daha önce yüzbinmilyon kere duyduğumuz cinsten. İlk dinlemelerde en çok canımı sıkan da buydu zaten. Albümle aynı adı taşıyan şarkının giriş rifi mesela, ilk başını duyduktan sonra devamında gelecek notaları tahmin etmek o kadar kolay ki. Böyle kolaycılığa kaçmak belki başka gruplara yakışır ama size yakışır mı hiç çocuklar? Yapmayın etmeyin.
Ayrıca prodüksiyon da RotP’deki gibi kulaklarınızı dolduran, ne bileyim böyle suratınıza çarpıp ağzınızı yüzünüzü dağıtan cinsten değil. Bu da genel olarak bir duygu kaybına yol açıyor bence. Yani şu koca albümde bana “Riders of the Plague”in ilk saniyelerindeki “YİİİEAAAAAAAAA” çığlığı ve o gaz giriş rifinin verdiği hissi verebilen bir kısım yok.
Ama dediğim gibi, haklarını da yememek lazım, yine gayet güzel riflere, melodilere sahip, dinlenesi bir albüm yapmış abiler. Jamie Stewart’ın vokali geçen albümden bir adım bile geriye gitmeyen şeylerden biri. Yine boğazını yırtarcasına yardırmış, delikanlı çocuk.
Son söze gelirsek, “Enemy Unbound” türün genel standartlarında değerlendirildiğinde gayet dinlenesi, Göteborg usulü melodik death metal (biraz da thrash soslu) albümü arayışında olanlar için iyi bir seçim. Fakat THE ABSENCE gibi bir grup için geri adım olduğunu düşünüyorum. Eğer hala dinlemediyseniz, “Riders of the Plague” diye bir hayvanlık var, ondan başlayabilirsiniz.
Senle aynı görüşü paylaşıyorum başlık da tam oturmuş hani ben riders of the plague ı dinlemiştim.O albümlerinde göre bu şarkılara baktığımda biraz gerileme var evet.
Daha bir kez dinleyebildim ama ilk andan bir tatsızlık aldım. Tatsız derken, Riders..’a oranla bir akılda kalıcı/yaratıcı beste eksikliği babında. ama net bi yorum da yapamam, dediğim gibi sadece 1 kere dinledim.
Senle aynı görüşü paylaşıyorum başlık da tam oturmuş hani ben riders of the plague ı dinlemiştim.O albümlerinde göre bu şarkılara baktığımda biraz gerileme var evet.
Daha bir kez dinleyebildim ama ilk andan bir tatsızlık aldım. Tatsız derken, Riders..’a oranla bir akılda kalıcı/yaratıcı beste eksikliği babında. ama net bi yorum da yapamam, dediğim gibi sadece 1 kere dinledim.
dinlenmese de olur diyebileceğimi zannetmenin gruba haksızlık olma ihtimalini düşündüğümde kendimden tiskindim.
riders of plage gibi yardıray bir albümden sonra bu gelmemeliydi, baştan sonra dinleyemedim bile o kadar sıkıcı