Relapse Records’dan gelen son dönem promolara bakınca, MASTODON’dan yedikleri ekmeğin tadını beğendiklerini düşündüm. Zira son dönemde kadrolarına kattıkları birçok MASTODON etkilenimli sludge metal grubu vardı. Ben de bir tanesini seçtim anlatıyorum işte.
Sitede yaptığımız son on yılın en iyileri anketinde, 2000 ve sonrasının en başarılı grupları olarak OPETH, MASTODON, LAMB OF GOD ve NEVERMORE öne çıkmıştı. Bugün bu gruplardan MASTODON’a ilişkin bir şeyler söylemeye çalışacağım. Ama önce azıcık OPETH’ten bahsetmek istiyorum.
OPETH, hepimizin malumu clean ve brutal vokalleri, farklı akor yapıları ve akustik pasajlarıyla zengin bir içerik sunduğundan, pek çok grup tarafından bir ilham kaynağı olarak görüldü. Her açıdan çok katmanlı bir müzikleri olduğundan, yeni yeni çıkan bir sürü grup için yoğun bir esinlenme unsuru oldular. Ancak OPETH, yine bu katmanlılığı sayesinde, bire bir kendisi gibi olmaya çalışmayanlar haricinde makul bir “kopylanırlık” kaynağı diye düşünüyorum. OPETH’e özgü olayların hepsini aynı anda yapan çakma OPETH’leri ayrı tutarsak, müziklerine sadece clean/brutal vokal atışmaları koyan veya sadece OPETH’vari dezonant akorlar kullanan gruplar, ilk andan “aha da OPETH” denecek kadar zalimce kategorize edilmiyorlardı. Kısacası, OPETH’ten etkilendiğini belli edip de OPETH çakması olmadan progresif death metal yapmak mümkündü.
Konu MASTODON olduğundaysa durum biraz değişiyor. Bir kere MASTODON -”Crack the Skye“ı saymazsak- fazlasıyla kompakt bir müzik yapıyor. Bir yandan hem duygusal hem icra açısından yoğun, ama bir yandan da MOTÖRHEAD-vari bir çiğlik barındırıyorlar. Şarkılarındaki bu kompakt yapı da taklit edildiklerinde fazlasıyla sırıtıyor ve “çakmalıktan” kurtulmak zorlaşıyor.
MASTODON’un memleketi Georgia, bu tarz sludge/bataklık metal olaylarının ana yurtlarından biri. MASTODON haricinde, yine aynı eyaletten çıkan BARONESS‘in ilk çıktığı sıralardaki “MASTODON çakması” ithamlarını hatırlarsak, bölge gruplarının artık dünya çapında bir konuma gelen bu abilerini ne denli benimsedikleri görülebilir. Tabii ki BARONESS üstün yetenekli elemanlarıyla bu yaftalardan sıyrılıp kendi sound’unu oturtmayı kısa sürede başardı.
Kritiğini yazdığım grubun adının ilk beş paragrafta geçmemiş olması sizi şaşırtmış olabilir, ancak BLACK TUSK gibi çok kişinin bilmediğini sandığım bir grubun eleştirisini yapmadan önce etkilenimlerini ortaya koymanın daha yerinde olacağını düşündüm. Evet, BLACK TUSK da MASTODON ve BARONESS’le aynı eyaletten gelen bir sludge grubu. Elbette ki sludge metal MASTODON’dan çok daha öncesine dayanan bir kavram, lakin bu türü kendi müziğine yedirmek suretiyle metal tarihinde bu denli öne çıkaran belki de bir numaralı grup olan MASTODON’un yolundan giden bu arkadaşlar, grubun daha yırtıcı ve haylaz takıldığı ilk zamanlarını, “Remission” ve hatta daha öncesini örnek alır bir durumdalar.
Bu etkilenimin yanı sıra MOTÖRHEAD’i anımsatan bir bodosluğa da sahip olan BLACK TUSK, sludge metalin olmazsa olmazlarından olan kirli sound’unu da ekleyerek, ortaya yeterli çamurlulukta bir iş koymuş. On bir şarkının otuz yedi dakikalık yer kapladığı “Taste the Sin”de, gruptaki üç elemanın da vokal yapıyor oluşu müziği daha bir dinamik, daha bir coşkun kılmış.
Grubun farklılaştığı ve etkilenimlerini unutturup IRON TUSK dinlediğinizi fark ettirdiği anlar ise, hızlandığı ve adeta MUNICIPAL WASTE’in thrash/crossover’a yaptığı şeyi sludge metale yaptığı, kısacası sapıttığı anlar.
Kendilerine bataklık metal diyen ve kafayı kadınlar ve yaban domuzlarıyla bozan grup, bu tavırlarını da tüm albüm, demo ve EP’lerinde gösteriyorlar. Metal dünyasının son dönemdeki en iyi çizerlerinden BARONESS insanı John Baizley elinden çıkma kapaklar, gruba gayet güzel yakışmış diye düşünüyorum.
Son kelamlara gelirken, yazıda adı geçen grupları seviyorsanız BLACK TUSK’ı da deneyebilirsiniz. Onun dışında BISON B.C., KYLESA, hatta bir yere kadar HIGH ON FIRE gibi gruplarla haşır neşirseniz de BLACK TUSK’ta bir şeyler bulmanız olası. Bir şey beklemeden, sadece sludge metal seven bir dinleyici olarak yaklaşırsanız, “Taste the Sin” sizi bir süreliğine de olsa oyalayabilir. Ama sadece bir süreliğine; daha fazlası değil.
Şarkılar 1. Embrace the Madness
2. Snake Charmer
3. Red Eyes, Black Skies
4. Way of Horse and Bow
5. Unleash the Wrath
6. Twist the Knife
7. Redline
8. The Take Off
9. The Ride
10. The Crash
yazıyı baştan aşağı okurken resimlere, albüm artworklerine falan bakarken acaba baroness artworklerini mi koymuş diye düşündüm.
onun dışında farklı, orjinal, değişik türler denemek istiyorsanız kesinlikle ve kesinlikle relapse records gruplarını deneyin. bu alanda epey öncüler bence.
@nekropunk, relapse promosu demişken, adamların Avrupa ofisi yandı geçen hafta. yani bina tamamen yanmış yok olmuş. tüm pre-order cd’lerinin olduğu depo falan da.
Riff BOMBARDIMANI bu grup ama vokalle birlikte o hızı sanki düzgün kullanamıyorlar gibi. Ama her albümlerinde daha çok seviyorum bu grubu, son albümleri Set the Dial bombaydı yine.
yazıyı baştan aşağı okurken resimlere, albüm artworklerine falan bakarken acaba baroness artworklerini mi koymuş diye düşündüm.
onun dışında farklı, orjinal, değişik türler denemek istiyorsanız kesinlikle ve kesinlikle relapse records gruplarını deneyin. bu alanda epey öncüler bence.
Baroness kapağı desen kimse sesini çıkarmaz bu kadar da benzerlik olmaması taraftarıyım ben aynı kişiden çıksa da.
o değil de ben bu relapse promolarını çok kıskanıyorum.
30.09.2010
@nekropunk, relapse promosu demişken, adamların Avrupa ofisi yandı geçen hafta. yani bina tamamen yanmış yok olmuş. tüm pre-order cd’lerinin olduğu depo falan da.
Riff BOMBARDIMANI bu grup ama vokalle birlikte o hızı sanki düzgün kullanamıyorlar gibi. Ama her albümlerinde daha çok seviyorum bu grubu, son albümleri Set the Dial bombaydı yine.