Özgür Durakoğulları
Bu albüm, henüz pek de keşfedilmemiş karanlık bir cevher. Pek keşfedilmemiş diyorum, zira çıkalı 1 seneyi geçmesine rağmen last fm’de 400 civarında kişi tarafından dinlenmiş bu eser. Buna şaşırdım aslında, çünkü albümde yer alan vokalist Kelly Sundown Carpenter ve gitarist Michael Harris nispeten isimli ve bence eşsiz müzisyenler. Harris ile ben ilk olarak bir hayli teknik bir progresif metal yapan Thought Chamber grubunun “Angular Perceptions” albümüyle tanışmıştım; kendisi hemen dikkatimi çekmişti, zira cazdan klasik müziğe giden bir yelpazede çok iyi sololar yaratan, çalan ve beste kabiliyeti bir hayli yüksek bir gitarist olarak beynime kazınmıştı.
2007’deki bu keşfimden sonra yıl 2010 olduğunda, metal-archives’da “beğendiğim müzisyenler neler yapıyorlar” temelli geniş bir araştırma yaparken bu gruba rastladım. İlk başta sadece vokalist için bakmıştım, sonra sağolsun bir arkadaşım “O grupta Michael Harris de var” deyince, “Oha nasıl dikkatimden kaçmış” deyip hemen albümü edindim. Neticede bir tarafta en beğendiğim 5 vokalistten biri vardı, öbür tarafta da özellikle sololarıyla, isim yapmış birçok gitaristin karizmasını bitirebilecek yetenekte bir gitarist vardı. Kabul ediyorum ki, bu albüme pozitif bir ön yargıyla yaklaştım bu değişkenlerin etkisiyle. Ama bugünden bakınca, aylar geçmesine rağmen albümü sıkılmadan hâlâ dinliyorum ve bu ön yargım, artık sağlam bir yargıya dönüşmüş durumda sanırım.
Michael Harris’i günümüzde en tanınır yapan grup Thought Chamber, ama kariyerine glam ve heavy metal ile başlayan bu adam özellikle solo albümleriyle çok önemli işler yapmış üretken bir müzisyen. Kendisinin tüm solo albümlerini ve Thought Chamber ile Darkology projelerini defalarca dinleyen birisi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, bu adam hiç kendini tekrar etmiyor. Bir caz müzisyeni olan babası ve klasik müzik sanatçısı annesinden kalan mirası da, metal müzik içersinde etkin biçimde kullanan bu şahıs hem kendini tekrar etmiyor, hem de bir solosunu duyduğunuzda “Bu Michael Harris solosu” da dedirtebiliyor size. Aslında adamın ilk grupları Leather ve Arch Rival, o dönemlerde epey tanınıyorlarmış, ama ben sadece duymuştum bunları, hiç dinlememiştim. (Hâlâ da dinleyemedim.)
Henüz 2009’da çıkmış tek albümleri bulunan Darkology grubunun diğer bir süper yıldızı ise, en çok Beyond Twilight’ın “Section X” albümüyle tanınan vokalist Kelly Sundown Carpenter. Özellikle Outworld grubuyla iyiden iyiye kendini kanıtlayan bu süper sesli adam, tıpkı Harris gibi çok yönlü bir vokalist. Birkaç istisna dışında hafif kirli bir clean vokal tekniği kullanan bu abi, yeri geldiği zaman öfkeli, psikopat bir duygu verebiliyor, hatta black metal etkili kirli scream’ler veya bilindik clean scream’ler de atabiliyor. Beyond Twilight’daki vokallerinde Carpenter, grubun klasik müzik etkili ve klavyenin dominant olduğu müziğinden mütevellit olacaktır ki tonaliteye sadık vokal partisyonları seslendiriyordu; ama Darkology’de yer yer Nevermore’un, Pagan’s Mind’ın veya Psychotic Waltz’ın vokallerini andıran atonal yaklaşımlar da sergilenmiş.
“Altered Reflections” albümünde en dikkat çeken şey, tüm bestelerin ayrı bir karakterinin olması. Yani parçalara tek tek bakarsak, eğer farklı bir sound’da ve farklı müzisyenlerce icra edilselerdi her parçanın farklı birer albümden olduklarını sanabilirdik. Bir de, çok teknik ve alışık olunmayan tarzda tempo değişilkleri içeren olayları fazla kullanan bir progresif metalden hoşlanılmıyorsa, bu albüm dinleyeni tatmin edebilir bir biçimde.
Grubun ismi belki çok iddialı, hani “-ology”li bir kelime olunca, sanki majör bir akım veya bilim dalı falanmış gibi geliyor kulağa; ama bence bu ismi hak edecek bir müzikalitesi var tanıtılan albümün. Tizlere de çok başarılı çıkabilen vokalist, genelde ara notalarda gezinen ve çok farklı duyguları yansıtan bir performans sergilemiş. Grubun kadrosunda klavyeci yok, ama çok fazla olmasa da kimi ambient seslerden, sample veya gerçek klavyelerden de faydalanılmış. Böylece görsel olarak da hayal gücünü tetikleyen bir müzikal yapı var eserde.
Albümün sound’unda beni rahatsız eden tek şey; davul, özellikle de kick tonlarının biraz tiz olması ve hafiften önde olması. Yani progresif metal deyince, genelde gitar bazen de klavyenin baskın olmasına alışkınız. Çok rahatsız edici derecede önde değil davullar, ama davul performansında da çok bir numara olmadığından, bu durum genel sound’u hafiften kötü etkiliyor .
Albümde öne çıkan parçalar hangileri dendiğinde, bir cevap vermek gerçekten güç. Çünkü tüm şarkılar iyi, ama akılları baştan alacak kadar iyi bir parça da yok bana göre. Son parça Trance of Gorgons, clean ve distortion gitar melodileriyle biraz öne çıkıyor. Grup belki karanlık bir müzik yapıyor, ama kesinlikle kaotik bir kompozisyon yaklaşımı yok albümde. Violent Vertigo da progresif power sevenlerin hoşuna gitme ihtimali yüksek bir şarkı, özellikle nakarat vokalleri çok akılda kalıcı ve başarılı. Dark Energy parçası, vokalleriyle ve Beyond Twilight’vari havasıyla yine etkileyici bir iş olmuş. Eyes of Argus’un girişi çok psikopat, Psychotic Waltz’ı bilenler şöyle bir tokat yemiş gibi olacaklardır burayı duyduklarında. Aura of Xhad ise yine power etkili progresif sevenlere hitap eden bir çalışma olmuş. Son olarak ise, albümün en yavaş şarkısı I Bleed parçasına bir klip çekilmiş ki, çekilmese daha iyiymiş dedirtti bana. Parça güzel ama, orası ayrı.
Michael Harris, önce Thought Chamber ile aklımı başımdan almıştı, şimdi ise Darkology ile “hem karanlık hem de sıcak bir müzik nasıl yapılır”ı gösterdi. Acaba bu iki grup da başka albüm çıkartacaklar mı (umarım ikisi de çıkartır), yoksa Harris ve Carpenter yine başka başka projelerle mi karşımıza gelecekler onun merakı içerisindeyim. Bu arada Harris’in önceki grubu Thought Chamber’ın albümünün ismi “Angular Perceptions” idi, şimdiki Darkology’nin ise “Altered Reflections”. Hadi kendisinin bir sonraki grubunun albüm ismini tahmin etmeye çalışalım. Ben tahminimi yapıyorum: “Cognitive Conceptions”.
Sadece sayfadaki şarkıları dinledim ama güzel bi grupmuş bu. Herkese göre değil tabi.
Bi de tabi “öhö” Halford “öhö”.
29.04.2010
@Ahmet Saraçoğlu, Çok akılda kalıcı ve samimi melodiler var bence albümde. İlk dinlediğimde o kadar çarpılmamıştım, ama gittikçe daha da ısındım bu albüme. Keşke 2009 da dinleseydim de yılın albümleri arasında gösterebilseydim. Neyse. :)
“öhö.bu adama halford+jorn lande diyorlar “öhö”. :D
dinleyeceğim hemen çok pis kanım ısındı eleştirilerden ve kritiklerden.bu yeni keşif için teşekkürler :D
29.04.2010
Haydi canlar şu adamlar lastfmde en azından 1000 kişi tarafından dinlensin sayenizde :D (Bu arada vokalisti ve gitaristi bilmesem, bu gruptan asla haberdar olamayabilirdim, hiçbir yerde duymadım bahsedildiğini)
heavy metal gitaristleri arasında michael harris tüm düşüncelerimi sildi attı. eğer erken haberim olsaydı bu albümü kesinlikle en iyi listeme sokardım ama geç kalmışız. sadece 5 kelime yazmak istiyorum. michael harris, kelly “sundown” carpenter!
Aaa, vokalin Kelly “Sundown” Carpenter olduğunu bilmiyodum. Outworld grubunun debut albümünde söylemişti ve Daniel Heiman’dan sonra en iyi power metal vokalisti budur herhalde diye düşünmüştüm. Bi de Beyond Twilight’ın 2. albümünde de vokalleri o üstlenmişti. Bu projesini yeni duydum ve dinlicem en kısa sürede.
29.04.2010
@like fire, Heiman tizlerde çok iyi ama bence bu adam daha versatil bi vokalist. Ben daha çok beğeniyorum Sundown’ı. Hatta utanmasam John West’den sonra ikinci favori vokalistim diyeceğim. Gerçi var birkaç ikincilik adayı daha. :)
Bir de tesadüfün böylesi, bu kritiğin yayımlandığını görmemin üzerine facebooka girdim bir de ne göreyim. Darkology yeni albüm üzerinde yoğun biçimde çalışıyormuş, önce yoğun bir turne dönemi, sonrasında ise albüm çıkarmayı planlıyorlarmış. harbiden facebook güncellenmesi ve bu kritiğin üst üste gelmesi büyük tesadüf. Hatta Darkology’nin ilk facebook güncellemesiydi bu benim rastladığım. Aylardır gruptaydım. :)
dinledim ve çok beğendim.ama albümü bulana kadar kanser oldum (torrent kullanmıyorum.) aşırı bir progresiviteden ziyade ark tarzı insanın hemen kanının ısındığı besteler sahipler.