Ağzından insan ümmetçiliği üzerine iyi niyetlilik ve kadirşinaslık yüklü sözler dökülüp taştığına yıllardır heyecan ve zevkle tanık olduğumuz nur yüzlü dedemiz Deicide, göze çarpıcı kadro teşkilâtlanmalarını takiben, “The Stench of Redemption”ı yayınlayarak artık zamanını doldurmuş bir grubun uzak ve yitik yankıları olarak kanımsanmaktan yakasını sıyırdıktan ve halefi “Till Death Do Us Part”da biraz aynı formülleri gelişigüzel malzemeyle takip ettiğinden ötürü kimi hayranlarca küçümsendikten sonra, yine aynı güzide âlicenaplıkla, yüksek ahlâklılıkla ve müşfiklikle bize fazilet ve ahlâk dolu öykülerini anlatmayı sürdürüyor.
İçimiz ısınır, neşe ve mutlulukla dolar, hayatımızın bütün o olumsuz ve umutsuz eklemlenmeleri titizce kırpılarak budanır ve kalbimiz yaşam sevinciyle yeşerirken, Deicide, tıpkı tapınılası bir evliya gibi cemaati yatıştırdıktan sonra, alçakgönüllü köşesinde bağdaş kurup nargilesini tüttürüyor.
Enstrümanların ses örüntülerinden arınmış tınılarıyla dinlenip ayırt edilirliği, üstat Benton’ın gurultulu vokallerinin anlaşılabilir telaffuzu, türün geleneğine mübalağlı mahiyette ışıltılı neoklasik shred soloları, trigger’lanmış ritmik blast beat’leri, yer yer deathcore müziğini andıran ufak tefek göze batmayan öğeleri ve nakaratlı şarkı yapılarıyla, karşımızda grubun diskografisiyle kıyaslandığında daha modern, yontulmuş ve erişilebilir bir Deicide, çağdaş death metal gruplarıyla kıyaslandığında daha olağan, öngörülebilir ve tanıdık bir Deicide, ama şarkı sözleri bağlamında düşünüldüğünde aynı ak sakallı, müşfik ve aziz yüzlü Deicide ve müziğin öğelerince “The Stench of Redemption” ile başlayan dönemin genel kıstaslarını sürdüren bir Deicide var.
İlk dinlediğimde keskinliği olmayan, bıktırıcı, tekrarlayıcı ve özdeş malzemenin çeşitli formüllerce kesilip kırpılmasıyla kolajlamaları ve metinarasılıklarını andırdığı yanılgısına kapılarak albümün yalnız sıkıcı ve tanıdık bir agresiflik ve hızlılık barındırdığı endişesine düşmüş olsam da, bir iki kez daha fırsat verip fazla sabretmeden, uzatmadan ve bıktırmadan, albümün bağımlılık yapan riflerini, hatırda kalıcı şarkı yapılarını, eğlenceli sololarını ve ritmik trigger vuruşlarını tekrar tekrar zevkle ve heyecanla dinlediğimi gördüğümde, yaşlı ve yorgun ermişin, bunca yıl sonra, müminlerini hâlâ coşturabiliyor olması karşısında, korkuyla karışık bir huşû duymaktan kendimi alamadım.
Şarkılar, içeriğin kalitesi bağlamında tutarlı bir devinim izlediğinden, özellikle parmakla göstererek övülecek ya da yerilecek şarkı bulamıyorum, tabii bu kendi favorilerimizi seçmeye bir engel değil. Ama bu otuz beş dakikalık albümü baştan aşağı, kesip kırpmadan, şarkı atlamadan dinlenebiliyor olması, bize yaşlı hocamızın, formunda olduğunda ne kadar başarılı olabileceğini göstermesi açısından önemli bir numunedir. Yine de Deicide klasikleriyle kıyaslandığında biraz kendini fazla tekrarladığını, hızlı tükendiğini, tahmin edilebildiğini ve etkisinin daha hızlı kayıp gittiğini söylemek gerekiyor.
Konu sıkıntısı çektiğini, konseptini hiç değiştirmediğini, aynı şarkı sözlerini pişirip tekrar tekrar önümüze sunduğunu, derinlik ve anlam taşımadığını söyleyerek kıymetli alimimizi eleştirenlere bir çift lafım var: Alimimiz, hiç şüphesiz, hayvandan farkı olmayan biz insan topluluklarının çektiği sıkıntıların kaynaklarını bilerek, o sıkıntıları yaratan kimselere, o sıkıntıları yaratırken kullanılan retorik cihazlarının aynısını kullanarak, kendinden emin bir bilirkişi özgüveniyle, tokat üzerine tokat atmakta, ateşe ateşle karşılık vermekte, kafamıza namlu dayayanların kafasına namlu dayamakta, bizi kalıplara sokamadığını görünce ellerimizi kesenlerin ellerini kesmektedir. Alimimizin anlattığı masallar bize inandırıcı gelmiyor elbette, ama şu çabayı ayakta alkışlamak gerekir.
Biz Deicide müziğini severler için “To Hell With God”ın her ne kadar gayet eğlendirici, oyalayıcı bir albüm olduğunu düşünsem de “The Stench of Redemption” gibi başarılı bir çaba ya da “Legion” gibi bir klasik olmadığını ekleme ihtiyacını duyuyorum, zira daha önce Deicide dinlememiş biri için, “To Hell With God” bir başlama taşı olarak önerilmez.
Ama daha geniş bir kitleye beğendirme çabasıyla yenilenmiş öğelerini ve kristal berraklıkta prodüksiyonunu kafaya takmayan kimseler için, Deicide’ın o doyurucu, tıknaz ve ritmik riflerini sevenler için, 2011 yılında gözden kaçırılmaması gereken bir albüm olduğunu söylemek mümkün.
Kadro Glen Benton: Vokal, bas
Jack Owen: Gitar
Ralph Santolla: Gitar
Steve Asheim: Davul
Şarkılar 1. To Hell with God
2. Save Your
3. Witness of Death
4. Conviction
5. Empowered by Blasphemy
6. Angels in Hell
7. Hang in Agony Until You're Dead
8. Servant of the Enemy
9. Into the Darkness You Go
10. How Can You Call Yourself a God
albüm fena değil. çok deicide dinleyen biri değilimdir. Fakat kritikteki “erişebilirlik” kelimesi doğru bir kelime olmuş zannımca.
ama alttaki iki cümleye takıldım ben. (sayıyla 2)
—
Enstrümanların ses örüntülerinden arınmış tınılarıyla dinlenip ayırt edilirliği, üstat Benton’ın gurultulu vokallerinin anlaşılabilir telaffuzu, türün geleneğine mübalağlı mahiyette ışıltılı neoklasik shred soloları, trigger’lanmış ritmik blast beat’leri, yer yer deathcore müziğini andıran ufak tefek göze batmayan öğeleri ve nakaratlı şarkı yapılarıyla, karşımızda grubun diskografisiyle kıyaslandığında daha modern, yontulmuş ve erişilebilir bir Deicide, çağdaş death metal gruplarıyla kıyaslandığında daha olağan, öngörülebilir ve tanıdık bir Deicide, ama şarkı sözleri bağlamında düşünüldüğünde aynı ak sakallı, müşfik ve aziz yüzlü Deicide ve müziğin öğelerince “The Stench of Redemption” ile başlayan dönemin genel kıstaslarını sürdüren bir Deicide var.
–
İlk dinlediğimde keskinliği olmayan, bıktırıcı, tekrarlayıcı ve özdeş malzemenin çeşitli formüllerce kesilip kırpılmasıyla kolajlamaları ve metinarasılıklarını andırdığı yanılgısına kapılarak albümün yalnız sıkıcı ve tanıdık bir agresiflik ve hızlılık barındırdığı endişesine düşmüş olsam da, bir iki kez daha fırsat verip fazla sabretmeden, uzatmadan ve bıktırmadan, albümün bağımlılık yapan riflerini, hatırda kalıcı şarkı yapılarını, eğlenceli sololarını ve ritmik trigger vuruşlarını tekrar tekrar zevkle ve heyecanla dinlediğimi gördüğümde, yaşlı ve yorgun ermişin, bunca yıl sonra, müminlerini hâlâ coşturabiliyor olması karşısında, korkuyla karışık bir huşû duymaktan kendimi alamadım.
bu da ilginç bir yorum. scars of the crucifix en ziyam albümleridir. Bir tek albümün adını taşıyan parça efsane. Zorlasan 1-2 parça daha dinlenebilirdi. Gerisi çöp
olaya Death Metal türü içinde bakarsak çok çok iyi bir albüm. Deicide diskografisine göre bakarsakta ortalamanın biraz daha üzerinde bir albüm. hiç bir falsosu yok. benden 8/10 çok rahat alır.
Çok fazla thrash öğe barındırıyor içinde bu albüm bana göre. o
açıdan oldukça sevdim albümü. çıkar benton’u koy araya Araya’yı (öeah) hiç sırıtmadan thrash albümüne evrilir albüm. bol shredli sololar da biraz vital remains tadı bıraktı damakta.
@zafer,
“bol shredli sololar da biraz vital remains tadı bıraktı damakta.”
Cok isabetli tesbit. Zaten Deicide ufak ufak Vital Remains’e benzemeye basladi. Deicide onumuzdeki yillarda biraz daha degisecekse, biraz daha komplike olacaksa Vital Remains’e benzemesinde cok sakinca yok bence.
…Yav bir yandan da Hoffman kardesleri ozlemek :(
Parçalar hep aynı kalıptan çıkma gibi. Chorus ve sololar oldukça fazla. Genel olarak biraz sıkıcı geliyor ama ara ara çarpıcı tınılar var. Çok beğenmedim ben. Hani şöyle tekrar tekrar dinleyesim olan bir parça bile yok. Yanlız dandik parça da yok gib. Daha fazla dinlemek lazım. Ortalama bir albüm.
Çok beğendim kritiği eline sağlık.
oha mavi göl berraklığında deicide.
hoffman biraderleri özlüyorum diye
hayvanlık yapmak bile gelmiyor içimden.
nefis kritik için teşekkürler.
17.02.2011
@the kidd (mutlu yetkin),
@Ahmet Saraçoğlu,
ben de teşekkür ettim. hedefimiz hizmettir.
“To Hell With God” bir başlama taşı olarak önerilmez.
Peki ne önerirsiniz hocam?
17.02.2011
@Punisher, hocam Deicide’ın en damar albümü Legion’dır. akıl musallatı brutal rifler vardır. şiddetle, cehennem alevlerinin azgın şiddetiyle önerilir.
22.08.2013
@Punisher,Scars Of The Crucifix :) f.ck your g.t die şarkı var içinde daha ne diyim
26.11.2013
@crowkiller, Abi yalnız kısaltmanın açılımı ‘Götünü sikerim’ gibi olmuş. sonuna ‘t’ harfi koymasaymışsın iyiymiş :)
26.11.2013
@ali ihsan balı, hahahahahah
26.11.2013
@ali ihsan balı, Allaha kitaba sövmeyelim diye onu göt diye yazdım :)töbe töbe süpaneke dinimiz amin
albüm fena değil. çok deicide dinleyen biri değilimdir. Fakat kritikteki “erişebilirlik” kelimesi doğru bir kelime olmuş zannımca.
ama alttaki iki cümleye takıldım ben. (sayıyla 2)
—
Enstrümanların ses örüntülerinden arınmış tınılarıyla dinlenip ayırt edilirliği, üstat Benton’ın gurultulu vokallerinin anlaşılabilir telaffuzu, türün geleneğine mübalağlı mahiyette ışıltılı neoklasik shred soloları, trigger’lanmış ritmik blast beat’leri, yer yer deathcore müziğini andıran ufak tefek göze batmayan öğeleri ve nakaratlı şarkı yapılarıyla, karşımızda grubun diskografisiyle kıyaslandığında daha modern, yontulmuş ve erişilebilir bir Deicide, çağdaş death metal gruplarıyla kıyaslandığında daha olağan, öngörülebilir ve tanıdık bir Deicide, ama şarkı sözleri bağlamında düşünüldüğünde aynı ak sakallı, müşfik ve aziz yüzlü Deicide ve müziğin öğelerince “The Stench of Redemption” ile başlayan dönemin genel kıstaslarını sürdüren bir Deicide var.
–
İlk dinlediğimde keskinliği olmayan, bıktırıcı, tekrarlayıcı ve özdeş malzemenin çeşitli formüllerce kesilip kırpılmasıyla kolajlamaları ve metinarasılıklarını andırdığı yanılgısına kapılarak albümün yalnız sıkıcı ve tanıdık bir agresiflik ve hızlılık barındırdığı endişesine düşmüş olsam da, bir iki kez daha fırsat verip fazla sabretmeden, uzatmadan ve bıktırmadan, albümün bağımlılık yapan riflerini, hatırda kalıcı şarkı yapılarını, eğlenceli sololarını ve ritmik trigger vuruşlarını tekrar tekrar zevkle ve heyecanla dinlediğimi gördüğümde, yaşlı ve yorgun ermişin, bunca yıl sonra, müminlerini hâlâ coşturabiliyor olması karşısında, korkuyla karışık bir huşû duymaktan kendimi alamadım.
–
17.02.2011
@özgür, Legion gözden kaçırılmamalı.
17.02.2011
@Ertuna Yavuz, dinlerim bir ara.teşekkürler.
18.02.2011
@özgür, dinlemez. hayır biliyorum ondan.
serpents…, ve scars of the crucifix albümlerinden sonra en iyisi bence
20.02.2011
@saturn666,
bu da ilginç bir yorum. scars of the crucifix en ziyam albümleridir. Bir tek albümün adını taşıyan parça efsane. Zorlasan 1-2 parça daha dinlenebilirdi. Gerisi çöp
olaya Death Metal türü içinde bakarsak çok çok iyi bir albüm. Deicide diskografisine göre bakarsakta ortalamanın biraz daha üzerinde bir albüm. hiç bir falsosu yok. benden 8/10 çok rahat alır.
süper yazı olmuş harbiden
Çok fazla thrash öğe barındırıyor içinde bu albüm bana göre. o
açıdan oldukça sevdim albümü. çıkar benton’u koy araya Araya’yı (öeah) hiç sırıtmadan thrash albümüne evrilir albüm. bol shredli sololar da biraz vital remains tadı bıraktı damakta.
30.12.2011
@zafer,
“bol shredli sololar da biraz vital remains tadı bıraktı damakta.”
Cok isabetli tesbit. Zaten Deicide ufak ufak Vital Remains’e benzemeye basladi. Deicide onumuzdeki yillarda biraz daha degisecekse, biraz daha komplike olacaksa Vital Remains’e benzemesinde cok sakinca yok bence.
…Yav bir yandan da Hoffman kardesleri ozlemek :(
Parçalar hep aynı kalıptan çıkma gibi. Chorus ve sololar oldukça fazla. Genel olarak biraz sıkıcı geliyor ama ara ara çarpıcı tınılar var. Çok beğenmedim ben. Hani şöyle tekrar tekrar dinleyesim olan bir parça bile yok. Yanlız dandik parça da yok gib. Daha fazla dinlemek lazım. Ortalama bir albüm.
röh! Ralp Santolla’nın kolundaki Türk Bayrağı dövmesi mi yoksa saçmalıyor muyum?
http://www.metal-archives.com/images/1/1/8/2/1182_artist.jpg
07.10.2011
@nordson, bitek türk bayrağı yok bir sürü var. tahminimce bulunduğu ülkelerin bayrağını dövme yaptırıyor.
07.10.2011
@Exorsexist, teşekkür ederim aydınlattığın için :)
2013 model albümlerini illegal yollardan dinledim ve şunu söyleyebilirim ki grubun en iyi albümlerinden biri