# - A - B - C - D - E - F - G - H - I - J - K - L - M - N - O - P - Q - R - S - T - U - V - W - X - Y - Z
Son Haberler
Anasayfa    /    Kritikler
KELDIAN – Journey of Souls
| 22.04.2010

Yıldızların Ötesine.

Özgür Durakoğulları

Din ve tanrı muhabbetleri, tartışmaları genelde kaygan bir düzlemde olur, bu konularda çok dogmatik inançları olanlar, veya katiyetle inançsız olan kişiler genelde bu kaygan yapıda çok defa düşerler ama “acımadı ki” modunda çocukça argümanlarla düştüklerini kabul etmezler. Ama olay spiritüelizm olunca, biraz daha ayakları yere basan tartışmalara rastlamak mümkündür. Kimisi ölümsüz bir ruhtan, kimisi ise bir enerjiden bahseder. İleri derecede materyalist kişiler dışındakiler, bir biçimde farklı şekillerde de olsa bu ruhanilikten bahsetmekten çekinmezler. Neticede bilim henüz birçok gizemi çözmekte yetersiz, elbette ki “kanıtın yokluğu, yokluğun kanıtı değildir” sözü burada önemlidir, ama bir proton-nötron döngüsü ve güneş sistemi gibi şeylerdeki döngülerin bile paralellik göstermesi bizi yaratılış veya varoluş konularında spekülasyonlar yapmaya iten şeyler olabiliyorlar. En basitinden, 50 yıllık ağır teknolojisi olan insanlık varken, bir yanda da 6 milyardan fazla yaşında bir evren var. Yani bize uzak bir galakside 3 milyar yıllık bir teknoloji olabilir gayet de. O nerede, bizim zorlasanız 100 yıllık teknolojimiz nerede. Olaylara böyle bakınca, insanın aklına sayısız ihtimal geliyor, ve spiritüel birtakım ihtimalleri de “deli saçması” olarak görmemeye başlıyorsunuz bir zaman sonra. Burada astral seyahat, reenkarnasyon gibi şeylerden bahsetmek yersiz olur elbette, ama konuya spiritüel bir bakış açısıyla girdim, zira tanıtacağım albüm oldukça ruhani ve bünyede farklı bir boyutta gezinme hissi yaratan bir duygusal yoğunlukla yazılmış bestelerden oluşuyor.

İlk olarak gruptan biraz bahsedeyim. Bu abiler Norveçli 2 kişi. Chister Andresen ana vokalleri gitarları ve basları üstlenmiş. Arild Aardalen ise klavye ve geri vokalleri. Tahmin edileceği gibi, grubun iki albümünde de birçok konuk müzisyen var. Burada tanıtılan albümde mandolin, keman gibi enstrümanlar da yerli yerinde ve uygun dozajda kullanılmış. Ek olarak, bir hayli hoş kadın vokallere de rastlıyoruz “Journey of Souls”da. Grup henüz bir canlı performans göstermemiş, yakında da göstereceğinden bahsedilmiyor. Güzel bir haber ise, grubun yeni albümünün yakında çıkacağının duyurulması.

Öncelikle özet olarak bu albümden ne beklemeniz gerekebileceğinden bahsetmeye çalışayım. Grup 80’ler rock’ından, ve özellikle de AOR tarzı müzikten çok etkilenmiş. Ama bunu genel itibariyle bir power metal sound’u içinde sunuyor. Ama bunu yaparken, senfonik hatta yer yer folklorik müziklerden de faydalanıyor. Hatta ve hatta, daha da ileri gidilerek trance tarzı kimi klavyeler, veya direk sizi ritm tutmaya iten popvari atraksiyonlar da yapmışlar. Ama önemli olan şu ki, grubun kendi sound’u var. Ve cidden en maddeci adamı bile etkileyebilecek bir ruhaniliği var. Bu sitede biliyorum ki sert müzik dinleyen arkadaşlar çoğunlukta, hatta dünyada da genel trend bu yönde. Dream Theater gibi, Symphony X gibi, Shadow Gallery gibi, ilk dönemlerinde nispeten yumuşak sound’ları olan gruplar bile tarzlarını son derece sertleştiler son yıllarda. Burada dünyanın gitgide kakafonik bir yer haline gelmesi, ve medyanın veya diğer kitleleri etkileme araçlarının sürekli bizi bir şekle sokmaya çalışmalarından bunalan ruhlarımızın deşarj olması için belki de ihtiyaç duyuyoruz böyle şeylere. Tıpkı korku filmi izlemek, hatta bu filmlerdeki kötü karakterlere nedenini tam çözemediğimiz bir güdüyle sempati duymamız gibi; ya da bu benim yetersiz bir gözlemim de olabilir. Çok fazla temellendiremeyeceğim bu savımı.

Neyse, benim gibi siz de arada böyle pozitif de bir şeyler dinleyeyim diyen insanlardansanız bu albüm tam size göre. Ben de sert müzik dinlerim, yoğunlukla olmasa da. Tabii burada bir blues’un dünyeviliğini ve keyfini, veya bir kelt müziğinin sıcaklığını bulamayacaksınız, ama spiritüel bir yolculuğa çıkacağınızı garanti ederim. Bu ruhanilikte huzur ve melankoli iç içe geçmiş. Ama depresiflik yok diyebilirim, zaten sevmem fazla depresif müzikleri. Power metal dediğime bakmayın, aslında hiçbir şekilde kafa ütüleyen ve tek düzeliğiyle illallah dedirten bir power metallik yok bu müzikte. Hatta adamlar albümün en güzel şarkılarından birisi olan Lords of Polaris’de Gregoryan Chant’larına benzer atraksiyonlara bile girişmişler. Bu eser, grubun ikinci albümü. Yeni de bir grup sayılırlar zaten. Geçtiğimiz aylarda myspace’den gruba bir özel mesaj atmıştım, ilk albümlerindeki Beyond The Stars şarkısındaki gibi bir spiritüel havayı nasıl yakaladınız falan diye oldukça öznel içerikli bir soru sormuştum, grubun gitar-vokalisti Chris cevap attı, klavyeci Arild Aardalen yapmış parçayı tümüyle. Çok da teşekkür etmiş, o şarkıya özel bir yorum hiç almamıştım falan demiş sağ olsun. O parça maalesef ne myspace’lerinde var, ne de youtube’da; kaldı ki bu albümdeki bir parça olmadığı, ve Finlandiya power ekolünü fazlaca hatırlatan, çoğu kişinin pek de beğenmeyeceği bir parça olduğu için, burada sadece bahsetmek yeterli olacaktır.

“Journey of Souls”a geri dönersek, grup ilk albümüne göre daha akılda kalıcı besteler üretmiş diyebiliriz. İlk şarkı The Last Frontier, ikinci şarkı Lords of Polaris’in falan nakaratları direk dilinize dolanıyor. Vokaller çok başarılı. Hem Chris’in çok temiz bir İngilizce’si var, hem de çok iyi dramatik nüanslar veriyor sesiyle. Ayrıca back vokaller de profesyonelce kaydedilmiş, ek olarak kadın vokaller de az ama öz kullanılmış, başarıyla. Davullar ilk albüme göre daha iyi, ama yine de çok iyi diyemem. Program gibi tınlıyorlar. Ama ton dışında, miks ve mastering bakımından yine de iyiler. Gitarlar fena değil, ama fark ettiğiniz üzere vokaller dışında diğer şeyleri övemiyorum fazla. Çünkü albümdeki asıl başarı, yakalanan ruh bütünlüğü, kompozisyonlar ve düzenlemeler. Daha iyi bir gitar tonu olabilirmiş, veya davullar daha akustik tınlayabilirmiş bana kalırsa.

Birkaç şarkıdan bahsetmek gerekirse, ilk iki parçanın çok iyi ve öne çıkan parçalar olduklarını söylemiştim. Aslında albümde kötü şarkı yok bence, ama zayıf anlar var. Mesela Memento Mori’nin nakaratları, diğer kısımları kadar iyi değil. Ama şarkının diğer kısımları bu açığı kapatıyor. Hele şarkının girişi ve ilk vokal melodileri enfes ve ruh dolu. Parçadaki sözler de gayet etkileyici. Ya da bir Vinland parçasına baktığımızda çok dandik kısımlara da rastlıyoruz, ama özellikle synth ağırlıklı bir folklorik kısım var ki, sanırsınız Kafkas oyun havaları. Bu kısımdan hemen önceki ve sonraki bölümler de nefis. Ama o köprü kısımları çok garip olmuş şarkının, hani “cheesy” derler ya, öyle.

Bir yerde okumadım, ama bu grubun Iron Maiden’dan de etkilendiğini düşünüyorum; müzik hem birkaç yerde cidden anımsatıyor Maiden’ın stilini, hem de bu grup da distortion dozuna dikkat eden bir metal grubu. Gruba göre de, bana göre de, 80’lerde bir büyü vardı. Belki bir hippie dönemi gibi temelli, ayakları yere basan bir akım yoktu, ama bir ruhanilik vardı. Bir coşkunluk vardı. Sonra içi boşaltıldı tabii, ama hâlâ ortalıkta “I love 80’s” diye gezinen tonla insana rastlayabilirsiniz. İşte bu grup da, bu albümlerinde o 80’lerin ruhunu almış, bir “New Age” öğretisi gibi yeniden yorumlamış ve kendi aromasını da bu hamura başarıyla katmış.

Bu ara ilginçtir, hangi tarz olursa olsun Norveçli gruplar keşfediyorum ve hepsine de bayılıyorum. Hayır olsun, evet olmasın. Sonumuz hayır olsun. Hatta Savaşa Hayır Kurumu. (Bu kadar ruhanilik muhabbeti yap, yazıyı bitirişe bak. Cık cık cık.)

8,5/10
Albümün okur notu: 12345678910 (6.72/10, Toplam oy: 18)
Loading ... Loading ...
etiketler:
  Albüm bilgileri
Çıkış tarihi
2008
Şirket
Perris Records
Kadro
Chister Andresen: Vokal, gitar, bas
Arild Aardalen: Klavye, vokal
Şarkılar
1. The Last Frontier
2. Lords of Polaris
3. Reaper
4. The Ghost of Icarus
5. Memento Mori
6. Vinland
7. The Devil In Me
8. Hyperion
9. God of War
10. Starchildren
11. Dreamcatcher
  Yorum alanı

“KELDIAN – Journey of Souls” yazısına 6 yorum var

  1. Sambalici says:

    aa keldian. çok bi numaraları yok ama vokallerde a-ha etkili power metal tadı hoşuma gidiyor. The Last Frontier favorim. (bu a-ha etkisini grubun kendi myspace tanıtımında okumuştum ama şimdi bulamadım, silmişler mi nedir)

  2. Ömer Kuş says:

    Dostum konuk yazar demişsin ama bunun bi adı olmalı. :)

    Ahmet Saraçoğlu

    @Ömer Kuş, unutmuşum evet şimdi ekledim.

  3. Enver says:

    Power metal vokalleri kadar iğrendiren birşey yok beni.. Özellikle sololardaki blü blü blü hiçbirşeye benzemeyen tonlar. En azından her power metal grubu gibi bunlarda şarkıları bir diğerinin aynısı yapma gafletinde bulunmamışlar fakat saydığım bütün bu tezatlıklar yüzünden 4/10.

    Aeonian_Lich

    @Enver, Gitarları pek savunamayacağım, zira klişe power gitarları olmasa da albümdeki gitarlar çok da süper değil. Lakin vokal yorumuna katılamayacağım. Hiç de klişe power vokalleri yok bence albümde. Hem tizler zorlanmıyor, hem de yoğun vibratolu bir tekniği yok Chris’in. :)

    Enver

    @Aeonian_Lich,
    Power metali tür olarak itici bulduğum için pek hoş gelmiyor vokalleri. Belki dediğin gibi klişe bir vokali yoktur ama vokaller hoş değil benim açımdan. :)

Yorum Yazın

*

"Yaptığım yorumlarda fotoğrafım da görüntülensin" diyorsan, seni böyle alalım.
Pasif Agresif, bir Wordpress marifetidir.