Evet böyle bir durum var. Söylendiği anda kafadan sallanmış gibi duran, ama illa ki Orta Dünya veya benzeri bir yerlerden bir bölgenin adı çıkan grup isimleri genelde black metal gruplarına ait oluyor biliyorsunuz. Artık dalga konusu bile olmaya başlamış olan bu durum, “abi black metal grubu kuralım adı KARAZURGUTH olsun” gibi diyalogların bile yaşanmasına ve bu işi hakkıyla yapmasına rağmen sırf ismiyle baştan önyargıyı kapan, hatta çoğunlukla dinlenmeyen birçok bahtsız grubun ismini duyuramamasına da neden olmuştur. Tıpkı Betzefer’in de sadece ismi yüzünden baştan “öff leş bir black metal grubu galiba” damgası yemesi gibi.
Betzefer’in bu hayvani sound’u ve albümün çıktığı sırada arkasında bulunan Roadrunner desteği ile 10 yıldan fazla bir zamandır aktif olmasına rağmen ismini çok fazla duyuramamasını başka bir şekilde açıklayamıyorum. Grubun İsrailli olmasının da bunda payı olabilir gerçi, ancak Roadrunner var ulan arkanda, bu kadar mı tanıtabiliyorsun kendini? Yok arkadaş, kesin isimden kaybetmişler bunlar.
İbranice’de argo kullanımda “okul” anlamına gelen isimleriyle yola çıkan dört lise arkadaşından oluşuyor Betzefer. En başından beri akıllı adam müziği yapmayan bu arkadaşların bana göre asıl mezun oldukları, hem de dereceyle bitirdikleri isim ise çok büyük: PANTERA. Gerçi piyasadaki sayısız kalitesiz ve özelliksiz Pantera klonu grupların farkında olan bünyelerin içine bir kurt düşmüştür şu anda büyük ihtimalle, rahatlatayım; Betzefer son yıllarda hiç duymadığınız, duyduysanız da sayısı üçü beşi geçmeyecek derecede kaliteli bir groove/thrash karışımı yapıyor. Bu konuda çok ciddiyim, şakam yok.
Albüm de en az benim kadar ciddi, şakası olmayan Early Grave ile açılıyor. İlk saniyeden itibaren kaliteli bir iş olduğunu ve bu havayı albümün sonuna kadar koruyacağını çok rahat hissettiren, etkileyici bir giriş olmuş. Betzefer’in ne olduğuna, neler yapabildiğine dair kısa bir özet: Formülize olmayan şarkı yapısı ve sık değişen rifler, bu tarz için gayet teknik davullar, çılgın gazlı bir vokal ve tüm bunların olabilecek en akılda kalıcı şekilde sunulması. Hemen ardından gelen Down Low ile “işte bu ya, işte bu” demeyecek bir thrash gönüllüsü bulunacağını hiç sanmıyorum ve bir iyi haber daha veriyorum, asıl şov şimdi başlıyor.
Benim için albümün yıldızı, iyi pazarlansa gayet de “metal marşları” sınıfına girebilecek kalitede olan Fuckin’ Rock’n Roll için ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Çok iddialı konuşan, düşündüğünü gözünde çok büyüten bir insan olmamışımdır ancak bu kez içim rahat bir şekilde iddialı konuşabilirim çünkü Fuckin’ Rock’n Roll’un girişi, hayatım boyunca duyduğum en güzel ve en gaz riflerden birini barındırıyor. Hani bazı filmler vardır, sinemada izlenmesi gerekir, bazı oyunlar vardır, eşşek yüküyle para dökülmüş bir bilgisayarda oynanması şarttır. İşte Fuckin’ Rock’n Roll’un da buna benzer bir şartı var; sesi açmak. Sesi sonuna kadar açın ve gerisini şarkıya bırakın, o her şeyi halledecektir. Ancak gözünüzü açtığınızda bulunduğunuz yerde kırık dökük eşyalar, çatlak duvarlar olabilir, benden söylemesi.
Albüm genel olarak Matan Cohen adlı gitarist kardeşimizin deli rifleri üzerine kurulmuş durumda. Başta da söylediğim gibi Pantera ekolünden bayağı etkilenmiş kendileri ancak özgün bir iş olmadığını söylemek de pek mümkün değil. Bu tarz “Allah’ım tıpkı …… gibi çalmalıyım” durumlarında örnek alınan kişiden ister istemez bazı “güçlü etkileşimler” (hırsızlık) olabilir ancak ben albümde böyle bir vakayla karşılaşmadım. Bu bakımdan, böyle orjinal ve akılda kalıcı rifler yazdığı için alkışı hak ediyor. Hatta ana rifler o kadar yakalayıcı ki, rock müzik ile biraz ilgisi olan bir kişinin bile çok fazla “of beynime tecavüz edildi kapat şunu” diyeceğini sanmıyorum. Tabii vokal girdiğinde işler değişebilir.
Evet, vokal metalle ilgisi olmayan biri için klasik “öf bu ne be niye bağırıyo bu adam” tepkilerini alacak tarzda ancak bu tabii ki bir kıstas değil. Albümde hiç temiz vokal yok ve Avital Tamir’in brutal ve scream’lerinden etkilenmemek imkansız. Tam da bu tarzın gerektirdiği gibi sonuna kadar gaza getiren, boğazları ağrıtana kadar eşlik ettiren harika bir vokali var. Özellikle son parça Black Inside’da şarkıya adeta boyut atlatmış. Kesinlikle muazzam.
Davulcu Roey Berman için söyleyebileceğim bir şey varsa o da “farklı” olduğudur. Özellikle hi-hat kullanımında bu tarz içinde pek alışık olmadığımız oyunlar yapıyor ki bu da saçma bir teknik arayışından öte, şarkılara farklı bir tat katmış, zenginlik olmuş. Groove çalmanın öğelerinden olan “kolay bir şey çalsa da onu çok güzel gösterme” olayını iyi kapmış bir arkadaş olduğu kesin. Özellikle yine son şarkı Black Inside’ın şıkır şıkır basla süslenmiş girişi ister istemez elleri kolları air drum moduna sokuyor. Bu arada bu şarkıdan ikinci kez bahsettiğime göre mutlaka dinlemeniz gerektiğinin farkına varmışsınızdır heralde.
Basçı Rotem Inbar da ekstra olaylara girmeyen ama çalması da dinlemesi de gayet zevkli bir iş ortaya koymuş. Duyumunda da bir sorun yok, gitarlara davullara kurban gitmemiş. Klas iş.
Prodüksiyona da edecek pek bir laf bulamıyorum. Her enstrüman ayrı ayrı duyuluyor ve groove metalin gerektirdiği her şeyi yerine getiriyor. Albümün prodüksiyonunu üstlenen Kris Belaen’ın önceki işlerine baktığımız zaman Aborted, Leng T’che ve GALATASARAY‘ı görüyoruz. Tabii bu Galatasaray, Avrupa Fatihi olan değil, Belçika’lı alternatif rock/nu jazz grubu. Evet böyle de bir şey varmış.
İlk üç EP’lerini kendi imkanlarıyla kaydeden ve ilk albümleri için Belçika’da giden, kayıtlar sırasında da Fear Factory’den birlikte turlamaları için teklif alan, konserlerindeki enerjiyle de Roadrunner tarafından keşfedilen bir grup Betzefer. Yani daha herhangi bir albümleri yokken Roadrunner’la dört albümlüğüne anlaşabilen şanslı ve potansiyeli bol bir ekip. Albüm sonrasında da tüm Avrupa’yı turlamışlar ki açılışını yaptıkları bazı gruplar Sepultura, Lamb of God, Chimaira ve Soulfly olarak sıralanabilir. Böyle bir grubun gerektirdiği gibi ses getirememesinin sebeplerini bir türlü anlamamış biri olarak zaman zaman “Lan bende mi sorun var, albüm kötü de bir ben mi çıktım beğenen?” şeklinde düşünmeme de engel olamamışımdır ancak Betzefer’in bir şekilde hak ettiği yere geleceğini inanıyorum. Youtube’da bile leş konser kayıtları dışında üç şarkısı bulunan (bu yüzden sizleri Fuckin’ Rock’n Roll’dan mahrum bıraktım sevgili okurlar, artık onu da bir şekilde edinmeye bakın) ve Roadrunner’la 2007′de ayrıldıklarından beri kendilerine bir şirket bulamayan ve bu yüzden de hali hazırda kayıtlı olan ikinci albümlerini iki yıldır piyasaya süremeyen bir grup için fazla iyi bir grup Betzefer. Albümde özellikle Down Low, Fuckin’ Rock’n Roll, Running Against, 6′s&7′s ve Black Inside’a dikkat diyor, huzurlarınızdan çekiliyorum. Hoşça kalın.
bu albüm senelerdir harddiskimin bir köşesinde duruyor, arasıra “aa betzefer vardı ya 2 çevireyim” diyip dinliyor, gazımı alıp bırakıyorum tekrar fakat gerçekten çok kaliteli bir albüm, şahsi favorim early grave. verdim 9u gitti
Yorumcu MAZLUM Bey e duyarliligindan daolyi tesekkur ederim.Burada bir konuya daha dikkat cektiniz.Turkiye de emekli olup,Sosyal Guvenlik Destek primi odeyerek calisiliyor da yurt disindakilere neden yok?Anayasada insanlar esit degil mi? Bugun Turkiye Cumhuriyetini basinda bulananlar da emekli ayligi alip,bunun yaninda gorevlerinden daolyi da aylik almaktalar.Bir arastirin bakalim bugun gorev yapan Belediye Baskanlarinin yuzde kaci emekli ayligi alirken,kendi gorevlerinden daolyi da maas aliyor.Bu celiskileri,Sayin Yazar HASAN KARAHALILOGLU yazilarinda dile getirirse sevinirim.Tekrar etmem gerekirse bir ulkede kanunlar herkese esit uygulanmalidir.Sosyal Devlet kavrami budur. Bizler de vatandas olarak durust davranmak zorundayiz ama bu ornekleri verdikce insanlarda neden durust davransin ki?.Yurt disinda yasayan Turklerin oy hakki olmadigi icin Hukumet bizleri unutmus.Bizler de secim zamani bir iki tatli laf ve vaad duyunca ucak bileti alip Turkiye ye oy kullanmaya giderir.Sonucta yine unutuluyoruz.Selam ve Sevgilerimle.
Vokal biraz As I Lay Dying-All that Remains’i hatırlattı sanki, melodileri güzel buldum. Dinlenesi özelliği taşıyor gerçekten.
bu albüm senelerdir harddiskimin bir köşesinde duruyor, arasıra “aa betzefer vardı ya 2 çevireyim” diyip dinliyor, gazımı alıp bırakıyorum tekrar fakat gerçekten çok kaliteli bir albüm, şahsi favorim early grave. verdim 9u gitti
down low’un klibi dönüyodu baya mtv’de. çok severim o şarkıyı, ama 2 şarkıdan öteye geçemedim albümde.
bu hakkaten çok güzel bir albümdür. bir ara fena sardırmıştım. halen aktif olup, 5 senedir yeni albüm yapmamalarına ise anlam veremiyorum.
yeni albüm malum yerde
Yorumcu MAZLUM Bey e duyarliligindan daolyi tesekkur ederim.Burada bir konuya daha dikkat cektiniz.Turkiye de emekli olup,Sosyal Guvenlik Destek primi odeyerek calisiliyor da yurt disindakilere neden yok?Anayasada insanlar esit degil mi? Bugun Turkiye Cumhuriyetini basinda bulananlar da emekli ayligi alip,bunun yaninda gorevlerinden daolyi da aylik almaktalar.Bir arastirin bakalim bugun gorev yapan Belediye Baskanlarinin yuzde kaci emekli ayligi alirken,kendi gorevlerinden daolyi da maas aliyor.Bu celiskileri,Sayin Yazar HASAN KARAHALILOGLU yazilarinda dile getirirse sevinirim.Tekrar etmem gerekirse bir ulkede kanunlar herkese esit uygulanmalidir.Sosyal Devlet kavrami budur. Bizler de vatandas olarak durust davranmak zorundayiz ama bu ornekleri verdikce insanlarda neden durust davransin ki?.Yurt disinda yasayan Turklerin oy hakki olmadigi icin Hukumet bizleri unutmus.Bizler de secim zamani bir iki tatli laf ve vaad duyunca ucak bileti alip Turkiye ye oy kullanmaya giderir.Sonucta yine unutuluyoruz.Selam ve Sevgilerimle.
23.10.2012
@Iizall, Açık konuşmak gerekirse MAZLUM Bey’e ben de çok kırgınım o konuda.
23.10.2012
@Iizall, Bakalım Sayin Yazar HASAN KARAHALILOĞLU bu konuyu yazılarında dile getirecek mi?
23.10.2012
@Iizall, spam da son nokta budur. daha alakasız bir yere denk gelemezdi heralde.
23.10.2012
@Iizall, HASAN KARAHALILOGLU Attack Attack hayranı olan mı?