Teknik thrash metal dendiğinde aklıma bir tek Sadus gelirdi bir zamanlar. Yavaştan Sadus hayranı olmaya başladığım zamanlarda, last.fm’deyken “Acaba kim var lan Sadus’a benzer müzik yapan grup?” diye düşünürek Sadus’a tıklayıp benzer artistlere baktığımda ilk sırada Coroner’ı görmüştüm. İndirip bakayım dedim bu grup neyin nesidir. Direkt “R.I.P.” albümünden başlamıştım. Sound’dan olsa gerek pek hoşuma gitmemişti. Isınamamıştım Coroner’a, sırf kötü kayıt yüzünden.
Sonra bir şekilde bir akrabamdan “Bak bu grup çok sağlamdır” diye Coroner’ın diskografisini aldım. Eve geldiğimde rastgele bir parçaya tıkladım ki o parça da Sirens’tı. Direkt “Hass…” diye dinledim şarkıyı, sonra bir sevdim bir sevdim ki, hastası oldum “Mental Vortex” albümünün. Sound meselesi de gayet kurtarmıştı gözümde, o yüzden ısınmam kolay oldu sanırım; “R.I.P.” albümüne zaten bok atamayız. Bu ısınmanın ardından “Grin” albümü ile devam ettim. Güzel albüm evet; ama bir yandan da kötü. Kritik konusu albüm “No More Color” olduğu için Grin’e değinmeyeceğim hiç; zaten Coroner seven arkadaşlar demek istediğimi anlamıştır (diye umuyorum). Neyse.
Hazır bu kritiğe başlamışken Coroner ve Sadus arasındaki bir ortak noktadan bahsetmek istiyorum. Coroner’ın kendi içindeki değişim süreci Sadus’un değişim süreciyle bayağı bir bağlantılı kanaatimce.
Bana göre grubun değişim basamaklarında izlediği yol hemen hemen aynı gibi, kronolojik açıdan bile. Tek fark Coroner’ın bunu Sadus’tan bir adım önce yapmaya başlamış olmasıdır herhalde. Sadus’a da öncülük etmiş bir nevi. Neyse artık “No More Color”a geçeyim ben.
Şu son bir sene içinde ise “No More Color” albümüne ısındım acayip (biraz geç oldu evet.), resmen tapıyorum albüme. Yazılan inanılmaz rifler, bu inanılmaz riflerin kusursuz bir şekilde düzenlenmesi sonucu ustaca oluşturulan şarkı trafikleri, Tommy Vetterli’nin dinden imandan çıkartan soloları… Hangisinden başlasam bilemiyorum. Gerçi bu sözü geçen şeylere önceki albümlerde de rastlamak mümkün, ama bu albüm başka arkadaş; başka işte. Anlatmaya çalışacağım zaten şimdi. Hadi bakalım.
Öncelikle sound bakımından önemli bir yol kat etmiş Coroner. Bu tür “sesini fazla duyuramayan” thrash gruplarının sahip olabileceği en üst düzey sound’a ulaşmışlar o yıllarda. Şu anda da ilk defa dinleyen biri gayet sıkılmadan etmeden dinleyebilir diye düşünüyorum. Sıkılmamasının en önemli nedeni albümün Die by My Hand gibi gaz ötesi bir şarkıyla girmesi olur tabii. “Yuh arkadaş nasıl rif bu” cümlesini kullandığım ilk şarkı olma özelliğini taşıyor bu parça.
“Mental Vortex”in evrim geçirmemiş hali olan bu albüm aynı zamanda “R.I.P.” ve “Punishment of Decadence” albümlerinden bir hayli farklı. En önemli farkı ise temponun önemli derecedeki düşüşü. Bu albümde hıza fazla yüklenmemişler. Yazılan şarkılar daha orta tempoda genel olarak. Marky Edelmann da fazla yormamış kendini. Abanmak yerine daha ileri bir teknikle çalmış, en azından buna ağırlık vermiş. Ron Royce’un vokalleri ise yaptığı müzikle bağlantılı olarak bir melodiye bağlı kalmamış. Darren Travis’inki gibi hırçın bir vokali tercih etmiş, doğal olarak. Aynı zamanda o kaymak gibi rifleri ustaca çalıyor bas gitarında.
Albümün en ağır topu Mistress of Deception’dır kanımca. Ana rifi bu kadar kuvvetli parçalar yazmak zor. Eğer böyle bir rif yazarsanız, bu rifi şarkı içinde milyonlarca kez kullanın asla dinleyiciyi baymaz. Bunun yanında hayvansal bir köprü rifi var şarkıda. Her dinlediğimde “Ulan elindeki her mükemmel materyali bu şarkıya kullanmışlardır herhalde” diyorum. Arka planda kalan şarkı yoktur çoğu Coroner sevene göre; aslında bana göre de yok, ama Last Entertainment’ı bir türlü “çok” sevemedim. Bazı kısımları bayıyor açık konuşmak gerekirse. Şarkıda yine “Doğu’ya abanılan” bir yer var, orası keyifli bayağı hahah. Kritik uzamasın diye şarkı şarkı bahsetmek istemedim her zamanki gibi. Bu şekilde daha iyi oldu sanki.
Kapaktan da bahsedip yavaşça bitiriyorum. Daha önceki iki albümde “ölüm” temalı olan kapakların aksine daha bir “insan” temasına dönmüşler bu kapakta ki Mental Vortex’te de buna devam ettiler. Aynı zamanda Coroner’ın markası haline gelen şu meşhur “yandan şeritli” kapak modasına gömüldüler bu kapaklar beraber. Bu ve bundan sonraki 3 albüm (derleme albümü dahil) de bu şekilde piyasaya sürdüler.
Coroner’ı geç keşfettim evet. Ama kısa sürede favori gruplarım arasına yükseldi. Böyle efsane olabilecek çok grup var aslında, ama medya desteği olmayınca, malesef, kaliteli gruplar bile altta kalıyor. Bariz ama üzücü bir gerçek. Coroner da bunların en büyük örneklerinden biri. Celtic Frost gibi bir grubun teknisyenleri (Tommy ve Marky) olarak müzik dünyasına adım atsalar da, bu onları hakettikleri yere yükseltmeye yetmedi. Re-union olayları var ama benim fazla bir beklentim yok yeni bir albüm çıkarma muhabbetleri olursa. En kötüsü konserlerde eski parçaların canlısını izleriz, çalabilirlerse eheh. Bu arada “No More Color” da akar gider yahu, şeker gibi. Dinleyin yani, yazının anafikri bu.
Kadro Ron "Royce" Broder: Vokal, bas
Tommy "T.Baron" Vetterli: Gitar
Marky "Marquis" Edelmann: Davul
Şarkılar 1. Die by My Hand
2. No Need to Be Human
3. Read My Scars
4. D.O.A.
5. Mistress of Deception
6. Tunnel of Pain
7. Why it Hurts
8. Last Entertainment
@masteroforion, Grin iyi albüm evet, ama Coroner’dan bağımsız değerlendirdiğimizde öyle gibi. Gruba pek gitmediğini düşünüyorum; ilerleyen değişimin zirveden sonra düşüşünü temsil ediyor bence. Grin’e puan verecek olursam 7 veya 7,5 veririm sanırım :)
”Aynı zamanda Coroner’ın markası haline gelen şu meşhur “yandan şeritli” kapak modasına gömüldüler bu kapaklar beraber.” denmiş ama yandan şeritli kapak olayı önceki albüm olan Punisment For Decadance ile başlıyor.
Albümün genel olarak hastasıyım. Last Entertainment’ta da sanki Loomis çalıyor. Öyle bir havası var şarkının.
En sevdiğim Coroner albümü. Nefis cidden.
Nefis albüm. Ama Punishment of Decadence benim favorim.
Ben Mental Vortex’i bu albümden bir adım daha önce görüyorum.
Ayrıca Grin de candır, yapmayın etmeyin :)
31.08.2010
@masteroforion, Grin iyi albüm evet, ama Coroner’dan bağımsız değerlendirdiğimizde öyle gibi. Gruba pek gitmediğini düşünüyorum; ilerleyen değişimin zirveden sonra düşüşünü temsil ediyor bence. Grin’e puan verecek olursam 7 veya 7,5 veririm sanırım :)
01.09.2010
@masteroforion, Mental Vortex konusunda + 1
Gorod röportajları vesilesiyle dinlemiştim ben de. Harikulade albüm. Tunnel Of Pain’in girişine kurban.
over-underrated kelimesinin bana çağrıştırdığı ilk grup.
Gördüğüm en underrated grup değilse ben de bir şey bilmiyorum. Bu adamlar hakkettikleri önemi göremeyecekler ve buna çok üzülüyorum doğrusu.
”Aynı zamanda Coroner’ın markası haline gelen şu meşhur “yandan şeritli” kapak modasına gömüldüler bu kapaklar beraber.” denmiş ama yandan şeritli kapak olayı önceki albüm olan Punisment For Decadance ile başlıyor.
Albümü başlatan riff her şeyi özetliyor…….
Last Entertainment.