Merhaba Ashmedi. Umarız MELECHESH kampında her şey yolundadır. Şu ara çok yoğun olduğunuzdan, uzatmadan sorulara geçiyoruz.
Önceki albümlerle karşılaştıracak olursak, “The Epigenesis”teki başlıca farklılıklar neler? Dinleyicilerin bir MELECHESH albümünde ilk kez duyacağı türden yeni fikirler var mı?
MELECHESH’i dinlediğinizde kendimize has bir sound’umuz olduğunu fark edersiniz, ancak her albüm kendi kimliğine ve tarzına sahiptir. Aslında her bir şarkı başlı başına bir hikaye, bu açıdan evet, bu albümün yine bağımsız ve pek çok farklı öğeye sahip olduğunu rahatça söyleyebilirim. Bu albümdeki yaklaşım bir şeyleri yeniden yapmak değil, sıfırdan yapmak üzerine kurulu.
Oryantal/Orta Doğu ezgileri taşıyan müzik Batılı dinleyiciler için yepyeni bir şey, bu yüzden genelde beğeniyorlar. Ama Orta Doğulu ya da Türk dinleyiciler bu tür melodilere zaten aşinalar, sizce bu durum örneğin bir İsrailli ya da Türk dinleyicinin müziğinizi sevmesi konusunda bir zorluk teşkil ediyor mu? Müziğinizdeki “farklılıklar” bu insanlar için pek de “farklı” değil sonuçta. Umarım anlatabilmişimdir.
Çok iyi anladım ve bunu ben de düşünüyordum aslında. Ama böyle bir sorun olsaydı PENTAGRAM Türkiye’nin en büyük grubu olmazdı. Bence olay, müziği Orta Doğulu bir yaklaşımla, ıvır zıvırla fazla uğraşmadan, veya Walt Disney’in Alaaddin karakterinin müziği dediğim şeye dönüştürmeyerek yapmak. Tabii komşunun tavuğu komşuya kaz görünürmüş; Doğulular’ın çoğu Batılılar’a imreniyor, Batılılar’ın çoğu da bir kaçış içerisinde ve Doğu’nun ideallerine özeniyorlar. Yine de bu yarım küredekiler kendi bakış açılarıyla sunulan metal müziği duymaktan gurur duyuyorlar. Doğu’nun son derece zengin bir kültürü, zengin müziği ve çok eskilere dayanan bir kültürel geçmişi var. Gitarın geçmişi bile uddan geliştirilmiş olan lavtaya dayanıyor. Batılı pek çok grup bu bölgelere has anlam içeren grup isimleri, şarkı sözü temaları kullanıyor, çünkü burası medeniyetin doğduğu yer. Bu yüzden Doğu’yla gurur duymalıyız, öncülük etmeli ve koyun olmamalıyız. Ama diğer yandan, kolaysa MELECHESH dinleyip de kafa sallamamayı becerin bakalım haha… Nihayetinde müziğimiz olabildiğince metal.
Babajim Stüdyoları’ndaki çalışmalarınız nasıldı? Sonuçtan memnun musunuz?
Ben idealist biriyimdir. Bazen yeterince iyi değildi, bazen de acısını çıkarttık diyebilirim. Bizim için riskli bir girişimdi, kendimizi riske atıp İsveç, İngiltere ve ABD gibi yerlerde kayıt yapmayı reddettik ve yeni bir şey denemek istiyoruz dedik. Herkes kararımızı şaşkınlıkla karşıladı, şirketimizse doğru kararı verdiğimiz konusunda bize sonuna kadar güvendiğini söyledi. Bir risk aldık ve istediğimize ulaştık. Stüdyo süreci çok yoğun, profesyonel ve olumlu bir deneyimdi. Sonuçtan son derece memnunum, sound gayet doğal ve kuvvetli. Dünya çapındaki metal ve rock medyası da bu konuda benimle hemfikir.
Kayıt çalışmaları haricinde İstanbul’u genel anlamda nasıl buldunuz? Hoşunuza giden ve gitmeyen şeyler nelerdi?
Çok hareketli bir şehir, örneğin gece hayatı konusunda pek çok Avrupa ve Amerika şehrinden çok daha ilginç buldum. Burada hep yapacak bir şeyler var, bu da hoşuma gitti. Çok hoş insanlarla tanıştım, burada bambaşka bir müzik aşkı var.
Rahatsız edici bulduğum şey ise hiyerarşi. Mali durumu iyi olan ya da mesleki açıdan mevkisi yüksek olan insanların diğerlerine tepeden baktığına tanık oldum, bu beni rahatsız etti. Ayrıca fazlaca şişkin egoları olan insanlar gördüm, tek bir başarıya bile imza atmamış kişilerin devasa egoları var. Yine de aklı başında insanlarla tanıştığım için memnunum. Gelir farkı akıl almaz düzeyde, asgari ücret 700 Lira’ymış, ama kayda değer sayıda da Ferrari ve Lamborghini gördüm. Siyasi değişimler de endişe verici gözüküyor. Ama her yerin iyi yönleri de kötü yönleri de olacak tabii ki. Sonuçta İstanbul şahane bir şehir.
MELECHESH’in müziği hakkında okuduğum bir yazıda, tüm müziği sadece gitarda yazıp müziğinize yüzlerce yerel enstrüman katmamanızın olumlu bir şey olduğundan bahsediliyordu. Bundan memnun musunuz, veya bunu bilinçli şekilde mi yapıyorsunuz, yoksa gelecekte bazı yerel enstrümanları kullanma niyetiniz var mı?
Biz bir metal grubuyuz, gitarlar ve davul her zaman birinci planda. Geleneksel enstrümanlara tamamen sırt dayamak olmaz, onlar işi renklendiren öğeler. Albümde birkaç değişik enstrüman kullandık, ancak bizi dinleyen herkes esas mevzunun gitarlar ve davul olduğunu net şekilde görecektir. Baya dinlendirici nitelikte iki akustik parça yaptık, çünkü hayranlarımız bu tarz şeyleri seviyor, biz de seviyoruz. Albüme ayrı bir boyut kazandırıyorlar. Cahit Berkay ve Harun Kolçak konuk sanatçı olarak yer aldı, Cahit tanbur ve bağlama çaldı, Harun da akustik bası üstlendi ve Doğu tarzı vokal yaptı. Gerçeği dururken yazılımlara ne hacet!
Bir de sizi NILE ve ORPHANED LAND’in birleşimi olarak tanımlayan bir kritik okudum. Bu gruplar hakkında ne düşünüyorsunuz? İkisi de metal çevrelerinde övülen gruplar, onlardan bir ölçüde etkilenmişliğiniz var mı?
Mantıklı ve aklı başında medya olduğu gibi tam tersi de mevcut. Bunlar iyi gruplar ama müzikal ve tematik anlamda çok farklılar. Biri doom’umsu progresif, diğeri grind death, bizse black thrash yapıyoruz. Orta Doğu müziği oldukça geniş bir mecra, küçük bir klişeye sıkıştırmaya çalışmak yanlış olur, bunu herkesin bilmesi gerekiyor. Karl Sanders ve ben bunun hakkında düşündükçe hayret ediyoruz. Müzik işitsel bir deneyimdir, sözlü olarak tanımlamaya çalışmak bu gibi durumlarda beyhude. Dinleyip kendin karar verirsin. Birileri umarım bir gün her grubun bağımsız olduğu sonucuna ulaşır. Yani tabii ortak nokta Orta Doğu ve metal birleşimi, ama sound, şarkı sözleri ve sunum şekilleri gayet farklı.
“As Jerusalem Burns…Al’Intisar” sonrasında neler oldu? Bir sonraki albüme kadar beş yıl beklediniz, tarzınızı değiştirdiniz. Grup 1993′te kurulmuş olsa bile sanırım MELECHESH’in kariyerine gerçek anlamda 2001′de “Djinn” ile başladığını söylemek yerinde olur. Bunun hakkında neler söylemek istersiniz?
MELECHESH kariyerine her grup gibi ilk albümüyle başladı, ancak grupların kariyeri ikinci ya da üçüncü albümde ya olumlu bir dönüm noktasına gelir, ya da sona erer. Bence grup her albümüyle olgunlaştı, bu gayet normal.
Bu arada ilk albüm öncesinde “The Siege of Lachish” isimli EP’miz var, dinlediysen şimdiki özgün sound’umuzun onda da olduğunu fark etmişsindir. İlk şirketimiz demomuzu çok beğenmişti ve daha çiğ bir müzik yapmamızı istemişti, biz de o türden parçalar da eklemiştik. Orta Doğu etkileşimli bir çiğ black metal çalışmasıydı. Bize tekniğimizi geliştirmemiz için zaman kazandırmıştı. Ardından da Kudüs’teki durumlardan ötürü Avrupa’ya taşınmıştık.
Hollanda’da ne derece tanınıyorsunuz? Yani Amsterdam’da her yaşta insanın katılabileceği ücretsiz bir konser düzenleseniz sizce kaç kişi gelir?
Tüm konserlere her yaştan insan geldiği için bir fikrim yok. Almanya, İngiltere, Fransa ve ABD’de, Hollanda’da olduğundan daha fazla tanınıyoruz.
Ashmedi; Decibel’deki köşende Hollanda’dan genel olarak pek de memnun olmadığından bahsediyorsun. “Hollanda onu eşsiz kılan temel değerlerinden koparak değişim geçiriyor, belirsiz ve karanlık bir yöne gidiyor” gibi şeyler söylüyorsun. Bununla ne demek istiyorsun? Hollanda’ya ilk gittiğinizde orası nasıldı ve şimdi farklı olan nedir?
Artık ırkçılığın çok fazla olduğu bir yer. Bir kültür savaşı var ve işler fırsatçıların elinde bambaşka bir hale geliyor. Bunu cahilce ve aptalca buluyorum. Türkler’e ya da başkalarına ilişkin yorumlarını gördükçe deliriyorum.
“The Siege of Lachish” haricindeki tüm eserlerinizin görsellerinde birtakım hayvan figürleri bulunuyor. Bu hayvanlar ile Mezopotamya ve Sümer odaklı temalarınız arasındaki ilişki nedir?
Bunu hiç böyle düşünmemiştim, ama mitolojik varlıklar çok ilgi çekici. Mitolojik yaratıklar genellikle Mezopotamya mitolojisinden alıntı.
Logonuz zaman içerisinde çok değişti. Ters haçları ve pentagramı bir kenara bırakıp daha yalın bir MELECHESH logosu kullanmaya başladınız. Bu şeytani sembolleri artık tercih etmemenize sebep olan nedir?
O logonun kullanıldığı zamanın müziğini temsil etmesini istiyoruz, klasik logoyu sadece on köşeli yıldızı içeren haliyle kullanmaya devam ediyoruz. Odağımız artık maneviyat ve okült; kara büyü yerine denge. Ayrıca kullanmakta olduğumuz sade bir logo daha var. Yıkımdan sonra yaratım başlar diyebiliriz aslında.
İstanbul’da konser verme planınız var mı? Hiç teklif aldınız mı? Burada çok sayıda hayranınız olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
Birinde baş grup, birinde de NILE ile olmak üzere Avrupa’da iki turne, sonra da ABD’de bir turne bizi bekliyor. Türkiye’den de teklifler aldık, sanırım menajerimiz en sağlam olanı kabul edecek. Orada çalmaktan büyük bir zevk duyacağımızı da özellikle belirtmek isterim.
Yeni albümün tanıtım işleriyle meşgul olduğunuzu biliyorum, şimdilik bu kadar.
Yeni albümünüz için iyi şanslar diliyorum, kendinize iyi bakın.
Teşekkürler!
Not: Röportajı ayarladığı için Deniz K.’ye teşekkür ederiz.
Sorular
Ahmet Saraçoğlu
Çeviren
Güzide Arslaner
Röportajı okuduktan sonra benim gruba karşı olan fikirlerim tamamiyle değişti.Özellikle İstanbul izlenimleri şahane (:
Burdan organizatörlere sesleniyorum, konser için ayarlarlayın lan şu cengaverleri. Unirockda ashmedi ile konuşurken ashmedi de istanbulda melecheshle konser vermek istediğini söyledi.
istanbul ile birçok olumsuz eleştiriyi sıraladıktan sonra “berbat” yerine “şahane şehir” demesi de bir garip olmuş.
Ashmedi haklı beyler. tabi haliyle adam istanbulda kaldığı için istanbulu gözlemleyip konuşmuş ama söyledikleri aslında ülke genelinde olan şeyler. elin israillisi bile kısacık zamanda birçok acı gerçeği görebilmişken bu ülkenin vatandaşı olduğu halde hala göremeyenler ve görmek istemeyenler geldi aklıma. neyse…
konser konusu ise acilen ele alınmalı. buralarda çalmaları şart.
kısa ve öz bir röportaj olmuş emeği geçenlere teşekkürler.
Elinize saglik zevkle okunan bir roportaj olmus!
Buarada, Melechesh gecen hafta sonu The Epigenesis albumunden “Grand Gathas of Baal Sin” parcasina Istanbulda klip cekmek ile mesguldu. Mekan olarak Yerebatan Sarnicini sectiler. Bir Turk icin cok klasik ama Avrupa ve Amerika pazari icin gayet mantikli bir secim bence. Ayrica Mehmet Turgut tarafindan cekilen promo fotograflarinin devami niteliginde oldugundan Sile sahillerinde de calistilar. Cekimler sonuclandi sanirim 3-4 haftaya kadar klip nihayete ulasacaktir. Grubun kurucusu Ashmedi konu ile ilgili sunlari soylemis:
http://www.roadrunnerrecords.com/blabbermouth.net/news.aspx?mode=Article&newsitemID=150631
Melechesh’in klip çekimleri belirtilen yerlerde başarıyla gerçekleşti. Evet Yerebatan, ne kadar biz Türklerde klişe olsa da, dışarıda hemen hemen hiç bilinmeyen bir mekan, ve bu videonun teması için de çok uygun bir yerdi…
Rock camiasında en çok tanınan sunucu ve yapımcılardan biri de bu klipte bizi kırmayarak bize eşlik etti. Onu son derece ilginç bir rolde göreceksiniz. İsmini video çıkmadan açıklamamızı rica etmişti.
Grubun dinleyicilerine, ortaya oldukça çarpıcı bir video çıkacağını rahatlıkla söyleyebilirim…
Melechesh’in “Grand Gathas of Baal Sin” parcasina Yerebatan Sarnicinda cektigi klibe ait ilk trailer yayinlandi. Soyleki:
http://www.youtube.com/watch?v=f90PneIuwng
21.01.2011
@Deniz K., haberi bilem var.
http://www.pasifagresif.com/2011/01/melecheshten-klip-tadimligi/
bi ara da albüm kritiğini yazsak iyi olacak.
Cok hizlisiniz gormemisim :) Elinize saglik efendim.
Kritigi de bekliyoruz heyecanla.
Klip yayındadır. Buradan izleyebilirsiniz…
link: http://www.facebook.com/video/video.php?v=1810901905019&oid=205303831989&comments
https://youtu.be/IHzLp-QScQw?t=191
3:12′deki kısmı nasıl yapıyorsa piç içim tüylerim ürperiyo.