Brezilya bir ülke mi yoksa Adriana Lima mı diye düşünmüşümdür hep. Çoğu zaman objektif yaklaşamayıp oyumu Adriana Lima lehine kullandığım oldu. Bence Brezilya sadece Adriana’dır. Benim için öyle kalacak.
Brezilya’nın jungle’larından evrilmiş sevgi, saygı, aşk ve barış yanlısı 3 kardeşin hikayesi. Grubun temelleri neredeyse 20 yıl öncesine dayanıyor. Kardeşler kendi aralarında toplanıp çalarken Moyses, Alex’e “Gel abi grup tamam. Ben gitar çalıyorum, Max davula geçti sana da bası verelim” diyince işler çığrından çıkmış bu günlere kadar gelmiş.
Aslında Brezilya’da underground metal camiasında isminden sıkça bahsettirmiş hatta sayesinde birçok grubu etkilemiş, Brezilya tarzı death metal akımını başlatan bir gruptur pek bilinmese de. Sayesinde Abhorrence, Nephasth, Rebaelliun (bu grupları da çok fazla tavsiye ederim) gibi birçok underground (bu terimi de hiç sevmiyorum lan) efsanesi grup bu işten ekmeğini yemiştir. Tabii bu gruplar gerek ekonomik gerekse politik durumlardan olsa gerek, seslerini duyuramayıp öylece kalmışlar.
Brutal death metal camiasında bir hayli sevilip ve tanınmasına rağmen popülerliğini “Works of Carnage” albümüyle sağladı KRISIUN. Hem de daha modern bi sound’a giriş albümleri oldu bu.
Benim grupla tanışmam ’05 yılında “Bloodshed” ile olmuştu. Ardından “AssassiNation” geldi ve tamamen farklı bir boyuta geçtiler. Nile, Belphegor, Immolation gibi çok üst düzey gruplarla turlayarak ünlerine ün kattılar. ’08’de ise “Southern Storm” isimli son yılların en bodoslama death metal albümlerinden birine imza attılar.
Tiplere baktığınız zaman ilk intiba “Brezilya’nın ülkü ocaklarından mı çıktı lan bunlar?” şeklinde düşüncelere gark edebiliyor insanı. Ama aslında hiç öyle değiller. Gayet bildiğiniz, yazın Güney Amerika sahillerinde cıvırların gezdiği mekanlarda akşamları bile güneş gözlüklü, üstsüz ve yağlı yağlı gezen iri kesim tipler bunlar. Yine de insana Brezilya’daki aile yapısını sorgulatmıyor değil. Aileleri nasıl davranmış olabilir ki o ruh haliyle böyle müzik yapabiliyorlar? Hem kim bilir ailelerine neler yapar bu çocuklar (aynı zamanda elini avuca vurma hareketi).
Neyse yeterince tanıttıktan sonra geçelim albüme.
Bu albümde, önceki albümlerinde eksik ne varsa tamamlamışlar gibi geliyor bana. Daha yaratıcı, daha dinamik. Bunların yanında yine hayvanlıklarını esirgememişler. Daha ilk saniyeden kafanıza inen bir balyoz gibi sersemletip son saniyesine kadar bırakmıyorlar.
Hatta bir nevi gövde gösterisi yapmışlar yeni çıkış yapıp sert adam olmaya çalışanlara karşı.
Hele o kardeşlerin arasındaki en ufak tefek görünen Max öyle bi girişiyor ki davula sanki düşmanın ağzına ağzına vururcasına hıncını çıkartıyor. Bir röpörtajda Tony Laureano Modern Drummer Fest’te izlediği bateristleri sayarken (şunu izlemek çok zevkli, yok şu çok iyi çalıyor vs vs.) Max’in çalışına “fucking barbaric, man” demişti şaşkınlıkla. Zira kendisi naif, hafif bilek oyunlarıyla filan değil el, kol dahil olmak üzere zerre nezaket göstermeden kas gücüyle abanıyor. Böğüren adam Alex ve tek gitarist olarak müzikal payın büyük kısmını oluşturan Moyses’i de es geçmek ayıp olur. Onlara da buradan selam gönderelim.
Daha önce dinlemiş ya da dinliyor olanların fark ettiği gibi Krisiun müziğinde Sepultura’nın etkisi büyük. Gitarlarda Latin Amerikalı olmanın verdiği ilginç bir oryantal (tabiri bulamayınca salladım biraz) hava hakim. Grup ilk kez kendilerince Morbid Angel’a benzeyen Minotaur, Whore of the Unlight gibi yavaş tempo şarkılarını bu albümde yapmış. Onun haricinde bildiğiniz kelle koparan Krisiun var karşınızda. Origin of Terror, Bleeding Offers, Sons of Pest, Contradictions of Decay, Sentenced Morning şarkılarına bayağı dikkat edilmesi gerekiyor. Adeti de bozmamışlar iki adet cover yapmışlar biri Sepultura diğeri Demolation Hammer olmak üzere.
Daha önce dinlememiş olanları kâfi derecede groove, durmak bilmeyen blast beat’ler, birbirine uyumlu çalışan enstrümanlar ve tabii ki taş gibi bir Andy Classen prodüksiyonlu 1 saatlik safkan death metal bekliyor sizleri.
Death metal dünyasının öfkeli, acımasız, karanlık yönünü çok iyi yansıttıklarından dolayı ve de radyo müziği (Cynic) yapmadan kendi çabalarıyla bu derece büyümelerinden dolayı ayrı severim bu adamları. “AssassiNation” albümüyle eski defterleri kapatıp kendine yeni bir sayfa açan grubumuz, “Southern Storm”la da “Daha yeni başlıyoruz gençler” sinyali veriyor.
Not: Bu albüm yakın zamanda ölen death metal üstadlarından Vitek (Decapitated), Jared Anderson (Hate Eternal, Morbid Angel) ve Jesse Pintado (Terrorizer)’ya adanmış.
Exorsexist
şu tüm grind metal grupları birden yok olsa çok süper olur lan. bu yaşlarına geldiler hala kafa şişiriyorlar..
Neyse şaka bir yana, bu adamlar farklı bence. Vader bile dinleyemeyen biri olarak, bu adamların soundlarını, gitaristlerini, özellikle de davulcularını çok beğeniyorum.
En iyi soundları da bu albümde bence.
Birçok brutal death grubu gibi, bu grubu da boş buluyorum. Pek ahım şahım yanları da yok gibi geliyor bana. Ne müzisyenlik, ne sound bakımından. Neyse.
Bu albümleri çok başarılı , nefret topağı.
yanlız tek bir cümleye kafam takıldı…cynic…radyo müziği…hmm…
06.04.2010
@berat mutluhan seferoğlu, o kadar yazdık, işin piriyiz laf komodan geçmeyelim tadında olmuş.
23.05.2011
@berat mutluhan seferoğlu, bence de cynic radyo müziği yapan bir grup değildir belki çoğu death grubu gibi sert değiller ama adamların çok güzel ve komplike şarkıları var
tüm albüm güzel ama Slaying Steel ve Whore of the Unlight ı ayrı tutuyorum. tanrısal bi mertebeye geçmişler resmen hayvanın evlatları.
Krisiun’un en sert ve müzikal anlamda en yoğun albümü bu. ve bence en iyi albümleri de bu. kolay rastlanamayacak kalitede bir sound var bu albümde. riffler zaten cayır cayır. Slaying Steel, Sentenced Morning, Sons of Pest ve Whore of the Unlight başta olmak üzere albümdeki tüm şarkıların hastasıyım. 9.5/10 alır benden.
Yıllardır dinlerim, yaş 36 oldu hala ilk günkü gibi dinleyip nefretin içinde boğuluyorum.. Ama yok arkadaş o gün bugündür bu albüm kadar dinamik, yıkıcı, hayvanlığın son noktasında gezinen bir albümle daha karşılaşmadım (kendi kulvarında).. Belki de sadece Deicide’ın “Till Death Do Us Part” albümü bana bu şekilde hitap edebildi diyebilirim..
Babadan oğula, anadan kucağa aktarılacak kadar etkili bir albüm bu.. Nükleer bombanın blast etkisini beyninin amigdalasından algılamak isteyenler özellikle “Sentenced Morning” parçasını dinlesin, ne demek istediğimi anlayacaklar.. Sons of Pest siziii..
Uzak ara en hayvan, en acımasız ve bence en iyi Krisiun albümü. Az önce dinlerken dümdüz edilip ezim ezim ezildiğimi hissettim. Katıksız gaddarlık.