“Yeryüzündeki en merhametli şey, insan zihninin çevresindeki her şeyle bağlantı kurma konusundaki yetersizliğidir herhalde. Sonsuzluğun kara denizlerinin ortasındaki dingin bir cehalet adasında yaşıyoruz ve çok uzaklara yolculuk etmek bize göre değil. Her biri kendi yönünde ilerlemeye çalışan bilimler şimdiye dek bize pek zarar getirmedi; ancak günün birinde, ayrık bilgilerin birleştirilmesi önümüze öylesine korkunç gerçeklik manzaraları serecek ve oradaki tatsız konumumuzu açığa vuracak ki, ya bu keşif karşısında çıldıracağız, ya da ölümcül ışıktan kaçıp yeni bir Ortaçağ’ın huzuruna ve güvenliğine sığınacağız.”
Finlandiyalı efsanevi funeral doom metal grubu Thergothon’un tek albümü “Stream from the Heavens”, bu janrın benzersiz ve yalıtılmış bir numunesidir. Yalıtılmış diyorum, çünkü grup albümü kaydettiği sırada ne böyle bir janr mevcuttu, ne de bu tür grupları birbirine bağlantılayacak bir ortak anlayış mevcuttu; hatta ilk demolarını 1991 yılında piyasaya sürmeleri grubu kronolojik olarak ilk funeral doom metal grubu yapmıştı denebilir. Funeral doom hastalarının taptıkları, tekrar tekrar dinledikleri, yere göğe sığdıramadıkları bu albüm üzerine kritiğime geçmeden önce, grup hakkında kısa bir tarihçe vermek istiyorum.
1990 yılında Niko Skorpio Sirkiä (vokaller, klavye), Jori Sjöroos (davul) ve Mikko Ruotsalainen (gitar) tarafından bir death metal grubu olarak kurulan Thergothon, bu janrın fazla tüketildiğine karar verip daha kadim bir yoldan ilerlemeye, death metalin kızgın tınısıyla doom metal çalmaya karar verdiler. 1991 yılının başlarında beklentilerini karşılamadıkları için yayınlamamayı tercih ettikleri bir demo, aynı senenin kasım ayında şarkı sözlerinin Lovecraft’ın Cthulhu mitosundan ilhamını aldığı “Fhtagn-Nagh Yog-Sothoth” adlı ikinci demolarını kaydettiler. Grubun kendi kısıtlı imkanlarıyla 600 adet basılan bu ikinci demosu underground metal muhitinde hızla tükendi. Daha sonra çeşitli plak şirketleri tarafından yeniden yayınlandı. 1992 senesinde death metal standartlarının dışına taşan öngörülemezliği, yavaşlığı ve tuhaflığıyla demo, fazlasıyla beğenilmekten aşırı eleştirilmeye kadar çeşitli yorumlar aldı.
1992 sonbaharında ilk ve son albümleri “Stream from the Heavens”ı kaydedip, 1993’de grup üyelerinin kendilerini daha iyi ifade edebileceği çeşitli projelere yönelmelerine karar vermeleriyle Thergothon sonlandırıldı. (Ama albüm 1994’de yayınlandı). Dördü yeni, ikisi de 1991 demosundan alınan ve yeniden kaydedilen altı parçalık bu albüm bugüne kadar birkaç kez çeşitli plak şirketlerinden yayınlanıp birkaç bin sattı. Artık dağılmış gruba 2009 senesinde, Solitude Productions tarafından, çift CD’lik bir set formatında, güçlü ve köklü doom metal gruplarını ve diğer çeşitli janrlardan olan kimi grupları bir arada toplayan bir tribute albüm yapıldı. Doom metal janrına yeni ufuklar açan funeral doom metal alt janrının öncüleri olan Skepticism, Disembowelment ve Funeral gruplarıyla birlikte adı anılan ve kronolojik olarak bu janrın ilk çalışmasını kaydeden grup, bir kült kabul ediliyor.
Albüm isminin hakkını veren müziğin gerçekten de semavi, ruhani ve gururlu bir tınısı var. Tını o kadar yoğun ve alışılmadık ki, albümü sıkılmadan baştan sona kesintisiz dinlemek için hayalperest, sabırlı ve açık fikirli bir ruh halinde olmak gerekiyor. Aksi halde bu janra alışık olmayan kişilerin eleştirilerinde söyledikleri gibi, dinleyiciye derin, dahiyane ve tuhaf gözükmeye çalışan büyük ve sıkıcı bir saçmalık gibi gözükebilir. Çünkü erişilebilirliği güçlü olmayan Thergothon’u, önünü açtığı funeral doom metal gruplarından eşsiz kılan yönü bu esrarengiz, Lovecraftvari, hipnotik atmosferidir. Bu albümü dinlerken gözlerimin önünde hafızama musallat olmuş Lovecraft hikayelerinde okuduğum ürkütücü antik kentlerin, tuhaf kozmos manzaralarının, üstü zamanötesi çağlardan kalma sembollerle dolu kadim taş kitabelerin, insan eli değmemiş ezeli soğuk diyarların, karanlık ondokuzuncu yüzyıl sokaklarının, belirsiz canavarımsı suretlerin canlanmasını ancak bu atmosferle açıklayabilirim. (Tabii şarkı sözlerinin zaten çeşitli Lovecraft hikayelerinden esinlenilmiş olması bunun asıl nedeni. Yine de bu atmosferik tını, temalara gayet başarılı oturmuş).
Öncül ve bas gitar, her ikisi de tipik düşük death metal akordlarına indirilmiş, ama sert riflere eşlik eden clean vokalli ilahiler ve düşsü klavye dokunuşları müziği tok, sert, duygusuz kalmaktan kurtarıp renk ve canlılık katıyor. Tempo, türünün ilk örneğini kaydetmiş olan bu gruptan beklenebileceği gibi, bayağı yavaş. O kadar yavaş ki orta/yavaş tempo müziğe katlanabilen birini bile bitmek bilmeyen bir cansıkıcılıkla başbaşa bırakabilir. Ama kafatası çatlatacak sertlikte ve metafizik yavaşlıkta tertiplenmiş her bir keder ve çaresizlik dolu gitar rifinin ardından bir diğerinin gelmesini funeral doom metal dinleyicileri, yalnızca sabırla değil, kendinden geçen bir tutkuyla bekleyerek de dinleyecektir.
Albümde her şarkı farklı bir his veriyor. Lovecraft mitlerindeki ikincil tanrıların bile ölümünü görecek kadar yaşlı bir şeyin tuhaf bilgelik dolu kelimelerini söyleyen giriş parçası Everlasting, görkemli ve destansı bir havası olan ama ürkütmekten ya da coşturmaktan ziyade dinlendiren bir ilahi. Muazzam binaları, uzun kuleleri ve kara taştan yapılarıyla devasa Kadath şehrinde nelerin yattığını bilmesine rağmen korumayı sürdüren nöbetçileri tema alan ikinci parça, uyarıcı, ürkütücü ve duygusuz; bu albümün en sert, en yavaş parçası. Kadath şehrinden manzaraları anlatan üçüncü parça klavyenin daha yoğun olduğu, kısa ve tatlı bir ilahi. Elementlerini gücüne dua eden bir büyücüyü duyduğumuz ve Lovecraft’ın en meşhur cümlesini alıntılayan dördüncü parça Elemental, albümün en hızlı pasajını barındıran, duygusal bir parça. Yine bir Lovecraft miti tanrısı Azatoth’a adanmış beşinci parça Who Rides The Astral Wings, yine sofu ve görkemli ama diğerlerinden daha saygı uyandırıcı bir ilahi. Albümün sonuncu parçasının hangi Lovecraft mitinden bahsettiğini hatırlayamadım, ama şarkı sözleri ve müziğin verdiği his hüzün dolu bir ağıtı andırıyor. Albümdeki ilahiler huzur ve umut dolu gibi geliyor, ama bu ilahilerin kötücül tanrılara yönelik olması onları aynı zamanda ürpertici kılıyor.
Prodüksiyon 1993 için bile berbat, ama bunu iyi anlamda söylüyorum. Albüm top kalite ekipmanlarla pürüzsüz bir tınıda kaydedilmiş olsaydı, albümün ahiretimsi atmosferi doğallığını ve inandırıcılığını yitirirdi. Gruba yapılan tribute albümü dinlediğimde çoğu grubun coverlarının böyle olduğunu fark ettim. Şarkılar teknolojinin getirdiği güzellik altında o ezoterik havasını yitirmiş gibi geldi bana.
Thergothon, bu albümden sonra dağılmaya karar vermekle en iyisini yaptı. Eğer yine aynı stille benzer albümler çıkarmış olsalardı hepsi bu albümün gölgesinde kalacak, her bir albüm birbirinin aynısıymış izlenimini verecek, yaratıcılıklarının ve üretkenliklerinin değerini tüketecekti; çünkü bu albümden daha iyisini yapmaları mümkün değildi. Thergothon artık yaşamıyor. 1993 yılında öldü, ama hala düş görüyor. Kötü prodüksiyonuna, Lovecraft mitosu içerikli şarkı sözlerine, yavaş temposuna ve tuhaf semavi tınısına bağlanabilirseniz siz de bu düşlere tanık olabilirsiniz.
Kadro Niko Sirkiä: Vokal
Mikko Ruotsalainen: Gitar, bas
Jori Sjüroos: Davul
Şarkılar 1. Everlasting
2. Yet the Watchers Guard
3. The Unknown Kadath In The Cold Waste
4. Elemental
5. Who Rides the Astral Wings
6. Crying Blood and Crimson Snow
benim için funeral’ın “tragedies” albümü ne denli değerliyse bu albüm de o kadar değerli. açıkçası sanmıyordum bu albümün kritiğinin yayımlanacağını. bu sitede her şeye hazırlıklı olmak lazım. :)
yazıda da belirtildiği gibi funeral doom metal’in ilk örneği. albümün şarkılarının soundu çoğu dinleyiciye kusurlu gözüksede yarattığı etki bakımından kusursuza yakın. normalde bu albüm için beş para etmez soundlu, sıkıcı bir müzik dersin ama hissiyatına indiğin zaman, incelediğin zaman düşüncelerin farklı oluyor. onun için kimse peşinen yargılamasın. böyle bir albüm zor ortaya çıkarılır. herhangi sıradan bir doom (funeral doom’da olur) grubunun böyle bir şey çıkaracağını zannetmiyorum. h.p. lovecraft olmasaydı thergothon ortaya çıkamazdı. onun kitaplarında yazdığı uzun cümleler gün geldi müziklere yakıştı. teşekkürler kritik için.
türün ilkidir. fakat sonrasında gelenlerin epey bi gerisinde kalmıştır ne yazık ki. müzikal anlamda saygıda kusuru etmemek adına benden bi 8 alır her zaman ama asla bir 10 olamaz. skepticism daha iyi müzik yapar ve stormcrowfleet süper bir albümdür.
Dream Quest of Unknown Kadath en sevdiğim Lovecraft hikayelerinden biri, ister istemez ilgimi çekti dinlememiş olmama rağmen. Bi göz atmakta fayda var o zaman.
Koralp’e teşekkür ederim tavsiyesi için bence mükemmel bir albüm. Hiç sıkılmadım hatta 3 kere falan arka arkaya döndürdüm albümü çalışırken. Ayrıca kritiği de çok iyi acaba sitede kritiği var mı diye baktım ve mükemmel aynı zamanda Lovecraft’a da hakim olunca albümün hakkını vermiş.
Yamulmuyorsam Winter’ın “Into Darkness” ‘ı var 1989′da. Ama death metal menşeine daha bir yakın durduğu için sayılmayabilir tabi ki.
Skepticism ve Funeral dışında fazla alışabildiğim funeral doom grubu yoktur, fazla da sevmem açıkçası. Bu gruba da fazla ısınamadım.
benim için funeral’ın “tragedies” albümü ne denli değerliyse bu albüm de o kadar değerli. açıkçası sanmıyordum bu albümün kritiğinin yayımlanacağını. bu sitede her şeye hazırlıklı olmak lazım. :)
yazıda da belirtildiği gibi funeral doom metal’in ilk örneği. albümün şarkılarının soundu çoğu dinleyiciye kusurlu gözüksede yarattığı etki bakımından kusursuza yakın. normalde bu albüm için beş para etmez soundlu, sıkıcı bir müzik dersin ama hissiyatına indiğin zaman, incelediğin zaman düşüncelerin farklı oluyor. onun için kimse peşinen yargılamasın. böyle bir albüm zor ortaya çıkarılır. herhangi sıradan bir doom (funeral doom’da olur) grubunun böyle bir şey çıkaracağını zannetmiyorum. h.p. lovecraft olmasaydı thergothon ortaya çıkamazdı. onun kitaplarında yazdığı uzun cümleler gün geldi müziklere yakıştı. teşekkürler kritik için.
kritik o kadar güzel ki nasıl bitti anlamadım yazan arkadaşı tebrik ediyorum…
hala 10.0 ortalamayla durabildiğine inanmak gerçekten zor.
Herşey iyi güzel kasvetli falan da o Puma tişört olmamış be abi.
türün ilkidir. fakat sonrasında gelenlerin epey bi gerisinde kalmıştır ne yazık ki. müzikal anlamda saygıda kusuru etmemek adına benden bi 8 alır her zaman ama asla bir 10 olamaz. skepticism daha iyi müzik yapar ve stormcrowfleet süper bir albümdür.
güzel yazı olmuş eline emeğine sağlık.
Dream Quest of Unknown Kadath en sevdiğim Lovecraft hikayelerinden biri, ister istemez ilgimi çekti dinlememiş olmama rağmen. Bi göz atmakta fayda var o zaman.
tahtından depikle indirilen kral gibin.
Kritik çok güzel olmuş. Puma tshirtü de başka bir efsane olmuş böyle bir grubun öyle bir fotoğrafına ahah.
Koralp’e teşekkür ederim tavsiyesi için bence mükemmel bir albüm. Hiç sıkılmadım hatta 3 kere falan arka arkaya döndürdüm albümü çalışırken. Ayrıca kritiği de çok iyi acaba sitede kritiği var mı diye baktım ve mükemmel aynı zamanda Lovecraft’a da hakim olunca albümün hakkını vermiş.
01.03.2023
@Frostauðn, rica ederim, beğenmene sevindim.