Her bir ayrıntısının incelikle tasarlandığı albüm kapağının kabusumsu cazibesini görüp içerdiği müziğin de aynı cazibeyi içereceğine dair sevimli hayaller kurduktan, albümü iyice sindirince edineceğim eğlenceli dinleme hatıralarının albüm kapağıyla bütünleşip tek bir simge hâlinde hafızamın güzel bir köşesine yerleşeceğine çocuksu bir budalalıkla inandıktan, nihâyet albüm küçük bir pakette elime ulaşınca ilk şarkıdan yetmişlerden kalma düşük bütçeli İspanyol yapımı bir korku filminin tanıtım melodisiyle kapanan son şarkıya kadar dinlediğimde daha da heyecana kapılıp beklentilerimi kuvvetlendirdikten sonra dinleme sıklığını arttırdığımda ne yazık ki, başlama noktasındaki iyimser inancıma geri dönemeyeceğim bir hayalkırıklığıyla karşılaştım. Yine de benim fikrim yerine başkalarının yazdıkları kritiklere işaret edip, bu müzik türüyle ilgilenen pek çok kimsenin seveceği oldukça muhtemel bir albüm üzerine konuştuğumu ve nihayetinde kendi beğenime göre bile kötü bir albümden bahsetmediğimi samimiyetle vurgulayarak gönüllerinize su serpmek isterim.
Kurtçukların istilasına uğramış gibi guruldayan gırtlak vokaller, korku filmlerinden esinlenilmiş şarkı temaları, barındırdığı malzemenin bolluğu, seçtiklere konsepte olgunlukla oturan sanatsal tahayyülü, doksanların yavaş tempo death metalin riflerinin zaman zaman seksenlerin bluesvari geleneksel heavy metaliyle karıştığı notaları ve kulak zarı patlatan sertliğiyle Finlandiya’nın karanlık dehlizlerinden uğuldayan Hooded Menace, her ne kadar death doom kategorisi içinde gösterilse de rif yazımı bakımından oldschool metal müzik ve geleneksel doom metal seven herkese hitap edebilecek tınıda yavaş/orta tempo müzik yazıyor. Prodüksiyonda, albümün alımlı ve ihtimamlı güzel kapağının da biraz tetiklediği bir etki yaratması beklenilen organik, kötücül, kirli ve fantastik çiğ bir tını tercih etmekten ziyade albüm konseptine pek uymayan berrak, mikslenirken ses örüntüleri fazlasıyla törpülenmiş, albüm boyunca yalnız alçaktan yükseğe hırıldamaktan başka değişik bir hırıldama oyununa gitmeyen vokallerin şarkı sözlerini anlaşılır kılma doğrultusundaki ısrarlı telaffuzu, ince ve cızırdayan gitar tonlarının da pek hoş bir etki yaratmadığı bir tını seçmiş olmaları ne yazık ki albümün ihtiyaç duyacağı atmosferi yaratma konusunda pek isabetli olmamış. Müzisyenlerin müzikaliteye yaptıkları vurgu gayet anlaşılır bir şey olsa da, seçtikleri konseptin hakikilik ve samimiyet duygusu taşımadığı izlenimini uyandırıyor bu tercihler.
Ama öncelikle grubun diğer death doom gruplarıyla yan yana konduğunda öne çıkan farklılığını biraz daha açmak isterim. Grubun şarkı yazımı bakımından klasik heavy metal gruplarına öykündüğünü söylemiştik, fakat grup, bunu aşağı perdelere akorlanmış gitarlar ve böğürtülü vokalleri kullanarak death doom tınısı üzerinden yapıyor. Zaman zaman yavaş death metal rif yazımını duymak da mümkün. Aynı zamanda temalar yönünden Black Sabbath ile başlayan korku filmlerine yakışan bir korkutuculuk duygusunun da başarıyla verildiğini görüyoruz. Bazılarımız bu temaların artık çok eskide kaldığı için kullanılmaması gerektiği yönünde bir yorumda bulunabilir, ama bu temaların kullanımı zaten eskiye dönüş niteliği ve amacı taşıdığı için bu tür bir yorum anlamsız olacaktır. Burada müziğe bağlanabilmek için dinleyici, ancak retrospektif ve nostaljik bir nüve anlayışı oluşturmakla bunu yapabilir.
Şarkılar arasında göz alıcı farklılıkta öne çıkanları ya da doldurma nitelikte olanlar yok, albüm hepsi birbirinin aynı kalitede dengeli bir dizilimi içinde barındıran, tutarlı ve bütünlüklü bir üretkenlikte birbirine denk bir kalite seviyesini başarıyla yakalamış parçalardan oluşuyor. Benim için albümü kötü yapan şey nota sıralamalarındaki aşırı benzerlikten ve tempoyla ritim konusunda süregiden bir tekdüzelikten kaynaklanıyor. Bunları biraz daha açmak, anahtar seçimleriyle başlamak istiyorum.
Hayatı boyunca eline gitar almamış birinin bile kulağına aşina anahtarlar arasında aylak aylak gezinen ehemmiyetsiz ve cavalacoz nota sıralamaları, gitar pasajlarını yazan müzisyeni cansıkıntısından ötürü ilgisizlikle kurcaladığı gitarında iki notalı derme çatma akorlarla oynamaktan farklı ve üstünlüklü kılacak şekilde yazılmaktan ziyade ciddi çabalama gerektirmeyen bir başıboşlukla yazılmış. Bu durum, en başta tanıdıklığıyla sempatimizi kazanan olumlayıcı hissiyatı alıp müziğin ne kadar kırılgan olabileceğini ispat eden tekdüze bir dinleme kurgusu içine hapsetiyor bizi. Aslında albümden yalıtılıp herhangi bir şarkı tek başına dinlenirse müzik gayet eğlendirici ve sürükleyici olmayı başarıyor, ama yelkovan bu uzun albümün ellinci dakikasına vurduğunda grubun korku temalı şarkı sözleriyle ve stilize kapağıyla yarattığı ağır makyaj altında kalan müziğin öyle çok da vurucu rifler barındırmadığına ve usandırıcı bir oyalayıcılıktan öte gidebilecek potansiyeli göstermediğine sevimsiz bir doygunluk duygusuyla tanık oluyoruz.
Rifler yazıldıkları menzil boyunca izledikleri prosedür bakımından gayet tutarlı ve olgun bilirkişi ürünü olduklarını ortaya koyuyor aslında, üstelik başarılı diye kabul edilen birçok doom grubunun yüzünü kızartacak bir malzeme bolluğu da mevcut albüm süresince, bunların hakkını veriyorum. Ben seçilen notaların birbirlerini takip etme bağlamındaki sıkıcı tahmin edilebilirliklerini ve müzisyenlik algısının tembelce anahtar seçimlerine kurban edilmiş olmasını eleştiriyorum. Bunu müzik yazma konusunda oldukça verimsiz biri olduğu gerçeğini kabul ettikten sonra müzisyen olma hevesini uzun zaman önce toprak altına gömmüş birinin tevekküllü kıskançlığıyla değil, daha iyisinin olup olamayacağını kılı kırk yaran bir ısrarla sorup duran bir müziksever olarak eleştiriyorum. Kötü niyetli olduğumu düşünmeyin.
Anahtar seçimlerinin getirdiği birbirine benzerlik nasıl daha renkli ve alafranga hâle getirilebilirdi? Armoniye kulakları olmayan on iki ton müzisyenlerinin yapacağı gibi iki yüz yıl öncesi matematikçi titizliğiyle hesaplanmış çeşit çeşit serialist yaklaşımların bir kısmı tüm diğer müzik türlerinde de görüldüğü gibi sulandırılarak kullanılabilirdi, mesela erişilebilirlikten ve hakikilikten ödün vermeden pasajlar arası ritim ve basit zaman ölçülerinde birkaç farklı seçimde bulunmak, o ardışıklık ve alışkanlık izlenimlerini büyük ölçüde zayıflatabilirdi. Fakat grup buna yönelik bir algı da geliştirmemiş ne yazık ki. Bunları yapacak olsaydı müzik yazması, çalması ve akılda tutması daha zor olacaktı, ama aynı şekilde müzisyenleri daha kaliteli ve üstünlüklü kılacak, müzisyenlerin yalnız tek oturuşta müzik yazmadıklarına duyduğumuz inancı baltalamayacak, yeteneğin ancak üretken ve verimli bir çalışkanlıkla birleştiğinde kaliteli meyveler vereceği gerçeğini anımsatacak, grubu diğer underground gruplardan birkaç merhale daha yukarı taşımasını sağlacaktı.
Eleştirdiğim şey müziğin kulaklara aşina olmasından, eski yöntemleri tercih etmesinden, retrospektif bir tahayyüle sahip olmasından ileri gelmiyor. Zaten şarkıları dinlerken bunları daha önce dinlediğiniz, benim de nostaljik bir keyif duymayı becerebildiğim o hisse, zaman içinde geriye gittiğiniz hissine kapılıyorsunuz. Ama bu geriye gitme modelinin tercih edilmesi, formülatik yazımın dışına taşma yönünde bir engel olmamalı, daha açık ve acımasız konuşmak gerekirse, tek bir formülatik müzik yazımına gösterilebilecek bir bahane de olmamalı. Bu albüm kritiklerine gelen olumlu yorumların nedenini albümün müzikal içeriğinden ziyade, albümün havasıyla grubun müzik yazımı stilinin birbirlerine çok isabetli bir sanatsal tutarlılık içinde bağlanmasından sağlanan zekice hilede aramak gerektiğini düşünüyorum. Vakit darlığından ötürü hepimiz ister istemez en yüzeye çıkan albümlere veriyoruz kendimizi, ama biraz daha araştırıp didiklemeye vakit ayırmayı başarırsak, derinlerde bir yerlerde bundan müzikal yönden daha zevkli ve zengin içerikli albümler bulmanın mümkün olacağına inanıyorum. Ayrıca geleneksel doom metal gruplarından iyi diye kabul edilenlerin çoğu hiçbir zaman böyle birbirinin aynı formülleri kullanmamışlar, gerek ritimde gerek anahatar seçiminde her zaman alternatif çeşitlilikler barındırmışlardır.
Müzikaliteye daha güçlü bir vurgu yapma kabiliyeti olan ama bunu yapmak yerine tembelliğe kaçmayı tercih eden müzisyenler, melodi yazımı üzerine daha fazla emek göstermiş olsalar, ritim ve tempo bağlamında hep aynı formülleri uygulamaktan ziyade biraz çeşitlilik sergileseler, hep aynı anahtarları kullanmasalar, atmosfer yaratma konusunda daha içten bir tutum hedefleseler benim için, death doom metal oldukça kısır geçmiş bu yılın en başat albümlerinden birini çıkarmış olabilirlerdi. Albüm gitaristinin son üç sene içinde birbirinin aynı temaları işleyen ve tınıları Hooded Menace’a benzeyen birkaç farklı proje altında birbirine denk üretkenlikte albümler yazmış olması da zaten üretkenliğin arttığı her sanat türünde olduğu gibi daha az kaliteyi de beraberinde getirmeyi garantileyen uyarı niteliğinde bir işaret olabilir bizler için. Bir deneyin, ama saplantı noktasında sevmek için çabalamakla vaktinizi harcamanızı önermem.
Kadro Oula Kerkelä: Vokal
Lasse Pyykkö: Gitar
Jori Sara-aho: Davul
Antti Salminen: Bas
Şarkılar 1. Never Cross The Dead
2. Terror Castle
3. Night of The Deadcult
4. The House of Hammer
5. Rituals of Mortal Cremation
6. As The Creatures Ascend
7. From Their Confined Slumber
8. Theme From Return of The Evil Dead
@Exorsexist, ben zamanında çok oldschool doom dinledim bana çok alışıldık geliyor, fazla etkilenmiyorum onun için, yeni olmasa da taze bir şeyler bekliyorum..
İşte hem okunabilirlik bakımından tam dozajında bir anlaışılırlık, hem de güzel bir edebilik barındıran bir kritik.
Ayrıca şu cümle önemli:
“Vakit darlığından ötürü hepimiz ister istemez en yüzeye çıkan albümlere veriyoruz kendimizi, ama biraz daha araştırıp didiklemeye vakit ayırmayı başarırsak, derinlerde bir yerlerde bundan müzikal yönden daha zevkli ve zengin içerikli albümler bulmanın mümkün olacağına inanıyorum.”
İtiraf etmeliyim ki bazı seneler o kadar tembeldim, ya da ayıracak zaman bulamıyordum ki, sevdiğim grupların forumlarındaki “Symphony X’e benzeyen gruplar”, “2007′nin en iyi albümleri” gibi başlıkları takip ederek müzik takip ettiğim dahi olmuştu. Ama şu sıra iyi ki öyle değil durumlar…
Razorback Records gruplarına sardığım dönem ilk albümlerini dinlemiştim. fena değildi o albüm. bunu nasıl olmuşta gözden kaçırmışım bilemiyorum. gördüm mü yapışırdım da, çıkışı yoğun bir dönemime denk geldi heralde. neyse sağlık olsun en yakın zamanda bakıcam…
albümü bikaç gündür aralıksız dinliyorumda, cidden bu kadar geç dinlediğime üzüldüm. ilk albümden çok çok daha güzel olmuş. tam anlamıyla ve sapına kadar old school death/doom metal icra etmiş adamlar. her türlü 8 puanı kapar benden bu albüm.
ilk cümleyi okuduktan sonra devamını okumaya gucum kalmadı resmen.
6.5 mu?… geçen yıl en çok dinlediğim albümlerden biriydi. şuana kadar gördüğüm en düşük notu vermişsin bu albüme..
09.01.2011
@Exorsexist, ben zamanında çok oldschool doom dinledim bana çok alışıldık geliyor, fazla etkilenmiyorum onun için, yeni olmasa da taze bir şeyler bekliyorum..
09.01.2011
@Ertuna Yavuz, ozaman haklı olabilirsin. benim doom işiyle pek b/ilgim yok. bu tarz eski autopsy, winter, ashpyx gibi death/doom grupları beğeniyorum.
İşte hem okunabilirlik bakımından tam dozajında bir anlaışılırlık, hem de güzel bir edebilik barındıran bir kritik.
Ayrıca şu cümle önemli:
“Vakit darlığından ötürü hepimiz ister istemez en yüzeye çıkan albümlere veriyoruz kendimizi, ama biraz daha araştırıp didiklemeye vakit ayırmayı başarırsak, derinlerde bir yerlerde bundan müzikal yönden daha zevkli ve zengin içerikli albümler bulmanın mümkün olacağına inanıyorum.”
İtiraf etmeliyim ki bazı seneler o kadar tembeldim, ya da ayıracak zaman bulamıyordum ki, sevdiğim grupların forumlarındaki “Symphony X’e benzeyen gruplar”, “2007′nin en iyi albümleri” gibi başlıkları takip ederek müzik takip ettiğim dahi olmuştu. Ama şu sıra iyi ki öyle değil durumlar…
09.01.2011
@Aeonian_Lich, bir de grup ismi ve albüm kapağı hoşuma gitti. Ama gerisinden hoşlanacağımı zannetmiyorum, söylenenlerden çıkarttığım kadarıyla…
09.01.2011
@Aeonian_Lich, grup ismini ben de sevdim. çok cheesy olmuş diyenlerin sayısı daha fazla ama.
@Ertuna Yavuz, yani duymaya çok alıştığımız power chordlar kullanmışlar. ahahah tamam susuyorum.
Razorback Records gruplarına sardığım dönem ilk albümlerini dinlemiştim. fena değildi o albüm. bunu nasıl olmuşta gözden kaçırmışım bilemiyorum. gördüm mü yapışırdım da, çıkışı yoğun bir dönemime denk geldi heralde. neyse sağlık olsun en yakın zamanda bakıcam…
albümü bikaç gündür aralıksız dinliyorumda, cidden bu kadar geç dinlediğime üzüldüm. ilk albümden çok çok daha güzel olmuş. tam anlamıyla ve sapına kadar old school death/doom metal icra etmiş adamlar. her türlü 8 puanı kapar benden bu albüm.
11 eylülde yeni albümleri geliyor. şu albümden sonra güvenim tam bu adamlara. yeni şarkı da var:
http://www.noisecreep.com/2012/07/24/hooded-menace-effigies-of-evil-song/