“Profesyonel grubun amatör vokalisti” olarak addedilen Johan Liiva’nın şutlanmasıyla boşalan koltuğa oturacak kişinin bir kadın olacağını, sanırım Michael Amott bile tahmin etmiyordu. ARCH ENEMY’ye dair çoğu yorumda zayıf halka olarak gösterilen Liiva’nın, grubun kolay alışılır ve seveni gün geçtikçe artan müziğine göre biraz çiğ kaçtığı ortadaydı. Her ne kadar şahsım gibi birtakım kişiler Liiva’nın o höyküren, havlayan, bağıran vokalini daha samimi bulsa da, ARCH ENEMY’nin bir vokalist değişikliği yapmak zorunda hissetmesi de makûl olarak karşılanabilir.
Grubun başlattığı yeni vokalist arayışına gelen cevaplardan birinin bu sarışın kıza ait olmasını, ARCH ENEMY’nin başına bir nevi talih kuşunun konması, hatta oraya yuva yapması gibi değerlendirebiliriz. Günümüzde hayran kitlesi devasa boyutlara ulaşan grubun bu popülaritesinde ve diğer sayısız benzer gruptan farklı görülmesindeki başlıca etken, elbette ki metal dünyasında o kadar da sık rastlamadığımız bu kadın vokalist olgusu. Üstelik bu az rastlanan kadınların daha da az rastlanan cinsinden, güzel olanından.
“Burning Bridges”ı çok seven ve çıktığı anda yüzlerce kez dinleyip hatmeden biri olarak, bu vokalist değişikliğinin grubun sound’unda bazı değişiklikleri de beraberinde getireceğini düşünmüştüm. ARCH ENEMY melodik death metal olarak başladığı kariyerinde, daha ilk albümünden belli ettiği üzere bir heavy metal etkisi de taşımaktaydı. Mike Amott’un klasik Avrupa metaline duyduğu sevgiden kaynaklanan bu durum, grubun duyulurluğu arttıkça elbette ki kendini daha bir belli edecek, grup bu melodik ve kolay alışılır yanını daha çok öne çıkararak kitlesini genişletecekti.
Ve “Wages of Sin” çıktı. Grubun bodosluk ve yırtıcılık kılıfını zamanla terk edip, şarkılar clean vokalle söylense bildiğin heavy metale dönüşecek müzikal devinimini deri değiştiren bir yılana benzetirsek, ARCH ENEMY’nin bu deriden bir anda silkinmeyen, yeni derisine yumuşak ve başkalarını ürkütmeyen hareketlerle geçtiğini görüyoruz. Artık imaj açısından da çok kuvvetli hale gelen ARCH ENEMY’nin bu yeni dönemini başlattığı albüm olan “Wages of Sin”, hayranlardan ve yorumculardan gelen çoğu tahminin tutmadığı ve bu tutmama sayesinde de ARCH ENEMY’ye olan saygının -en azından o dönem için- sürmeye devam ettiği bir albümdü.
Albümü açan Enemy Within, belli ki grubun kadın vokal kozunu nasıl kullanacağını göstermek adına ta en başa koyduğu bir parçaydı. “Tamam kadın vokal aldık da, sor bakalım neden aldık” dercesine güçlü bir karşılaşma oldu Angela’nın biz ARCH ENEMY sevenleriyle olan ilk teması. O zamanlar grubu şu ankinden çok daha fazla seven bir hayranları olarak, bayağı büyük bir heyecanla bekledim Angela’nın sesini ilk duyacağım anı. Müzik yükseldi, yükseldi ve ardından Angela’yı duyduk. İlk mısra “Dark thoughts rise up, deep in your mind…” bitmeden tüm tüylerim ürpermiş, yüzüme eblek bir gülümseme gelmiş ve kafamda tek bir kelime uyanmıştı: “HAS-SİK-TİR”.
Artık önümüzde bambaşka bir şey vardı. ARCH ENEMY bu hamlesiyle belli ki metal dünyasındaki yerini her anlamda değiştirecekti. Basından tutun da konserlerdeki seyirci sayısına kadar, gruba olan ilgi katlanarak artacaktı.
Derine inersek, “Wages of Sin” bence “Stigmata” ve “Burning Bridges”ın ardından en iyi üçüncü ARCH ENEMY albümüdür. Grubun alıştığımız sertlik dozunu koruyan, melodik metalin tüm unsurlarını sonuna dek kullanan, gitarist kardeşlerin hünerlerini cömertçe sergilediği, Mike Amott’un beste yapma konusundaki tecrübesini konuşturduğu, gayet iyi bir albüm “Wages of Sin”. ARCH ENEMY’nin kariyerinde yazdığı en iyi şarkılardan bazıları, gruba yeni hayranlar kazandıran en büyük hit’lerden bazıları yine bu albümde.
Death metal olmayan, melodik death metal özellikleri taşısa da bunu sadece vokalle sınırlayıp müziğin tüm alt yapısını heavy metal/speed metal teması üstüne kuran, bu sebepten dolayı melodik olsun olmasın death metal sevenlerince hafif görülen, heavy metal sevenleri tarafından da -belki de sadece vokallerinden dolayı- hor görülen ARCH ENEMY, bence tüm diskografisi içerisinde, müzikalite ve dönemsel önemi bakımından olmasa da, sevilirlik, çabuk benimsenme ve “ARCH ENEMY sound’unun” yaratımı açısından en önemli işini bu albümle yapmıştı, ve…
…ve her ne kadar bu yorumuma katılmayan epey insan olacaksa da;
“Wages of Sin”… ARCH ENEMY’nin dinlemeye değer son albümüydü.
Kadro Angela Gossow: Vokal
Michael Amott: Gitar
Christopher Amott: Gitar
Sharlee D'angelo: Bas
Daniel Erlandsson: Davul
Şarkılar 1. Enemy Within
2. Burning Angel
3. Heart of Darkness
4. Ravenous
5. Savage Messiah
6. Dead Bury Their Dead
7. Web of Lies
8. The First Deadly Sin
9. Behind the Smile
10. Snow Bound
11. Shadows and Dust
12. Lament of a Mortal Soul (Bonus)
son cümleye kesinlikle katılmıyorum ama belli ki bu tür itirazlara kendini hazırlamışsın, o yüzden üzerinden durmayacağım.
ben de olması gerekenden fazla iddialı olacağım ve Burning Angel grubun en gaz şarkısıdır diyeceğim.
@nazo, gariptir ama gaz şarkı ile güzel şarkı çok karıştırılıyor bence. tabii ki böyle düşünüyor da olabilirsin o ayrı. mesela benim de albümdeki en sevdiğim şarkı burning angel, ama gaz olarak düşünemiyorum hiçbir zaman. ravenous daha gazdır hani. bu yazıyı sırf yazmak için yazdım :)
Görüşüm:
1. Amott un Carcass mantığından iyice çıkması. (etkileşimlere yer verme babında)
2. Grubun Angela üzerinden dönmeye başlaması. (imaj vs.)
3. Solo düsturu ile bir çok insanı etkilemiş Amott un aynı soloları tekrarlamaya başlaması(?!!?11!!)
4. Bir Dead Inside ı Angela nın; Liiva’nın tırnağı olamayacak kadar samimiyetsiz ve kötü söylemesi.
ve bunun gibi bir çok sayabileceğim sebep beni bir zamanlar mıknatıs gibi çeken bu gruptan ittirdikçe ittirmiştir. O neyse artık…
Arch Enemy yi bir melodic death metal unsuru kabul etmek isteyenler genelde Liiva yı daha samimi bulur ve isteselerde istemeselerde ilk albumler daha çekici gelir zaten. O yuzden son cümleye katılmıyor değilim. Ha yeni albumlerden ilginç etkileşimler, hoş parçalar çıkmadı mı? Evet çıktı. Anlatabildim ama sanırım ne demek istediğimi.
Heat’e katılıyorum Ahmet’e katılmıyorum. Go Home !!!. Ayrıca Arch Enemy’yi de son yılların en harika albümlerinden birini çıkarabilecek bir grup olarak görüyorum , ha çıkarırlar mı bilemem. Kafasızlara şöyle oturup “Hacım bak yanlış yolda ilerliyoz ha” diyecek kimse yok mu ?
Wages of Sin sonrasındakiler bence sadece içlerinde bazı iyi şarkılar olan ama Arch Enemy’nin kariyeri adına önem teşkil etmeyen albümler. Wages of Sin’deyse grubun kariyeri için önemli bi sürü şarkı var. Sonraasında çıkardıkları herhangi bi albüm Wages..’ın yarısı bile olamaz bence. Anthems biraz iyi, ama diğerleri baya sallama geliyo bana.
arch enemy her zaman çok sağlam bir grup olmuştur, olacaktır. o kadar.
liiva ve angela vokallerini karşılaştırmak zor. ben şahsen bütün albümlerinde dinlenecek şey buldum. bi doomsday machine’e ısınamadım fazla o kadar. onda bile dinlediğim şarkılar var.
Liiva sonrasında çıkardığı en iyi albüm bence.Gerçi Rise of the Tyrant’ın da hakkını yememek lazım.O zaman gelin şöyle bir sıralama yapalım (daha doğrusu ben yapayım):
1.Burning Bridges
2.Stigmata
3.Wages of Sin
4.Rise of the Tyrant
Arkadaş bu nedir ya. Hep bu kaliteye en azından yakın devam etselerdi çok daha saygı duyulan bir grup olurlardı. Sırf şu albümün ilk yarısı bile o kadar iyi ki bundan sonraki bütün işlerinin toplamını tokatlar
Men fear death, as children fear to go in the dark: and, as that natural fear in children is increased with tales, so is the other. Certainly, the contemplation of death, as the wages of sin, and passage to another world, is holy, and religious; but the fear of it, as a tribute due unto nature, is weak.
benim için en iyi “metal” albümlerinden biridir. ayrıca son cümleye katılmıyorum :)
18.08.2010
@enver yılmaz, tabi bu cümleye sadece anthems of rebellion’dan dolayı katılmıyorum. ondan sonra gelenleri de benim için dinlemeye değer değil.
son cümleye kesinlikle katılmıyorum ama belli ki bu tür itirazlara kendini hazırlamışsın, o yüzden üzerinden durmayacağım.
ben de olması gerekenden fazla iddialı olacağım ve Burning Angel grubun en gaz şarkısıdır diyeceğim.
18.08.2010
@nazo, gariptir ama gaz şarkı ile güzel şarkı çok karıştırılıyor bence. tabii ki böyle düşünüyor da olabilirsin o ayrı. mesela benim de albümdeki en sevdiğim şarkı burning angel, ama gaz olarak düşünemiyorum hiçbir zaman. ravenous daha gazdır hani. bu yazıyı sırf yazmak için yazdım :)
Görüşüm:
1. Amott un Carcass mantığından iyice çıkması. (etkileşimlere yer verme babında)
2. Grubun Angela üzerinden dönmeye başlaması. (imaj vs.)
3. Solo düsturu ile bir çok insanı etkilemiş Amott un aynı soloları tekrarlamaya başlaması(?!!?11!!)
4. Bir Dead Inside ı Angela nın; Liiva’nın tırnağı olamayacak kadar samimiyetsiz ve kötü söylemesi.
ve bunun gibi bir çok sayabileceğim sebep beni bir zamanlar mıknatıs gibi çeken bu gruptan ittirdikçe ittirmiştir. O neyse artık…
Arch Enemy yi bir melodic death metal unsuru kabul etmek isteyenler genelde Liiva yı daha samimi bulur ve isteselerde istemeselerde ilk albumler daha çekici gelir zaten. O yuzden son cümleye katılmıyor değilim. Ha yeni albumlerden ilginç etkileşimler, hoş parçalar çıkmadı mı? Evet çıktı. Anlatabildim ama sanırım ne demek istediğimi.
Ha bir de eklemeden edemeyeceğim Amott un solo tonları hayatımın tonlarındandır. =D
Rise Of The Tyrant ve Doomsday Machine taş gibi albümler
Spiritual Beggars: Delikanlı Amott metal \m/
Heat’e katılıyorum Ahmet’e katılmıyorum. Go Home !!!. Ayrıca Arch Enemy’yi de son yılların en harika albümlerinden birini çıkarabilecek bir grup olarak görüyorum , ha çıkarırlar mı bilemem. Kafasızlara şöyle oturup “Hacım bak yanlış yolda ilerliyoz ha” diyecek kimse yok mu ?
Wages of Sin sonrasındakiler bence sadece içlerinde bazı iyi şarkılar olan ama Arch Enemy’nin kariyeri adına önem teşkil etmeyen albümler. Wages of Sin’deyse grubun kariyeri için önemli bi sürü şarkı var. Sonraasında çıkardıkları herhangi bi albüm Wages..’ın yarısı bile olamaz bence. Anthems biraz iyi, ama diğerleri baya sallama geliyo bana.
arch enemy her zaman çok sağlam bir grup olmuştur, olacaktır. o kadar.
liiva ve angela vokallerini karşılaştırmak zor. ben şahsen bütün albümlerinde dinlenecek şey buldum. bi doomsday machine’e ısınamadım fazla o kadar. onda bile dinlediğim şarkılar var.
Ben de bu albumu pek sevemiyorum nedense. Ilk 2 sarkidan olsa gerek. Oyle bir acilis yapiyorlar ki digerlerine dikkat etme firsatim kalmiyor.
Liiva sonrasında çıkardığı en iyi albüm bence.Gerçi Rise of the Tyrant’ın da hakkını yememek lazım.O zaman gelin şöyle bir sıralama yapalım (daha doğrusu ben yapayım):
1.Burning Bridges
2.Stigmata
3.Wages of Sin
4.Rise of the Tyrant
and the winner is Johan Liiva!
son çıkardıkları remake şeisi epey tepki aldı fanlardan. dinleyen var mı?
26.08.2010
@spootniq, http://www.pasifagresif.com/2009/09/arch-enemy-the-root-of-all-evil/
teşekkürler,
Transmigration Macabre’da nasıl sıçtıklarını merak ettim doğrusu. indireyim bi ara :)
Ben bu albümü baya baya seviyorum yahu.
05.08.2021
Yukarıdakini yazdığımı unutup aynısını yazmaya geldim.
Arkadaş bu nedir ya. Hep bu kaliteye en azından yakın devam etselerdi çok daha saygı duyulan bir grup olurlardı. Sırf şu albümün ilk yarısı bile o kadar iyi ki bundan sonraki bütün işlerinin toplamını tokatlar
Men fear death, as children fear to go in the dark: and, as that natural fear in children is increased with tales, so is the other. Certainly, the contemplation of death, as the wages of sin, and passage to another world, is holy, and religious; but the fear of it, as a tribute due unto nature, is weak.
13.10.2022
@Cryosleep, Tırnak içine almayı ve sözün Sir Francis Bacon’a ait olduğunu yazmayı unuttum.