John Petrucci… Sadık bir eş, iyi bir baba, başarılı bir müzis… Ulan ne özledim böyle geyik yazı yazmayı arkadaş. İşler güçler, şehrin tozu dumanı ahenkle dans eden saçlarımı mahvettiği gibi, yazdığım yazıları da etkilliyor. Bazen daha şekilli yazılar yazmak istesem de zamansızlıktan dolayı formulize yazılar ortaya çıkması kaçınılmaz oluyor.
Ama bugün biraz olsun saçmalayabileceğim gibi duruyor, çünkü kısıtlı da olsa bir süreliğine yapacak hiçbir işim yok.
Bu yazıda konsept olarak John Petrucci’nin gitar çalışım üzerindeki etkilerinden yola çıkacağım. Gitara 1998 yılında başlamış bir dimağken, kendimi geliştirebileceğim yollar aramakta, o zaman olmayan YouTube’un günümüzdeki engin faydalarının yokluğunda, eğitim CD’si peşinde koşmaktaydım.
İşte bu CD’lerden biri de, sonradan bazı kısımları efsaneleşen ve makara konusu dahi olan John Petrucci’nin 1995 çıkışlı Rock Discipline’iydi.
Ama önce azıcık başa gidelim. Lise sona gittiğim 1998 yılında klasik gitar alarak gitar kursuna yazılan şahsım, ilk dersin akşamı evde takılırken Harvester of Sorrow’un girişini kulaktan çıkarmış ve “Tamam lan çalıyorum işte, kursa ne gerek var” kararını vererek kurs defterini ilk günden kapamıştı. Klasik gitarla Spirit Crusher çalma çabalarımın istediğim tadı vermemesi, üniversite sınavının ardından kendime elektro gitar alma sözü vermemle sonuçlanmış ve sınavın ertesi günü, kendimi elimde bir Washburn N2′yle odamda salyalar akıtırken bulmuştum.
Artık her şey hazırdı. Olağanüstü müzik kulağım sayesinde yalnızca dinleyerek her şeyi kulaktan çıkarabilirdim. E elimin altında her dediğimi yapacak bir gitar da olduğuna göre, akıl almaz sololar atmam, bir Malmsteen şarkısı açıp ona eşlik etmem an meselesiydi. Tek yapmam gereken, duyup da nasıl çalındığını anlayamadığım birtakım ufak tefek şeylerin nasıl yapıldığını bana gösterecek bir insan ya da eğitim filmiydi.
O zaman bunun farkında olmasam da, nasıl çalındığını anlayamadığım birtakım ufak tefek şeyler şöyle sıralanıyordu:
Alternate picking
Economy picking
Pick tapping
Sweep-picking
Legato
Tapping
Artificial, pinch ve tap harmonics
Yani kısacası, istediğim türde hızlı solo atabilmek için gereken hiçbir şey, yalnızca kulakla dinlemekle anlaşılamıyordu. Kısa süren araştırmalarım sonucunda, Tünel’deki gitar dükkanlarından birinde Petrucci’nin Rock Discipline’ini buldum. Çok mutluydum. CD’yi bilgisayara takacak ve tıpkı bir özel ders rahatlığında tüm teknikleri öğrenecektim. CD’yi alana kadar adını “duliyivülüuv” olarak söylediğim sweep’lerden tutun da, “Burada aynı anda üç gitar var” diye düşündüğüm yerlerde aslında birkaç parmak tapping yapıldığını görmeme kadar pek çok konuda yardım aldığım bu eğitim CD’si…
Yok cümle ters oldu, şöyle diyelim.
Gitarımı alıp CD’yi büyük bir keyifle bilgisayara taktım. Sanki Petrucci’nin az sonra yapacaklarını yapma ihtimalim varmış gibi, baştaki el egzersizlerini aynen uyguladım.
“Birazdan çok hızlı çalacam, parmaklarımız yorulmasın.” Yaa evet…
Sonra, Johnoğlan bir şeyler göstermeye başladı. Gitar kucağımda aynılarını yapmaya çalışıyorum. O dönem DREAM THEATER’ı falan da çok az bildiğimden, çaldığı şeylerin bir şarkının parçası mı, yoksa sadece egzersiz mi olduğunu da anlamadan, videoyu durdura durdura yaptıklarını tekrarlamaya çalışıyorum az sonra olacakları bilmeden.
Video devam ederken, Petrucci arkadaşımız, çalmamın çok zor olacağı, baya bir çalışmam gereken bir şey çaldı. “Anam bu hayvan gibi zormuş” dedim kendi kendime. “Ama yapacağız bir şekilde, çalışana her şey kolay.”
Ve sonra, gitar çalma konusundaki geleceğimi etkileyen, gitar konusundaki tüm gündemimi değiştiren o cümle geldi: “Şimdi de normal hızda çalıyoruz.”
Benim o çok zor diye düşündüğüm şeyin, asıl çalınması gereken şeyin baya bir yavaşlatılmış hali olduğunu görmemle, kucağımdaki gitarı yatağa koyup videonun kalan kısmını ayaklarımı masaya dayayıp kola içerek izlemeye karar vermem arasındaki süre, inanın ki şu anda yazmakta olduğum cümleden daha kısa sürede gerçekleşti.
Evet, kırılma noktası o andı: “Şimdi de normal hızda çalıyoruz.”
Uzatmayalım, benim için solo olayı orada kapandı ve kendimi ritim gitar çalmaya verdim. Aslında fena da etmedim sanırım, sonradan ah ulan solo atsam negzel olurdu türü bir pişmanlığım olmadı.
“Suspended Animation diye geldik adam hayatını anlatıyor” demeyip buraya kadar okuduysanız, albüme geçelim.
“Suspended Aniamtion” DREAM THEATER gitaristi John Petrucci’nin ilk solo albümü. Tamamı enstrumantal olan albümde Petrucci’ye basta Dave LaRue, davulda ise Dave DiCenso eşlik ediyor. Petrucci’nin DREAM THEATER’dan alışık olduğumuz rif tarzını çoğunlukla yansıtan albümde, yer yer Satriani’nin ilk dönem işlerini hatırlatan bir hava seziyorum. Petrucci, manyak solo yeteneklerinin yanında, akılda kalıcı melodiler ve düzenleme becerilerini sergileyen bölümler koymayı da ihmal etmemiş. Zaten neler yapabildiğini yıllardır gördüğümüz, bildiğimiz bir insanın solo albüm çıkarıp paso masturbasyon yapması da, Petrucci gibi üst düzey bir müzisyene yakışmazdı. Çoğu solo gitar albümünde rastladığımız bu nahoş durum, bir gitar albümünün dinlenirliğini arttıran bir numaralı etmen olarak öne çıkıyor. Misal Jeff Loomis solo albümünü açıklarken, “Solo gitarı sanki ritim gitar üzerine şarkı söyleyen bir vokalist gibi düşündüm” demişti. “Nasıl bir vokalist şarkının her anında yırtınmıyorsa, ben de solo gitarımı gerektiğinde sakin takılan, gerektiğinde coşan bir yorumcu gibi düşünerek yazdım.”
Her ne kadar Loomis’in albümüne baktığımızda, kafasındaki vokalistin epey manyak olduğunu ve büyük oranda yırtındığını söylememiz gerekiyorsa da, Petrucci’nin durumunda da benzer bir durum geçerli. Sololar, her türlü gitar tekniği elbette var, ancak şarkılar arasındaki varyasyon ve karakter farklılıkları da bariz şekilde görülüyor. LIQUID TENSION EXPERIMENT’taki fusion havalarına bulaşmayan albümde, Glasgow Kiss ve favorim olan Damage Control gibi ana bir melodi üzerinden yürüyen ve ardından sololara dallanıp budaklanan şarkıların yanında, Curve gibi bariz Satriani etkili şarkılar, Wishful Thinking gibi daha basit yapıdakiler ve Lost Without You gibi belli ki etkileyici olması amacıyla inişli çıkışlı tansiyonla yazılmış şarkılar bir arada bulunuyor.
Çoğu solo gitar albümü gibi, bu tür albümlere özel bir merakınız yoksa, enstrumantal olmasından mütevellit çok da uzun ömürlü olmayan bir albüm olsa da, hedeflediği amaca ulaşan ve ortanın üstü diyebileceğim bir noktada duran bir çalışma “Suspended Animation”. Petrucci ilk solo albümünü 2005′te değil de 1995′te yapmış olsaydı, eminim çok çok daha ilginç bir şeyler çıkardı. Ama bu albüm de akıllara durgunluk vermese de çok zorlamadıkça sıkmayan, kendi halinde bir gitar albümü olarak müzik evrenindeki yerini alıyor.
Yıllar sonra Petrucci’yle yollarımız tekrardan kesişti. 2007 yılında, iş başvurusu için hazırladığım portfolyo filmimi o günden beri patronum olan insana izlettiğim sırada, filmin fonunda şunun ilk iki dakikası çalıyordu.
Çok güzel bir albüm öyle saniyede 1578 nota basarım albümlerinden olmadığı için farkını belli ediyor haliyle. Güzel bir yazı olmuş ellerinize sağlık =)
Aynı “Evet, şimdi normal hızda çalıyoruz” şeysini aynı video’da ben de yaşadım. O gün bugündür de uyuz olurum bu herife. Ordaki “Evet, şimdi de normal hızda çalıyoruz” cümlesi, herifin göt kalkıklığı ve “çalıyorum huleyn” artizliği yapıyomuş gibi gelir hep. hipneymiş zaten :p
john petrucci.o yaşayan bir efsane.değeri sonradan daha iyi anlaşılacak.steve vai ve joe satriani tek tabanca takılan virtüözler.ama john petrucci öyle mi?
hem dream theater’le yaptığı inanılmaz işler ve kendi çıkardığı solo albüm.steva vai gibi şova dayalı gitarda çalmıyor.içinden geldiği gibi çalıyor.
teknik ve duygu birarada hiç bu kadar güzel olmamıştı.
http://www.youtube.com/watch?v=O7kQvyPXEQc
“evet şimdi normal hızda çalıyoruz.”un Derek Roddy versiyonu.neler hissettiğini şimdi daha iyi anlıyorum.
11.03.2011
ben de benzer bir şoku bunları izleyince yaşamıştım
http://www.youtube.com/watch?v=2R2cCePB6dw
http://www.youtube.com/watch?v=cxeBzXVm67o
http://www.youtube.com/watch?v=r3mCODmJ2pw
Çok güzel bir albüm öyle saniyede 1578 nota basarım albümlerinden olmadığı için farkını belli ediyor haliyle. Güzel bir yazı olmuş ellerinize sağlık =)
“glasgow kiss” albüm çıktığı zamanlar bağımlılık yaratmıştı. sağol ahmet tekrar hatırlatma için, açayım dinleyeyim bu gece :)
Yazarın en sevdiği virtüöz albümlerini sorsak ? 2 3 tane yeterli.
10.03.2011
@Mustafa Sakallı, çok fazla yok ama,
jason becker – perpetual burn
stave vai – alien love secrets
steve vai – passion and warfare
vinnie moore – out of nowhere
en çok dinlediklerim.
Aynı “Evet, şimdi normal hızda çalıyoruz” şeysini aynı video’da ben de yaşadım. O gün bugündür de uyuz olurum bu herife. Ordaki “Evet, şimdi de normal hızda çalıyoruz” cümlesi, herifin göt kalkıklığı ve “çalıyorum huleyn” artizliği yapıyomuş gibi gelir hep. hipneymiş zaten :p
http://obeyurnapster.unblog.fr/files/2007/06/johnpetruccileger1.jpg
Çok güzel, eğlenceli bir yazı olmuş. Harika şarkılar, melodiler barındıran bir albüm. Benim favorim Glasgow Kiss.
benim gözümde 8,5 puan alır bu albüm.
john petrucci.o yaşayan bir efsane.değeri sonradan daha iyi anlaşılacak.steve vai ve joe satriani tek tabanca takılan virtüözler.ama john petrucci öyle mi?
hem dream theater’le yaptığı inanılmaz işler ve kendi çıkardığı solo albüm.steva vai gibi şova dayalı gitarda çalmıyor.içinden geldiği gibi çalıyor.
teknik ve duygu birarada hiç bu kadar güzel olmamıştı.
rock discipline’deki şu solosuna hastayım cidden.
http://www.youtube.com/watch?v=88iq-N9yZxs&feature=g-vrec