sambalici
AGALLOCH’un her albümü bir kitap gibi. Hani derler ya bir kitabı her okuduğunda yeni bir şey keşfedersin diye, AGALLOCH albümleri de her seferinde farklı şeyler keşfettiriyor insana. Dinledikçe kapılıyorsun, kapıldıkça daha fazlasını dinliyorsun. O özene bezene hazırladıkları kompozisyonların insana hissettirdikleri ilk dinlediğinde ve son dinlediğinde her zaman farklı oluyor. Aslında çıkacak her yeni AGALLOCH albümünden beklentimiz de bununla sınırlı: önümüze keşfedecek yeni şeyler sunulması. Ancak olasılıklar aklın almayacağı kadar fazla, esas problem o sınırın nasıl çekildiği. Özet geçiyorum, “Marrow of the Spirit” bu sınırların dışına çıkmayarak istediğimizi bize fazla fazla veren bir albüm. Sadece şöyle bir farkı var, bu sefer hediyemiz biraz farklı bir paketin içinde duruyor.
Ep’leri es geçersek şimdiye kadar piyasaya çıkan AGALLOCH albümlerinde hep ileri doğru giden bir prodüksiyon kalitesi gördük. Hatta bu çizginin doruk noktası “Ashes Against The Grain” grubun kendisi tarafından “fazla temiz” olarak bile nitelendiriliyor. “Marrow of the Spirit” biraz da buna karşılık bir tepki olarak görece primitif metotlarla (yani tamamen analog) kayıt edilip editlenmiş. Farklı bir prodüktör, farklı bir stüdyo, yeni bir davulcu, oldukça ham bir sound, bazen evin arka odasında kaydedilmiş gibi duran gitarlar, ancak bütün bunların getirdiği o “canlılık” hissi bu albümün hikayesi. Ölüm ve hayaletler üzerine bir albüm için garip bir tanımlama ama şarkıları dinlerken ilk hissettiğim bu oldu, canlılık. Zira bu albüm yaşıyor!
Albümün intro hariç sadece 5 şarkıdan oluşması daha baştan biraz farklı bir albüm geldiğini anlatıyor aslında, 5 upuzun kompozisyon. Buna rağmen ilk dinlediğimde, atmosfer açısından albümün özeti sayılabilecek şahane intronun ardından, Into the Painted Grey alabildiğine black metal hali ile beni oldukça şaşırmıştı. Grubun ilk yıllarında çıkardığı demosu “From Which of This Oak”dan fırlamış gibi duruyordu zira, ki o demoyu da ilk defa bu albüm öncesinde dinlemiştim. Albümün prodüksiyonunu düşünürsek sound olarak kaliteli bir demodan çok da farklı değil zaten. Gene de prodüksiyondan bağımsız, şarkı yapıları açısından bu albümü illa geçmişteki işlere benzeteceksek ben daha çok “The Mantle” tadı aldım şarkılardan. Daha ham, post-rock etkisi sıfırlanmış, biraz daha black metal, biraz daha direkt bir “The Mantle” belki ama kesinlikle en öz haliyle AGALLOCH. Ancak ortada bir Black Lake Nidstång gerçeği de var tabi. Süresini gördüğümde ben de herkes gibi rifler, melodiler havada uçuşacak, In The Shadow Of Our Pale Companion tadında iç içe geçmiş kompozisyonlara, melodilere boğulacağız diye bekliyordum. Ancak 17 dakikalık süresine rağmen kabaca 3 ayrı bölümden oluşan düzenleme açısından oldukça sade bir şarkı Nidstång, kötü veya iyi anlamında söylemiyorum ama AGALLOCH’un yapmasını beklediğimden çok daha farklı kesinlikle. Albümün tekinsiz atmosferini de en iyi kullanan şarkı aynı zamanda.
Prodüksiyon “canlılık” getirmiş demiş olsam da aslında albümün atmosferini tanımlayan kelime “tekinsiz.” olmalı. Hayaletler basmış sanki bu albümü, karanlık-soğuk hatta kesinlikle ürkütücü (Black Lake Nidstång’ı yağmurlu bir gecede ürpermeden dinlemek zor), bir tür bataklık müziği duyuyoruz albüm boyunca. “The Mantle” benzetmesi şarkı yapıları açısından uysa da atmosfer açısından uymuyor mesela, o albümün görece daha ferah havasına karşılık bu albüm antitez gibi sanki: Boğucu, tekinsiz, kapkaranlık, insanın üstüne üstüne geliyor.
Nereden bakarsan bak AGALLOCH için bile enteresan bir albüm bu, bilmeyen birisine dinletsen “10 yıl önce kısıtlı imkanlarla piyasaya çıkmış” diyeceği prodüksiyonu ve bu prodüksiyonun getirdikleri, götürdükleri, şarkıların gayet karanlık ve black metal halleri falan filan, hem farklı hem değil bir albüm. “The Mantle”ın zombi kardeşi gibi sanki. Hani “canlı” gibi görünüyor ama aslında kalbinizi yemek ve ruhunuzu emmek için geliyor, masal anlatıp uykuya yatırmak için değil.
okuyucuya verdiğimiz değeri göstermek adına, Berker İlhan’ın (http://www.pasifagresif.com/2010/12/bastan-sona-agalloch-konseri/#comment-27358) yorumundan sonra 1 dakika içinde yazıları yazıp kritiği koyduk. huh… zor oldu ama oldu.
01.02.2011
@Ahmet Saraçoğlu, Ahahaha :D
01.02.2011
@Aeonian_Lich, oha abi bu kadar net bir zamanlama yapabilirim ya :D ahahaha koptum vallahi :D
Batuhan albümle ilgili hissettiğim her şeyi yazmışsın, teşekkürler. Benden başka albümü beğenmeyen insanlar olduğunu bilmek de güzel bu arada (henüz senden başka görmedim eheh). İnsanların geneli sambalici gibi notlar vermiş albüme, hala şaşkınlık içindeyim. Yılın en iyi albümü ilan edenler bile çok.
Özet: Kafamdaki Agalloch’tan çok uzak, epeyce kötü bir albüm.
01.02.2011
@havitetty, Bu arada ikinizin de yazıları muhteşem olmuş, ellerinize sağlık.
hayatımda doğru düzgün agalloch dinlemiş değilim. fakat bu albümü dinledim. tarzları bana yakın gelmedi ama 3/10 verilecek kadar kötü oldğunu düşünmüyorum. kişiye özel bir hayal kırıklığı yarattığından olsa gerek..
ilk inceleme çok abartı olmuş.tabi onun düşüncesidir ancak albüm bu kadar kötülenecek bir albüm değil.tersine muhteşeme yakın birşey.bir önceki albüme yakın birşey olsaydı agalloch kendini tekrar ediyor derdiniz.böyle yapmaları daha iyi olmuş.black lake nidstang mükemmel ayrıca.
01.02.2011
@jotunblod, Şimdi yanlış anlama, öyle yersiz tartışma yaratmak için söylemiyorum ama bir nokta aklıma takıldı.
“bir önceki albüme yakın birşey olsaydı agalloch kendini tekrar ediyor derdiniz.”
…gibisinden bir laf etmek çok havada bence. Hani Agalloch hiç bir zaman kendini tekrar etmiş bir grup değil. Aksine, kendine özgülüğünü MotS’e kadarki her albümde yenilemiş bir grup. Aslında senin dediğin şeyin sadece farklı bir açıdan bakılmış halini eleştiri yönü olarak kullanıyorum ben. Özgünlüğü kaybetmek sadece benzer 2 albüm yapmakla olan birşey değil bence. Birçok nedeni olabilir. Bu albüm de onlardan biri.
01.02.2011
@Batuhan Bekmen, duyduğun son şey olmasını istediğin şarkı Our Fortress Is Burning… II – Bloodbirds olabilir mi?
01.02.2011
@Ahmet Saraçoğlu, Spot on.
01.02.2011
@Batuhan Bekmen, agalloch her albümde olduğu gibi bu albümdede etkilendiği türlerin karışımını gayet iyi yapmıştır.elinde patlamamıştır.ayrıca bu albümdeki atmosfer atmosfer değilse nedir?
01.02.2011
@jotunblod, Evet bu tartisma kesin bi yere varir.
02.02.2011
@Batuhan Bekmen, Bloodbirds’i çok beğendim.
02.02.2011
@jotunblod, +1
02.02.2011
@jotunblod, çok kötü.. bayaa bi kötü hatta.. iğrenç de denebilir..(;))
Batu arkadaşımız gibi bende hayal kırıklığı yaşıyorum bu albüm için , o basit tek notayla yarattıkları atmosfer ve hele ki o müthiş vokal performansı yok bu albümde maalesef.. Benim notum ilk 3 şarkı için 6/10 olur..
Benim açımdan 2010′un en iyi on albümden bir tanesiydi bu albüm.Beğenilmemiş olması da normaldir tabi, zevk ve renk meselesinin de ötesinde albüm diğer Agalloch albümlerinden farklı bir yerde duruyor bence.
agalloch atmosferini hep malzemesiyle yaratmıştır. bu sefer atmosfer fikirlerle yaratılmaya çalışılmış. malzeme çarpıcı olmayınca çirkin bir kadının makyaj yapmasından farkı kalmıyor. ayrıca tremolo vurma saplantısını da hiç sevmem. somun ekmek gibi geliyor bana. batuhan’ın söylediklerine katılıyorum. mantle’ın yanına yaklaşamaz. bu arada batuhan senin dilin de güzelmiş lan. gaza geldiğin albümlerde biraz daha salaş yazıyorsun ama son zamanlarda daha bir oturaklı, bilirkişi bir yapı var.
01.02.2011
@Ertuna Yavuz, Kritikleri icinden secilen cumleler ile aforizma ansiklopedileri olusturulabilecek bi adamdan bunu duymak guzel bisey ahahah.
<3 ertuna
02.02.2011
@Batuhan Bekmen, <3 batuhan
02.02.2011
get a room.
02.02.2011
http://www.youtube.com/watch?v=JEDfccv0lfk
Benim için de geçen yılın hayal kırıklıklarından biri bu albüm.
ilk başta bu nasıl bişi desemde şimdi hergün bir kere dinlemeden rahat etmnediğim albüm özellikle the watchers monolith şaheserdir benim için…
evet eskiler kadar iyi bir albüm değil itin götüne sokulacak kadar da kötü değil.
bu yorumda oportünistliğin hakkını veremediğim için liberallerden özür diliyorum.
ben böyle farklı telden çalan ortak inceleme görmedim kardeş…
ben albümü mükemmel buldum, özellikle Black Lake Nidstang’da vokalistin 7. dakka boyunca manyak gibi çığırdığı yerler favorim…
agalloch’tan aşırı derecede ruhsuz bir albüm. hani zidane’ı satıp yerine barış özbek’i almak gibi.. tek kelime özet gemek gerekirse; zayıf…
30.05.2011
@ali ihsan balı, “agalloch için yada agalloch’a göre aşırı derecede ruhsuz bir albüm” desem daha iyi olcakmış. cümle düşük olmuş böyle yazınca.
3 ne lan???
30.05.2011
@blackroseimmortal, Allah(c.c)’ın hakkı.
albüm baya sağlam. şarkıların sonlarındaki bazı melodiler birbirini selamlıyor. böyle hoş bir bütünlük var.
Albümü genel itibariyle sevmiş olsam da Agalloch altında çıkınca hayal kırıklığı da oluştu. Onun dışında bütün şarkılarının kendi anları ve zirve yaptıkları yerler var. Bu kadar uzun süreli şarkılar yerine 6 7 dakikalık şeyler de olsaydı güzel olurdu. Tabi adamlar keyiflerince yapmışlar ve bence güzel de olmuş yani. En kötü albümleri ama gideri var.
Onun dışında son şarkı çok güzel. Ayrıca diğer albümlere de kritik istiyoruz, böyle bir grup için 2 inceleme çok az.
Zevk ve renkler ayrıdır.Albüme bir yazarın 3, diğer yazarın 9.5 vermesi ayrıdır.Çok tuhafıma gitti.Bence en az bir 7′yi hakediyor bu albüm.They escaped the weight of darkness ta ki keman bile yeter.