Grotesk/pozitif melodilerin karması bir klasik müzik ile power metal etkili bir progresif metalin birleşmesinin akılları baştan alan bir ürünüdür bu albüm. Delilik ve dahilik arasındaki sınırın korunduğu ve aynı zamanda yıkıldığı, sürreel ve abstrakt bir eser “For The Love Of Art And The Making”. Alışılanın aksine, BEYOND TWILIGHT’ın beyni bir klavyecidir:Finn Zierler denen deli/dahi. Öncelikle adamımızın klavye çalışına şöyle bir bakalım, ve anlamaya çalışalım hadiseyi.
BEYOND TWILIGHT grubu, TWILIGHT isimli grubun dağılmasından sonra, 1999’da kurulmuştur. Grup hem çok iyi bir albümle piyasaya giriş yapmış, hem de “The Devil’s Hall Of Fame” albümünde vokallerde yaşayan efsanelerden Jorn Lande yer almıştır. Elbette 2000’lerin başında epey de tanınan bir grup olmuşlardır, hatta Jorn Lande’nin kanımca en iyi performansının bu albümde olmasından mütevellit, iki taraf için de iyi bir hamle olmuştur bu albüm. Ama ne olduysa bu ilk albümden sonra Lande ile yollar ayrılmış ve bence ondan bile daha iyi bir vokalist olan Kelly “Sundown” Carpenter vokallere geçmiştir. Fakat elbette Lande giderayak “Ya benimsin ya toprağın!” mentalitesiyle gruba inanılmaz bir çamur atmıştır. Carpenter ile kaydedilen 2. albüm “Section-X” çıktıktan sonra Lande: “Aman tanrım inanamıyorum, ben gruptayken bir sürü beste materyali getirmiştim gruba, beğenilmediği söylenmişti, şimdi ise koca bir albümü benim artık materyallerimle kaydetmişler. O bestelerin her tarafını ben yazdım” gibilerinden yenilir yutulur cinsten olmayan bir yalana başvurmuştur. Evet yalan diyorum, zira Finn bunun metal tarihinin en büyük ve detaylı yalanı olduğunu ve materyallerin bir çoğunun stüdyoda oluşturulduğunu şahitler gösterek kanıtlamıştır. Hatta “Sinirden elimi ayağımı çektiren Lande’nin tek bir notası bile yok bu albümde” demiştir. Lande ise karşılık olarak, “Bir sonraki albümde göreceksiniz, kötü bir albüm gelecek, çünkü Finn Zierler hiç de iyi bir besteci değildir” gibilerinden bir laf daha atmıştır ortaya.
Bu durum Finn Zierler’i epey hırslandırmış olacak ki, işte “For The Love Of Art And The Making” isminde, insan işi olmayan bir albüm çıkmış ortaya. Finn Zierler’den biraz bahsedelim. Bu adam evdeyken bestelerini kapkaranlık bir çatı katında mutlak bir sessizlik ve zifiri karanlık içerisinde yapıyormuş. Hatta ilham gelsin diye çöllere gidip azap çektiği, veyahut dalgıçların 30 dakika su basıncı ve aşırı oksijene maruz kalmaları ve sürreel bi ortam manzarası sebebiyle kafa olduklarını öğrenip, su geçirmez kağıt-kalemle derin dalışlar yapıp beste yaptığı da varmış bu çatlak abimizin. (Bunları bu albüm çıkmadan önce okumuştum, arada geçen zamanda farklı çılgınlıklar da yapmış mıdır bilemeyeceğim.)
Şimdi “For The Love Of Art And The Making” ismindeki, 43 parçadan oluşan, senfoni havasındaki aslen tek şarkılık albümle ilgili Finn’in dediklerini yazalım.
“Konsept 43 bölüm ve 3 gizli bölümden oluşuyor.
Bölümler bir yapbozun parçaları.
Hem müzik hem de sözler bu konseptte aynı öneme sahip.
Her bölümün kendi hikayesi var, aynı zamanda her birleşimde farklı ama bütünlüklü bir yapboz oluşuyor.
Hangi sırada dinlediğinize göre “For The Love Of Art And The Making”in yeni bir resmini görüyorsunuz.
Yani bu eseri çok farklı biçimlerde anlayabiliyorsunuz.
Ve yapbozu nasıl oluşturacağınız size kalmış.”
(Finn Zierler)
Ben açıkçası albümü bu şekilde pek dinlemedim, ama dinlediklerime dayanarak, bu niyette %80 başarılı olunmuş diyebilirim. %100 değil, çünkü o zaman bu albüm müzik literatürlerindeki yerini çoktan alırdı. Sözler aslında çok abartı fantastik değil, insani duygular, konseptler ve sanat aşkı işlenmiş daha ziyade, ama her zaman bir psikopatlık, grotesklik var sözlerde. Lâkin müzik için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Örneğin, bir senfonide olması beklenen varyatif biçimde tekrarlanan benzer melodiler/temalar, konseptler, modülasyonlar sık karşımıza çıkıyor ve ziyadesiyle de başarılı kotarılmış geliyorlar kulağa. Onun dışında, çok zengin geçişler, kimi zaman birbirine örülmüş yapıda melodi geçişleri, ya da majör mod değişimleri de albümdeki çeşitliliği belgeliyor. Tüm bunların yanında, bazı kısımlar tersten bestelenip, çalınıp kaydedilerek ileriki bir kısmın iskeleti böyle oluşturulmuş.
Metal yönünden bakarsak da çok doyurucu pasajlar var. Senkronize klavyeler/synth’ler, kick’ler/ritim gitarlar, kusursuz çalınmış ve kaydedilmiş. Vokaller bence müziğe çok oturmuş, ama Björn’ün şanssızlığı, Jorn Lande ve Kelly Carpenter gibi efsanevi vokalistlerin ardından gruba dahil olması. Yoksa, harika bir metal tenörüdür Björn de.
Parçalardan çok fazla bahsetmek istemiyorum, ama standart bir şarkı uzunluğuna yakın bir iki parçaya değinilebilir. Blackened In My Eyes parçasında, Nevermore’dan alışık olunan türde bir tonalite sınırlarının zorlanması hadisesi var. Vokaller de psikopatlıkta pek aratmamış Warrel’ı. Dark Wild Rage parçasında ise heavy bir hava var, ardından gelen “part’ta” klavyeler kaotiklikte sınırları epey zorlamış. O kısım da bitince, Noel şarkıları tadında, yine klavye dominantlığında bir pasaj getiriyor. Cidden de “you are puzzled?” (“Kafan mı karıştı?”) sorusunun cevabını kulaklarınız ve beyniniz anında “Yes!” diye yapıştırıyor. 6 Seconds Past 6’de ise Finn Zierler’in klasik piyanodaki yetkinliği, kulaklarda bayram havası estiriyor. The Perfect Heart parçası ise, BEYOND TWILIGHT’ın ilk dönem müziğine yakın bir karakterde olmuş. Hatta vokallere Jorn Lande’yi koyun, o albüme bonus diye ekleyin, bu albümü dinlememiş olanlara yutturabilirsiniz.
Özetle, bu albümü çok iyi bir korku filmi gibi düşünün. Örneğin, “In The Mouth Of Madness” gibi, veyahut bir Lovecraft hikayesi gibi. Real ve sürreelin kimi zaman iç içe geçmesi, keskin mod ve ton değişimlerine her daim rastlıyorsunuz albümde. Örneğin country veya blues rock etkili kısımlar, kilise orguyla yapılmış son derece masum ve huzur dolu klavye pasajları… Ama işte iyi bir korku filmi gibi, aniden mod değiştirebiliyorlar. Ufak bir hatırlatma, bu albüm progarchives sitesinde ilk 15-20 oyun hepsinde birden 5 üzerinden 5 almıştı. Bu sanırım emsali görülmemiş bir başarıydı o site için. Tabii sonrasında IOM (International One Mafia) bunu keşfetti, ama hala 4 ortalamayla iyi bir rating’e sahip albüm. Eser zaten sadece 38 dakika. Dinlerseniz, en azından hayatınızdan çok da fazla dakika eksilmez…
Not: Sakın 2 parça halinde olan versiyonu edinmeyin, hem kayıt kalitesi leş, hem de bir iki ufak kısım o prematüre sızıntıya konmamış.
Kadro Finn Zierler: Klavye
Björn Jansson: Vokal
Anders Ericson Kragh: Solo gitar
Jacob Hansen: Ritim gitar
Anders Lindgren: Bas
Thomas Freden: Davul
Şarkılar 1. In The Eyes Of My Soul (First Movement)
2. Creep Evil
3. Sleeping Beauty - The Journey
4. Purity 3.18-5.06 min.
5. Sleeping Beauty - Connected
6. Tongue Angel
7. I Moved
8. Blackened In My Eyes
9. Temptations
10. Fiery Woman
11. Sweet Irony
12. Conversation Of The Dead
13. The Perfect Heart
14. The Perfect Heart Part II - Think
15. The Key - Imagine
16. The Perfect Heart Part III (modulated Instrumental)
17. The Black Widow
18. The Key Part II - Naked Truth
19. The Kiss Of The Wind
20. Dark Wild Rage
21. Temptations Part II - Return (modulated)
22. I Know Why The Caged Bird Sings
23. Cold As Blue
24. The Awakening
25. Cold As Blue - Like A Candle You Start To Drip
26. Bilingues Cavendi. One Should Beware Of The Double-tongued
27. The Awakening Part II - The smile
28. The Awakening Part III - Opening The Curtains To A Beautiful Sunny Morning Watching The Singing Birds
29. In The Eyes Of My Soul (First Movement Modulated With Irony)
30. Past The Magic
31. Past The Magic Part II (Rhythmic Laughter)
32. Nightwandering On Needles
33. In The Eyes Of My Soul (Second Movement Modulated With Irony)
34. In The Eyes Of My Soul (Second Movement)
35. 6 Seconds Past 6
36. Organ Scientistic Formula (1)
37. Nightwandering On Needles Part II - The Answer
38. 6 Black Roses - Ship Of Rowing Slaves
39. Autumn Fog Message
40. Sleeping Beauty Returns - The Black Box Of Reverse (Forward)
41. The Black Box of Reverse
42. In The Eyes Of My Soul (Third Movement)
43. In The Eyes Of My Soul - For The Love Of Art And The Making (Finale)
ilk resimdeki grup fotosu nedir ya?
dean winchester’ın şu sözünü hatırlatıyor
“I am wearing *sunglasses* at night! You know who does that? No-talent douchebags!”
43′e bölünmüş haliyle grindcore albümlerini hatırlatıyor. denemeye değer gibi.
Emule den 2 part halinde edinip bir halt anlamadıktan sonra orjinalini alıp diyar diyar gezdiğim,hayatımda dinlediğim prog metal albümlerinin en üst sırasında yer alan bir albümdür.
burda da görmek çok mutlu etti beni.sevgili Aeonian_ Lich bir de pagan’s mind kritiği patlatırsan çocuklar gibi şen olacağım:)
Zamanında “Fena değilmiş” deyip geçtiğim bi albümdü. Öyle böyle yanılmamışım. Daha doğrusu yanılgıdan ziyade epey understatement değerlendirme olmuş. Şu albüme “fena değil” demek, Margot Robbie için “Çirkin kadın diyemeyiz” demek gibi bir şey. Yıllar sonra tekrar önüme düştü, mebzul miktarda dinlemeden sonra müptelası oldum. Sabah-öğle-akşam günde en az üç doz alıyorum. Mojito gibi albüm, her dinlemede “sardı baba, bundan devam” dedirtiyor, asla baymıyor. PA’da kritiği olduğunu görmek de ayrıca mutlu etti. Finn Zierler’in son 13 yılda sadece tek albümde imzası olması hakikaten ciddi kayıp.
metal albüm kapaklarındaki alev efekti çilesi bitmedi gitti. Olmuyo işte. yapılmasın.
bak bu da:
http://www.pasifagresif.com/wp-content/uploads/inheritance_inheritance.jpg
18.01.2011
@Ahmet Saraçoğlu,
http://en.wikipedia.org/wiki/File:Amon_Amarth_The_avenger.jpg
http://en.wikipedia.org/wiki/File:Hatebreed_-_Perseverance_2003.jpg
http://en.wikipedia.org/wiki/File:Hatebreed_Artwork.jpg
ve ve ve en kötüsü (:
http://en.wikipedia.org/wiki/File:SlayerHellAwaits.jpg
18.01.2011
@Avcı, Diğerlerinin yanında Hell Awaits yine güzel kalıyo
ilginçmiş
ilk resimdeki grup fotosu nedir ya?
dean winchester’ın şu sözünü hatırlatıyor
“I am wearing *sunglasses* at night! You know who does that? No-talent douchebags!”
43′e bölünmüş haliyle grindcore albümlerini hatırlatıyor. denemeye değer gibi.
19.01.2011
@Exorsexist, versiyonları mevcut.
http://www.beyondtwilight.dk/gallery/band/band1a.jpg
19.01.2011
@Ahmet Saraçoğlu, fiiüüüvvv alev kırmızısı ve beyaz çerçeveli güneş gözlüğü harmonik olmuş.
gözlükteki alev yansımasını nasıl yapmışlar yahu?
19.01.2011
@Exorsexist, muasır medeniyet bunlar. ellerinden her şey geliyor.
19.01.2011
@Ahmet Saraçoğlu, off aaeuhahahaaa abi geyiktir tabii ki ya
Emule den 2 part halinde edinip bir halt anlamadıktan sonra orjinalini alıp diyar diyar gezdiğim,hayatımda dinlediğim prog metal albümlerinin en üst sırasında yer alan bir albümdür.
burda da görmek çok mutlu etti beni.sevgili Aeonian_ Lich bir de pagan’s mind kritiği patlatırsan çocuklar gibi şen olacağım:)
26.01.2011
@orçun, Albümün not ortalaması çok acıklı bir halde yalnız.
Neyse, evet Pagan’s Mind kritiği yapmayı düşünüyorum. Çok yakın zamanda değil, ama çok uzak zamanda da değil. Teşekkürler. :)
Zamanında “Fena değilmiş” deyip geçtiğim bi albümdü. Öyle böyle yanılmamışım. Daha doğrusu yanılgıdan ziyade epey understatement değerlendirme olmuş. Şu albüme “fena değil” demek, Margot Robbie için “Çirkin kadın diyemeyiz” demek gibi bir şey. Yıllar sonra tekrar önüme düştü, mebzul miktarda dinlemeden sonra müptelası oldum. Sabah-öğle-akşam günde en az üç doz alıyorum. Mojito gibi albüm, her dinlemede “sardı baba, bundan devam” dedirtiyor, asla baymıyor. PA’da kritiği olduğunu görmek de ayrıca mutlu etti. Finn Zierler’in son 13 yılda sadece tek albümde imzası olması hakikaten ciddi kayıp.