2007 yılına yeni girmiştik. Medeniyete uzak bir diyarda, değil internet, bilgisayarın bile zar zor bulunduğu bir yerde, Pain of Salvation’ın yeni albümünü edinmeye çalışıyordum. Uzun uğraşlar sonunda uygun bir vakti denk getirerek interneti ele geçirmiştim. Büyük bir açlıktan çıktığım için o an dünyanın kontrolü elimde gibi hissetmiştim. Yaptığım ilk iş tabii ki dinleyemediğim albümleri edinmekti. Dikkatimi çeken birkaç tane daha albümle birlikte “Scarsick“i de ele geçirmiştim. Onca zaman sonra internet bulduğum için yapmam gereken tonla iş olmasına rağmen albümü o kadar merak ediyordum ki hemen oracıktan ayrıldım ve albümleri telefonuma yükledim, ilk şarkıyı açtım.
Bildik PoS sound’una uymayan, prodüksiyon kalitesi kesinlikle önceki albümlerin altında, piyano yüklü ilginç bir enstrümantal ile açılıyordu albüm. “Bu kez ne yapıyor bu adamlar acaba” diye düşünürken ikinci şarkı girdi. Bu kez şarkı gayet vokalliydi. Ama bendeki şaşkınlık giderek artıyordu. Çünkü konuk sanatçı olduğunu düşündüğüm bayan vokal bir türlü yerini Daniel’e bırakmak bilmiyordu. Olan bitene bir türlü uyanamamış olan ben, sonunda telefona bakma ihtiyacı hissetmiştim. Şarkı adı Mother’dı, sanatçı ise The Last Embrace.
The Last Embrace ile tanışma hikayem budur. Yaklaşık üç buçuk dakika boyunca yeni Pain of Salvation albümünü dinlediğimi sanarak dikkatimi çekmişti kendileri. Durumu fark ettiğimde de kendilerine özgü çekicilikleri ile “Scarsick”e geçmemi engellemiş ve kendilerini dinletmeye devam etmişlerdi. Bunun sebebi ise büyük ihtimalle müziklerindeki samimiyetti. Yani yaptıkları müziği bir “iş” olarak görmemeleri. İçlerinden geldiği gibi samimi bir müzik, tabii ki belli kalite standartlarının dışına çıkmayarak. Sanırım böyle işleri özleyen pek çok insan vardır.
The Last Embrace, internette çoğunlukla gotik metal olarak tanıtılıyor (çoğunlukla dediğim de 3-4 site), ki kim böyle tanıtıyorsa temiz bir dayak istiyor. Açıkçası bu tarz bir müzikten hiç hazzetmeyen biri olarak The Last Embrace’i kendim keşfetmesem ve gotik bir grup olduğunu duysam, “Meeh, istemez” der geçerdim. Aynı zamanda gotik metalden hoşlanan bir insanın da bu grubu dinleyip “evet, çok hoşuma gitti” diyeceğini hiç sanmıyorum. Evet, grup hatun vokal kullanıyor, ancak günümüz hatun vokalli gruplara kıyasla fazlasını sunuyor. Yani bayan vokali duyup da hemen kaçmayın, sırf sizin için kendi ellerimle şarkılarını youtube’a upload ettim, onları bırakın benim emeğime yazık.
Gotik metal mevzusunu hallettiğimize göre grubun sound’una biraz daha yönelebiliriz. The Last Embrace, kendi tanımlamalarıyla atmosferik progresif metal yapıyor. İlk okuyuşta kulağa komik gelen bir tarz ancak ben pek de haksız olduklarını düşünmüyorum. Müziklerinde çoğu zaman yoğun bir atmosfer var ancak sürekli bir progresiflikten de söz edemeyiz. Yine de bayan vokal denildiği anda akla gelen pek çok gruba kıyasla Fates Warning gibi durduğunu da söyleyebilirim. Değişen şarkı yapıları, klasik verse/köprü/nakarat formülünü tekrar tekrar kullanmamaları, şarkıların başladığı gibi bitmemesi, sürekli değilik şeyler duymak falan insanın içini bir hoş eden şeyler.
Grup elemanlarının her birinin ayrı ayrı yetenekli ve yaratıcı olduğunu söylemek mümkün, ancak bunu farketmek biraz zaman alabilir çünkü The Last Embrace’in mıknatıs etkisi taşıyan asıl özelliği vokal Sandy. Kolay kolay hatun vokal sevebilen biri değilim ancak ablamızın ipek gibi, melek gibi, adeta gökten inme bir sesi var. Aksanının mükemmel olduğunu söyleyemem ancak o bile ayrı bir tat katıyor. Son yüzyılın en geçmek bilmez geyiklerinden biri olan “Fransızca çok kibar dil abi ya” mevzusunun şarkılara aksan olarak yaptığı etki hakikaten tadından yenmez olmuş. Tip olarak da çok güzel biri olmamasının grubun “nasıl olsa bu hatunla dergilere kapak olamayız” diye düşünerek piyasa işler yapmamasında pay sahibi olduğunu düşünüyorum. Çirkinliğin bu müziğe etkisi büyük hakikaten.
Gitaristler Oliver ve Laurent kardeşlerimizin çok başarılı işler çıkardığını söyleyebilirim. Yer yer akustik pasajlar, yer yer cuk oturan sertlikler ve her birinde ayrı bir ruh olan sololar ile yapmayı hedefledikleri her işi 12′den vurdukları açıkça belli oluyor. Daha önce de dediğim gibi şarkının başladığı gibi devam etmemesi, melodi bolluğu, akustiklerin enfes havası, kendi tanımlamalarındaki “atmosferik” kelimesinin boşa olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Ancak atmosfer kelimesinin bu albümdeki asıl karşılığı şüphesiz ki klavye ve piyano.
Evet, klavye işlerinden sorumlu Coco o kadar dozunda ve o kadar yerinde kullanmış ki enstrümanını, kesinlikle görevi kötüye kullanmak gibi bir şeyden söz edemeyiz. Aranızda klavye abartılınca midesi bulananlar olduğunu biliyorum, rahat olun, yok öyle bir şey. Özellikle açılış şarkısı Introspection’daki piyano, son şarkı To Dispel Inner Fears’daki klavyeler ve albümün zevk bakımından doruk noktası olan mükemmel enstrümantal Eclipse’deki HER ŞEY, klavyeden nefret edenlerin bu nefreti gözden geçirmelerini sağlayacak kalitede.
Davul ve bas konusunda da bir sıkıntımız yok. Herkes saçmalama sınırını geçmediği sürece istediğini yapmakta özgür olduğu için gayet doyurucu bir davul ve bas kullanımı var. Özellikle davulcunun tarzı çok hoşuma gitti. Tıpkı klavye gibi dozunu bilmeden kullanınca adeta bir işkenceye dönüşen china zili kullanımına albüm süresince bayağı sık başvuruluyor ancak hiçbir kulak tırmalaması, rahatsızlık, “of bu ne be vurma artık şuna” gibi yakarışlar olmuyor. Albümün progresif etkisine davul ve basın önemli ölçüde katkısı var.
Prodüksiyon, daha önce de bahsettiğim gibi kristal bir sound sunmuyor. Albüm çıktığı sırada 8 yaşında olan ve arkalarında hiçbir desteği olmayan bir grup için (bu albümün de ilk albümleri olduğunu hatırlatalım) aslında yapabileceklerinin en iyisini yapmışlar, ancak gerekli desteği bulabilirlerse (ki bulamadılar) çok daha iyisini yapabilirler diye düşünüyorum. Yine de şu anki hali de öyle çok rahatsız edici, berbat bir sound değil.
Grup myspace sayfalarına Marillion, Porcupine Tree, Pink Floyd, Genesis, The Gathering, Anathema, Opeth gibi gruplara benzediklerini yazmış. Açıkçası Anathema ve Opeth’le neredeyse hiçbir alakaları olmadığını söyleyebilirim. Her akustik gitar kullanan Opeth’e benzeseydi, ohoo… Hadi diğerleri de bir yere kadar da, Anathema’yla nasıl bir bağ kurmuşlar hakikaten anlayamadım. Kendi ekmeklerini kendileri ıslatmışlar adeta. Hayır Anathema sevmeyen adam kaçacak sonra, ona yanıyorum ben. Açıkçası ben grubun listedeki daha progresif gruplara yakın durduğunu düşünüyorum.
Yavaş yavaş toparlayayım. The Last Embrace hiç de fena bir grup değil. Hatta piyasadaki bu tarz birçok gruba baktığım zaman kendilerine yazık olduğunu düşünüyorum. Çünkü grup hakikaten güzel müzik yapıyor ve malesef bunu duyurabildikleri insan sayısı çok çok az. Ne bir wikipedia sayfaları var, ne bir internet siteleri var (iki yıl önce vardı, tamamen Fransızca’ydı ve kısa bir süre içinde de kapandı), ne myspace sayfaları hit alıyor, ne metalle ilgili sitelerde adı geçiyor, yani yazık. 2009′da da bir albüm çıkardılar ancak ben hiçbir yerde bir türlü bulamıyorum. Aslına bakarsanız, bu yer altı durumunun gruba etkisinin iyi mi kötü mü olduğuna da pek karar veremiyorum. Böylesine yer altı kalmaya devam ederlerse kariyerlerinin olması gerekenden çok daha kısa sürede ve az sayıda albüm ile biteceğinden korkuyorum. Güneş yüzü görürlerse de şu anda hissettiklerini düşündüğüm “yaptıkları müziği iş olarak görmeme” düşüncesini yitirip samimiyetlerini kaybedeceklerinden korkuyorum. Böyle de çile çektiriyorlar bana bilmeden. Neyse, albümde Somewhere in the Dark Rain, Inside, Eclipse şarkılarını es geçmemeye çalışın. İyi dinlemeler.
Vokalist hanımkızımızı sondan ikinci fotoğrafında Carrie Fisher’a benzettim.O kim lan diyen olursa şöyle bir kelimeler dizisi vereyim: star wars princess leia organa.
Şarkılar güzel sahiden.Tez zamanda albümü dinlemek lazım.
introspection çok güzelmiş.
Vokalist hanımkızımızı sondan ikinci fotoğrafında Carrie Fisher’a benzettim.O kim lan diyen olursa şöyle bir kelimeler dizisi vereyim: star wars princess leia organa.
Şarkılar güzel sahiden.Tez zamanda albümü dinlemek lazım.
etiketlere “underrated” veya “gerektiği değeri görmeyen” eklenmeli diyorum bu grubu dinledikten sonra.