Muhtemelen bu kadar çabuk olması beklenmeyen yeni bir röportajdan daha selamlar. Bu seferki konuğumuz, yeni albümleri “Unseen”i çıkarmaya hazırlanan İsveçli nefis grup THE HAUNTED. Grubun vokalisti Peter Dolving ile e-mail’den yaptığımız röportajda, Dolving her zamanki açık sözlülüğüyle tüm sorulara tatmin edici cevaplar verdi. Röportajın anasayfadaki manşetini fazla önemsemeyin, sadece ilgi çeksin diye koyduk; röportajın geneliyle pek bir alâkası yok. Yine de eğlenceli bir röportaj oldu. Haydi bakalım.
Selamlar Peter, şu sıralarda “Unseen” ile ilgili çok işiniz olduğunu bildiğimden, hemen sorulara geçiyorum. Geçen yaz verdiğin bir röportajda, daha önce hiçbir THE HAUNTED albümü için bu denli heyecanlanmadığını söylemiştin. Bunun sebebi nedir? THE HAUNTED’ın ilk albümünde veya gruba geri dönüş albümün olan “rEVOLVEr”da olduğundan da mı fazla heyecanlısın?
“Unseen”e dair her şeyden tatmin oldum. Bence bu grubun şu ana kadar yaptıklarının olabilecek en doğal devamı, bu albümde görülebiliyor. Her şeyiyle bir tamamlanmışlık ve bütünlük barındıran bir iş. Bu kadar çiğ ve güzel bir şey ortaya koyabilmemizden dolayı grupla gurur duyuyorum.
Albüm adından bahsedersek, “Unseen” isminin arkasında bir konsept var mı? Son promo fotoğrafınıza bakınca hepinizi sadece silüet olarak görüyoruz, bu da albüm adını destekleme amaçlı bir karar mı?
Grup olarak hiçbir zaman kendimizi şu şekilde yansıtmalıyız türünde bir düşüncemiz olmadı. Müzik yazan, bunu kaydeden ve birlikte yaptığımız bu müziği çalan beş tane adamdan ibaretiz. Genel THE HAUNTED imgesi ve logodaki adam silüetinin aidiyetsizliği de kendimizi özdeşleştirdiğimiz bir şey. Birisi. Herhangi birisi. Kendimizi hep böyle gördük.”Unseen”de bu tarz bir tema varsa, o da bu tarz bir tamamlanmışlığa, daha derin bir kavramaya dairdir. Her zaman olduğu gibi temalarımız bir konsept dahilinde değil. Daha ziyade, bireysel ve grup olarak olgunlaşmamızdan mütevellit, her şarkı kendi içimizdeki bir gelişim süreci sonucunda ortaya çıktı.
Peki albüm kapağı da mı bu yönde, belirsiz veya fazlasıyla sade bir şey mi olacak?
Hiçbir şey beklemeyin. Hiçbir zaman. Her tasarım kendi ayakları üzerinde durur, ta ki müzik beyne ulaşıp görselle müzik arasındaki bağlantı kavranana kadar. Kısacası, hiçbir şey beklemeyin.
Ekleme: Röportajın konmasından bir gün sonra kapak sunuldu:
Albümdeki vokallerden çok memnun gibisin. Pek çok fikirden ve denemeden bahsediyorsun, ki bu da çeşitlilik anlamına geliyor. Bu tarz şeyleri “rEVOLVEr” ve “The Dead Eye”da görmüştük. Buradan yola çıkarsak, grup olarak çok memnun olduğunuz “The Dead Eye“ın en çok eleştirilen albümünüz olduğu da ortada. “Unseen”in “The Dead Eye” çizgisinde olacağını da bilince, yeni albümde istediğiniz her şeyi yaptınız mı yoksa “The Dead Eye”a gelen eleştirileri de göz önünde bulundurdunuz mu?
Eleştiri ve zevk farklı şeylerdir. Eğer birisi geçmişteki albümlerinizi eleştiriyorsa, bu bizim onların beklemediği bir şeyler yapmış olmamızdan kaynaklanır. Evet, biz yapacakları önceden kestirilemeyen bir grubuz. Ne yapmış ya da yapıyor olmamız gerektiği konusunda fikirleri olan bir başkası için değil, kendimizi ifade etme ve yaratma ihtiyacımız doğrultusunda hareket ederiz. Yaptığım şeyden kendim memnunsam, bir başkasının o şeyi beğenmemesi kesinlikle canımı sıkmaz. Tüm sanat dallarında olduğu gibi, hayatın genelinde de bu önemli bir duruştur.
“Unseen”i “…epik, dans edilebilir, eşlik edilesi ve son derece sanatsal kasışlara gebe bir albüm…” olarak da tanımladınız. Bu ifade aklıma FAITH NO MORE tarzı bir şeyleri, ya da en azından THE HAUNTED’da duymadığımız türde bir avangardlığı getiriyor. Gerçekten de önceki THE HAUNTED işlerinden çok farklı bir şey mi olacak?
Tek diyebileceğim harika bir albüm olduğu. Eğer bir şeyler umuyorsanız, elinizin boş kalması daha büyük olasılık. Çok iyi şarkılarla, çok iyi enstrüman icraları ve şarkıcılıkla dolu, harika bir albüm. Bir şeyler olmaya çalışan değil, kendi ayakları üzerinde duran, bir şeylerle kıyaslanmayı anlamsız kılan bir albüm.
Yine albüme dair konuşurken, popüler olmaya kasan, her yeri dövmeli, saçları yapılmış, imaj meraklısı yeni nesil göstermelik grupların takip ettiği yolun tam tersi bir yöne gideceğinizi de söylemişliğin var. Sence bu tarz gruplar gerçekten de metale zarar veriyorlar mı, yoksa kısa sürede unutulacak bir trend’den mi ibaret?
Akımlar her konuda olduğu gibi metalde de kendilerine yer bulmuşlardır. Gerçek bir sanatçı kendi yaratımını bu tarz geçici ve yüzeysel akımlara göre uyarlamaz. Yarın başka trendler olacak, ondan sonraki gün daha da başkaları. Gerçek sanat ise bunlara kapılmadan yoluna devam edecek.
2004 yılında Alternative Press dergisi THE HAUNTED’ı metal dünyasının en önemli 25 grubundan biri olarak tanımlamıştı. Sence bu durum bugün de devam ediyor mu?
Bence her albümümüzün kendine göre etkileri oldu. Bunun da olacak. Tavizsiz, aşırı yoğun bir şeyleri tetikleyen türde bir albüm. Bir şeyleri yansıtmaya, kavramaya, etkilemeye, baştan çıkarnaya, provoke etmeye yönelik bir albüm. “Unseen” bence tüm bunları yapacak.
Peki günümüzün dinleyici kitlesini nasıl değerlendiriyorsun? Bir YouTube videosunun altında, atıyorum KING DIAMOND ile dün kurulan emo saçlı bir grubun kıyaslanmasını ve emo grubun daha iyi olduğunu söyleyen çocuğun takdir topladığını falan görmek sana ne hissettiriyor?
Bugünün gençliği ile dünün gençliği arasında fark yok. Yaşları küçük, aptallar ve gazlılar. Bu iyi bir şey, bu genç olmanın bir parçası. Ne yapmak zorunda hissediyorsanız onu yapın, insan olmanın, gelişmenin şartlarından biri budur. Güzel ve komik bir durum; hem zaten böyle ufak saçmalamalar olmazsa yaşımızdan, o zamana dek yaptıklarımızdan nasıl tat lacağız ki?
Metalin genel olarak çok kötü durumda olduğunu düşünüyorsun. Bu fikre ne zaman kapıldın? Senle 2005′te telefonla yaptığım röportajda metali çok sevdiğini ve bugün bile çok iyi gruplar keşfedebilmenin harika olduğunu söylemiştin. 6 yılda ne değişti?
Heavy metalle çok iki taraflı bir ilişkim var. Bir yandan o dizginlenemez heyecanını, mainstream’e saygı duymamasını, dinleyicisine verdiği gücü, umudu, enerjisini çok seviyorum. Diğer yandan, yine içinde barınan seksist tavırları, maçoluk övgülerini, homofobik gölgeleri ve faşist eğilimleri aşırı derecede rahatsız edici buluyorum. Benim için heavy metal punkrock ve cazın olabilecek en güzel sentezidir. Çok güçlüdür ve insanı iyi hissettirir. Lâkin pek çok genç (ve bazen yaşlı başlı insan), hayran oldukları kişi gibi olmak için çok gereksiz vakit ve enerji harcıyorlar. Bu kaybetmeye mahkûm bir tavırdır. Sıkıcıdır, durağanlıktır. Gelenekselcilik berbat bir şeydir. Tekrar üstüne basarak söylüyorum: Kadın ve erkek eşittir. Dünyanın her yerinde eşcinseller vardır ve bunların bazıları, kimliklerini koruma amacıyla farklı bir ROL İÇİNE GİRERLER. Halbuki aşka olan farklı bakışlarından dolayı dövülmek ya da alay konusu olmak gibi bir tedirginlikleri olmamalı, 2011 yılına gelmişken bunları konuşmak bile saçma! “Sadece güçlüler ayakta kalır” fikri SAÇMALIKTIR. Güçlü mü? Hangi açıdan? Fiziksel olarak güçlü olmanız ya da duygusal açıdan dayanıklı olmak, hanginizi kanserden, bir mermiden veya bir araba çarpmasından koruyabilir? Sevgi ve saygı, hayatın temel işleyişi bu iki unsur üzerine kurulmalıdır. Aslında hepimiz bunun farkındayız, ama kimilerimiz bu gerçeği kabul edecek kadar cesur değil.
Birkaç yıl önce SOILWORK’ten Speed’le konuşmuştum. İsveç metal sahnesinin gücünü gruplar arasındaki dayanışmaya ve pozitif eleştiriye bağlamıştı. Bugünkü durum da aynı mı?
Kesinlikle evet. İsveç metal piyasası birbirine sıkı sıkıya bağlıdır. Ne mutlu ki bizler, bizi mutlu edecek şeylere nasıl ulaşacağımızı bilen, son derece açık fikirli ve iyi eğitimli bir toplumuz.
2009′da İstanbul’da çaldınız. Sonrasında size bir festivalde ya da başka bir konserde çalmak için teklif geldi mi?
Henüz gelmedi, ancak talep olduğu takdirde her yerde memnuniyetle çalarız.
Yakın dönemde sen, dağılan BURST ve NASUM’dan Jesper Liveröd ve KYUSS’tan Scott Reeder’dan oluşacak bir projeyi duyurmuştunuz. Bu daha önce lafı geçen O projesi mi? Onun dışında BRING THE WAR HOME’a devam ediyor musun?
Şu anda içinde bulunduğum yan projelerin resmi listesi şöyle;
BRING THE WAR HOME; Post-rock/alternative country
O; Sert, çok karanlık sludge rock
SCIENCE; Stoner rock
ROSVO; CONVERGE/JESUSLIZARD benzeri rock
Evet, önümde baya meşgul olacağım yıllar olduğu açık.
Yaratıcı bir soru değil biliyorum ama, 2010′daki favori albümlerin nelerdi?
MUMFORD AND SONS, THE NATIONAL, KILLING JOKE, SLAYER, THE DILLINGER ESCAPE PLAN, DEFTONES, WE LIVE IN TRENCHES, THE MELVINS. Bu gruplar 2010′da çok iyi müzikler ortaya koydular.
Türkiye’de hatırı sayılır bir AT THE GATES kitlesi var ve grubun bu yaz tekrardan konserlere başlayacak olması bir çok insanı gaza getirdi. Sence Türkiye’dekiler gibi nispeten ufak festivallerde de çıkarlar mı yoksa sadece Almanya ve Fransa’daki en büyük festivallerde mi çıkmayı planlıyorlar?
Bilmiyorum. Grubun bir üyesi değilim. Tek bildiğim, onların verdiği her konser THE HAUNTED’la verebileceğimiz konser zamanlarından yiyor ve bana para kaybettiriyor.
Favori porno yıldızlarını sayar mısın? [Soru: Ege Tekmen (jokernthiefmother)]
Gauge, Angelina Crow, Taylor Rain ve Tammi Ann. Evet, itaatkâr, minyon kadınları severim. Ama unutmamak gerek, porno gerçek değildir. Porno, cinsel fantezilerinizin sizden para almaya dayalı bir canlandırmasıdır. Seks ise gerçektir ve duygularla olan bir şeydir ve genellikle bir hayli karmaşık durumlar barındırır.
Hepsi bu kadardı Peter, röportaj için çok teşekkürler, “Unseen”de de başarılar.
Cevaplaması zevkli, ilginç sorulardı. Ben teşekkür ederim.
Not: Röportajı ayarladığı için Ege Tekmen (jokernthiefmother)’a teşekkür ederiz.
Bilinçli, hayat hakkında hay-huy gazı vermeden doğru düzgün konuşan metal müzisyeni görmek de acaip memnun etti, çok güzel cevaplar vermiş adam. Röportaj için teşekkürler, elinize sağlık.
“ATG üyelerinin çaldığı grup” etiketi olmasa şu anda The Haunted dinlemiyor olurdum. The Haunted ya da At the Gates gelse bu yaz çok iyi olur. At the Gates’i daha çok tercih etsem de gelemeyeceklerini tahmin ediyorum. The Haunted gelsin bari diyorum…
ATG yada the haunted farketmez hangisi gelirse gelsin, ikiside olur.
Facebook rosvo adresinde röportaj hakkında şu yorum yapılmış,
Rosvo is mentioned in the Turkish press.
We do not understand a single word, but the conquest has begun.
Ayrıca ekliyorum güzel röportaj olmuş,ellerinize sağlık
Albüm çıkmış kadar heyecanlandım yalnız, daha okumadan yorum yapıyorum.
Hay maşallah Ahmet bey , bu ne hız ?
27.01.2011
@Rauf, arada oluyo böyle gaza gelmeler.
27.01.2011
@Ahmet Saraçoğlu, Ne demiş ünlü düşünür Recep Tayyeap Erdoğan : ”Durmak yok , yola devam ”
Bilinçli, hayat hakkında hay-huy gazı vermeden doğru düzgün konuşan metal müzisyeni görmek de acaip memnun etti, çok güzel cevaplar vermiş adam. Röportaj için teşekkürler, elinize sağlık.
“İtaatkar ve minyon kadınları severim” Bence röportajın ana cümlesi bu olmamalıydı.
28.01.2011
@Avcı, ana cümle değil zaten. girişte dedik niye onu yazdığımızı. her şeyi ciddiye almayın.
28.01.2011
@Ahmet Saraçoğlu, evet atlamışım ilk kısmı.
porno yıldızları olayının özü şudur;
Q: How long ago since you had sex?
Peter Dolving: Going on three months.
evet, peter’ın formspring’i var.
http://www.formspring.me/PeterDolving
röportajda o kadar kapak dedik, adamlar kapağı bugün sundu.
2009′dan sonra artık uğrama zamanları geldi ama ATG mi gelsin yoksa The Haunted mı ?
“ATG üyelerinin çaldığı grup” etiketi olmasa şu anda The Haunted dinlemiyor olurdum. The Haunted ya da At the Gates gelse bu yaz çok iyi olur. At the Gates’i daha çok tercih etsem de gelemeyeceklerini tahmin ediyorum. The Haunted gelsin bari diyorum…
ATG yada the haunted farketmez hangisi gelirse gelsin, ikiside olur.
Facebook rosvo adresinde röportaj hakkında şu yorum yapılmış,
Rosvo is mentioned in the Turkish press.
We do not understand a single word, but the conquest has begun.
Ayrıca ekliyorum güzel röportaj olmuş,ellerinize sağlık
13.02.2011
@Calm, rosvo nedir peki?
13.02.2011
@Ahmet Saraçoğlu, Peter’in yan projesi. röportajda bahsetmiş.
13.02.2011
@like fire, doğru lan kendi yazdığım şeyi unuttum.
26.02.2011
@Ahmet Saraçoğlu, peterın çizimleri sağlam ciddi anlamda=)