Şu anda az çok tahmin ediyorum ki pek çoğunuz bu sayfayı “Aha da popüler adamın popüler grubu. Bakalım albüm kaç puan almış, tartışma çıkmış mı?” gibi düşüncelerle açtınız. Ki bundan doğal bir şey de olamaz. In Flames gibi, Sepultura gibi, Metallica gibi tartışmalı grupların yeni albümleri çıktığı zaman ben de haklarında yazılan kritiklerde ilk olarak puana ve tartışma panolarındaki kavga potansiyeline bakıyorum. Bu şekilde hem yazarın binbir merak unsuruyla süslediği yazısını piç etmiş, hem de içimdeki vahşi dürtülere ihanet etmemiş oluyorum.
Peki böylesi okunma potansiyeli bol ve önem sahibi bir albümün kritiğini yazan biri olarak işin kolayına kaçmak ve grubun/Max Cavalera’nın ekmeğini yemek isteseydim ne yapardım? Tabii ki Max Cavalera’nın Sepultura’yla imza attığı başarıları, bir zamanlar Brezilya’nın hakir ve ortam görmemiş çocuğuyken nasıl zirveye oturduğunu, binlerce metalci gencin “bırakma bizi Max baba” şeklinde demeçlerine rağmen gruptan ayrılışını ve Soulfly’ı kuruşunu, kah insanın kanını ısıtan sımsıcacık bir hikayeymişcesine, kah yüzyılın kahramanlık öyküsüymüşcesine destansı bir şekilde ballandıra ballandıra anlatarak bir güzel gözünüzü boyardım. Böylece eski güzel günleri hatırlatarak yeni albüme yönelik beklentileri ve dinleme isteğini artırır, yazının sonunda da “vay be, Berca sayesinde adeta geçmişe gittim” hissiyatını vermeye çalışarak övgü peşinde koşardım. Ama Allah’a şükür ahlaklı bir yazarım, öyle şeylerde gözüm yok. Şimdi insan gibi, türlü hilebazlık ve sahtekarlık numaralarına başvurmadan, albümde ne var ne yok, önceki işlere göre ne gibi değişiklikler, ne gibi artılar ve eksiler var, dinleyiciyi tatmin oranı nedir, bir bir anlatacağım izninizle. Buyrun.
“Omen”, Soulfly diskografisinin yedinci albümü ve Soulfly’ın ikinci döneminin son halkası. Biliyorsunuz, Cavalera bu projeyi ilk başlattığında hemen herkes şaşırmış, “lan bu bildiğin nu-metal” diyerek yerin dibine sokmuştu. İnsanlar tam bu sound’a yavaş yavaş alışmıştı ki, Cavalera bu kez “Dark Ages” ile eski günlerine dönmeye başladığının haberini çıtlatmış, daha sonra çıkardığı “Conquer” ile Soulfly diskografisinin tartışmasız en iyi albümünü yapmıştı. O zamandan bu zamana ben de büyük ümitlerle “Omen”i bekliyordum ki, “Conquer”ı aşabilen bir albüm olursa büyük ihtimalle bir başyapıt dinliyor olacaktım. PEKİ O ZAMAN BAKALIM “OMEN”, “CONQUER”I AŞABİLMİŞ Mİ ACABA (sayfayı ilk açtığında nota bakmayanlar için “merak unsurları” vol.1)?
Öncelikle söylemeliyim ki “Omen”, “Conquer”a pek benzemiyor. “Conquer”ın mistik, doğucu bir havası varken “Omen”in daha direkt ve belli bir atmosferden uzak bir yapısı var. Bu havayı daha ilk şarkı Bloodbath and Beyond’da solumak mümkün. Crustpunk’a göz kırpmak şöyle dursun, adeta gözleriyle soyan ve büyük bir şehvetle sevişen rifleriyle ve kirli havasıyla konseptsel bir çalışmanın bizi beklemediğini rahatlıkla anlayabiliyoruz. Ha, albüm için konseptten ve atmosferden uzak dedim fakat zaman zaman doğu rifleriyle veya dünya müziği etkileşimleriyle karşılaşmıyor da değiliz. Sonuçta Soulfly hangi türde müzik yaparsa yapsın yaptığı müzikten bağımsız olarak etkileşimleri hayli geniş olan bir grup. Ancak tüm bunları bir kontekst içinde düşündüğümüz zaman “albümde şu hava hakim” diyemiyoruz.
Bu arada bir Soulfly klasiği olarak tekrar eden rifler ve sözler yine müziğin iskeletini oluşturuyor. Normalde “tekrar eden rifler” tabirini bir grubu kötülemek için kullanırım fakat Soulfly’da işler biraz daha farklı. Max Cavalera bunu nasıl yapıyor anlamış değilim fakat aynı rifi şarkı içinde onlarca kez kullanmasına rağmen çok da sırıttığını veya rahatsız ettiğini söyleyemiyorum. Mesela Lethal Injection’da toplamda 4 rif olmasına (hatta solo arkası rifi saymazsak elimizde 3 rif kalıyor) rağmen şarkı bir şekilde dinletiyor kendisini. Az sayıda rife rağmen şarkıların dinlenebilir olmasını sağlayan en önemli faktörlerden biri ise Marc Rizzo.
Sokağa çıktığınız anda milyonlarca benzerini görebileceğiniz tipiyle klasik metalci profilinden uzak olan Marc Rizzo yine enfes bir performans sergiliyor açıkçası. “Conquer”daki gibi albümün her anında “ben burdayım” demese de şarkıların nefes alması gerektiği yerlerde öyle ferah melodilerle sahne alıyor ki, gitarını duyduğunuz anda “vay arkadaş ne güzel çalıyor adam ya” diyorsunuz. İmzası haline gelmiş olan kısa, hızlı, keskin ve etkili sololarını da yine şarkıların sonunda kullanıyor ve böylece uyandırdığı merak hissiyle dinleyicinin şarkıların yarısında “oof sıkıldım yaa” diyerek şarkıyı atlamasını engelliyor.
Max Cavalera’ya geri dönecek olursak, vokallerinin yine muazzam olduğunu söylemekte fayda var. İster sevin, ister sevmeyin ancak bu adam hala metal dünyasının en ilham verici vokallerinden biri. Söylemeye başladığı anda yanına yaklaşması imkansız bir kasırga hissini veriyor adeta. Bu arada albümde iki konuk vokalimiz var. Biri The Dillinger Escape Plan’den Greg Puciato, diğeri de Prong’dan Tommy Victor. Tommy Victor hadi yine iyi söylemiş de asıl Greg Puciato’nun performansına diyecek bir kelime bulamadım. Nefis nefis. Bu arada ısrarla bahsetmekten kaçındığım konuya, yani sözlere geldi sıra. Yine her şarkının bir avuç sözü var, yine aynı dörtlük içinde sadece bir satır değiştirilerek tekrar tekrar kullanılıyor, yine kafiye en büyük kural falan. Yani ne denebilir ki? Eleştirmeye kalksan eleştiremezsin de. Adamın tarzı da bu yani. İşte tam olarak bu yüzden Max Cavalera tuhaf bir adam. Başka bir grup bunu yapsa kulağı tırmalar, rahatsız eder ama bu adam yaptığı zaman bir şekilde kanıksıyorsun, rahatsız olmuyorsun.
Her Soulfly albümünde ayrı bir parantez olarak gözüken şarkı serisinden bahsedeyim biraz da. Takip edenler bilir, her Soulfly albümünün sonunda albümün genelinden çok çok uzak bir havası olan ve ismi yine Soulfly olan bir şarkı olur. İlk albümlerde bu şarkılar genelde etnik yapılarıyla dikkat çekerken son albümlerde bu şarkılar iyiden iyiye melodik rock/metal şarkılarına dönüşmüş durumda. Bu albümde de gelenek bozulmamış ve son şarkı olarak sunulan Soulfly VII enfes bir melodik şarkı olmuş. Hani grubun ismine bakıp sonra da şarkıları dinleyen bir adam “ee bunun nesi soulfly, adam anca bas bas bağırıyor, ruhumda hiç de bir hareketlenme yok açıkçası” derse, kendisine hemen bu serinin dinletilmesi gerekiyor ki mevzuyu çaksın. Hakikaten bu serinin her bir şarkısı (lan grubun ismiyle şarkı ismi aynı olunca anlatmak ne zor oluyormuş) adamı adeta alıp bir yerlere götürüyor. Tabii yine de en güzel Soulfly bence “Conquer”daki, yani Soulfly VI (lan amma Soulfly dendi be, gruptan tiksindim).
Albümün deluxe versiyonunda 3 adet de cover bulunuyor. Bunlardan ilki enfes bir Led Zeppelin şarkısı olan Four Sticks. Yorum ise çok çok güzel olmuş. Ancak Max babanın ağzına “oo beybi may beybi” gibi laflar yakışmayacağı için vokaller yok. Diğer cover’a ise cover demek zor zira şarkı bizzat Max Cavalera’nın bestelediği Refuse/Resist. Davul başına da büyük oğlunu oturtmuş bu şarkıda (büyük dediğim de 17-18 falan). Diğer cover da Excel’in Your Life My Life’ı. Daha önce şarkının orjinalini dinlemediğim için bir yorumda bulunamayacağım fakat bu şarkıda da Max’in en küçük oğlu Igor davul çalıyor ve kendisi fotoğrafından anladığım kadarıyla maksimum 14 yaşında olmalı. Yaa görün görün elalemin çocuğu kaç yaşında neler yapıyor. Böyle olanaklara çok pis küfürler etmek istiyorum.
Çok uzadı, daha fazla ayrıntı manyağı yapmadan bitireyim en iyisi. Diyeceğim o ki “Omen” yine güzel bir albüm fakat ben bir “Conquer” tadı alamadım. Halbuki ne kadar da heyecanlanmıştım “Conquer” çıktığında, “aha albüme bak, sonraki albümler çok daha pis olacak kesin” diye. Öyle olmadı, sağlık olsun. Yine de keyifli bir albüm olduğunu inkar etmemek lazım. Prodüksiyon da cam gibi zaten. Dinlememek için bir sebep yok. Ha, grubun ismini sürekli duymanıza rağmen hiç dinlemediyseniz ve önyargılıysanız ben derim ki önce “Conquer” albümünü dinleyin. Bodoslama nu-metal seviyorsanız ilk albümleri de dinleyebilirsiniz fakat bu siteye girip nu-metal’den hoşlanmayan %99′luk kesimden biriyseniz çok da tavsiye etmiyorum ilk albümleri. Öyle yani. Düzgün bir son cümle bulamadım iyi mi? Neyse bu seferlik de böyle olsun:
“Bu adam öldü yeaa” diye yapma artislik sağda solda,
Geçirir dişine dirseği Max Cavalera baba.
Akıllı ol, ağzını topla, adamın asabını bozma,
İndirir yumruğu suratına Max Cavalera baba.”
Kadro Max Cavalera: Vokal, gitar, sitar
Marc Rizzo: Gitar
Bobby Burns: Bas
Joe Nunez: Davul, perküsyon
Konuklar:
Branden Krull: Klavye
Greg Puciato: Vokal
Tommy Victor: Vokal
Zyon Cavalera: Davul
Igor Cavalera: Davul
Şarkılar 1. Bloodbath & Beyond
2. Rise of the Fallen
3. Great Depression
4. Lethal Injection
5. Kingdom
6. Jeffrey Dahmer
7. Off With Their Heads
8. Vulture Culture
9. Mega-Doom
10. Counter Sabotage
11. Soulfly VII
12. Four Sticks (LED ZEPPELIN Cover)
13. Refuse/Resist (SEPULTURA Cover)
14. Your Life My Life (EXCEL Cover)
evet yedim döndüm. öncelikle şunu söylemem lazım. max cavalera dave mustaine’den sonra en sevdiğim metal müzisyeni diyebilirim. soulfly’ın her albümünü ayrı seven bir insanım. nu metal albümlerinide severim sonraki daha “thrash” daha “groove” albümlerini de çok severim. conquer de soulfly tarihinin zirve noktasıydı bence. albüme gelicek olursak bu kadar az riff kullanarak daha iyi müzik yapan grup yok. max baba’nın ilahi vokali soulfly’ın kendi özgü melodikliğiyle birleşince ortaya benim için orgazmik bir müzik çıkıyor. albümün ikinci yarısını daha çok sevdim ama albümün genelinde ortalamanın altında hiçbir şarkı yok. herkes dinlesin lan!
Bu albümden sonra Marc Rizzo gerçeği iyice kafama dank etti.Dark Ages albümünde “Nereden çıktı bu” dedirten Inflikted albümünde hayvan bir performans ortaya koyan Rizzo bu albümde de oldukça güzel bir iş çıkarmış.İll Nino grubundan sonra buraya geldiği düşünülürse muhteşem bir gelişme var.Bundan sonra ki Soulfly ya da Cavalera Conspiracy albümünde pür dikkat dinleyeceğim gitarları.
max cavalera severlere duyrulur dinlediniz mi bilmiyorum ama bu abimizin oğlununu(richie cavalera) bulunduğu incite diye bir grup varmış indirdim dinliyorum fenaa bir albüm dinleyin dinlettirin :D
oha ciddi mi lan? yok artık. bişeyler yiyip yorum yapmaya döneyim bari…
evet yedim döndüm. öncelikle şunu söylemem lazım. max cavalera dave mustaine’den sonra en sevdiğim metal müzisyeni diyebilirim. soulfly’ın her albümünü ayrı seven bir insanım. nu metal albümlerinide severim sonraki daha “thrash” daha “groove” albümlerini de çok severim. conquer de soulfly tarihinin zirve noktasıydı bence. albüme gelicek olursak bu kadar az riff kullanarak daha iyi müzik yapan grup yok. max baba’nın ilahi vokali soulfly’ın kendi özgü melodikliğiyle birleşince ortaya benim için orgazmik bir müzik çıkıyor. albümün ikinci yarısını daha çok sevdim ama albümün genelinde ortalamanın altında hiçbir şarkı yok. herkes dinlesin lan!
son albümden Rise of the Fallen’ın hastasıyım, onun dışında Soulfly’a çok ısınabildiğimi söyleyemem.
Bu albümden sonra Marc Rizzo gerçeği iyice kafama dank etti.Dark Ages albümünde “Nereden çıktı bu” dedirten Inflikted albümünde hayvan bir performans ortaya koyan Rizzo bu albümde de oldukça güzel bir iş çıkarmış.İll Nino grubundan sonra buraya geldiği düşünülürse muhteşem bir gelişme var.Bundan sonra ki Soulfly ya da Cavalera Conspiracy albümünde pür dikkat dinleyeceğim gitarları.
max cavalera severlere duyrulur dinlediniz mi bilmiyorum ama bu abimizin oğlununu(richie cavalera) bulunduğu incite diye bir grup varmış indirdim dinliyorum fenaa bir albüm dinleyin dinlettirin :D
Rise of the Fallen
06.12.2020
@TAAKE, öküz gibi şarkı.
İlk şarkının 14.saniyesinde başlayan kısım bana şöyle geliyor
Ah-met-ne-diyon
Ah-met-ne-diyon