Pasifagresif yazarlarının bir çoğunun IN FLAMES hastası olduğu düşünülünce, sitede IN FLAMES’in sadece bir yazısının olması ilginç bir durum (3,5 yıl sonraki edit: Bu durum zamanla baya bir değişti). Bu yüzden ben de bu konu üzerine eğilmeye karar verdim. Hazır eğilmişken de bari türün gelmiş geçmiş en önemli birkaç albümünden birini yazayım, yıllardır bıkmadan usanmadan ağzımızın suyunu akıtan bu başyapıta bir saygı suruşunda bulunayım dedim.
Efendim, çoğu yerde görmüşsünüzdür, bu melodik death metal denen şeyin üç atlısı vardır. Bunlar “Slaughter of the Soul“, “The Jester Race” ve “The Gallery”dir. Yoluna, suyuna, her bir şeyine kurban olduğum Göteborg’dan çıkan bu üç albüm, hepimizin bildiği gibi doksanların ortasından günümüze gelen binlerce grubun müziğinin şekillenmesine vesile olmuş, kilometre taşı dediğimiz yapıtlardır.
Uzatmadan olayın alevli kısmına geçelim. IN FLAMES’in “Lunar Strain” ve “Subterranean” gibi iki nefis (ama olgunlaşma adımı olduğu da belli) işten sonra ortaya çıkardığı “The Jester Race”in, öncesindeki işlerle kıyaslanması durumunda ortada ciddi anlamda hayran kalınası bir gelişim olduğu görülebilir. Olayı sadece melodilerin güzelliği, riflerin yaratıcılığıyla özetlemek, “The Jester Race”in önemini yeterince anlamamak olur diye düşünüyorum. “The Jester Race”in hem IN FLAMES, hem de melodik death metal adına en önemli unsurlarından biri, içindeki bestelerin, öncesinde çıkan tüm melodik death metal albümlerine oranla çok daha yenilikçi, gelişimci ve “standart belirleyici” olmalarıdır. Elbet hepimiz December Flower’ın solosunu yüz bin kere de duysak zevkten ayılıp bayılacağız, “Father, you are the dead god in me…”yle kendimizi duvarlara vurmak isteyeceğiz, ancak “The Jester Race”in “çok güzel şarkılar barındıran bir albümden” daha fazlası olduğunu unutmamak gerek.
Albüme şöyle bir yollanırsak, hem IN FLAMES, hem de melodik death metal klasiği sayısız parçayla karşılaşıyoruz. Türü sevip de bir Moonshield’la dağılmayan, Artifacts of the Black Rain’le coşum coşum coşmayan var mıdır? The Jester Race’in (here we go…) nakaratında, December Flower’ın o meşhur solosunda ayakları yerden kesilmeyen, Dead Eternity’nin o buz gibi havasından etkilenmeyen var mıdır? Kesin vardır tabii ama olmamalı.
“The Jester Race” kayıtsal anlamda çok kendine özgü bir atmosfere sahip. Doksanların ortasından geldiğini hissettiren havasının yanında, hem soğuk, hem bu soğukluğuna rağmen çok sevilesi bir sıcaklığı, sevimliliği olan, solo gitarın ve melodilerin çalındığı tonun nefis ayarlandığı bir sound’u var. “The Jester Race”de IN FLAMES’in oturmuş ilk kadrosunu da görüyoruz. Vokalde grupla ilk performansını sergileyen Anders Fridén ve davulda grubun ilk gerçek davulcusu olan Bjorn Gelotte, bu albümde tanıştığımız isimler. Her ikisi de çok iyi bir performans sergilese de, asıl üstünde durulması gereken kişi elbette ki gelişiyle birlikte grubun çehresini değiştiren Anders Fridén.
Bu tarza çok iyi uyan bir ses rengi olmasının dışında, Fridén yazdığı sözlerle de IN FLAMES konseptinin oluşmasının baş mimarlarından biri. Vokalist olduğundan daha iyi bir söz yazarı olan Fridén, yarattığı gelecek tasvirleri ve farklı referanslarla dolu (uzay, Fallout, post-apokaliptik tatlar, vs) sözleriyle, IN FLAMES’in en önemli kimliklerinden biri olan şarkı sözü olayına daha gelir gelmez boyut atlatmıştı. “Lunar Strain”de vokalleri yapan Mikael Stanne’in o albümde yazdığı uzaysal konuları devam etmektense, sözel anlamda konsept bir tarz seçen Fridén, çok tuhaf ve çekici bir atmosfer yaratmayı başarmış. Lakin albüm adının, bana daha mantıklı gelen “Şaklaban Irkı” mı, yoksa kapağın daha uygun gibi göründüğü “Şaklaban Yarışı”nı mı ifade ettiğini açıkçası bilmiyorum. Sözler her ikisine de yorulabiliyor. Sonrasında gelen IN FLAMES albümlerinde önemlerinin nasıl artacağını göreceğimiz nakaratlar konusunda da gayet başarılı olan Fridén, misal bir The Jester Race’in nakaratındaki kafiyeli ve vurgulu yorumuyla şarkının tüm kimliğini şekillendirmişti.
Şarkısal yorum yapma gereği duymuyorum, zaten grup da pek şarkı ayırmıyor olacak ki, “Jester’s Dance” dışında albümdeki -sanırım- her şarkının canlı çalınmışlığı var. Zaten “The Jester Race”i bilenler, “daha iyi olan şarkılar” şeklinde bir seçim yapmanın pek de kolay olmadığını biliyorlardır.
“The Jester Race”, kapaktaki albüm adının Comic Sans’la yazılmış olması dışında en ufak bir olumsuzluğu bulunmayan, sayısız yorumda gelmiş geçmiş en iyi ve en önemli üç melodik death metal albümünden biri olarak anılan, başyapıt sıfatını sonuna kadar hak eden bir albüm. İlk kez on yıl önce falan duyduğum bu albümü bu yazıyı yazdığım sırada da dinledim. Ve Moonshield’ın akustik girişinden sonra gelen o tek trampet vuruşuyla ürperen tüylerimin, kırk dakika boyunca, neredeyse her otuz saniyede bir ürpermesi bana gösteriyor ki, daha uzuuuun bir süre “The Jester Race”e tapınan kalabalıktan biri olmaya devam edeceğim.
Son olarak, evet, pek çok insanın düşündüğü şey benim için de geçerli. Hayatımda duyduğum en güzel solo.
Kadro Anders Fridén: Vokal
Jesper Strömblad: Gitar, klavye
Glenn Ljungström: Gitar
Johan Larsson: Bas, geri vokaller
Björn Gelotte: Davul, gitar
Konuklar:
Fredrik Nordström: Klavye
Oscar Dronjak (HAMMERFALL): "Dead Eternity"de konuk vokal
Kaspar Dahlqvist (eski-DIONYSUS): "Wayfaerer"da klavye
Fredrik Johansson: "December Flower"daki solo
Şarkılar 01. Moonshield
02. The Jester's Dance
03. Artifacts Of The Black Rain
04. Graveland
05. Lord Hypnos
06. Dead Eternity
07. The Jester Race
08. December Flower
09. Wayfaerer
10. Dead God In Me
çok sağlam bir albüm. benim için the jester race bir tarafa diğerleri bir tarafadır. ilk üç şarkı zaten nasıl bir albüm dinleyeceğinizi hissettiriyor. 90′ların melodik metal müziği bir başkaydı.
@b,
son dediğin noktaya kesinlikle katılıyorum.90 ların müziği kesinlikle başkaydı hala daha yeni melodic death albümlerini hep 90 larda ararım.90 larda keşfedemediğim grupların albümlerini gözüm kapalı dinlerim o derece
@like fire, aslına bakarsan ben de bugüne kadar soytarı/şaklaban ırkı olarak düşünüyodum, ama bugün bakınırken bi yerde birisi “yarış anlamında kullanılıyo” demiş, sözlerden örnekler vermiş, kapağa bakın araç işte gidiyo falan demiş, ondan aklıma takıldı, sonra unutup kapattım, bi türlü tekrar bulamadım o sayfayı. Aslında şu yukarda videoları olan Köln konserini içeren DVD’de röportaj da var, orada bahsediyomuş konseptten de o röportajın tamamını bulamadım.
Bi de evet, o Köln konserinde December Flower’ı çalıyolar ama solosuz tabi. Aslında öyle zor da bi solo değil yani çalabilmeleri lazım ama nedense çalmıyolar.
@Ahmet Saraçoğlu,
arkadaşlar o solonun çalınamayışının nedeni soloyu atan elemanın dark tranquillity grubunun gitaristi olan niklas sundin olmasıdır.Aynı şeyi bende söylüyordum bu soloyu konserde görmeden bende ölme istemem ama malesef bu soloyu duyamadan öleceğiz.TEk istediğim dark tranquillity ile ortak konser düzenleyerek bu parçayı aynı şekli ile çalabilmeleri
@Ahmet Saraçoğlu,
hımm düzeltme için teşekkür ederim benim aklımda niklas sundin kalmış.o soloyu layıkıyla çalan epey eleman var youtube da görebiliyoruz ki sen çoktan görmüşsündür.Sırf bu soloyu çalabilmek için gitar öğreniyorum
of lan sitede böyle albümleri görmek beni ilk metalcilik günlerime götürüyo hüzünleniyorum lan…95 ve 2000 yılları arasında yaptıkları dort mükemmel albümden sonra mal gibi değişeme gidiyoz hacı diyip son albümle de benim gözümde kredilerini sıfırladılar artık. en güzel solo özel ödülümde valhall awaits me ye gidiyor:)
@Mustafa Sakallı, olabilir tabi solo konusu kişisel bişey ne de olsa ama eger ben o şarkıyı belediye otobüsünde dinlerken boş bulunup brutal vokalle “volhoool eveyts miii” diye bagırıp yolculara içlerinden piskopat galba lafını ettirdiysem veya o solo kısmında metale bi kere daha bağlandığımı hissediyosam o tamamdır, hayat kaydırır.
Yıllardır mp3 player’ımdan çıkmayan birkaç albümden biri bu. Hiçbir zaman silmeye kıyamam, “ya olur da bir anda December Flower dinleyesim gelirse ve dinleyemezsem?” düşüncesiyle her zaman elimin altında bulunmalıdır. Yazıyı okur okumaz da dinlemeye başladım zaten ne iyi geldi var ya.
yıllar sonra kritiğin gazıyla dinliyorum albümü. çokta uzun olmayan yaşantımda ne büyük yeri varmış the jester race’in ve whoracle’ın. r2r, stye, a sense of purpose derken bitirdiler kendilerini. (come clarity bi kaç şarkıyla kurtarıyor, hehe)
Metal tarihinin en güzel albümlerinden.Death metal ne kadar duygusal ve melodik yapılabilir sorusuna cevap budur bence.Ayrıca üniversitenin ilk yılında okul yolunu çekilir hale getirmiş, özellikle Kadıköy-Karaköy vapurunda arkadaşlık etmiştir her bir parçası.Artık ne zaman dinlesem ilk senem aklıma geliyor heh.
Daha bugün almış olduğum ancak şu an ( 04:35 ) dinleme fırsatı bulduğum Tiamat-Wildhoney(özel baskı, kıl-tüy ultra exclusive baskı, evet şeklimi yaptım.) cd sini çıkarıp yerine Jester Race cd sini taktım direk siteyi açınca. Puan 10 zaten. şarkı şarkı yazayım dedim baktım tüm şarkılar hakkında yazmışım, sildim hepsini, her şarkı ayrı bir dünya resmen bu albümde.
Siteye yollamak için kritiğini yazmıştım, sonra 3000(üç bin) karakter olduğunu görüp silmiştim. Anlatılmaz yaşanır bir albüm. Dinlemeyen, dinleyip de beğenmeyen vatan hainidir.
@Blakkheim,
tek kelime ile katılıyorum bir gün olurda metal müzik dinleyemeyecek hale gelirsem ki bu ölüm ile eşdeğer o anda bile tek dinlemek istediğim albümdür.
Yazmaya kalksam bitiremeyeceğim duyguları her notasında saklayan bir album. Ahmet Saraçoğlu’na gönülden teşekkürler. Melodik Death in kutsal kitaplarından birini ne denir türkçe meale çevirdiği için :) Yazıp yazıp uzun oldu lan siliyorum demektense burada noktalıyorum. Tüm Jester Race sapkınlarına selam olsun ! :)
swedish death başyapıtı. ilk dinleyişimde moonshield girince neye uğradığımı şaşırmıştım ki o zaman death metalle belli başlı 3-5 grup dışında pek alakam yoktu. böyle albümlerin kıymetini bilmemiz lazım.
eveeet bu yazıyı yazmak beni intiharın eşiğine getirse de gene doğruları söylemeye devam edeceğim.Arkadaşlar grubun içine zıçan adam olan Anders Friden yaptığı açıklamada “eski albümlerde fanların ne anladığını çok merak ediyorum bunlar bizim için deneysel çalışmalardı”demesi benim için İn Flames’i (hadi iyimsel olayım)clayman albümünden sonra dağılmış olarak kabul etmeye yetti de arttı bile.Özellikle lunar strain, jester race,whoracle albümleri melodic death metal piyasasında 3 ciltlik bir ansiklopedi oluşturacak kadar sağlamdır.Sonra bu ansiklopediye bir iki cilt daha eklendi(bknz Gallery,terminal sprit disease)VElhasılı hala daha moonshield,december flower dinledikçe ağlarım.
anders friden gibi rezil bir vokaliste rağmen in flames 90ların ikinci yarısında öttürmüş ya helal olsun.
arkadaş nefret ediyorum şu heriften. eskiden, yani in flamesi en sevdiğim dönemde bile sevmezdim bu herifi ama şimdi bildiğin nefret ediyorum. ne sesi ses, ne tipi tip. sakal bırakmış rastalanmış da allah aşkına bir gram star ışığı var mu lavukta yahu? hani tipini falan geçtim, iğrenç sesi yeter zaten.
jens kidman bir bu denyo iki. elimden gelse stüdyoya 100 metreden fazla yaklaşmamaları için mahkeme kararı çıkartırım. jens kidman salağının sahnedeki tripleri suratının şekli yaptığı maymunluklar falan… öff diyorum.
@Batuhan Bekmen,
hele bir soluklan yiğenim:))
aynen katılıyorum bu adam ki bu grubu bu hale getirdi taksim meydanında sallandırmak bile adama hediye gibi olur.geçenlerde bir konser videosu izledim nasıl olduysa artificats of the black rain çalmışlar aboooov o nasıl bir vokal yeminle kapattım hemen videoyu böle yavşak bir ses artis artis bakışlar zıplamalar tam emocore hareketler abi of of
@anonim, ben özellikle seviyorum anders friden’in vokalini (son albüm hariç), karakteristik bir vokali var ve iyi-kötü şarkı söylemeyi bilen bir brutal vokal insanı. özellikle clayman’de 10 numara vokali. konser performansı için ise bir şey diyemem, neticede stanne bile %100 stüdyo performansı veremiyor konserlerde.
Amerika rüyası bitirdi koca In Flames’i. Ya da bitirdi demeyelim hala hepimizin toplan seveninden daha çok sevenleri vardır ama niteliksiz ve basit bir grup haline gelmek uğruna Amerika rüyasına kendilerini kaptırmaları, Avrupa’daki kökten metalci direniş örgütlerinin tepkisine yol açtı. Ortadoğu da çalkantılara sebebiyet veren bu durum için Ahmedinejad da “Yiosa gelsinler, Allah’tan başka kimseden korkumuz yok.” dedi.
@saklanan saman, evet. hatta sen de bensin ama sırf inandırıcı olsun diye rol yapıyorsunum. ama dayanamadım artık, halk gerçekleri öğrensin. başta chuck reis olmak üzere büyük bi yazar zincirim var.
bu kapaktaki in flames logosu ne kadar guzel ya.neden degistirdilerki? sonraki albumden itibaren kapagin uzerine dumduz in flames yazdilar logo sikintisi ceken gruplar gibi.ne diyeyim sana jesper.
ilk melodik death metal albümüm, albümü ilk dinlediğimde aşık olmuştum, her gün en az 1 kere dinlemeden uyumamıştım… neyse yıllar geçti, in flames’ten soğudum, melodik death metalden soğudum, bu albümün notunu ilk dinlediğim zamandaki duygularıma göre veriyim dedim, “bir alex (dark tranquaility) değilsin” diyerek albüme giden not 8…
vokaller inanılmaz kötü. graveland de bana göre çok kötü bir şarkı. bi de dead eternity’nin ikinci riffi ile lord hypnos’un ikinci riffi birbirine çok benziyor. ben bu albümün overrated olduğunu düşünüyorum. melodic death metal 2000′lerde bitti diyenler var ancak ben bi insomnium’un above the weeping world albümünü bu albümden başarılı buluyorum. özetleyecek olursam puanım 7.
mikael akerfeldtin vokalini cok da iyi degil. http://www.youtube.com/watch?v=CES-rze2m1s ornek 1 clean vokaller kotu
brutal ise kendisi yetersiz kaliyor.lastfm de bloodbath sayfasina bak. herkes mikael gitsin peter gelsin istiyor. artik gayet duz siradan bir brutal vokali var.
anders’in vokali ozellikle ilk albumlerde mikael’i uce bese katlar.
@Utku, anders friden kim karşim, hadi mikael stanne desen dan swanö desen anlarım da, anders friden bildiğin kötü bir vokalist, mikael’in brutal vokalinin kötüye gittiği doğru (bi tane daha bloodbath albümü çıksın anlıcaz, bunun nedeni de brutal vokali siklememeye başlaması, sırf clean vokale odaklanması olabilir), ama ben mikael’in yaptığı clean vokal kadar iyi bir vokali, rock/metal camiasında kimsenin (bunu mike patton, robert plamnnt ve daniel gildenlöw gibi sadece clean vokalde ustalaşmış isimleri saymıyorum) yapabileceğini düşünmüyorum… ayrıca çok uzaklara gitmene gerek yok, dinle watershed’i adam hem brutal hem clean vokal dersi veriyor, ancak anders friden scream bile kullanmıyor ne yazık ki…
“100 mikael akerfeldt toplasan,1 anders friden etmez.”
bunu sırf vokallere bakarak söylüyorsan senin tercihin, fakat yetenek ve yaratıcılık olarak söylüyorsan harbi senin kafada birkaç tahta eksik :)
@blackroseimmortal, brutal vokaligin iyiligi sertligine gore olculmez. oyleyse chris barnes dunyanin en iyi brutalcisi ilan edilmeliydi.
sunu demeliyimki anders’in vokalleri dinlerken daha cok keyif aliyorum. atmosferle muthis uyum icinde. ama mikael’in brutal vokalleri atmosferle o kadar uyum saglamiyor. clean vokallerini bazi sarkilarda kotu buluyorum porselen kalp sarkisindaki gibi
@Utku, mikael akerfeldt sert brutal vokal yapıyo diye bişey demedim, zaten anders friden brutal vokal yapmıyor (son 5 6 albüm)… ancak anders’in en iyi brutal vokal performansı (colony) ile akerfeldt’in en kötü brutal performansı (orchid) arasında çok fark yok, ancak mayh ve sonrasıyla colony’deki vokal performansını karşılaştırırsak dağlar kadar fark var…
akerfeldt’in brutali hangi atmosferde uyum sağlayamıyo, o kısmı anlayamadım watershed ve ghost reveries’in çok garip atmosferleri var zamanla alışılıyosun falan karışık işler, fakat önceki albümler için aynı şeyi demek saçma olur…
porcelain heart en kötü opeth şarkılarından biridir ama vokaller gayet iyi kanımca… şu dönemde düzgün clean vokal yapan adam kalmadı, zaten metal/rock piyasasını bilen 5-10 kişi clean vokal sıralaması yapsa hepsi akerfeldt’i ilk üçe alır (robert plant, freddie mercury gibi tarih olmuş isimleri saymazsak)…
@in the court of the crimson king, aynştayn mısın güç olarak vasat tabiiki :D vasat bile değil hatta baya güçsüz, ama güçsüz olması bişey değiştirmiyor, sonuçta david coverdale’in ağlak ve güçlü söylediği soldier of fortune’u kendi stilinde söyleyerek bence daha da iyi bir şarkı yaptı…
@blackroseimmortal, O degil de mikael abinin tek sevmedigim seyi aha dogrusu en az sevdigim ozelligi diyelim, clean vokalleri. Kukresin dursun arkadas arslanlar gibi. Ses rengi midir nedir, bi kabullenemz oldum. Morningrosein otesine gecemesim o yuzden. Ama morningrise ayridir, farkli bi dunyadir. Albume gelirsek, 10. Daha dusuk puan verirsem zeus hadesi uzerime salar.
@Utku, bayağı sıradan bir brutal vokal var bu albümde bence. Sonraki dönemin vokallerini de pek sevmiyorum aslında. :D Ben bu adamı pek iyi bulmuyorum kısacası.
melodic death metal’i bana gerçek anlamda sevdiren albüm. şöyle güzel böyle harika demeye gerek yok, her metalcinin arşivinde bulunması gereken albümlerden biri.
In Flames’in en çok özlediğim albümlerinden. Albümle aynı isimde olan The Jester Race parçası albüm adını taşımayı tam anlamıyla hak eden bir parça. Ama Sounds of a Playground Fading albümü In Flames bozmuş dedirten bir albüm haline geldi bence. Buna sebep olan ise Jester’s Door parçası :) Çünkü bir “The Jester Race” kadar derin bir iz açamadı. Yıllarca kafamda oluşan In Falmes figürünü bozmayı başardı malesef. Ama bunlara rağmen “In Flames We Trust” phrase’inden beni uzaklaştırmayı başaramadı :)
@owlbos, Ya olum sen nasıl bir albümsün amk. Tüylerim ürpermeden kan akışım hizlanmadan dinleyebildiğim gün hiç bir zaman gelmicek sanırım. 1000. turda bile hem coşum coşum coşuyorsun hem içtne ateş oturmuş gibi acı çekiyorsun.
Bu albümü ilk defa açıp dinlediğim ana, o zaman ki liseli Berke’nin tepkilerini görmek isterdim. Hele o December Flower solosuna kocaman bir “hassiktir” çektiğim anı…
Geçen rüyamda, akrabalarla dolu kalabalık bir evdeyken TV’de Bruce Springsteen’in bir klibi çıkıyor. Benim büyük akrabalar bir anda coşuyorlar “oo yüce bir sanatçıydı” falan diye (gerçekte adını bile duymamışlardır halbuki). Ben de “bir iki şarkısını biliyorum” diyorum. “Daha çok dinlemelisin, çok iyi Rock’çıdır” diyorlar.
Derken klibin ortasında Bruce Springsteen ve grubu yavaşlayıp, şahane bir akustik solo atmaya başlıyorlar. Çok tanıdık geliyor: “hah bunu duymuştum!” diye coşuyorum.
Akustik solo devamında armonik şekilde devam edip, başka bir akustik melodiye evrilerek devam ediyor, aman yarabbi ne müthiş bir ezgi o öyle! Rüyanın bu civarlarında uyanıyorum ama melodi hala kulağımda.
“Neydi lan bu?” diye düşündüm hemen. Springsteen falan değildi. Bridge de değildi, alakasız başka bir grubun şarkısına ait introydu; bilinçaltım benimle oynamıştı, derken parça aklıma geliyor:
çok sağlam bir albüm. benim için the jester race bir tarafa diğerleri bir tarafadır. ilk üç şarkı zaten nasıl bir albüm dinleyeceğinizi hissettiriyor. 90′ların melodik metal müziği bir başkaydı.
25.09.2010
@b,
son dediğin noktaya kesinlikle katılıyorum.90 ların müziği kesinlikle başkaydı hala daha yeni melodic death albümlerini hep 90 larda ararım.90 larda keşfedemediğim grupların albümlerini gözüm kapalı dinlerim o derece
12.04.2013
@b, zaten albümün ilk üç ve 8. şarkısı var bana göre.. In Flames aman aman dinlediğim bir grup de değil…
kısa ve öz: metali bana sevdiren albüm.
december flower’ın solosunu canlı dinleyemezsem gözüm açık giderim. sanıyorum 1996′da köln’de canlı çalınmıştı ama solosunu çalmamışlardı.
the jester race bana “soytarı ırkı” anlamı taşıyor gibi geliyor. şarkı sözlerine de baktığımda o anlamı çıkarıyorum.
20.04.2010
@like fire, aslına bakarsan ben de bugüne kadar soytarı/şaklaban ırkı olarak düşünüyodum, ama bugün bakınırken bi yerde birisi “yarış anlamında kullanılıyo” demiş, sözlerden örnekler vermiş, kapağa bakın araç işte gidiyo falan demiş, ondan aklıma takıldı, sonra unutup kapattım, bi türlü tekrar bulamadım o sayfayı. Aslında şu yukarda videoları olan Köln konserini içeren DVD’de röportaj da var, orada bahsediyomuş konseptten de o röportajın tamamını bulamadım.
Bi de evet, o Köln konserinde December Flower’ı çalıyolar ama solosuz tabi. Aslında öyle zor da bi solo değil yani çalabilmeleri lazım ama nedense çalmıyolar.
25.09.2010
@Ahmet Saraçoğlu,
arkadaşlar o solonun çalınamayışının nedeni soloyu atan elemanın dark tranquillity grubunun gitaristi olan niklas sundin olmasıdır.Aynı şeyi bende söylüyordum bu soloyu konserde görmeden bende ölme istemem ama malesef bu soloyu duyamadan öleceğiz.TEk istediğim dark tranquillity ile ortak konser düzenleyerek bu parçayı aynı şekli ile çalabilmeleri
25.09.2010
@swedish, hayır Sundin değil onu çalan. Fredrik Johansson çalıyor soloyu. O da Dark Tranquillity’deydi, Projector’dan sonra ayrıldı.
25.09.2010
@Ahmet Saraçoğlu,
hımm düzeltme için teşekkür ederim benim aklımda niklas sundin kalmış.o soloyu layıkıyla çalan epey eleman var youtube da görebiliyoruz ki sen çoktan görmüşsündür.Sırf bu soloyu çalabilmek için gitar öğreniyorum
29.09.2013
@Ahmet Saraçoğlu, O soloyu çalan Dark Tranquillity’deki Fredrik Johansson değilmiş.
http://www.metal-archives.com/artists/Fredrik_Johansson/484336
29.09.2013
@Darth Sikious, evet bunu sonradan fark ettim bende. Yazıyı da o şekilde değiştirdim şimdi, sağ ol.
Bu grubun ilk iki şarkısının verdiği duyguyu az şeyden alırım. Genel olarak da beğendiğim bir albümdür. Süper bir albüm. 9.
müthiş albüm.
of lan sitede böyle albümleri görmek beni ilk metalcilik günlerime götürüyo hüzünleniyorum lan…95 ve 2000 yılları arasında yaptıkları dort mükemmel albümden sonra mal gibi değişeme gidiyoz hacı diyip son albümle de benim gözümde kredilerini sıfırladılar artık. en güzel solo özel ödülümde valhall awaits me ye gidiyor:)
20.04.2010
Yapma yahu Burning Creation ve Amon Amarth varken o solo zayıf kalıyor.
20.04.2010
@Mustafa Sakallı, olabilir tabi solo konusu kişisel bişey ne de olsa ama eger ben o şarkıyı belediye otobüsünde dinlerken boş bulunup brutal vokalle “volhoool eveyts miii” diye bagırıp yolculara içlerinden piskopat galba lafını ettirdiysem veya o solo kısmında metale bi kere daha bağlandığımı hissediyosam o tamamdır, hayat kaydırır.
Yıllardır mp3 player’ımdan çıkmayan birkaç albümden biri bu. Hiçbir zaman silmeye kıyamam, “ya olur da bir anda December Flower dinleyesim gelirse ve dinleyemezsem?” düşüncesiyle her zaman elimin altında bulunmalıdır. Yazıyı okur okumaz da dinlemeye başladım zaten ne iyi geldi var ya.
Bu arada en iyi solo konusunda benden de bir aday daha gelsin: The Hive.
20.04.2010
@Ömer Kuş, The Hive’ın solosu çok içlidir.
Coerced Coexistence var. Hepsini tokatlar bence.
Hayatımda en sevdiğim, en çok dinlediğim 5 albümden biridir herhalde.
yıllar sonra kritiğin gazıyla dinliyorum albümü. çokta uzun olmayan yaşantımda ne büyük yeri varmış the jester race’in ve whoracle’ın. r2r, stye, a sense of purpose derken bitirdiler kendilerini. (come clarity bi kaç şarkıyla kurtarıyor, hehe)
neyse.. son olarak;
we are in flames ulan!
Metal tarihinin en güzel albümlerinden.Death metal ne kadar duygusal ve melodik yapılabilir sorusuna cevap budur bence.Ayrıca üniversitenin ilk yılında okul yolunu çekilir hale getirmiş, özellikle Kadıköy-Karaköy vapurunda arkadaşlık etmiştir her bir parçası.Artık ne zaman dinlesem ilk senem aklıma geliyor heh.
Daha bugün almış olduğum ancak şu an ( 04:35 ) dinleme fırsatı bulduğum Tiamat-Wildhoney(özel baskı, kıl-tüy ultra exclusive baskı, evet şeklimi yaptım.) cd sini çıkarıp yerine Jester Race cd sini taktım direk siteyi açınca. Puan 10 zaten. şarkı şarkı yazayım dedim baktım tüm şarkılar hakkında yazmışım, sildim hepsini, her şarkı ayrı bir dünya resmen bu albümde.
Siteye yollamak için kritiğini yazmıştım, sonra 3000(üç bin) karakter olduğunu görüp silmiştim. Anlatılmaz yaşanır bir albüm. Dinlemeyen, dinleyip de beğenmeyen vatan hainidir.
25.09.2010
@Blakkheim,
tek kelime ile katılıyorum bir gün olurda metal müzik dinleyemeyecek hale gelirsem ki bu ölüm ile eşdeğer o anda bile tek dinlemek istediğim albümdür.
Yazmaya kalksam bitiremeyeceğim duyguları her notasında saklayan bir album. Ahmet Saraçoğlu’na gönülden teşekkürler. Melodik Death in kutsal kitaplarından birini ne denir türkçe meale çevirdiği için :) Yazıp yazıp uzun oldu lan siliyorum demektense burada noktalıyorum. Tüm Jester Race sapkınlarına selam olsun ! :)
swedish death başyapıtı. ilk dinleyişimde moonshield girince neye uğradığımı şaşırmıştım ki o zaman death metalle belli başlı 3-5 grup dışında pek alakam yoktu. böyle albümlerin kıymetini bilmemiz lazım.
avrupa metal gruplarındaki scorpions, ufo, michael schenker etkisinin en iyi görüldüğü albümlerden biri ayrıca.
eveeet bu yazıyı yazmak beni intiharın eşiğine getirse de gene doğruları söylemeye devam edeceğim.Arkadaşlar grubun içine zıçan adam olan Anders Friden yaptığı açıklamada “eski albümlerde fanların ne anladığını çok merak ediyorum bunlar bizim için deneysel çalışmalardı”demesi benim için İn Flames’i (hadi iyimsel olayım)clayman albümünden sonra dağılmış olarak kabul etmeye yetti de arttı bile.Özellikle lunar strain, jester race,whoracle albümleri melodic death metal piyasasında 3 ciltlik bir ansiklopedi oluşturacak kadar sağlamdır.Sonra bu ansiklopediye bir iki cilt daha eklendi(bknz Gallery,terminal sprit disease)VElhasılı hala daha moonshield,december flower dinledikçe ağlarım.
anders friden gibi rezil bir vokaliste rağmen in flames 90ların ikinci yarısında öttürmüş ya helal olsun.
arkadaş nefret ediyorum şu heriften. eskiden, yani in flamesi en sevdiğim dönemde bile sevmezdim bu herifi ama şimdi bildiğin nefret ediyorum. ne sesi ses, ne tipi tip. sakal bırakmış rastalanmış da allah aşkına bir gram star ışığı var mu lavukta yahu? hani tipini falan geçtim, iğrenç sesi yeter zaten.
jens kidman bir bu denyo iki. elimden gelse stüdyoya 100 metreden fazla yaklaşmamaları için mahkeme kararı çıkartırım. jens kidman salağının sahnedeki tripleri suratının şekli yaptığı maymunluklar falan… öff diyorum.
29.09.2010
@anonim, Sakin ol kaplan.
29.09.2010
@Batuhan Bekmen,
hele bir soluklan yiğenim:))
aynen katılıyorum bu adam ki bu grubu bu hale getirdi taksim meydanında sallandırmak bile adama hediye gibi olur.geçenlerde bir konser videosu izledim nasıl olduysa artificats of the black rain çalmışlar aboooov o nasıl bir vokal yeminle kapattım hemen videoyu böle yavşak bir ses artis artis bakışlar zıplamalar tam emocore hareketler abi of of
29.09.2010
@anonim, bence Anders Friden içindeki çocuk ruhunu kaybetmemiş bir insan.Kıskanmayalım.
http://i54.tinypic.com/31356oi.jpg
29.09.2010
@Ugur, of of fotoya gel hakkaten içindeki çocuk ölmemiş
30.09.2010
@anonim, ben özellikle seviyorum anders friden’in vokalini (son albüm hariç), karakteristik bir vokali var ve iyi-kötü şarkı söylemeyi bilen bir brutal vokal insanı. özellikle clayman’de 10 numara vokali. konser performansı için ise bir şey diyemem, neticede stanne bile %100 stüdyo performansı veremiyor konserlerde.
24.05.2011
@anonim, ulan meshuggah’dan ne istiyosun durduk yere. star ışığı diyo bi de.
07.07.2013
@anonim, haklısın iki adım yanlarındaki grupta Mikael Stanne gibi bir hayvan varken bu adamın yüzüne bakılmamalı
Amerika rüyası bitirdi koca In Flames’i. Ya da bitirdi demeyelim hala hepimizin toplan seveninden daha çok sevenleri vardır ama niteliksiz ve basit bir grup haline gelmek uğruna Amerika rüyasına kendilerini kaptırmaları, Avrupa’daki kökten metalci direniş örgütlerinin tepkisine yol açtı. Ortadoğu da çalkantılara sebebiyet veren bu durum için Ahmedinejad da “Yiosa gelsinler, Allah’tan başka kimseden korkumuz yok.” dedi.
28.05.2011
@Blakkheim, muhahaahah koltuktan düşüyorum ya
Bide harbi bu December Flower’ın solosu dinlediğim en muhteşem solo olabilir.
Demekki şu dünyada December Flower’ın solosunu anlayaman ve dinleyince ayakları yerden kesilmeyen bir ben varım.Neyse sağlık olsun…
7 verdim. Bana göre berbat bir müzik türünden çıkmış güzel bir albüm olduğu için de ayrı saygı duyarım.
bir come clarity değil ama yine de çok iyi. lan hadi yeni albümleri sevmiyosunuz da come clarity sevilmez mi. :(
24.05.2011
@in flames we trust, sen, in the court of crimson king ve illuminati aynı kişisiniz dimi lan.
24.05.2011
@saklanan saman, sonuçta hepsi ahmet saraçoğlu çıkacak ondan korkuyorum ben.
24.05.2011
@saklanan saman, evet. hatta sen de bensin ama sırf inandırıcı olsun diye rol yapıyorsunum. ama dayanamadım artık, halk gerçekleri öğrensin. başta chuck reis olmak üzere büyük bi yazar zincirim var.
bu kapaktaki in flames logosu ne kadar guzel ya.neden degistirdilerki? sonraki albumden itibaren kapagin uzerine dumduz in flames yazdilar logo sikintisi ceken gruplar gibi.ne diyeyim sana jesper.
ilk melodik death metal albümüm, albümü ilk dinlediğimde aşık olmuştum, her gün en az 1 kere dinlemeden uyumamıştım… neyse yıllar geçti, in flames’ten soğudum, melodik death metalden soğudum, bu albümün notunu ilk dinlediğim zamandaki duygularıma göre veriyim dedim, “bir alex (dark tranquaility) değilsin” diyerek albüme giden not 8…
vokaller inanılmaz kötü. graveland de bana göre çok kötü bir şarkı. bi de dead eternity’nin ikinci riffi ile lord hypnos’un ikinci riffi birbirine çok benziyor. ben bu albümün overrated olduğunu düşünüyorum. melodic death metal 2000′lerde bitti diyenler var ancak ben bi insomnium’un above the weeping world albümünü bu albümden başarılı buluyorum. özetleyecek olursam puanım 7.
@in the court of the crimson king, yuh be kardesim.
100 mikael akerfeldt toplasan,1 anders friden etmez.
05.07.2011
@Utku, gerçekten friden’in vokalinin akerfeldt’ten iyi olduğunu mu düşünüyorsun?
mikael akerfeldtin vokalini cok da iyi degil.
http://www.youtube.com/watch?v=CES-rze2m1s ornek 1 clean vokaller kotu
brutal ise kendisi yetersiz kaliyor.lastfm de bloodbath sayfasina bak. herkes mikael gitsin peter gelsin istiyor. artik gayet duz siradan bir brutal vokali var.
anders’in vokali ozellikle ilk albumlerde mikael’i uce bese katlar.
05.07.2011
@Utku, abi o mikael akerfeldt’in kötülüğü değil, peter abinin hayvanlığı yalnız onu söyleyeyim.
06.07.2011
@bloodshower, katıldım.
06.07.2011
@Utku, nasıl sıradan abi? başka şeyler dinliyoruz herhalde. bana göre anders hayatta yarışamaz brutal konusunda onunla.
10.07.2011
@Utku, anders friden kim karşim, hadi mikael stanne desen dan swanö desen anlarım da, anders friden bildiğin kötü bir vokalist, mikael’in brutal vokalinin kötüye gittiği doğru (bi tane daha bloodbath albümü çıksın anlıcaz, bunun nedeni de brutal vokali siklememeye başlaması, sırf clean vokale odaklanması olabilir), ama ben mikael’in yaptığı clean vokal kadar iyi bir vokali, rock/metal camiasında kimsenin (bunu mike patton, robert plamnnt ve daniel gildenlöw gibi sadece clean vokalde ustalaşmış isimleri saymıyorum) yapabileceğini düşünmüyorum… ayrıca çok uzaklara gitmene gerek yok, dinle watershed’i adam hem brutal hem clean vokal dersi veriyor, ancak anders friden scream bile kullanmıyor ne yazık ki…
“100 mikael akerfeldt toplasan,1 anders friden etmez.”
bunu sırf vokallere bakarak söylüyorsan senin tercihin, fakat yetenek ve yaratıcılık olarak söylüyorsan harbi senin kafada birkaç tahta eksik :)
10.07.2011
@Utku, clean vokaller kötü??? kardeş daha iyisini söyle de dinleyelim o zaman…
Hakikaten vokaller kötü bu albümde. Neyse ki sonradan kendini geliştirdi biraz. Gene de çok iyi bir albüm.
@blackroseimmortal, brutal vokaligin iyiligi sertligine gore olculmez. oyleyse chris barnes dunyanin en iyi brutalcisi ilan edilmeliydi.
sunu demeliyimki anders’in vokalleri dinlerken daha cok keyif aliyorum. atmosferle muthis uyum icinde. ama mikael’in brutal vokalleri atmosferle o kadar uyum saglamiyor. clean vokallerini bazi sarkilarda kotu buluyorum porselen kalp sarkisindaki gibi
10.07.2011
@Utku, mikael akerfeldt sert brutal vokal yapıyo diye bişey demedim, zaten anders friden brutal vokal yapmıyor (son 5 6 albüm)… ancak anders’in en iyi brutal vokal performansı (colony) ile akerfeldt’in en kötü brutal performansı (orchid) arasında çok fark yok, ancak mayh ve sonrasıyla colony’deki vokal performansını karşılaştırırsak dağlar kadar fark var…
akerfeldt’in brutali hangi atmosferde uyum sağlayamıyo, o kısmı anlayamadım watershed ve ghost reveries’in çok garip atmosferleri var zamanla alışılıyosun falan karışık işler, fakat önceki albümler için aynı şeyi demek saçma olur…
porcelain heart en kötü opeth şarkılarından biridir ama vokaller gayet iyi kanımca… şu dönemde düzgün clean vokal yapan adam kalmadı, zaten metal/rock piyasasını bilen 5-10 kişi clean vokal sıralaması yapsa hepsi akerfeldt’i ilk üçe alır (robert plant, freddie mercury gibi tarih olmuş isimleri saymazsak)…
10.07.2011
senin söylediklerin de biraz abartı olmuş. mikael’in clean vokali hoşuna gidiyor olabilir, benim de gidiyor ama güç olarak vasat.
04.08.2011
@in the court of the crimson king, aynştayn mısın güç olarak vasat tabiiki :D vasat bile değil hatta baya güçsüz, ama güçsüz olması bişey değiştirmiyor, sonuçta david coverdale’in ağlak ve güçlü söylediği soldier of fortune’u kendi stilinde söyleyerek bence daha da iyi bir şarkı yaptı…
23.08.2011
@blackroseimmortal, O degil de mikael abinin tek sevmedigim seyi aha dogrusu en az sevdigim ozelligi diyelim, clean vokalleri. Kukresin dursun arkadas arslanlar gibi. Ses rengi midir nedir, bi kabullenemz oldum. Morningrosein otesine gecemesim o yuzden. Ama morningrise ayridir, farkli bi dunyadir. Albume gelirsek, 10. Daha dusuk puan verirsem zeus hadesi uzerime salar.
@illuminati, ‘The Jester Race’ Anders’in en iyi vokal performansini gosterdigi albumdur.
bu albumde vokalleri kotu buluyorsan,anders’in jonathan davis taklidi vokallerinimi daha iyi buluyorsun?
The Jester Race’de yaptigi brutal-scream karisimi mukemmel vokallerini baska hangi albumde yapti bu adam?
11.07.2011
@Utku, bayağı sıradan bir brutal vokal var bu albümde bence. Sonraki dönemin vokallerini de pek sevmiyorum aslında. :D Ben bu adamı pek iyi bulmuyorum kısacası.
melodic death metal’i bana gerçek anlamda sevdiren albüm. şöyle güzel böyle harika demeye gerek yok, her metalcinin arşivinde bulunması gereken albümlerden biri.
Ne oldu bu albümün puanına?
22.10.2011
@Whiplash, 9 iyidir iyi
tartışmalara bakıyorum da;anders friden’in clean vokalleri gerçekten kötü.kabul etmek lazım.
In Flames’in en çok özlediğim albümlerinden. Albümle aynı isimde olan The Jester Race parçası albüm adını taşımayı tam anlamıyla hak eden bir parça. Ama Sounds of a Playground Fading albümü In Flames bozmuş dedirten bir albüm haline geldi bence. Buna sebep olan ise Jester’s Door parçası :) Çünkü bir “The Jester Race” kadar derin bir iz açamadı. Yıllarca kafamda oluşan In Falmes figürünü bozmayı başardı malesef. Ama bunlara rağmen “In Flames We Trust” phrase’inden beni uzaklaştırmayı başaramadı :)
IN FLAMES > DARK TRANQUILLITY
Sadece bu albüme bakarak bunu söylemek mümkün
25.01.2013
@Ice Blast, http://i.imgur.com/ui13ERx.jpg
25.01.2013
@Ice Blast, sadece bu yorumuna bakarak senin hakkında bazı şüpheler duymak mümkün.
25.01.2013
@Ice Blast, Neymiş arkadaş bu x y’yi döver merakı yahu ? Bitti bunlar sanıyorduk ?
Cidden duyduğun en güzel solo bu mu A.Saraçoğlu?
Hmmm katılıyorum sana.
bir albüm en fazla ne kadar muhteşem olabilir? sorusunun yanıtı = the jester race
In Flames şöyle bir albüm daha yapsın 6 ay boyunca başka hiçbir şarkı dinlemeyeceğimi buradan bildiriyorum. Duy sesimi In Flames.
09.02.2014
@DrAQA, İran’ın hristiyanlığı resmi din ilan etmesi bile,bu istediğinden daha olabilir bir durum :)
İnsan üzülüyor.
İnsan özlüyor.
Bir albümün tüm şarkılarımı kendinden geçirtir ya
Dead god in me diye bir gerçek var.
Graveland’ın doves and angels ile başlayan kısmı çok sağlam.
Albüm 10 üzerinden 10000000
Dead eternity en sevdiğim if parçası. Güzellikten ağlayasım geliyor dinlerken
Kemanlı Deccember Flower solosuna denk geldim, çok büyülenmesem de atayım belki seveni çıkar.
https://youtu.be/yUT3dAnQ8zM
28.05.2021
@Dysplasia, evet büyülemiyor ama yine de başarılı iş çıkarmış ablamız, sevdim.
28.05.2021
@Dysplasia, çok iyi çalmış ablamız da metalde en katlanamadığım yan enstrüman keman ve çello. Vuvuzelaya bile varım ama keman ı-ıh
Hiç bir zaman In Flames fanı olamadım ama bu albüm gerçekten bir başka. Artifacts of the Black Rain başlayınca Ananı s.k.m yine başlıyoruz oluyorum.
19.01.2023
@owlbos, Ya olum sen nasıl bir albümsün amk. Tüylerim ürpermeden kan akışım hizlanmadan dinleyebildiğim gün hiç bir zaman gelmicek sanırım. 1000. turda bile hem coşum coşum coşuyorsun hem içtne ateş oturmuş gibi acı çekiyorsun.
Bu albümü ilk defa açıp dinlediğim ana, o zaman ki liseli Berke’nin tepkilerini görmek isterdim. Hele o December Flower solosuna kocaman bir “hassiktir” çektiğim anı…
11/10
Geçen rüyamda, akrabalarla dolu kalabalık bir evdeyken TV’de Bruce Springsteen’in bir klibi çıkıyor. Benim büyük akrabalar bir anda coşuyorlar “oo yüce bir sanatçıydı” falan diye (gerçekte adını bile duymamışlardır halbuki). Ben de “bir iki şarkısını biliyorum” diyorum. “Daha çok dinlemelisin, çok iyi Rock’çıdır” diyorlar.
Derken klibin ortasında Bruce Springsteen ve grubu yavaşlayıp, şahane bir akustik solo atmaya başlıyorlar. Çok tanıdık geliyor: “hah bunu duymuştum!” diye coşuyorum.
Akustik solo devamında armonik şekilde devam edip, başka bir akustik melodiye evrilerek devam ediyor, aman yarabbi ne müthiş bir ezgi o öyle! Rüyanın bu civarlarında uyanıyorum ama melodi hala kulağımda.
“Neydi lan bu?” diye düşündüm hemen. Springsteen falan değildi. Bridge de değildi, alakasız başka bir grubun şarkısına ait introydu; bilinçaltım benimle oynamıştı, derken parça aklıma geliyor:
Moonshield *mk. Bu albümün açılışı.
https://youtu.be/IJd8H0YtaeE?si=rVFyQHYwge3sRJ1R
Harbiden güzel intro da, Bruce Sprigsteen ne alaka?