Bazı gruplar her yeni çalışmalarında, stil dedikleri şeyi, öncekilerden daha uzak bölgelere ve daha alışılmadık uçlara taşımak, mevcut kabiliyetlerini başka bir tınıda kanıtlamak, yaratıcılıklarını dinlemeyi ve çalmayı sevdikleri müziklerin zengin çeşitliliğinden çıkarıp yeniden işlemek, hep daha iyisini ve daha kalitelisini yazmak, hep en iyi albümlerini yazmak için değiştirilebilir, vazgeçilebilir, unutulabilir bir etiket gibi görürler. Estetik anlayışlarından vazgeçmeden algılarını ve zevklerini sürekli değiştirmeyi başardıkları için motivasyonlarını, üretkenliklerini ve yaratıcılıklarını kaybetmezler. Müzik dinleme tutkuları, müzik yazmanın başdöndürücülüğü altında asla yitip gitmez ve kitlelere yaranmak için değil, her zaman kendi paşa keyifleri için müzik yazarlar. Kendilerini, müzik hayatlarındaki kariyerlerini, sanatsal evrimlerini takip etmeleri için hayranlarında merak ve açlık uyandırırlar. Bir sonraki albümde başka sürprizleri, başka köşeleri, başka arayışları vaat ederler. Yazdıkları her yeni albüm, bir öncekinden daha fazla emek, daha fazla zaman ister. İsveçli Anata, bu gruplardan biri.
Her albümlerinde kendi tınılarına daha fazla yaklaşan ve evvelki çalışmalarına üstün gelen bu grup, ne kadar iyi tech death yapabildiklerini kanıtladıkları 2004 çıkışlı “Under a Stone With No Inscription” albümlerinden iki yıl sonra kaydettikleri “The Conductor’s Departure” ile önceki kompozisyonlarının hızlı, brutal, öykücü karakteristiklerini kısmen bırakıp hala tekniksel ama artık daha orta tempo, melodik, progresif bir müziğe kaydıklarını bize gösteriyor.
Albümü ilk dinlediğimde fark ettiğim ilk şey her şarkıyı bir diğerinden ne kadar kolay ayırabildiğim oldu. Grup, önceki çalışmalarındaki formülatik, belirleyici şarkı yazımını artık tümden bırakmış. Teknikselliğe ve sertliğe vurgu yapmamışlar. Beklenmedik ritim değişiklikleri, alışılmadık zaman ölçüleri, cazımsı rifler, blast beat’ler hâlâ mevcut. Ama yüksek tempo hız, artık, daimi ve saplantılı bir tekrarlayıcılıkta üzerinize gelmiyor. Basmakalıp death metal rifleri yerine daha özgün gamlarda yazılan melodik rifler var. Bu melodi yazımı grubun önceki albümlerinde de fark ediliyordu, çok yabancı değil. Ama önceki albümlerde tekniksellik fazla ön planda olduğu için bu melodiler grubun kendi tınısını farklı kılan bir yan karakteristik olurken, bu albümde grubun bizzat kendisini belirleyen, doğrudan bir temel öğe olmuş. Progresif özgüllüklerin daha ön plana çıktığı birbiriyle ilişkili ve bağımlı pasajların bile kendi özgün ilerleyişleri olması, kendi kurallarını çiğnemesi, kendi sonuçlandırmaları olması, grubun belli bir formüle bağlı kalmaktan uzak olmayı kasıtlı olarak seçtiğinin bir başka numunesi. Yine de her şeye rağmen tutarlı, kapsayıcı ve bileşik kalmayı başarıyor.
Gitar müziği alçakgönüllü, olgun, kompleks ve sağlam. Hiçbir zaman abartıya, histeriye, gösterişçiliğe kaçmamış; değişik biçimlerde çalınan arpejlerde bile hız saplantısı yok. Temponun nadiren çok hızlı, çoğunlukla orta hızda ve birkaç kez Sabbath-vari yavaşlıkta gidip gelmesi, müziğin tuhaf alışılmazlığı ve melodilerin ayırt edilebilirliği bu albümdeki her parçanın kendi makamını ve atmosferini kazanmasını sağlamakta bir hayli etkili olmuş. Kendi başlarına öne çıkacak kadar çarpıcı ve uzun sololar yok, sololar daha ziyade şarkının yapısına kaynaştırılmak için yazılmış kısa, eşlik edici interlüd kalıplarına bürünmüş durumda. Gitar prodüksiyonu üzerinde özel bir vurgu yok, hatta zaman zaman bass gitarı bile hatırı sayılır bir ayırt edicilikle fark edilebiliyor. Melodiler tuhaf bir şekilde tatlı ve akılda kalıcı. Melodi kelimesini sık sık kullanmam yanlış anlaşılmasın. Bu soğuk, karanlık, zaman zaman duygusal melodi yazımının mainstream melodik death metal piyasasını oluşturan gruplarla herhangi bir benzerliği söz konusu değil. Zaten melodiler müziğin öne çıkan karakteristiği değil.
Anata’nın müziğini tarif etmek için sık kullanılan kelimelerden birini kullandım, ‘duygusal’ dedim. Ama kelimeyi yanlış ve kısıtlı bir biçimde kullandım. Bu geniş kapsamlı kelimeyi, biz metal müzik sevenlerin büyük çoğunluğu, kısıtlı bir şekilde kullanıyoruz. Duygusal kelimesini daha ziyade keder yüklü, üzgün, acıklı müzik demek için kullanıyoruz. Anata’nın bu anlamda ‘duygusal’ pasajları var. Ama bu pasajların sayısı fazla olmadığından, grubun yalnız keder yüklü bir müziğe odaklanmış olduğunu söylemek yanlış olur. Grubun adını internette sık sık ve haksız bir şekilde Amon Amarth, At the Gates, Insomnium gibi isimlerle yan yana görüyorum. Eğer duygusal kelimesini olması gerektiği gibi, duygu dediğimiz şeyin geniş bir spektrumu olduğunu kabullenerek, yani her müziğin ne olursa olsun duygusal olduğunu kabullenerek kullanırsak, Anata’nın da bütün diğer gruplar gibi baştan sona duygusal bir grup olduğunu söylememiz gerekir. (O halde grup için bir önceki paragrafta ‘zaman zaman duygusal’ dediğimde yanlış yaptığımı da kabul etmeliyim). Ama Anata’nın müziğinde, adı geçen grupların ‘duygucu’ müziğinde görülen melankolik, kalp burkan, hüzünlü pasajlar sık sık görülmüyor. Dolayısıyla grubun o tür gruplarla aynı kefeye konmasını haksız buluyorum. Anata’nın verdiği duygular daha olgun ve daha farklı.
Şarkı sözlerinde pek çok kez otorite, liderlik, sadakat gibi temalar işlenmiş. Ancak metal müzikte punk geleneğinden kalma bu temalar ideolojik ve politik kalıplarda değil, duygusal ve şiirsel kalıpta işlenmiş. Karanlık ve etkileyici, müziğe derinlik katan sanatsal türden olduğunu da ekleyelim.
Davullar! Baterist Conny Petersson’ın davul motifleri her zaman olduğu gibi gayet dikkat çekici, yenilikçi ve ritmik; prodüksiyonu ise keskin ve berrak, ama rahatsız edecek kadar da değil. Gitar ritminin orta tempo olduğu pasajlarda, blast beat çoğunluklu hızlı ve aritmik vuruşları kullanıp, müziğin hızlı olduğu yanılgısını sağlarken, gitar ritminin yavaş tempo olduğu pasajlarda ağır ve ritmik vuruşlara geçip, gitar pasajlarının farklılıklarını öne çıkartmayı sağlıyor. Önceki albüme kıyasla tekniksellikten ziyade müzikaliteye vurgu yapması, sırf davul motifleri için bile albümü tekrar dinlenebilir yapıyor. Eğer sırf davulları için bir albümü dinleyen kişilerdenseniz, size taze ve canlı bir şeyler duyacağınızı güvenle söyleyebilirim.
Albümün prodüksiyon neredeyse kusursuz. Enstrümanlar, öncül gitar ve davullar üzerinde daha fazla vurgulanmasına rağmen, diğerlerini duymakta sıkıntı çektirmiyor. Albüm dolayısıyla çiğ ve aşırı sert değil, saygılı ve uyumlu. Ama yine de bas gitar biraz daha berrak olabilirdi.
Lafı fazla uzatmayalım. Henüz tekniksellikten tamamen vazgeçmemiş bu hayli progresif kişilikli albüm, müzikal çeşitliliği, karmaşıklığı ve öngörülemezliğiyle bağımlılık yapıp, muazzam bir tekrar dinlenebilirlik sağlayarak sizi uzun süre oyalayabilir.
Eğer tech death janrını fazlasıyla tükettiğinizi düşünüyorsanız ve henüz Anata’yı ya da bu albümlerini dinlemediyseniz, dinlemenizi ısrarla tavsiye ederim. Anata yetenekli, yaratıcı bir grup. Ama müziğini sevdirmek için emrivaki yapan, yüzünüze yapışan gruplardan olmadığını da söylemek lazım. Sevilmek için dinleyenin ısrarcı olmasını talep eden bir grup.
Kadro Fredrik Schälin: Vokal, gitar
Andreas Allenmark: Gitar
Conny Pettersson: Davul
Henrik Drake: Bas
Şarkılar 1. Downward Spiral Into Madness
2. Complete Demise
3. Better Grieved Than Fooled
4. The Great Juggler
5. Cold Heart Forged In Hell
6. I Would Dream of Blood
7. Disobedience Pays
8. Children's Laughter
9. Renunciation
10. The Conductor's Departure
Baya başarılı, tür içinde sıyrılmayı çok rahat başaran bir albüm. Ama bence kendi içinde tekrarlar barındırıyor, bir süre sonra sıkıyor beni. O yüzden Anata’ya karşı tavrımın bi negatif tarafı oldu her zaman.
Ben ilk çıktığı dönemler Under A Stone With No Inscription albümlerini baya dinliyodum, değişik bi elektrik alıyodum ama sonra nedense dinlemez oldum, bu albümü de fazla döndürmedim. Resmen unutmuşum Anata’yı. Baştan alıp bi daha dinliyim.
@Berker İlhan, OOOHA aynı yorum bunaltida vardı (evet albümleri “farklı” yollardan ediniyorum :P) tıpkısının aynısı onu da sen mi yazdın acaba merak ettim
Ertuna harika yazıyorsun. eline, yüreğine sağlık, afiyet :) albümü dün edindim, dinlemeden evvel yazını okudum. daha bi meraklandım. çok iyi övgüler duyuyordum zaten. bakalım akşam üzeri atacağım player’a. tekrar sağol. :)
@nordson, teşekkür ederim, hedefimiz hizmettir:P bu albümü seversen grup yeni albümünü de çoktan yazdı, galiba 2009′da tamamlamışlardı (sitede hala stüdyodayız yazıyor ama yıllardır update etmiyorlar), ama Earache ile olan antlaşmaları nedeniyle basamıyorlarmış, Earache sorunlar yaşatıyormuş. artık 2011′e kaldı umutlar.
bayılırım bu gruba, özellikle de bu albümüne. beni uzun süre oyaladı. türünde çok özgün bir iş çıkarmışlar. bu türde, bu kadar uzun süre bir albümü dinlediğimi zaten hatırlamıyorum. the great juggler adlı parça da apayrı bir olaydır.
Baya başarılı, tür içinde sıyrılmayı çok rahat başaran bir albüm. Ama bence kendi içinde tekrarlar barındırıyor, bir süre sonra sıkıyor beni. O yüzden Anata’ya karşı tavrımın bi negatif tarafı oldu her zaman.
Güzel albüm ama güzel.
tek handikapları isveçli olmaları. en iyi teknik işlerden biri.
20.09.2010
@Exorsexist, aha isveçli sevmeyen death metal tutkunu.az var bizlerden.meshuggah istisna teknik konusunda.
Ben ilk çıktığı dönemler Under A Stone With No Inscription albümlerini baya dinliyodum, değişik bi elektrik alıyodum ama sonra nedense dinlemez oldum, bu albümü de fazla döndürmedim. Resmen unutmuşum Anata’yı. Baştan alıp bi daha dinliyim.
2004 yılı albümlerini dinledim ve riff çorbası olduğunu düşünmekteyim..
03.11.2010
@Berker İlhan, bir gün bir brain drill albümü dinle ondan sonra hiçbir albüm rif çorbası gibi gelmez sana.
10.02.2011
@Berker İlhan, OOOHA aynı yorum bunaltida vardı (evet albümleri “farklı” yollardan ediniyorum :P) tıpkısının aynısı onu da sen mi yazdın acaba merak ettim
10.02.2011
@burak canik, evet benim :)
Ertuna harika yazıyorsun. eline, yüreğine sağlık, afiyet :) albümü dün edindim, dinlemeden evvel yazını okudum. daha bi meraklandım. çok iyi övgüler duyuyordum zaten. bakalım akşam üzeri atacağım player’a. tekrar sağol. :)
11.12.2010
@nordson, teşekkür ederim, hedefimiz hizmettir:P bu albümü seversen grup yeni albümünü de çoktan yazdı, galiba 2009′da tamamlamışlardı (sitede hala stüdyodayız yazıyor ama yıllardır update etmiyorlar), ama Earache ile olan antlaşmaları nedeniyle basamıyorlarmış, Earache sorunlar yaşatıyormuş. artık 2011′e kaldı umutlar.
http://www.metal-archives.com/board/viewtopic.php?t=52104&highlight=anata+album
http://www.metal-archives.com/board/viewtopic.php?t=61951&highlight=anata+earache
bayılırım bu gruba, özellikle de bu albümüne. beni uzun süre oyaladı. türünde çok özgün bir iş çıkarmışlar. bu türde, bu kadar uzun süre bir albümü dinlediğimi zaten hatırlamıyorum. the great juggler adlı parça da apayrı bir olaydır.
Hastasıyım.