Özgür Durakoğulları
Bu normal ölçülerde sevmeyeni ve seveni olmayan -aşırı derecede nefret edeni ve hastası olan- grup aslında geçmişte bir hayli sağlam işler yaptı bana kalırsa. Ama açık konuşayım, eğer ki grupla ilk tanışmam, 2. ve en iyi iki albümlerinden birisi olan “Dusk… And Her Embrace” albümleriyle değil de, “Nymphetamine” veya “Thornography” gibi çok popüler olmuş, ama bence beş para etmeyen albümlerden biriyle olsaydı, bu kritik yazılmış olmayacaktı; ve ben de zahmet edip grubun eski albümlerine de bir bakayım demeyecektim. Ama durumlar öyle gelişti, ve ben bu grubu hâlâ takip etmekteyim, her ne kadar 2000’den sonraki işlerini, son albümleri “Godspeed on the Devil’s Thunder” dışında, vasat veya kötü bulsam da.
Bir kere bu oluşuma “grup” diyesi gelmiyor insanın, tam da bu tanıtılan albümde klavyeleri çalmış olan Lecter’in gruptan ayrıldığında veya kovulduğunda (hangisi bilmiyorum) dediği gibi bu grup aslında “Dani and the Filths” formatında müzik yapan bir oluşumdur. Evet Dani Filth, şu makyaj ve para manyağı meşhur egoist cüce. Aslında hâlâ bile konserlerinde “Daniiiiii” diye yırtınan bir sürü hatuna rastlamak mümkün, bir de boyu normal ölçülerde olsaydı kimbilir ne olacaktı. Edward Cullen falan halt ederdi o zaman sanırım. (Dani’nin boyu harbiden çok kısa, eşek gibi tabanlı botlar giymesine rağmen 1.65 falan görünüyor kendisi) Bu kendimizi ondan sakınmamız gereken (bir tarafları yere yakın olduğundan) adam her daim antipati oklarının hedefi olma başarısı göstermiştir. Hatta grubunun ilk demolarında ve ilk iki albümündeki black metal etkilerinin varlığı (tam black metal olmamışlardır hiçbir zaman), ve Cradle of Filth’in black metal dinleyenler ve yapanlar tarafından bir nevi aforoz edilmesi Dani’yi kızdırmış olacak ki, kendisi “Hapishanede düzülürken kafasını duvarlara çarpa çarpa aklını yitirmiş” şeklinde Burzum’a bile laf atmıştır (Aşağı yukarı bu eksende bir söylemdi). Neyse, biz bu gruba “ekstrem metal” deyip geçelim, sözü fazla black metal eksenine sokmayalım.
Grup ilk albümü “The Principle of Evil Made Flesh”de iyi bir başarı yakalamıştı. Bir sonraki demoları “Vempire” ve ardından gelen albümleri “Dusk…and Her Embrace” ile bayağı saygın bir metal grubu haline gelmişlerdi. Bu dönem ve sonrasında gelen “Cruelty and the Beast” albümlerinde ise grup vampirik konseptlerde müzikler yapmıştı. Sonra ise malûm, daha satanik ve dine saldıran bir yol izlemişti Dani. Ama belli ki bu değişim gruba pek yaramamıştı, zira Dani sürekli grup elemanlarını şutlamaya başlamıştı ve grubun (ağırlıklı olarak kendisinin) görsellik merakı müziklerinin önüne geçmişti.
İşte tanıtacağım albüm de grubun bence en iyi albümü. Bir kere 2. en iyi albümleri olan “Dusk…and Her Embrace”de birtakım sound problemleri vardı, baslar dışında hiçbir enstrüman çok iyi kaydedilmemişti. Ama bu albüme geldiğimizde, bence mükemmel bir sound’la karşılaşıyoruz. Gitarların daha dominant bir rol üstlenmesiyle ve davul miskinin şahaneliğiyle “Cruelty and the Beast” o dönemde eşsiz bir albümdü. Sadece sound olarak mı? Hayır. Bir kere Dani’nin ses aralığı iyiden iyiye gelişmiş ve adam 3 oktav aralığında falan brutal-scream vokal yapıyor. Gerçi sesi sonraki albümlerde daha da genişledi, ama gücünü yavaş yavaş kaybetti bence. Hadi şarkı sözlerinin karmaşıklığını ve vokal melodilerinin hızını göz önüne alınca bu tarz bir vokalin yapılmasının ne kadar zor olacağını geçtim; adam canlıda da hiç söz yutmadan çatır çatır söylüyor bunları. Cidden yetenekli adam bana sorarsanız.
Şarkı sözleri demişken, tüm sözleri Dani Filth yazıyor, ve kendisi özellikle gotik ve korku edebiyatına çok düşkün, inanılmaz derecede kitap okuyan birisi. Ben İngilizce’min iyi olduğuna inanırım, ama bu albümdeki sözlere baktığımda bir bok anlamıyorum açıkçası. Arkaik sözcükleri de içeren kapsamlı bir sözlük kullanmazsanız anlayamazsınız zaten hiçbir halt. Albümde 16. yüzyılda yaşamış meşhur Macaristan kontesi Elizabeth Bathory’nin hikayesi anlatılıyor. Hikayeye göre bu kötü “Blood Countess” lakaplı kadın, sonsuz gençliğe ulaşacağı inancıyla 600’den fazla genç kız ve adamı işkence ettikten sonra öldürüp onların kanlarında banyo yapmış.
Albümün adı da zannedersem meşhur çocuk klasiği “Beauty and the Beast”ın çarpıklaştırılmış hali. Dani zaten bu tür kelime oyunlarını sever. “End of Days” eserini çarpıtarak “And of Daze” isimli bir şarkı yapmışlığı, ya da “Pornography” i “Thornography” haline getirip albüm ismine koymuşluğu da vardır. Hatta ne kadar doğru bilmiyorum ama grup isminin de tercümesi “Pislik Beşiği” olarak da bilinse, bir üniversite hocamdan duyduğum kadarıyla “filth” kelimesi eski İngilizce’de seksüel ilişki anlamında da kullanılırmış. Grubun birçok albüm kapağında kullandığı kanlı erotizm içerikli resimler, ve şarkı sözlerinde de önemli bir yer tutan pornografiye varan gotik erotizm ve Dani’nin eski İngilizce’ye ve Latince’ye olan düşkünlüğü bir arada düşünüldüğünde, belki de “filth” kelimesi bu anlamda kullanılmış olabilir.
Albümdeki her parça güzel veya süper bence, ama iki tane parça var ki bir türlü bu konsept yapıya ait değilmiş gibi gelir hep; bunlar Desire in Violent Overture ve The Twisted Nails of Fate. Dediğim gibi bu şarkılar da güzel, ama albümün akışında bana hep ayrışık gelmişlerdir. Eserin en hit parçaları: Cruelty Brought Thee Orchids, Beneath the Howling Stars, Bathory Aria ve Lustmord and Wargasm’dır. Özellikle ilk bahsettiğim parçanın girişi ve davulları (yok böyle alto ve trampet tonları), ve 3. bahsettiğim parçanın hepsi ama özellikle girişi muhteşemdir. Lustmord And Wargasm da albümün en farklı çalışması olarak göze çarpıyor, girişteki klavye melodisi size “Requiem for a Dream” filminin meşhur tema müziğini hatırlatmazsa… da canınız sağolsun. Ayrıca albümde bir de Venus in Fear isminde ayıp bir şarkı var ki, kimi orgazm sesleri falan duyuyoruz. Aman diyeyim (+18). Hatta o sesler parça sonunda çığlıklara dönüşüyor ki, bununla ilgili komik bir olay anlatmıştı arkadaşım. Bu parçayı son ses dinlerlerken, bu çığlıklı kısım bitince kapıları çalmış. Komşu kadının biri bir kadını doğruyorlar sanmış, fal taşı gibi gözlerle tüm komşuların kapılarını çalıyormuş. Neyse bunlar olayı anlamış, hiç renk vermemişler sapık damgası yememek için. Sonra kadın gidince de gülmüşler bayağı.
Bu albümün bestelerin kalitesi dışında, benim için en önemli yanı davulcu Nicholas Barker’ın performansıdır. Zaten bu adam gitti, sonra son albüme kadar davullar vasat bir şekilde gitti. Son albümdeki davulcu biraz toparladı olayı. Bu adam öyle bir davulcu ki, ben diyeyim 130 kilo siz deyin 140. Ama çok seri ve yaratıcı bir davulcu(ydu). Bu albümde belki çok uçuk çalmıyor, ama kompozisyon olarak davullar çok başarılı. Zaten kendisi sonrasında Dimmu Borgir ve Lock Up gibi projelerde kendini grind ritimlere verdi, yaratıcılık dozu düştü. Bir Neil Peart hayranı olan bu dev, konserde dahi zerre zamanlama hatası yapmadan davullara vuran bir canavardır benim gözümde. Özellikle twin’lerde çok kendine özgü ve düz ritmleri aksatan bir stile sahip, ve zil oyunlarıyla da fark yaratan bir davulcu. Bu albümde de Beneath the Howling Stars’ın nakarat kısımlarında cidden çok sağlam şeyler yapmıştır örneğin, ama Cradle of Filth’deki asıl olayı grubun “Pandemonaeon” isimli DVD’sinde yer alan canlı performansıdır.
Toplarsak, bu albüm bence metal tarihinin en özgün ve iyi işlerinden biridir. Eğer sizin de hayal gücünüz genişse ve benim algıladığım frekansa girebiliyorsanız, bu albümden negatif veya pozitif biçimde etkilenmeniz olasıdır. Ha elbette türlü türlü frekanslar var, örneğin bir arkadaşım Dani Filth’in sesini Duffy Duck’a benzetip gülerdi. O bakımdan, herkesin algısı değişkenlik gösterebilir elbette. Grubun sürekli klip çektiğini falan bilmeyen metalci yoktur zaten, o konulara girmeyelim. Son olarak esas adam Dani hakkında ufak bir bilgi daha, kendisi satanist yakıştırmalarına (veya suçlamalarına) karşılık olarak “Luciferian” olduğunu açıklamıştır. Aradaki fark nedir araştırmadım.
Bu albüm, grubu iyiden iyiye mainstream’e çıkartmıştır ve bu durumdan çok hoşlanan, alışveriş düşkünü, evli ve bir çocuklu, şirin bir evi olan (asla gotik değil) ve evinde ayıcıkları falan olan Daniel Lloyd Davey (Dani Filth’in gerçek adı) sonradan “kötüden kötüye” davayı satmıştır. Ahan da size klişe bir son.
Asla ve asla dinleyemediğim bi grup. Olay “herkes Cradle of Filth dinlediği için, piyasa oldukları için eleştireyim” değil cidden, ama o kadar samimyetsiz bi havaları var ki, müziklerinin kalitesine/kalitesizliğine bakmak için bir dakikamı bile veresim gelmedi bunca yıldır. 3-5 şarkılarını biliyorum elbet, ama tüm o şiirsel dilmiş, atmosfermiş, hepsi planlı programlı ve boş geliyo bana. Metale yedirilen “gotik” olgusundan tiksiniyor oluşum da beni böyle düşünmeye itiyor olabilir.
Ha bir de, Dimmu Borgir’i “troo” gösteren tek grup.
27.04.2010
@Ahmet Saraçoğlu, Samimiyet olaylarına ben de pek inanmam. Ama bu ve bir önceki albümlerine inanamıyorum. Yani nasıl bir ruhla yapmışlar, nasıl yakalamışlar bu frekansı anlayamıyorum. vallahi anlayamıyorum yani, büyülüyor beni 2. ve 3. yani bu albümleri. :)
03.05.2010
@Ahmet Saraçoğlu,
olay gotik olgunun metale yedirilmesi değil, asıl sorun gotik olmadığı zamanlarda adamın ingiliz milli takımının malzemecisine dönüşmesi :)
18.05.2010
@Ufuk,
ya şarkılarını falan severim ama,imaj diye kendilerini mallaştırıyolar iyice.bak adam burda ne güzel,kendisi gibi.öyle tipi kayık falan da değil.gayetcene müziğe de uygun bence.
ama şu mal mal,korkunç hallere getiriyolarya kendilerini :D hayır naparlarsa yapsınlar da,ne biliyim 1-2 bilemedin 3-4 fotoğraf olsun.ne gerek var öyle satanist tipli,korkuç görüntüye.yemin ediyorum tiksindim grubun fotoğraflarını görünce.halbükü adam ne iyiymiş böyle ya.
valla bu normal fotoğrafları gördüğüm iyi oldu.içim karardıydı o ilk baştaki garip fotolardan :D
ya bi de,böyle ölümle alakalı,acayip korkunç,tipleri gibi bi müzik de yapmıyolar aslında.e ne gerek var şimdi kendilerini garip kılıklarla göstermeye.yakışmıyooo :D
dolmuşum baya.ama haksızmıyım ya?
adam burda daha karizma değilmi?daha gerçekçi,doğal,müzik yapan adam gibi durmuyomu?duruyo.tarzına daha uygun
öbür türlü kendini iğrençleştirmiş bi topluluk gibiler
18.05.2010
@lölölö, dimi ya, şu beyaz t shirt lü halinin her türlü gideri var bence:)
19.05.2010
@lölölö, gecenin bi yarısı dani şu makyajlı haliyle karşıma çıksa, aa dani cradle falan imaj falan derim de, alttaki normal halinden herhangi biri karşıma çıksa kesin korkudan altıma sıçarım.
19.05.2010
@janslore the celebrity,
imaj da biyere kadar ama .D
19.05.2010
O küçük kız da kendi kızı olur bu arada (pasifagresif magazin servisi bildirdi)
Eski albümlerini soundlarından dolayı (güzel şarkılar çoktur yoksa içlerinde) yeni albümlerinide sıradanlıklarından dolayı pek dinleyemiyorum. Midian ı çok severim ama. From Cradle to Enslave ve Midian dönemleri müzikal açıdan zirveleridir kanımca. Dinlememiş olanlar merak edenler bunlara göz atıp geçebilirler. Ne kadar piyasa kabul edilselerde diğer gotik gruplardan bir adım daha öndelerdir.
27.04.2010
@tff, zirveleri bence 2. ve 3. albümleridir. Ama Midian’ı da çok severim. Yalnız, ilginçtir ki soundundan dolayı sevemiyorum. O kadar kötü bir davul soundu olamaz demişimdir hep. Yoksa süper albümdür. From Cradle de fena değil. :)
27.04.2010
@Aeonian_Lich, Eski albümlerde vokalleri duyamıyorum bile neredeyse :) Ama davul konusunda haklı olabilirsin özellikle dikkat edip dinlemedikçe veya Metallicanın son 2 albümündeki kadar dandik olmadıkça pek fark etmem :)
tarzım olmamasına karşın 98 yılında dönemin dergisi ”non serviam” sayesinde(derginin en çok satan sayısı cradle of filth kapaklı olanıdır)daha doğrusu çağlan tekin in yorumlarıyla gaza gelip dinlemiş, ve enfes tatlar almıştım bu albümden,yukarıda aeonian ın dediği gibi albüm ne tür dinlerseniz dinleyin o büyüsüyle çekiyor insanı…
bu arada albümde bahsi geçen macar kraliçe elizabeth batory i grup elemanları türk zannediyormuş,çok ilginç!
27.04.2010
@deathless, Hadi ya hiç bilmiyordum harbiden Türk sanıyorlarmış ha. :) Sağol bilgi için deathless.
Ama harbiden atmosfer var albümde ya. Valla hiç seven arkadaşım da yok neredeyse, ama bana hissettirdikleri yeter. :D
26.05.2011
@Aeonian_Lich, zaten macarlar kendilerini hunlara dayandırıyorlar hatta adları ingilizce hungary
26.05.2011
@the formative years, macar salam for hungries, turk lokumu for hungaries. :)
hani müzikte imaj o kadar da onemli değildir aslolan müziktir falan derim ama bu adamlara işlemiyo yahu bu görüşüm grubu ilk dinlemeye başladıgımda aslında güzel lan fena değil falan diyip dinlemeye calısıyodum hatta grubun son dort albümünüde dinledim (bu albümlerini bilmem de)ama çok atris lan bunlar müzikten daha cok imaja onem veren dallamaları nası seveyim ben ozellikle dani filth in suratına sıçmak istiyorum tez zamanda(yalnız ne patladım arkadaş son kısımda:)
27.04.2010
@heat, son 4 albümünü at çöpe gitsin :D Bir tek son albümleri “fena değil” ve “iyi” arası. Ama ikinci ve 3. albümleri cidden acayip süper yahu. Ama nefret edenlere de hak veriyorum. görselliğin bokunu çıkardılar cidden. De o dönemde o kadar da bokunu çıkartmamışlardı, öyle bi ortam yoktu. Neyse valla dediğim gibi grup olarak çok fazla savunamam, ama “Cruelty and the Beast” ve “Dusk… and her Embrace” albümlerinin çığır açıcı, özgün ve süper albümler olduklarını gözüm kapalı savunurum. :)
27.04.2010
@Aeonian_Lich, tamam ulan bi şans daha vereyim dinleyim şu albümü zaten gotik-blek damarım kabardı graveworm dinliyorum iki gündür deli gibi:) hadi bakalım bi.bu arada katılıyorum son donemde elle tutulur tek albümleri sonuncusu…
Aklıma gelmişken, Clive barker’ın Hellraiser filmleri aklıma geliyor. O serinin de ilk filmleri çok iyiydi, sonra bok gibi devam filmleri geldi. Dani’nin de çok sevdiği bir yazardır Barker, ve hatta konserlerde benzer bi kıyafetini giyecek kadar sevdiği bir karakterdir Pinhead, Hellraiser’deki baş Cenobite. Grubun kaderi de benzedi be bu film serisine.
zamanında ilk albümü için delirdiğim ve sonrasında çıkardığı herşeyden ve kendisinden bu kadar tiksindiğim başka bir grup daha yok.
27.04.2010
@janslore the celebrity, İlk albümünü de severim, ama ikinci albümleri sanki her yönden daha iyi gibi gelir bana. bak bu tanıttığım albüm biraz farklı. Bunda o çiğ sounddan vazgeçip, daha ticari bi sounda yönelme hadisesi var. Ama Dusk albümleri bence her yönden ilk albüm “The Principle of Evil Made Flesh”den daha iyi. :)
Cradle Of Filth zamanında hakketten “klasik” mertebesinde parçalar yarattı. Tamam imaj tırt, tırt ötesi vs. Ama Nymphetamine, Her Ghost In The Fog, A Gothic Romance, Nemesis, Better To Reign In Hell ve bu albümün neredeyse tüm parçaları gerçekten kaliteli. Atmosfer konusunda da gayet, GAYET başarılı parçalar. Ben bu bahsettiğim parçalarda gerçekten hiçbir yapaylık hissetmiyorum. Tüm önyargılardan arındırıldığında kesinlikle bu sonuca ulaşılacağı kanısındayım.
27.04.2010
@duraganyolcu, önyargı kelimesi bu grup için çok önemli bir kelime bence de. Ama bir yönden de, önyargılar kalksa da bu grup bir metallica popülaritesine ulaşsa, Dani yüzme havuzu için altından bir köpekbalığı süsü parası için kaygılanırdı diye kaygılanıyorum. Belki de iyidir bu önyargılar, yoksa milyon dolarlar içinde yüzen Dani yüzmilyondolarlar içinde yüzerdi herşey de daha kötü olurdu :D
CoF çoluk cocuk grubu yeeeaaa! hehe.Ben seviyorum bu adamları.Hangi albümleri daha iyi birşey diyemem, o kadar hatmetmedim ama güzel müzik yapıyorlar bence.Ayrıca herkes Dani Filth’e laf eder ama normal hayatta gayet şeker bir insandır.En azından ben öyle gördüm röportajlar olsun bbc’de katıldığı bi yarışma programı olsun.Şöyle birşey geçer bir röportajda:
-do you know the queen?
-Yes i do, she’s my mom.
Seven sevmez tabi de birşeyden nefret ediyorum derken temelli bir argümanı yoksa bu konuda, açıkcası ben de o nefret ediyorum diyen insanın samimiyetinden şüphe ederim.
Benim derdim bu gotik konseptiyle aslında. Cidden sevmiyorum. İlk mesajda dediğim 3-5 şarkıdan bir ikisini seviyorum mesela, o tarz bir “CoF’sa kesin kötüdür” olayım yok. Zaten o tarz bir yorum yapacak birikimim de yok, not falan da veremem. Yani ilk mesajdaki eleştiri CoF’la beraber bu gotik şeysine uyuz oluşumun genel bi eleştirisi de olabilir.
Te dersane zamanlarında sınıfta duymuşluğum olan şu diyaloğu da de eklemeden edemeyeceğim:
Metalci 1: Ne dinliyosun?
Metalci 2: Black metal dinliyorum işte Cradle of Filth, “Börzım” falan.
“Metalciyle dalga geçen ukala metalci” stereotipine de şu an itibariyle girmiş bulunuyorum.
27.04.2010
@Ahmet Saraçoğlu, börzım diyosa dalga geçilir abi heh he.dark tranquillity ye de direk dt (dete) diyen biriyle de tanıştım ben yaş 15 ama tabi…(börzım ne lan sinirlerim bozuldu hala gülüyorum lan:)
28.04.2010
Dete demenin pek de falso bir tarafı yok.
28.04.2010
@Mustafa Sakallı, iyide şimdi birisi gelip sana çok “cool ” bi şekilde ben dete dinlerim sen dinlermisin dete diyince hönk diye bakıyosun tabi:)
O “falan” kelimesi, ağızdan dolu dolu çıkar. Ama sorsan “başka”? diye bi cevap da gelmez genellikle. Falan filan yani :D:D:D
Bathory Aria’nın introsundan etkilenmeyecek insanoğlu beni şaşırtır.
yazılanlardan anlıyorumki,bir müzik türü söylendiğinde akla ilk gelen grup olmak yerine göre alaycı bir duruma sebep olabilir!
CoF Black Metal mi Gotik Metal mi Hede Metal mi bir yana, “Vempire”, “Dusk…” ve “Cruelty…” albümleri gerçekten çok iyidir. Ama ne demişler, insanın adı çıkacağına canı çıksın.
Bu arada yukarıdaki “börzım” muhabbetini gördüm de aklıma geldi, “Until the Light Takes Us” belgeselinde Varg “Buhgzum” gibi bir telaffuzla söylüyor kelimeyi.
Principle, vempire ve midian hasta olduğum albümlerden, cruelty’yi genelin aksine çok sevmem.
çoğu metal dostu bünyenin anlayamadığı, itici bulduğu, dalga geçtiği, itip kaktığı, piç muamemelesi yaptığı ama bunların hiç birini hak etmeyen benzersiz bir grup (hayır dimmu benzerleri değil müzikal anlamda). Şahsen sadece saçma sapan imajları ve şiddete olan hastalık derecesindeki eğilimlerinden rahatsız olurum ki bu ayrı bir olay.
Bu albümleri baştan sona mükemmel değil ama
2. Thirteen Autumns and a Widow
3. Cruelty Brought Thee Orchids
4. Beneath the Howling Stars
gibi 3 benzersiz eseri üstüste koymak bazı kendini müzikten anladığını sanan arkadaşlara fazla ağır geliyor demekki(ağır fırça) ya da progresif bir tını olmayınca o müziğin müzik olmadığını sanıyorlar (hafifletilmiş fırça)
Favori albümleri Midian’dır. Aşağı yukarı bu albümün klasındadır ama dinlemesi daha kolay bir albümdür
2003 yılında çıkan Damnation And A Day albümleri de gerçekten sağlam ve dolu dolu bir albümdür.
Bitter Suites to Succubi albümündeki No Time To Cry (Sisters Of Mercy Mix)coverlarını arada sırada üst üste dinlerim. Yok böyle bir cover. Orjinalinden en az 3 kat daha zengin ve etkileyici.
2004 Nymphetamine ile birlikte grup iyice sound değişiklğine girmiş oldu (1996 Vempire Or Dark Faerytales In Phallustein’den sonra 2. köklü değişim). Albüm aslında gayet başarılı (özellikle Nymphetamine parçası) ama bu albümle grup iyice yumuşadı.
2006 Thornography benim için tam bir saçmalıktı. Hem sert hem hem piyasa, eskiyi mumla aratır salak saçma bir albüm.
Godspeed On the Devil’s Thunder ile olayı toparladılar biraz. Yeni albümleri de bu soundda olacak gibi. Umarım daha iyi olur
1991 den beri sürekli değişen ama her albümünde de aha bu “kıreydıl ov fiılth” la dedirtmeyi başaran bir grup. 1998 e kadar extreme gothic, 98 – 2003 arası semfonik ve melodik, 2004 den itibaren biraz soft ama hala keskin kaldıkları bir dönem. Black metal hatta death metal olarak bile tanımlandıkları oluyor ama ne gitar rifleri ne de davullar bu 2 fenomene yakın değil. Kendilerine has extreme bir yapıda. Bu açıdan Dümmu dan ciddi şekilde ayrılıyorlar. Dümmu Borgir da ciddi derecede black metal etkisi vardır.
http://www.last.fm/music/Cradle+of+Filth/+albums?order=reach&page=1
26.09.2010
@Mardukcan, Enslaved’e kesinlikle abartılıyor deyip Cradle of Filth sevmeyenleri müzikten anlamamakla itham etmek de iyiymiş.
26.09.2010
@Ahmet Saraçoğlu,
Enslaved aslında progresif hastaları tarafından abartılan bir grup. Genel anlamda çok çok tutulan bir grup değil. Müzikal anlamdaki kalitelerinden bahsetmiyorum. Bir çok gruptan önde olabilirler ama o buz gibi soundla ve adamın içini bayan sevimsiz ötesi vokalle sadece belli bir kesime hitap ederler.
Cradle sevilmeyebilir ama tarz olarak sevmezsin.müziği için “uyduruk” gibi bir kelime kullanan adamla zaten bişey tartışmanın hiç bir anlamı yok.
26.09.2010
@Mardukcan, Senle zaten hiçbir şeyi tartışmanın anlamı yok.
Hiçbir zaman sevemediğim grup.
garip bir grup rahatsız edici bir tarafları var açıkçası bir ara bir dergi tayfası pis gazlamıştı dönemin en iyi black metal grubu diye :)) black mi nasıl yani oluyor insan.. bazı parçalar dinletiyor kendini ama bir albüm dinleyemiyorum…
bu grubun çorba bir müzik tarzı var. gothic black death hardcore alternatif her türlüsünü yapıyorlar. wikipedia bile artık cof için extreme metal deyip geçiyor.
dani filth mükemmel bir vokalist. insan olan o çığlıkları atamaz valla. artık stüdyo/bilgisayar işimi bilmem, live performanslara pek bakmadığım için.
18.03.2011
@Chuck Reis, canlı’da scream kısımlarında brutale abanıyor artık
Yalnız abi çok teşekkür ederim ben bu yazı için. :)
Meselea sorarlardı bana en sevdiğin gruplar neler diye.Sayardım ben de kuzu kuzu.
“Opeth,Pink Floyd,Pain Of Salvation,Radiohead…Cradle Of Filth” CoF’un “kıre” sini dediğim anda “abi iyi gidiyodun bozdun öhey” tarzı espriler “senin gibi biri aa” gibi gereksiz şaşırmalarla karşılaşıyordum.
Bi süre sonra grupların arasında saymayı,baya bi süre sonra da dinlemeyi bıraktım pek sevdiğim halde.
Dangalakmışım biliyorum.Neyse,sağol yani :)
CRADLE OF FILTH ULAN !
Oh be..
10.12.2011
@Echoes, :)
Eh ön yargılar, negatif yargılar bu gruba bolca yöneltiliyor. Şu albüme olan hayranlığım hiç bitmeyecek sanırım. Yakında Midian kritiği de geliyor bu arada.
Ben de teşekkür ederim. :)
Bu arada o kadar da yalnız değilsin, hiç beklemediğin adamlar bu grubun ilk dönemlerine özellikle hasta olabiliyor. Ben rastladım en azından birkaçına.
“cinematic goth black metal as its best” diye bi laf var bu albüme gidiyor “kanımca” :D
CRADLE OF FILTH yaşam tarzıdır. Öylee herkes sevemez dinleyemez ! Ama Dani :) O adam aşk o adam hayat yahu.
emperor tarzı symphonic black metal ile iron maiden vari melodilerin, gotik bir üslup ve yer yer thrash rifleriyle bezendiği harika bir albüm. genel olarak sevmediğim bu adamların bu albümünü harbi severim takdir ederim yiğidi öldürürürm ama hakkınıda veririm. coftaki değişim ve gotik etkilenimi hissedilsede tarzı black metaldir hatta en iyi 10 15 black metal albümü listeme de girer. lakin bu albümden sonra (gene midian iyi de) black metalle alakasız saçma sapan işler yaptılar bende takip etmeyi bıraktım son dönemleri o ayrı konu. yine de 10 veriririm.
Dani böyle söyleyebilmeye yeniden başladıysa, yeni albümün her türlü gideri olur. Ki albüm de eski albümleri kadar tutkulu ve atmosferik olursa, bir başyapıt gelebilir.
https://www.youtube.com/watch?v=eRqMr4u9Vs0
muazzam bir şey bu albüm. her yerinden kalite akıyor.
bathory aria hayatımda en sevdiğim şarkılardan bir tanesi ve introsunun gelmiş geçmiş en sade ve hoş introlardan birisi olduğunu düşünüyorum.
Re-Mistressed versiyonunu dinlerseniz ne kadar harika bir albüm olduğunu anlarsınız,eskiler harbi güzeldi ya,yeni çağın amk