Kyuss az bilinen, stoner rock akımını başlatan, kendi camiasında kült kabul edilen, pek çoklarının duyduğu ama o kadar da hakim olunmayan, “cins” gruplardan biri. Heavy metalden, doom metalden, zart zurt metalden harman bir alt tür olan stoner rock, Kyuss’un açtığı yol sonrasında başlarda doğrudan Kyuss’a öykünen grupların, daha sonrasında ya bunların gelişerek değişiminin, ya da başlı başına tarzda özgün bir tat yakalayabilen diğerlerinin yolunu açtı. Tabii Kyuss içinden de zilyon tane kimi büyük sükse yapan, kimi arka planda kalan başka gruplar çıkararak.
“Blues for the Red Sun” Kyuss’un 1992’de çıkardığı 2. albümüydü ve her ne kadar gayet az bir satış rakamına ulaşsa da (39.000) üst paragrafta bahsettiğim “yol açma” durumunu gerçekleştirdi. Kyuss bu albümden iki şarkıya klip çekti, Faith No More, Metallica gibi devlerle turladı. Albümde basları üstlenen Nick Oliveri her ne kadar sonrasında gruptan ayrılsa da, daha sonra Queens of the Stone Age’ten ve türün meraklılarınca da frontman’i olduğu Mondo Generator’dan hatırlanabilir. Bu albüm çıktıktan sonra basları Scott Reeder devraldı ki onun hikayesi de oldukça ilginçtir, bu aralar prodüksiyon ile uğraştığını söyleyip geçelim.
Kyuss’un ilginçliği bahsettiğim gibi içinden kıyamet gibi başka grup çıkarmış olması. Mondo Generator Oliveri’nin grubuydu, Queens of The Stone Age Josh Homme elinden çıktı (son 2-3 albüm öncesine kadar Oliveri de dahil olmak üzere). Bu albümdeki şarkılarda çok büyük emeği olan baterist Brant Bjork daha sonra kendi solo grubunu kurdu ve her ne kadar bayağı lokal kalsa da tabiri caizse kaymak gibi müzik yapmaya devam etti. Vokal Garcia zaten sonradan Unida, Slo Burn gibi gruplarla stoner rock yapmaya devam etti, bu aralar da Garcia Plays Kyuss ile turlamakta.
Gitarı hafiften ileriye saklayarak grup ile ilgili bu hayli dağınık ön bilgilendirmeyi noktalarken belirtmek istiyorum ki malumunuz ben şarkı şarkı inceleme konusunda üşenen bir insanım. Zaten dinliyoruz, bir de açıklamaya gerek yok, ama gene de bu albümün zamanında sükse yapan iki şarkısı Thong Song ve Green Machine dikkati çekilmeye değer eserlerdir efendim.
Bu iki şarkı aynı zamanda Kyuss’un klip çektiği şarkılar olduklarından çok popüler oldular, radyolarda çaldılar, klipler MTV’de Headbangers’ Ball’da döndü, filan falan. Albümü açan Thumb da çok lezizdir, kapatan 4 saniyelik Yeah ise Garcia’nın (Kyuss diskografisinde tam olarak 983 kere söylediği) “Yeah” demesinden ibarettir.
Bakın gitara geldim bile hemen. Homme’un gitarı bas amfisine bağlayıp oradan ton olayını kotarması efsanesinin doğruluğu bir yana, bu şekilde Homme Kyuss’un trademark tonunu da bulmuş oldu ki kendisi bu albüm çıktığı sırada ON DOKUZ yaşındaydı. Zaten herif büyüdükçe ortaya Queens of the Stone Age ve Them Crooked Vultures gibi mükemmel gruplar da çıktı ama daha o yaşında senelerce zilyar tane grubun kopyaladığı bir gitar tonu elde etmişti. Aynı zamanda kendisinin gayet klas, gittikçe daha da güzelleşen bir sese sahip olduğu da malumunuz. Ancak bu albümde vokal tabii ki Garcia babamız. Tonun karakteristiği bence gitarla ilgilenen insanların anlayabileceği seviyede olsa da, bas yoğunluğu yüksek olduğunu da söyleyebilirim. Ayrıca kolay kolay çıkarılamadığını da ekleyeyim, ben beceremedim en azından.
Garcia babamızın işin ilginci sesine bayılan bir insan değilim. Dövmesini yaptırabilecek kadar (yani düşünebilirdim, yaptırmam tabii de ne bileyim) ağır bir Kyuss fanı olarak Garcia’nın sesinin her ne kadar grubun genel harmonisine uyduğunu, tipinin ve davranışlarının da Kyuss’la hiçbir zaman sırıtmayacağını düşünsem de prodüksiyondan mıdır, sesi mi yetemiyor bilmiyorum ama hiçbir zaman “tam” gelmemiştir bana. Sanki kısık gibi gelir hep Garcia’nın sesi.
Tabii bu demek değildir ki albümde vokaller zayıf, Garcia’nın gırtlağı her ne kadar geçen zamanla bence zayıflamış olsa da (aslında sadece bence değil, bu seneki Hellfest’te Garcia Plays Kyuss’u canlı izleyen tanıdıklar da katıldı bu fikrime) bu albüm çıktığında kendisi 22 yaşında olduğundan bülbül gibi şakıyor albümde. Sadece seste bir kısıklık var, ya da ben eksik bir şey çıkarmaya çalışıyorum ki on puanı basmamamı meşrulaştırayım.
Kadro John Garcia: vokal
Brant Bjork: davul
Nick Oliveri: bas, geri vokal
Josh Homme: Gitar
Şarkılar 1. Thumb
2. Green Machine
3. Molten Universe
4. 50 Million Year Trip (Downside Up)
5. Thong Song
6. Apothecaries' Weight
7. Caterpillar March
8. Freedom Run
9. 800
10. Writhe
11. Capsized
12. Allen's Wrench
13. Mondo Generator
14. Yeah
Oo hiç beklemiyordum bu albümün kritiğini. Stoner rock’ın kutsal kitabı gibi.. Palm Desert Scene’i patlatan, ondan sonra 90lar boyunca Karma to Burn, High on Fire tarzı grupların çıkmasına da zemin sağlayan grup olmaları açısından ayrı bi yerdedirler zaten. “Blues…” hit deposu ama Kyuss’ın asıl cephanesini ortaya çıkardığı çalışma “Welcome to the Sky Valley” kanımca.
Bu arada Joshua Homme tek bir projesi bile boş olmayan nadir kafalardan, hala bu kadar underrated kalması yazık. En basitinden Colony of Birchmen’e öyle güzel vokali başka kim yapabilir ki?
dağılmayacaktı kyuss adamlar çok aktiflerdi bütün değerli stoner beyinler burdaydı dağılacakları zaman bile beste yaptmışlar
queens of the stone age ise 2007 den beri ses seda yok kyuss’da en geç 2 sened bi album şimdiye yaşasaydı rahmetli rahat bi 10-12 albüm dinlerdik ayrıca hiçbir albümlerini hiçbirine değişemem
Ankara’da okurken Eskişehir-Ankara arasında çok gidip geliyordum otobüsle. O yolda arazi iyice bozkıra döner, hep açıp Kyuss dinlerdim, öyle öyle ilk kez sevmiştim stoner türünü. İç Anadolu’ya karadan yolunuz düşerse tavsiye ederim, hem yol hem de müzik daha eğlenceli hale geliyor.
Oo hiç beklemiyordum bu albümün kritiğini. Stoner rock’ın kutsal kitabı gibi.. Palm Desert Scene’i patlatan, ondan sonra 90lar boyunca Karma to Burn, High on Fire tarzı grupların çıkmasına da zemin sağlayan grup olmaları açısından ayrı bi yerdedirler zaten. “Blues…” hit deposu ama Kyuss’ın asıl cephanesini ortaya çıkardığı çalışma “Welcome to the Sky Valley” kanımca.
Bu arada Joshua Homme tek bir projesi bile boş olmayan nadir kafalardan, hala bu kadar underrated kalması yazık. En basitinden Colony of Birchmen’e öyle güzel vokali başka kim yapabilir ki?
ilk resimdeki sarışın elemanı john tardy e benzettim :D
Kral!
kapaktaki nedir bilen var mı?
03.09.2010
@Ahmet Saraçoğlu, güneş.
03.09.2010
@janslore the celebrity, tam da tüylü bi hayvan mı ki diye düşünürken…
o değil de sanırım ilk kez ana sayfada benim hiç yazım yok lan. bu günleri de mi göreceğidik.
grunge gibi la ölerem biterem bu albümde değil ama one inch man de çok şukela
90 ların black sabbathı bile denir kyuss icin son 3 album kutsaldır bi kac album daha yapsalardı bea
dağılmayacaktı kyuss adamlar çok aktiflerdi bütün değerli stoner beyinler burdaydı dağılacakları zaman bile beste yaptmışlar
queens of the stone age ise 2007 den beri ses seda yok kyuss’da en geç 2 sened bi album şimdiye yaşasaydı rahmetli rahat bi 10-12 albüm dinlerdik ayrıca hiçbir albümlerini hiçbirine değişemem
Ankara’da okurken Eskişehir-Ankara arasında çok gidip geliyordum otobüsle. O yolda arazi iyice bozkıra döner, hep açıp Kyuss dinlerdim, öyle öyle ilk kez sevmiştim stoner türünü. İç Anadolu’ya karadan yolunuz düşerse tavsiye ederim, hem yol hem de müzik daha eğlenceli hale geliyor.
Psikolojik çöküntü mü yaşıyorsunuz? Bu albümü açın, hiçbir şeyiniz kalmaz.
9,5/10
07.02.2022
@Cryosleep, Kesinlikle bu ve Sky Valley..
Kyuss şimdiye kadar kim bilir kaç kişinin ölümüne neden oldu. Kaç kişi bu albümler yüzünden şarampolden aşağı yuvarlandı.
Şu Palm Desert Scene 90′larda ortaya çıkıp büyürken içinde olup dahil olabilmek için neleri vermezdim..