“İçinde bulunduğumuz sözde demokratik toplumda, herkesin dinleri istediği gibi tanımlamaya hakkı olmalıdır. Biz de dinlerin çürüdüğünü düşünüyoruz” diyerek, grubun neden böyle sert ya da kimilerine göre provoke edici bir isme sahip olduğunu açıklıyor Sakis Tolis. Her ne kadar çevreden bolca tepki alsalar da, isimlerinden dolayı “ruhani aydınlanmaya” ulaşmış Dave Mustaine tarafından satanist oldukları gerekçesiyle alt grup olarak kabul edilmeseler de, bunları pek kafaya takmıyorlar. Çatır çatır müziklerini yapıyorlar.
Tarzları black metal ya da melodic black metal şeklinde tanımlansa da böyle etiketlere ihtiyacı yok Rotting Christ’ın. Yaptıkları müziğe kattıkları Balkan, Ortadoğu ve hatta Anadolu öğeleri onların özgün müziğini tamamlıyor ve bu özgünlükleriyle 20 yılı aşkın süredir harika albümler ortaya çıkarıyorlar.
Bu albümle ve hatta Rotting Christ ile tanışmamın ilginç bir hikayesi var. Her heavy, thrash metal hastası Türk genci gibi ben de black metal adlı güzide tarza karşı bazı önyargılar besliyor, dost meclislerinde “Ehuehauh tipe bak la ormanda geziyürler” şeklindeki espirilere tebessümle eşlik ediyordum. Tabi sonra zaman geçti ve değiştim; değişerek geliştim. Black metal sevdalısı bir arkadaşın ısrarlı bir şekilde Rotting Christ’ı tavsiye etmesiyle ‘What da hell’ deyip, tüm diskografilerini “edindim”. Rastgele bir albüm seçip dinlemeye başladım (şanslıymışım o albüm “A Dead Poem” idi). Albümün ilk üç şarkısını o kadar çok beğendim ki iki yıl boyunca diğer şarkılara bak(a)madan sadece onları dinledim.
“Theogonia” ile tanışmam ise o iki yıldan sonrasına denk geliyor. Grubun diğer albümlerine göz atarken sıra son albümüne (2007) gelmişti. Albüm daha ilk şarkısının ilk saniyesiyle farkını belli ediyordu. Girişteki Yunanca sözler, ardından brutal vokalin o harika melodiyle birlikte girmesi, o epik hava, beni bir “The Sound of Perseverance” sendromuna* sokmuştu. Devamında şarkıların birbirine bağlılığını ve albümün bütünlüğünü keşfetmem de uzun sürmedi.
“Theogonia” bir albümün olması gerektiği gibi bir bütün. Hani bazı albümlerde olur, her şarkı -sadece sözleriyle değil müziğiyle de bir şeyler anlatır, her notanın sonunda bu güzelliğin nasıl devam edeceğine dair tatlı bir merak uyandırır. İşte böyle bir albüm “Theogonia”. Şarkılar birlikteyken daha büyük bir anlam kazanan, bir aradayken o harika ahengi yakalayan bir albüm. Bu güzel uyumu albümü dinlediğiniz anda farkediyorsunuz. The Sign of Prime Creation, Keravnos Kivernitos ile devam ediyor; Helios Hyperion’daki hüzün Nemecic’deki gurur ile birleşiyor; Enuma Elish’teki Mezopotamya, Gaia Tellus’taki Yunanistan ile birleşiyor, Anadolu oluyor.
Albümdeki duygu yoğunluğunu da atlamamak lazım. “Theogonia” bir kaç yönden Amon Amarth albümlerini andırıyor desem yanlış söylemiş olmam herhalde. Özellikle Gaia Tellus ve Nemecic’de insanın tüylerini diken diken edecek epik bir hava var. Gitar ve davulun yıkıcı birlikteliği, üzerine tulumdan çıkan gaz melodiler, onun da üstüne tam olması gerektiği gibi olan bir vokal bu epik havayı çok güzel veriyor. Bununla birlikte gazın üstüne lezzet katan bir sos misali eklenen hüzün var. Bu hüzne de çoğu şarkıda şahit olabilirsiniz.
Şarkılara gelecek olursak, özellikle Nemecic ve Enuma Elish ilk bakışta en çok dikkat çeken şarkılar. Bu şarkılar tarza yabancı olan dinleyicileri bile yakalayabilecek, kendini dinletecek şarkılar. Nemecic’te -kimi zaman sinir bozucu bir şekilde akıldan hiç çıkmayan tulum melodisi, Enuma Elish’teki nakarat kısmında giren egzotik ezan sesi, arkada Sakis abinin çılgın atan vokali, hemen arkasından giren istanbul’da bir Roman’dan dinliyormuşuzcasına gelen kemanlar hakikaten baş döndürücü. Kişisel favorim olan Gaia Tellus ise albümün karakterini en çok yansıtan şarkı. İçinde farklı bir enstrüman barındırması (bkz: tulum) ve hem epik, hem de hüzünlü bir hava içermesiyle albümün özeti niteliğinde. Bunların dışında kalan şarkılar da bahsedilen ahengi sağlayan, uyumun önüne taş koymayan, cuk oturan şarkılar.
Son olarak şunu söyleyeyim, içindeki farklı olaylarla, muhteşem kompozisyonuyla, tutarlılığıyla son yılların en iyi albümlerinden biri olan “Theogonia”yı henüz dinlemediyseniz, grubun ismine ve tarzına dair önyargılara kapılmadan hemen “edinin”. Dinleyin, dinletin efenim.
* Bir albüme ilk dinlenen andan itibaren aşık olmak.
Enver YILMAZ
Rotting Christ’la lise ikinci sınıfta tanıştım (2006′nın bahar ayları denk geliyor).Ben de çoğunluk gibi ilk olarak A Dead Poem ve Sleep of The Angels albümlerine vurulmuştum.A Dead Poem ve sonrasındaki albümleri hatmettikten sonra 2006 Aralık ayında tam öss’ye hazırlanırken bunaltıda görmemle yeni albümü kısa çaplı bir şok yaşadım.Daha önce haberini almıştım albümün ancak bu kadar çabuk düşeceğini tahmin etmemiştim.The Sign of Prime Creation başladığında Sakis’in sesini duyduğumda nasıl heyecan yaşamıştım anlatamam.Sonrasında albüm öss’ye kadar benim motivasyon aracım olmuştu.
Rotting Christ benim için bambaşka bir grup.Ne kadar karanlık müzik yaparlarsa yapsınlar bir ege’li olarak müziklerinden ege havasını alıyorum ben.Aynı kültürü paylaştığımızdan ya da aynı bölgenin insanı olduğumuzdan belki de böyle hissediyorum.Öyle ya da böyle ben bu adamları ve müziklerini inanılmaz seviyorum.
9 şaşmaz.
RC’ı hiç dinlememiştim son albümü çıkana kadar. son albümü dinledikten sonra önceki işlerini de dinlemeye başladım. bu son yıllarda yaptığı tarz yani bi nevi melodik black metal olan bölümü bence en nitelikli işleri. bizim metalde yıllardır yanına yaklaşamadığımız tarzı alıp ortaya koyuyorlar. tamamı aklıdma değil şuan fakat kervanos, enuma elish harika şarkılar.
sakis’in kardeşi themis bildiim en kötü ve yaratıcılıktan yoksun bateristlerden birisi. “yok olm aslında kötü değil onun tarzı öyle çok iyi çalıyor aslında da göstermiyo” gibi şeyler diyenin gözlerini dağlarım.
eger söz konusu black metalse rotting christ immortal dan sonra en cok sevdiğim gruptur. immortal ı da deli gibi sevdiğime gore bayagı seviyorum yani bu adamları. albüme gelirsek a dead poem le beraber en cok sevdiğim rotting christ albümüdür theogonia. albümde bence bırak ortalama sarkıyı iyi şarkı bile yok çunku hepsi başyapıt ulan…Helios Hyperion…
“…Dave Mustaine tarafından satanist oldukları gerekçesiyle alt grup olarak kabul edilmeseler de…”
mustaine den ölümüne nefret ediyodum şimdi bi sebebim daha oldu.
albümü bayaa sevmiştim ben o yüzden 10/10
07.05.2010
@darth sidious, aynı şeyi Dissection’a da yaptı Mustaine.
07.05.2010
@Ahmet Saraçoğlu, Biri yunanistan diğeri de israil konserinde oldu sanırım.
07.05.2010
@Ahmet Saraçoğlu, Marduk alt grup olmaya kalksa adamları öldürücek demek ki. hayır Slayer’a da yapsın artistliğini o zaman… yerse =)
Mustaine de 40′ından sonra hıristiyan oldu galiba değil mi? Yanlış mı biliyorum? Yaş ilerledi kendimi ilahiyata vereyim diyen insanları da ben samimi bulmuyorum. Mustaine’i de günahım kadar sevmem zaten.
07.05.2010
@Aeonian_Lich, sonuna kadar katılıyorum. her ne kadar megadeth = mustaine olsa da mustaine megadeth ten gitmediği sürece megadeth i sevmicem sevemicem. en büyük biziz açıklamasından beri iyice kıl oldum bi de bu olay(lar)ı öğrenmem iyice nefret ettirdi. marty friedman hatrına dinlerim megadeth i o da ayda yılda 1 gün.
07.05.2010
@darth sidious, “mustaine megadeth den gitmediği surece megadeth i sevemiycem” cidden cok saçma bişey bu. hadi mustaine gitti diyelim eski albümlerini dinliyosun, e mustaine yine orda gitarıyla vokaliyle. hadi diyelim yeni albüm cıkardılar o zaman da megadeth megadeth olamaz. abes cok abes bişey.
07.05.2010
@heat, +1
07.05.2010
@heat, sana göre saçma olabilir ama bu benim düşüncem. ayrıca, sadece rust in peace albümünü dinliyorum ve dediğim gibi o da ayda yılda bi kere, marty friedman sololarının hatrına.
08.05.2010
@darth sidious, yapma hocam rip oyle sırf soloların hatrına dinlenecek bi albumden daha fazlası bence
08.05.2010
@Emre, ewet doğru diyosun. ben de bir zamanlar (daha mustaine in grubu olduğunu bilmediğim çömez metal dinleyicisi zamanları yani) megadeth i severek dinlerdim, ancak megadeth ve mustaine ile ilgili genel bilgileri öğrendikten sonra soğudum. istediği kadar mükemmel albümler çıkarsın, oturup beğenerek dinlemicem. son albümü bile chris broderick soloları için oturdum dinledim. mustaine sinir bozucu herifin teki, bugün metallica da olsaydı metallica yı bile dinlemezdim o kadar nefret ediyorum yani.
08.05.2010
@darth sidious, ne kadar yazdığın her iki görüş arasında bana göre biraz tutarsızlık olsa da, bu senin görüşün tabi ki saygı duyuyorum. ayrıca bence üzücü olan bişey var, rotting christ ın başyapıt olarak gördüğüm theogonia sı nın altında albümle ilgili iletilerden çok mustaine di megadeth di cart curt iletileri var. bırakın sktredelim bunları rotting christ a ayıp
08.05.2010
@heat, orası da doğru ya pardon. bi an hızımı alamadım böyle bi ayıp oldu. neyse konuyu kapatalım daha iyi =)
ilk dinlediğim ve sevdiğim rotting christ albümü olmasından dolayı 10 verdim. keravnos kivernitos, helios hyperion ve enuma elish en sevdiğim parçaları. inşallah yakın zamanda diğer albümlerini de dinleyebilirim.
08.05.2010
@Aeonian_Lich, kaynağını tam hatırlayamadığım için veremiyorum, sakis tolis şunları demişti bir röportajda:
“i didn’t expect something like that from dave mustaine, because, you know, he’s supposed to be metal — you know, ‘metal band,’ all metal … i just feel sorry for him and for every new christian with new ideas, because we think christianity is the worst thing to happen in human history. this is a well-organized trick in order to control society, so when i see someone that’s very much christian, that’s full of the system, i feel very sorry for him because he’s not free.”
08.05.2010
Sakisciğim yine alttan almış, Norveçli bir gruba yapsa böyle bişey evini falan yakarlardı heralde :)
08.05.2010
@Enver Yılmaz, Aslında benim derdim İsa ile değil. Çünkü tarih konusunda çok bilgili bir arkadaşım, İsa’nın iyi bir insan olduğunu söylemişti. O sonuca ulaşmış en azından. Ama iyi niyet her zaman yetmiyor tabi ki. Asıl problem “organize din” denen şey. Kurumsallaşma, organizeleşmede başlıyor. Yüzüklerin efendisindeki hüküm yüzüğü ve kandırılan ırklaara verilen diğer güç yüzükleri gibi. İyi niyetle de taksanız, yozlaşıyorsunuz. Sakis’in de dediği gibi, toplumları kontrol etme amacı gütmesi kötü bişey dinlerin. Amerikalı bir profesör hocam vardı, adam katolikti. Ama nefret ediyordu “organized religion” konseptinden. Belki doğal bir gelişmeydi dinlerin çıkması, ama “rotting” yani harbiden. Yamaya yamaya nereye kadar gider.
08.05.2010
“Çünkü tarih konusunda çok bilgili bir arkadaşım, İsa’nın iyi bir insan olduğunu söylemişti. O sonuca ulaşmış en azından.”
ha ha, çok iyi yav.
19.12.2012
@Aeonian_Lich, İsa diye biri yok.
19.12.2012
@saw you drown, Dinler tarihini pek bilmem, ama çok okuyan bi arkadaşımın söylediğini aktarmıştım.
20.12.2012
@Özgür Durakoğulları,@Rotten Angel
Dinler tarihine göre var.
19.12.2012
@saw you drown, İsa diye biri var. Horus’un ikiz kardeşi.
Bu arada şahane albümdür. Benden de 8.5 dan 9 çalışır.
Böyle kritiklerin altına yazmayı seven bir tip değilimdir ama bazılarına karşı kendini tutamıyor insan.Hayatımda en fazla dinlediğim 10 metal albümünden birisi bu albüm.Etnik sazların en dengeli,en yerinde,atmosferi en çok destekleyecek şekilde kullanıldığı en en en iyi albüm bence.Hiçbir saniyesi boş olmayan,hadi şurayıda şöyle geçiştirelim gibi kısımların olmadığı bir albüm Thegonia.Keravnos Kivernitos’da 2:33 den sonra bas gitarın klavye boyunca dolanması,Themis’in gitarlarla atışması,enfes korolar tarzında her şarkının kendine ait bir ruhu var adeta.Dinleyin kardeşim dinleyin bu albümü.
Muhteşem bir atmosfer ve melodikliğinin zirvesinde bir RC. Sanctus Diavolos’tan sonra bu kadar muazzam bir şey beklemiyordum ne yalan söyleyeyim. A Dead Poem gözümde 9′luk bir albümdür (ve bence en iyi albümleridir kesinliklikle), bu da çok iyi ama ondan daha iyi olmayan bir eser olarak 8/10′a yerleşir gider.
cihangir den ev satın aldıkları idaa edilen yunan kardeşlerime selamlar olsun….
bu arada megadeth ne büyük gruptur yaaa,konu melodik black gene de adları geçiyor..!
04.06.2010
@deathless, kesinlikle katılıyorum…
eğer yunan mitolojisi üzerine bir şeyler okumuşsanız ve biraz da yunanca-latince biliyorsanız çocuğunuz olur bu albüm. dinler dinler bitiremezsiniz, hiç büyümesin, üzülmesin istersiniz.
gavur böyle şeyler yapsın, biz dinleyelim, elimiz kolumuz bağlı oturalım, ülkede farklı bişeyler yapmaya çalışan herkese “allah yardımcınız olsun” diyip, rotting christe üzülerek de olsa 9 veriyorum… yunanlıların ne fazlası var bizden; zeus, herkül, zeyna…
Rotting christ deyince triarchy of the lost lovers albümündeki tadı hiçbişeyciklere değişmem ama bu albümde çok farklı :)
olağanüstü bir çalışma. ilk dinlediğimde ne yapacağımı şaşırmıştım. keravnos kivernitos!
vermek istedikleri mesaj kaygılarından falan bağımsızca bakıldığında muazzam müzisyenlik taşıyan albüm
Ulan ne kadar müthiş bir albüm bu ya. “Keravnas Kivernitos” olsun, “Gaia Tellus” olsun, “He, the Aethyr” olsun, ne bileyim hepsi çok iyi be. Canımsın RC.