Pasifagresif ’1996-97 Asr-ı Saadetti’ propagandası sürüyor. Bugünün dinozor konuğu herkesin ikinci vatanı İtalya’dan.
Zamanın İtalyan death-black metali, Mortuary Drape/Opera IX çizgisindeki mekan ruhunu hissettiren havadar prodüksiyonları, kasveti ve Stregheria ayininden kaçmış dramatik vokal sevdasıyla hatırlanır.
Floransalı Necromass’in, leş kültürel stereotipler kullanmak gerekirse “sıcakkanlı”, fakat prodüksiyon ve ustalık kulvarlarında da kaleyi boş bırakmayan “Abyss Calls Life”ını daha saf bir black metal rüzgarının yelesinden kavramış -ama Nordik nihilizmine de demir atmayan– 1994 debut’ları “Mystica Mysteria Zothyriana”dan ayırmak gerekiyor, zira iki albüm aynı karanlık maddeden nasiplenseler de aralarındaki farkların teşhisi zor değil.
“Abyss Calls Life”ın, cüssesine rağmen yorucu olmayan şarkılarının bir nevi janr kokteyli anlayışıyla kotarıldığı söylenebilir. Black metalin yırtıcı açık tremoloları, İskandinav death metal okuluna selam gönderen melodi örme becerisi, fısıltıyla growl arasında gidip gelen vokal, (tek başına korku filmlerini şenlendirebilecek) akustik süslemeler, synth dolgusu, dişi back vokaller “Abyss Calls Life”ta birbirini gölgelemeyecek şekilde şifrelenmiş.
Salt kompozisyonlarda değil, stüdyo işçiliğinde de kendini gösteren bu denge -anlaşıldığı kadarıyla şairin ebedi annesine seslendiği– giriş şarkısı (An Animal) Forever’ın hipnozundan, klasik heavy metale ya da direkt rock tadında solo cambazlıklarını kucaklayabilecek denli geniş A Serpent Screaming in the Abyss’e, Unpure’a ya da Vibrations of Burning Splendour’a kadar, 8 dakika üzerine çıkabilen şarkı sürelerine rağmen parçaların hepsinin boğazdan ılık vermut gibi akmasını garantiliyor.
Albümün toplamdaki hastalıklı güzelliğinin idealar vadisindeki yankısını ise belki Into the Warmth of Darkness’ın çağrışımları açıklayabilir. Zerg evrenini, Cronenberg ağayı, Clive Barker dayıyı kıskandırabilecek denli iştahlı bir “haydi ete geri indirgenelim” coşkusu ya da ancak elde ne var ne yok ebedi rahme vakumlanırken (bkz. kapak) hissedilebilecek, altın duş sıcaklığında bir mayışma, arkadaşlarla kaynaşma hissi.
Hellraiser’daki, en ünlüsü İğnekafa olan cehennem melekleri Cenobite ağabeylere gönderme yapmak gerekirse, ebediyet dediğin nedir, etin hazlarını keşfetmeye yeter mi?
Kadro Ain Soph Aour: Bas, vokal
J.C. Kerioth (Giovani "John" Cordoni): Gitar
Nachzerehrmara: Gitar
Black Wizard: Davul
Simone: Klavye
Cristina Lai: Geri vokal
Şarkılar 1. (An Animal) Forever
2. Vibrations of Burning Splendour
3. Into the Warmth of Darkness
4. Bloodstorm Collide
5. Unpure
6. Abyss Calls Life
7. A Serpent is Screaming in the Abyss
8. Before to Obsess
Geçen yazıda biraz tepki gelmişti ama bence bu sefer gayet dozunda bir ağdalılık var. Beğendim yazıyı.
Bir de Watain – Lawless Darkness kapağı bir yerden esinlenilmiş gibi. Ya da tesadüf bilemiyorum.
http://2.bp.blogspot.com/_atKrCdoiKZ4/TJrS3vBDdhI/AAAAAAAAFks/PjCSfZQmKYM/s1600/Watain+-+Lawless+Darkness.jpg
15.01.2011
@Ahmet Saraçoğlu, altar of madness’dan etkilendiği bariz değil mi yoksa?
16.01.2011
@Exorsexist, morbid angel tüm kötülüklerin anası tabi.
16.01.2011
@Ahmet Saraçoğlu, haha çok doğru.
Vaay Hellraiser ve Argento göndermeleri. Sevdim. :) Pin çivi de iğne de anlamına geliyor, ama “çivi kafa” desek daha doğru bu durumda. :)
15.01.2011
@Aeonian_Lich, iğnekafayı nereden hatırlamıyorum ama çok duydum, çivi de deriz, barker filmle yerleşen bu ismi
hiç sevmemiş bu arada
15.01.2011
@the kidd (mutlu yetkin), nostaljik filmlerden gidersek, Back To The Future’da da Marty’nin seçmelere katıldığı kolej grubunun adı Pinheads’di. >)
Its only flesh. Poor Kirsty.
15.01.2011
@ben, >:)