“Fire & Ice” sayesinde tanışmıştım MALMSTEEN’le. Doksanların ikinci yarısında bir zamandı. Gitar çalmaya hevesli bir ergen için muhakkak ki “Oooohaaaa….” şeklinde yorumlanabilecek, hele de o zamana kadar neo-klasik geyiklerinden haberdar değildiyseniz ciddi anlamda akıl almaz gelen bir şeydi. Sonradan adının sweep olduğunu öğrendiğiniz şeyden bile “Hani şöyle dulililülülü yapıyo ya” şeklinde bahsettiğiniz, ilk elektro gitarınızı almaya gittiğinizde mağazadaki adamın, sanki o seviyelere gelebilecekmişsiniz gibi, eline krem rengi bir Fender Strat alıp “Bak bu Malmsteen’in gitarından, perdeleri içe doğru oyuk oyuk” yorumuna gerçekten de etkilenerek, “Aaa ne acayipmiş” şeklinde yanıt verdiğiniz zamanlardan söz ediyorum.
Zaman geçti, hepimiz değiştik.
Bir kişi hariç.
MALMSTEEN’in doksanların belli bir yerinden sonra almaya başladığı olumusuz eleştiriler -hazretin belki de yapmaya hakkının olduğu, ancak çok kişiye itici gelen rockstar triplerini görmezden gelirsek- onun burnunun dikine gidiyor oluşuyla, hep aynı şeyi yapıyor oluşuyla ilgiliydi. Evet, MALMSTEEN bir yerden sonra hep eskinin ekmeğini yedi, hep aynı dilülülülü’leri yaptı. Hep benzer nota bileşimleri, tahmin edilir klasik müzik paternlerini kullandı.
Peki bu duruma yönelik eleştirileri haklı kılan neydi?
Şöyle diyeyim; bugün, zamanında inovatif işler yapan ve artık alışıldığı için “X de baydı yeaa” diye ufak da olsa bir kesim tarafından eleştirilmeyen bir müzikal oluşum var mı?
MESHUGGAH, 1995′te yaptıkları albümle metalin yönünü değiştiren gruplardan biriydi. Bugün 18 yaşında bir çocuk çıkıp “MESHUGGAH’nın yıllardır izlediği formül belli, tamam çok özgün bir şey yarattılar ve başkalarını da etkilediler, ama bunun sınırlarını açmak gerekiyor. Ne mutlu ki djent diye bir şey çıktı” diyebiliyor mu? Diyor.
OPETH, daha ilk albümünün ilk şarkısında “OPETH sound’unu” yaratmış, ilk konserinde 7 kişiye çalmış, bugün nerede olduğu malûm bir grup. Aynı OPETH, bugün küçümseme amacıyla yaklaşan birilerince “Ne var canım, klasik power chord’un ortasındaki sesi bir yana kaydırıp harmonisini bozuyorlar, farklıymış gibi bi atmosfer oluşuyo işte. VOIVOD bunu seksenlerde yaptı zaten” şeklinde önemsizleştirilmeye çalışılmıyor mu? Çalışılıyor.
Yarın belki MASTODON, WATAIN veya ENSLAVED benzer ithamlara maruz kalamaz mı? Gayet kalabilir.
JIMI HENDRIX bugün müzik yapsaydı “Aman yaaa” diyen birileri olmayacak mıydı? Hem de bir sürü olacaktı.
İşte bu kanıksama duygusu, hele ki bir de İngvey abi gibi uyuz bir adamsanız, zamanında çok önemli işler yapmış kişileri bile bir kalemde silip atmamıza, değersizleştirmemize yol açıyor. Bence bu insani bir duygu ve insanları bu tavırları dolayısıyla “Azıcık kadir kıymet bilin lan!” diye eleştirmek de yersiz. Yine de, şahsen ağzımın suyunu akıtan, gitar becerilerinden ufacık bir şey kapsam diye tüm röportajlarını okuduğum, yaptıkları her şeyi dinlediğim gitaristlerin neredeyse tümünün, gitara nasıl başladınız sorusuna “MALMSTEEN” diye cevap verdiğini görünce, lince meraklı müzik dinleyici kitlesinin rüzgârına kapılmadan önce, bu bağrı açık, yaşı geçkin, hafif kilolu artis adamın, sadece “dliülülülülülülülü” diye özetlenecek kadar “herkes gibi” olup olmadığını da düşünmek gerektiğine inanıyorum.
Bu sıkıcı açılışın ardından “Relentless”a dönersek, karşımda MALMSTEEN’in uzun zamandır yaptığı en iyi albümü görüyorum. Her anıyla yüzde yüz MALMSTEEN olması bir yana, içinde MALMSTEEN klasiği olmaya aday birkaç şarkı olduğunu düşündüğüm bir iş “Relentless”. Müzmin yedek Tim “Ripper” Owens’ın vokallerde döktürdüğü, MALMSTEEN’in de en iyi yaptığı şeyi her zaman olduğu gibi mübalağalar eşliğinde yaptığı şarkıların olduğu, ancak bunun yanında gerçekten de şarkı gibi şarkılar barındıran bir çalışma “Relentless”.
MALMSTEEN tarafından gayet hoş söylenen Look at You Now’dan, ilk andan hastası olduğum Axe to Grind’a, Ripper’ın kudurduğu bonus şarkı Blinded’a, albüm sınırları keskin hatlarla belirli MALMSTEEN müziği dahilinde sunulabilecek maksimum varyasyonu sunuyor. Bitmek bilmeyen sololar bir yana (içinde Arpeggios From Hell diye bir şarkının olduğu bir albümden bahsediyoruz), riflerde de MALMSTEEN’den uzun zamandır duymadığımız düzeyde bir iyileşme var.
Eleştirel konulara girdiğimizde kulağa çarpan ilk şey, elbette ki albümün yapımcısının MALMSTEEN olmasından kaynaklı kirli sound’u. MALMSTEEN’in sololarını günümüzün kayıt imkânları dahilinde pırıl pırıl duymak varken bu boğuk ve seksenlere öykünen sound’la yetinmek, muhakkak ki MALMSTEEN’in dik kafalılığından, benmerkezciliğinden kaynaklanan sıkıntılar. Gerçek bir yapımcının, masa başı adamının elinde MALMSTEEN şarkıları eminim daha modern bir hal alacak ve daha genç kitlenin de hoşuna gidecek bir yöne kayacaktır. Tabii bahsi geçen adam MALMSTEEN olunca, haybeye konuşmaktan öteye gitmiyor tüm bunlar.
Yazıyı çok uzatmayacağım, çünkü ortada her şeyiyle klişe, sürprizi az ve detaylıca bahsetmesi malûmun ilanı olacak türde bir süje var. MALMSTEEN’den ölesiye nefret edenler elbette ki “Relentless”tan da saniyesinde bayacaklardır. MALMSTEEN’i sevip bu albümü sevmeyecek insanlar olacağı da aşikâr, ancak albüm hakkındaki olumlu görüşlerimi paylaşanlar olduğunu da bildiğimden, abiye karşı kişisel bir nefretiniz, sanatına karşı iflah olmaz bir alay etme dürtünüz yoksa, bir MALMSTEEN albümünden alabileceğiniz bir çok şeyi “Relentless”tan alabileceğinizi umuyorum.
Evet, “bildiğimiz MALMSTEEN”. Ama o, işte tam da bu yüzden MALMSTEEN.
Kadro Lars Yngwie Johann Lannerbach Malmsteen: Gitar, bas, klavye, vokal
Tim "Ripper" Owens: Vokal
Nick Marino "Marinovic": Klavye
Partrick Johansson: Davul
Şarkılar 1. Overture
2. Critical Mass
3. Shot Across the Bow
4. Look at You Now
5. Relentless
6. Enemy Within
7. Knight of the Vasa Order
8. Caged Animal
9. Into Valhalla
10. Tide of Desire
11. Adagio B Flat Minor Variation
12. Axe to Grind
13. Blinded (Bonus)
14. Cross to Bear (Bonus)
15. Arpeggios From Hell (Bonus)
hayran kaldım hocam, kritik tek kelimeyle müthiş. aklımda olup, sezinlediğim ama söze dökmeyi beceremediğim her şey bu kritikte dökülmüş. albümde belli şarkıları dinledim, ama henüz tamamını dinlemeye imkan bulamadım. krtikte dendiği gibi daha oturaklı şarkı yapıları var. en yakın zamanda baştan sona dinleyeceğim.
o dlilülülerin her birinin paganini sevgisiyle yoğrulmuş, müzikal olarak anlam içeren, ama derinlikli dinlemeyi tercih etmeyenler sıradan hızlı sololardan bir farkı görmedikleri için işitsel orgazmını anlayamamışlardır gerçekten. ayrıca o nefis çarpık, kırık akorlara da can kurban.
kıskançlıktan, malmsteen’den sonra müzik teorilerine ilgi göstermeyi saklama niyetlerinden, bir de kritikte yine dendiği gibi malmsteen’in uçsuz bucaksız egosundan ötürü çalıp çırpıp özenip malmsteen’i anmayan birçok eleştirmen ve gitarist de var.
malmsteen, hendrix, blackmore. hepsine derin saygılar.
Çok güzel bir kritik olmuş, hatta en iyilerden biri. Sana bugün dışarda da söylediğim gibi, açıkcası ben pek sevmedim albümü -ki gayet severek Malmsteen dinleyen biriyim- fakat sound mevzuundan, eleştiri konusuna kadar yazdıklarının hepsine katılıyorum, süper özetlemişsin aklımdakileri.
Malmsteen her ne kadar çok kişiye antipatik gelsede her zaman severim. İki kez en önde izleme fırsatımda oldu, ilk albümünden beri onu takip ederim, beraber büyüyüp beraber yaşlanıyoruz diğer baba metalciler ile olduğu gibi..Hadi hayırlısı ne diyelim, yorum içinde teşekkürler.
Valla bence Malsteen’in 2000lerde yaptığı işler 90larda yaptığı işlerin çok gerisinde. Özellikle en büyük sorunum sound. Çoğunlukla çok modern, çamursal, basık ve dengesiz geliyor. Eskiden gruptakilerin hepsini çok net duyarken şu an Malmsteen’den başka birşey duyulmuyor. Bence aksine ilk dönemdeki sounduna dönse kendi yapmaya çalıştığı stil için çok daha hayırlı olur. O eski gitar soundu, yaratıcı efektleri felanda yok, eski netliği hiç yok. O zaman neden Malmsteen? diye soruyorum bazen kendime. Facing The Animal’a kadar olan tüm albümler ayrı ayrı çok güzel ama, cam gibi sound, herşey doğal, gerçek bir stüdyoda gerçek bir şekilde kaydedildikleri çok belli. 2000ler ful çöp kalıyor yanında. Eski yöntemlere dönmesi lazım, ve adam gibi bir kadro toparlaması lazım artık, her albüm ayrı ayrı olmaz. Hele son albüm ve yapmaya çalıştığı vokaller artık dipte olduğunun bir belirtisi, cidden korkunç. Dinlenemez seviyede dandik kayıtlar ve şarkılar yapmaya başladı, yeniden oturup düşünmesi lazım.
hayran kaldım hocam, kritik tek kelimeyle müthiş. aklımda olup, sezinlediğim ama söze dökmeyi beceremediğim her şey bu kritikte dökülmüş. albümde belli şarkıları dinledim, ama henüz tamamını dinlemeye imkan bulamadım. krtikte dendiği gibi daha oturaklı şarkı yapıları var. en yakın zamanda baştan sona dinleyeceğim.
o dlilülülerin her birinin paganini sevgisiyle yoğrulmuş, müzikal olarak anlam içeren, ama derinlikli dinlemeyi tercih etmeyenler sıradan hızlı sololardan bir farkı görmedikleri için işitsel orgazmını anlayamamışlardır gerçekten. ayrıca o nefis çarpık, kırık akorlara da can kurban.
kıskançlıktan, malmsteen’den sonra müzik teorilerine ilgi göstermeyi saklama niyetlerinden, bir de kritikte yine dendiği gibi malmsteen’in uçsuz bucaksız egosundan ötürü çalıp çırpıp özenip malmsteen’i anmayan birçok eleştirmen ve gitarist de var.
malmsteen, hendrix, blackmore. hepsine derin saygılar.
10.02.2011
@Ertuna Yavuz, sağol. bu kanıksama olayı çok garip geliyo bana. keşke zaman olsa da uzun bi şeyler yazsam ama maalesef yok öyle bi zaman.
Critical Mass bu dünyadan olamaz.
Abi kayıt Helstar-Nosferatu albümünü hatırlattı ki, gözlerim doldu yemin ediyorum.
Arpeggios from Hell Molto Arpeggiosa’yı tekrar kaydedip şey ettiği bir versiyon mu yoksa tamamen farklı mı?
10.02.2011
@masteroforion, albüm işyerimde kaldı ama yanlış hatırlamıyorsam şu:
http://www.youtube.com/watch?v=JYQ8C05Q_0E
“Bu çalacağım şey bir albümümde yer almıyor… şimdilik” diyor burada. Sonradan koyayım lan demiş demek ki.
Çok güzel bir kritik olmuş, hatta en iyilerden biri. Sana bugün dışarda da söylediğim gibi, açıkcası ben pek sevmedim albümü -ki gayet severek Malmsteen dinleyen biriyim- fakat sound mevzuundan, eleştiri konusuna kadar yazdıklarının hepsine katılıyorum, süper özetlemişsin aklımdakileri.
10.02.2011
@Bahadır Sarp, tişkür ettim.
Critical Mass muhteşem birşey yahu.
ilk defa dinledim, judas ı andırdı
Malmsteen her ne kadar çok kişiye antipatik gelsede her zaman severim. İki kez en önde izleme fırsatımda oldu, ilk albümünden beri onu takip ederim, beraber büyüyüp beraber yaşlanıyoruz diğer baba metalciler ile olduğu gibi..Hadi hayırlısı ne diyelim, yorum içinde teşekkürler.
Enemy Within çok süper ve ötesi gibi geliyor ama hadi hayırlısı.
Valla bence Malsteen’in 2000lerde yaptığı işler 90larda yaptığı işlerin çok gerisinde. Özellikle en büyük sorunum sound. Çoğunlukla çok modern, çamursal, basık ve dengesiz geliyor. Eskiden gruptakilerin hepsini çok net duyarken şu an Malmsteen’den başka birşey duyulmuyor. Bence aksine ilk dönemdeki sounduna dönse kendi yapmaya çalıştığı stil için çok daha hayırlı olur. O eski gitar soundu, yaratıcı efektleri felanda yok, eski netliği hiç yok. O zaman neden Malmsteen? diye soruyorum bazen kendime. Facing The Animal’a kadar olan tüm albümler ayrı ayrı çok güzel ama, cam gibi sound, herşey doğal, gerçek bir stüdyoda gerçek bir şekilde kaydedildikleri çok belli. 2000ler ful çöp kalıyor yanında. Eski yöntemlere dönmesi lazım, ve adam gibi bir kadro toparlaması lazım artık, her albüm ayrı ayrı olmaz. Hele son albüm ve yapmaya çalıştığı vokaller artık dipte olduğunun bir belirtisi, cidden korkunç. Dinlenemez seviyede dandik kayıtlar ve şarkılar yapmaya başladı, yeniden oturup düşünmesi lazım.