“Arka arakaya iki albüm çıkaracağız, biri komple sert olacak diğeri komple yumuşak” dediklerinde “Oha lan ne güzel fikir!” diye düşündüğümü hatırlamıyorum. Daha çok “Hmm… Niye ki?” şeklinde bir ruh halindeydim.
OPETH’in brutal vokallerine alışamayan ve sadece yumuşak parçalarını seven birçok insan olduğu hepimizin malûmu. Şimdilerde ekstrem müziklerin tüm dünyadaki metal kitlesince daha bir benimsendiği ve neredeyse klasik türlerin üzerine çıktığı düşünülürse, bu durum eskiye nazaran daha bir normale döndü, ancak bundan beş altı sene öncesine kadar OPETH dahi tam anlamıyla sahiplenilemeyen ve farklı özellikleri, yine farklı dinleyici segmentleri tarafından sevilen bir gruptu. Bu durum, Music For Nations’ın da dikkatini çekmiş olacak ki, OPETH’in sadece yumuşak tarafını sevenleri cezbedecek bir albüm yapılması kararlaştırıldı.
Grup her ne kadar bu “yumuşak albüm” olayını hayranlarına kabul ettirebilmek adına “Ama bakın öncesinde de tümü sert şarkılardan oluşan bir albüm yapacağız” demiş ve “Deliverance“ı çıkarmışsa da, bildiğimiz gibi “Deliverance”ın “Damnation”ın tam anlamıyla bir kontrastı olmadığı, “Damnation”ın yumuşaklığını karşılarcasına OPETH’in yalnızca sert yüzünü gösterdiği bir albüm olmadığı da ortada. Kısacası grup ve Music For Nations, “Deliverance”ı normalden sert bir OPETH albümü olarak lanse ederek “Damnation”a gelecek tepkileri bir nebze olsun kırmış oldu diye düşünmekteyim bu ufacık aklımla.
Ülkemizdeki çeşitli site ve forumlarda, müzik vizyonundan ve mantıktan ölen yorumlarla karşılandı “Damnation”. “Yemek müziği”, “asansör müziği” diyen de oldu, “kız müziği” diyen de. Her ne kadar -bence- başta bahsettiğim türde planlı bir amaç için yapılmışsa da, “Damnation” iyi bir albümdü.
Mike’ın yetmişler progresif rock’ına ne denli meraklı olduğunu, bu alanda çok kişiyle kapışabileceğini söyleyecek düzeyde geniş, üstelik de içinde pek az kişide olduklarını söylediği türden nadide plaklar bulunan bir koleksiyonu ve dolayısıyla da birikimi olduğu, OPETH’i yakından takip edenlerce bilinir. Akerfeldt, “Damnation”ı yaparken de bu hazinesinden faydalanmış, dönemin havasını kulaklarımıza taşıyan mellotron başta olmak üzere gayet akustik, gayet saf ve bir o kadar da “OPETH” bir iş ortaya koymuştu.
Closure’daki ufak distortion’lı bölümler dışında tümüyle akustik, klasik ve clean gitarların götürdüğü albüm, asıl etkisini, bir süredir grubun sağ kolu olan Steven Wilson’ın mellotron tınılarıyla vermişti diye düşünüyorum. Önlerindeki gitarların yarattığı kimi zaman günlük güneşlik, kimi zamansa gerim gerim geren havayı müthiş bir uyumla pekiştiren mellotron ve piyano, “Damnation”ın özgün olmasında, “herhangi bir albüm” olmamasında en büyük etken durumundalar.
Martin Lopez’in özellikle ghost note‘larla çok nefis pekiştirdiği caz etkili tarzı ve gerektiği yerlerde farklı tip bagetler de kullanarak yarattığı değişik tınılar, Mendez’in her zaman takdir ettiğim stiliyle birleşince, albümün altyapısı da üstü kadar kuvvetli hale geliyor. Bir önceki paragrafta bahsettiğim yoğun mellotronlar ve çoğu yerde fark ettirmeseler de karşılıklı harika işler yapan, birbirleriyle dans eden gitarlar da olaya katılınca, ortaya neredeyse sinematografik denecek düzeyde katmanlı ve iç içe geçmiş bir müzik çıkıyor. En güzeli de, bu katmanlılığın şarkıların basit ve saf hallerinin önüne çıkmayan, olayı asla bir kaosa sürüklemeyen bir biçimde kotarılmış olması. Kısacası içlerinde çok şey olan ama bunu son derece minimal, naif ve kırılgan şekilde sunan şarkılarla dolu bir albüm “Damnation”.
Kişisel bir notla kapatmak istersem, ilginç şekilde, bu albüm çıktığı dönemde H. P. Lovecraft’ın tüm hikayelerinin yer aldığı birkaç kitap almıştım ve o kitapları okurken de yeni albüm heyecanı ile sürekli olarak “Damnation” dinliyordum. Ve ne oldu, artık ne zaman “Damnation” dinlesem gözümün önüne Lovecraft hkâyeleri geliyor, müzik sanki onun yarattığı mekanlara bir soundtrack özelliği taşıyor. Böyle de bir ankektod.
“Damnation” elbette bir metal albümü değil, o nedenle benimseyeni olduğu kadar hiç haz etmeyeni de olduğunu biliyorum; ancak Mikael Akerfeldt’in çok yönlülüğünü görmek ve grubun bugüne dek çıkardığı -bence burnu havada olmamasına rağmen- en sofistike iş olmasından dolayı da OPETH diskografisinde özel bir yerde duruyor. Grup bir daha bu tarz bir albüm yapmayacağını söylese de (iddialı son cümle geliyor) bence de bir daha böyle bir işe girişmesinler. Çünkü “Damnation”daki tüm şarkılar da dahil olmak üzere, bir daha Still Day Beneath the Sun ve Patterns In the Ivy II‘dan daha iyi clean şarkılar yapabileceklerini sanmıyorum.
Kadro Mikael Åkerfeldt: Gitar, vokal
Peter Lindgren: Gitar
Martin Lopez: Davul, perküsyon
Martin Mendez: Bas
Konuk:
Steven Wilson : Piyano, mellotron, geri vokaller
Şarkılar 1. "Windowpane"
2. "In My Time of Need"
3. "Death Whispered a Lullaby"
4. "Closure"
5. "Hope Leaves"
6. "To Rid the Disease"
7. "Ending Credits"
8. "Weakness"
Kapak bi garip. Aynadan yansıyan görüntüde arka tarafta bir masa görünüyor, öndeki şey eğer oyuncaksa insan boyutunda. Eğer insansa oyuncak gibi. Ne lan bu?
@nekropunk, aynen, çok severim. hatırlıyorum lisede bir arkadaş sürekli cd isterdi bizden, ending credits’i haluk levent diye yutturmuştuk, o da yemişti.
öyle bir anım var o şarkıyla.
@nekropunk, işin aslı opetten hazzetmemenin sebebi grubun asıl türü olan acı tatlı progresif death metal den hoşlanmaman olsa gerek bu albüm saf bir progresif rock albümü herkesin beğenmesi gerektiği bir gerçek
Bu album günümüz progresif rock neferlerinin yüz akı olmuştur ve tarihe geçmiştir. Ve bu adamlar şu albümü yaptığı halde hala gitaristi ailesi için müziği bırakabilmiş, Mikael halen türlü geyikleriyle mütevaziliğiyle ortalarda dolaşabilmiştir. Mükemmel bir albüm. Benim notum 8.5 ya da 9 . Teşekkürler kritik için Ahmet :)
bu 4′lü kadro opeth’in en başarılı kadrosuydu. progresif müzikle uğraşan bir grup için (sert bir müzik yapıyor olsalar bile) müziğin sertliği-yumuşaklığını pek takan bir dinleyici değilim. bu albüm ilk çıktığında da çok şaşırmadım hatta opeth gibi bir grubun niye bunda geç kaldığını düşündüm. damnation gibi birkaç albüm daha yapabilseler progressive rock dünyasında daha da hatırı sayılır bir yer edinebilirler ama sanırım akerfeldt beyefendinin demeçleri düşünceleri bunu engelliyor. steven wilson bu gruba blackwater park albümüyle el attığında grupta inanılmaz bir değişim başgösterdi. yani steven wilson opeth’i kendi düşüncelerince bir daha yarattı diyebiliriz. akerfeldt sanırım bu konuda ona güvendi ve kendisini özgür bıraktı. bunun sonuçlarını da görüyoruz. gerek steven wilson gerekse akerfeldt 70′lerin prog rock müziğini iyi bilen müzisyenler. e hal böyle olunca bu damnation albümü de 70′lerden alınan nüanslarla süslenmiş. ending credits adlı enstrümantal şarkıda bile akerfeldt gitarının tonunu öyle bir ayarlamış ki sanırsınız camel gitaristi andrew latimer çalıyor. fazlasıyla duygu dolu ve içten bir çalışma olmuş diyebiliriz. benim bu albümde eleştirdiğim bir nokta da fazlsıyla diğer gruplardan etkilenilmiş olması. yani sert bir müzik yaparken opeth tam anlamıyla kendisini çalıyor ama iş yumuşak ve tamamen progresif anlayışla hazırlanmış şarkılara gelince ya camel oluyor ya da pink floyd. akerfeldt’in çok sevdiği 70′lerin acid folk grubu comus’tan bile etkilenimler çok fazla. yani yaratmak akerfeldt için zor olmamalı. eee önünüzde morningrise,still life,blackwater park var. sound konusunda çok daha özgün şeyler yakalanabilinirdi ama yine de güzel bir albüm olmuş diyebiliriz.
aslında hardcore opeth fanlarından bu albüm ve diğer clean şarkı/vokalleri sevmeyenleri anlıyorum. ama yine de açık fikirli olup opeth’i bir death metal grubu değil de müzik yapan adamlar olarak görünce, hem bu albümün hem de diğer clean şarkıların ne kadar süper olduğunu anlayabilmeliyiz diye düşünüyorum.
@cenkozmercan, aslında ben bunu biraz da enstrüman eksikliği olarak görüyorum. brutal vokal olan şarkılanrın hemen hemen hepsinde clean var. brutal ve clean vokali farklı enstrümanlar olarak ele alınca, şarkılarda bir enstrümanın eksik olması hoşuma gitmiyor esasen.
@cenkozmercan, o zman hepsiyi de müik yapan adamlar olarak ele alalım. şu anda da tvde hande yener çalıyo onuda metal değil de müzik yapan adamlar felsefesiyle irdelersin sen artık ;)
Sondan 3. paragraf götümü yırtsam yapamayacağım kadar güzel özetlemiş olayı. İddialı son cümleye ise katılmıyorum. :) Ghost Reveries’deki clean bölümlere dikkat çekiyorum bununla bağlantılı olarak. “Clean şarkı” olarak yaptıkları şeyler farklı havalarda oluyor ama yaratıcılıklarına güveniyorum.
closure, weakness, ending credits gibi vasat parçalar da olmasaydı mükemmel bir albüm olurdu kanımca. özellikle ending credits opeth’in açık ara en abartılan şarkısıdır, bence Mikael onu geçiş şarkısı niyetine koymuş olabilir.
@illuminati, closure iyi bence, weakness de zaten değişik bir şey deneyelim nasıl olur amaçlı bir şarkı gibi. ending credits’in aşırı abartıldığını düşünüyorum ben de senin gibi.
Yavaş bir albüm ama bütün şarkıların alt yapısının sağlam oluşuyla durumu gerçekten gayet güzel kotarmışlar. Her şarkı başlı başına bir hikaye, hepsi insanı başka duygulara boğuyor. Çok güzel bir albüm.
ben bu albümü metallica’nın black albümüne benzetiyorum. radyolarda çalınmak, grubun isminin yayılmasını sağlamak için yapılmış gibi. tabi bu kötü bir albüm olduğunu göstermiyor. çok iyi bir albüm alışamadığım sadece bir iki şarkı var
@Ahmet Saraçoğlu, ilk bakışta damnation daha iyi gibi gelse de origin. origin’de daha önce hiç duymadığım cinsten bir doğayla iç içe olma durumu var. tam olarak anlatamıyorum ama origin, en azından kişisel olarak bana çok daha fazla hitab eden bir albüm.
bu albümü her dinleyişimde ortamın atmosferi değişiveriyor, birazda hüzün ama nedense hiç yargılamadım açıkçası neden böyle bir albüm yaptılar diye(sanki Opeth ten böyle birşey beklemişiz gibi) favorimdir
Ruhumun derinliklerine inen bir müzik var bu albümde. Her dinleyişimde farklı şeyler hissediyorum ve farklı şeyler buluyorum bu yoğunluk içinde.. ve Mikael önünde saygıyla eğiliyorum :) Ayrıca CD’sini bana hediye eden kişi itibariyle de benim için özel bir albümdür.. Fazla söze gerek yok 10/10 :)
Sonbahar geldi hüzünlendim ben yine. Bu mevsimde çok iyi gidiyor nomıssız. Akerdfelt ne eylese güzel eyliyor arkadaş. Değil progresif rock, yarın birgün arabesk rap yapıcam dese, bir bildigi vardır deyip kulak kabartırım.
İlaveten oyun havaları ve bilimum düğün müziklerinden hiç hazetmeyen biri olarak günün birinde evlenirsem, Closure şarkısına mutlaka yer vericem. Birkaç tane de oynak Orphaned Land şarkısı koyduk mu düğün diskografimiz hazır. Geriye sadece evlenecek kız bulmak kaldı.
Damnation albümü de bir progresif rock albümüydü ama daha ilk şarkısından Opeth’in elinden çıktığını belli oluyordu(ek olarak en sevdiğim Opeth albümlerinden biridir) ama maalesef Heritage, Pale Communion ve Sorceress albümlerin de durum öyle olmadı. Watershed çıktığı zamanlarda “keşke bir gün Damnation tarzında bir albüm daha yapsalar” diyordum benim kastettiğim Heritage ve saz arkadaşları değildi :D Mikael başgan beni yanlış anladı herhalde :D
Bu arada ne ilginçtir ki, bu kritik yayınlandıktan 1 yıl sonra Heritage isimli albümle beraber grup tamamen progresif rock tabanlı müzik yapmaya başladı :D
En sevdiğim Opeth albümü. 10/10
Bu albümü keşfetme sürecim çok uzun olmuştu ve iyiki de öyle olmuş çünkü ne zaman dinlesem çok fazla hatıram tekrar canlanıyor. Yani insanın albümü dinlediği dönem ve mekanlar da çok ayrı bi atmosfer katıyor kişinin hayatına.
Closure güzel bi parça olsa da nedense bu albüme yakıştıramıyorum. Albüme göre biraz neşeli kaçıyor.
Damnation fazlasıyla insanın içine dokunan bir albüm. Son zamanlarda Opeth’in gidişatını yakından takip ediyorum ve gayet memnunum. İncelemeye katılıyor, son cümleye katılamıyorum. Sorceress’ı dinledikten sonra Will O The Wisp ile karşılaşmasaydım katılabilirdim.
Bu ruh hastası müzikleri nasıl dinlemişim zamanında şaşıyorum kendime. Windowpane’in ilk 10 saniyesini yıllar sonra açınca uçurumdan atasım geldi kendimi.
“hocu bozdular yia” – some kind of metalci, somewhere in time.
Kapak bi garip. Aynadan yansıyan görüntüde arka tarafta bir masa görünüyor, öndeki şey eğer oyuncaksa insan boyutunda. Eğer insansa oyuncak gibi. Ne lan bu?
ghost reveries öncesi grubun tarihinin en çok satan albümüydü bu, hala öyle mi acaba.
ending credits, hayatımda duyduğum en güzel şarkılarda ilk 5e oynar çok rahat -opeth’den hiç hazzetmememe rağmen-.
10.07.2010
@nekropunk, aynen, çok severim. hatırlıyorum lisede bir arkadaş sürekli cd isterdi bizden, ending credits’i haluk levent diye yutturmuştuk, o da yemişti.
öyle bir anım var o şarkıyla.
14.09.2011
@nekropunk, işin aslı opetten hazzetmemenin sebebi grubun asıl türü olan acı tatlı progresif death metal den hoşlanmaman olsa gerek bu albüm saf bir progresif rock albümü herkesin beğenmesi gerektiği bir gerçek
“…daha iyi clean şarkılar yapabileceklerini sanmıyorum.”
Coil’i küçümsemeyelim :)
valla opeth dinlerken mikael’in brutal vokalini arayanlardanım. tümü clean olan şarkılarına alışamadım bi türlü.
windowpane değil damnation’ın, opeth’in tüm diskografisinin en iyi şarkılarından biridir.
Bu album günümüz progresif rock neferlerinin yüz akı olmuştur ve tarihe geçmiştir. Ve bu adamlar şu albümü yaptığı halde hala gitaristi ailesi için müziği bırakabilmiş, Mikael halen türlü geyikleriyle mütevaziliğiyle ortalarda dolaşabilmiştir. Mükemmel bir albüm. Benim notum 8.5 ya da 9 . Teşekkürler kritik için Ahmet :)
06.02.2011
@Deon, opeth ve günümüz progresif rock neferlerini aynı katgoriye soktuğuna göre yaşın 14 falan olsa gerek dostum.
bu 4′lü kadro opeth’in en başarılı kadrosuydu. progresif müzikle uğraşan bir grup için (sert bir müzik yapıyor olsalar bile) müziğin sertliği-yumuşaklığını pek takan bir dinleyici değilim. bu albüm ilk çıktığında da çok şaşırmadım hatta opeth gibi bir grubun niye bunda geç kaldığını düşündüm. damnation gibi birkaç albüm daha yapabilseler progressive rock dünyasında daha da hatırı sayılır bir yer edinebilirler ama sanırım akerfeldt beyefendinin demeçleri düşünceleri bunu engelliyor. steven wilson bu gruba blackwater park albümüyle el attığında grupta inanılmaz bir değişim başgösterdi. yani steven wilson opeth’i kendi düşüncelerince bir daha yarattı diyebiliriz. akerfeldt sanırım bu konuda ona güvendi ve kendisini özgür bıraktı. bunun sonuçlarını da görüyoruz. gerek steven wilson gerekse akerfeldt 70′lerin prog rock müziğini iyi bilen müzisyenler. e hal böyle olunca bu damnation albümü de 70′lerden alınan nüanslarla süslenmiş. ending credits adlı enstrümantal şarkıda bile akerfeldt gitarının tonunu öyle bir ayarlamış ki sanırsınız camel gitaristi andrew latimer çalıyor. fazlasıyla duygu dolu ve içten bir çalışma olmuş diyebiliriz. benim bu albümde eleştirdiğim bir nokta da fazlsıyla diğer gruplardan etkilenilmiş olması. yani sert bir müzik yaparken opeth tam anlamıyla kendisini çalıyor ama iş yumuşak ve tamamen progresif anlayışla hazırlanmış şarkılara gelince ya camel oluyor ya da pink floyd. akerfeldt’in çok sevdiği 70′lerin acid folk grubu comus’tan bile etkilenimler çok fazla. yani yaratmak akerfeldt için zor olmamalı. eee önünüzde morningrise,still life,blackwater park var. sound konusunda çok daha özgün şeyler yakalanabilinirdi ama yine de güzel bir albüm olmuş diyebiliriz.
Şu To Rid The Disease videosunu binlerce kez izlemişimdir. Damnation’ın ise hayatımda özel bir yeri vardır, çok çok fazla seviyorum.
aslında hardcore opeth fanlarından bu albüm ve diğer clean şarkı/vokalleri sevmeyenleri anlıyorum. ama yine de açık fikirli olup opeth’i bir death metal grubu değil de müzik yapan adamlar olarak görünce, hem bu albümün hem de diğer clean şarkıların ne kadar süper olduğunu anlayabilmeliyiz diye düşünüyorum.
12.07.2010
@cenkozmercan, aslında ben bunu biraz da enstrüman eksikliği olarak görüyorum. brutal vokal olan şarkılanrın hemen hemen hepsinde clean var. brutal ve clean vokali farklı enstrümanlar olarak ele alınca, şarkılarda bir enstrümanın eksik olması hoşuma gitmiyor esasen.
06.02.2011
@cenkozmercan, o zman hepsiyi de müik yapan adamlar olarak ele alalım. şu anda da tvde hande yener çalıyo onuda metal değil de müzik yapan adamlar felsefesiyle irdelersin sen artık ;)
Sondan 3. paragraf götümü yırtsam yapamayacağım kadar güzel özetlemiş olayı. İddialı son cümleye ise katılmıyorum. :) Ghost Reveries’deki clean bölümlere dikkat çekiyorum bununla bağlantılı olarak. “Clean şarkı” olarak yaptıkları şeyler farklı havalarda oluyor ama yaratıcılıklarına güveniyorum.
bence hepsi güzel çünkü kimsenin yapamadığı şarkıları yapayorlar hiç bir mrtal veya rep mzisyenlerin hiç biri böyle şarkı yapamıyor
06.02.2011
@zeynel, rep müzisyenlerine de selan olsun burdan ;)
closure, weakness, ending credits gibi vasat parçalar da olmasaydı mükemmel bir albüm olurdu kanımca. özellikle ending credits opeth’in açık ara en abartılan şarkısıdır, bence Mikael onu geçiş şarkısı niyetine koymuş olabilir.
06.03.2011
@illuminati, Zaten Opeth şarkısı değil. Camel-Chord Change’den bi bölümdü o sanırım.
05.05.2011
@illuminati, closure iyi bence, weakness de zaten değişik bir şey deneyelim nasıl olur amaçlı bir şarkı gibi. ending credits’in aşırı abartıldığını düşünüyorum ben de senin gibi.
Yavaş bir albüm ama bütün şarkıların alt yapısının sağlam oluşuyla durumu gerçekten gayet güzel kotarmışlar. Her şarkı başlı başına bir hikaye, hepsi insanı başka duygulara boğuyor. Çok güzel bir albüm.
ben bu albümü metallica’nın black albümüne benzetiyorum. radyolarda çalınmak, grubun isminin yayılmasını sağlamak için yapılmış gibi. tabi bu kötü bir albüm olduğunu göstermiyor. çok iyi bir albüm alışamadığım sadece bir iki şarkı var
Origin mi Damnation mı?
01.05.2011
@Ahmet Saraçoğlu, ilk bakışta damnation daha iyi gibi gelse de origin. origin’de daha önce hiç duymadığım cinsten bir doğayla iç içe olma durumu var. tam olarak anlatamıyorum ama origin, en azından kişisel olarak bana çok daha fazla hitab eden bir albüm.
01.05.2011
@ali ihsan balı, aynen.
bu albümü her dinleyişimde ortamın atmosferi değişiveriyor, birazda hüzün ama nedense hiç yargılamadım açıkçası neden böyle bir albüm yaptılar diye(sanki Opeth ten böyle birşey beklemişiz gibi) favorimdir
Ruhumun derinliklerine inen bir müzik var bu albümde. Her dinleyişimde farklı şeyler hissediyorum ve farklı şeyler buluyorum bu yoğunluk içinde.. ve Mikael önünde saygıyla eğiliyorum :) Ayrıca CD’sini bana hediye eden kişi itibariyle de benim için özel bir albümdür.. Fazla söze gerek yok 10/10 :)
in my time of need..
“modern metalin köpeği olucağıma, damnation opethçisi olurum ulan!!!” diyerek albüme 9 veriyorum…
yeni metal gruplarını falan hiç sevmem de çok takdir ediyorum bu grubu şu işlerinden dolayı.
10 / 10 veriyorum bende. bence yapılmış en iyi progresif albümlerden biri. (bence)
09.07.2011
@Spiralcircus, bence de new prog aleminde iyi bir yere sahip olabilir bu albüm.
Sonbahar geldi hüzünlendim ben yine. Bu mevsimde çok iyi gidiyor nomıssız. Akerdfelt ne eylese güzel eyliyor arkadaş. Değil progresif rock, yarın birgün arabesk rap yapıcam dese, bir bildigi vardır deyip kulak kabartırım.
İlaveten oyun havaları ve bilimum düğün müziklerinden hiç hazetmeyen biri olarak günün birinde evlenirsem, Closure şarkısına mutlaka yer vericem. Birkaç tane de oynak Orphaned Land şarkısı koyduk mu düğün diskografimiz hazır. Geriye sadece evlenecek kız bulmak kaldı.
Vay be bu albüme 8 verilmiş. :)
Damnation albümü de bir progresif rock albümüydü ama daha ilk şarkısından Opeth’in elinden çıktığını belli oluyordu(ek olarak en sevdiğim Opeth albümlerinden biridir) ama maalesef Heritage, Pale Communion ve Sorceress albümlerin de durum öyle olmadı. Watershed çıktığı zamanlarda “keşke bir gün Damnation tarzında bir albüm daha yapsalar” diyordum benim kastettiğim Heritage ve saz arkadaşları değildi :D Mikael başgan beni yanlış anladı herhalde :D
Bu arada ne ilginçtir ki, bu kritik yayınlandıktan 1 yıl sonra Heritage isimli albümle beraber grup tamamen progresif rock tabanlı müzik yapmaya başladı :D
En sevdiğim Opeth albümü. 10/10
Bu albümü keşfetme sürecim çok uzun olmuştu ve iyiki de öyle olmuş çünkü ne zaman dinlesem çok fazla hatıram tekrar canlanıyor. Yani insanın albümü dinlediği dönem ve mekanlar da çok ayrı bi atmosfer katıyor kişinin hayatına.
Closure güzel bi parça olsa da nedense bu albüme yakıştıramıyorum. Albüme göre biraz neşeli kaçıyor.
Favorim tabiki Windowpane.
Çıkardıkları son üç albümüN her birini dörde katlar beşe böler bence.
Damnation fazlasıyla insanın içine dokunan bir albüm. Son zamanlarda Opeth’in gidişatını yakından takip ediyorum ve gayet memnunum. İncelemeye katılıyor, son cümleye katılamıyorum. Sorceress’ı dinledikten sonra Will O The Wisp ile karşılaşmasaydım katılabilirdim.
Bu ruh hastası müzikleri nasıl dinlemişim zamanında şaşıyorum kendime. Windowpane’in ilk 10 saniyesini yıllar sonra açınca uçurumdan atasım geldi kendimi.
Çok depresif.
Şaka bir yana zamanında bu albüm PA’da pek beğenilmemiş. Meşhur review sitelerinde eleştiriler yüksek oysaki.
Bence şu an böyle bir albüm çıksa 9′dan aşağı puan almaz.