İnsanın müzik dinleme sürecinde, böyle mihenk taşı demiyim de, devrim niteliğinde albümler vardır. Bu albümler “tamam abi çözdüm ben bu müziği”, “metal olayını yedim bitirdim hafız” türü saçma hezeyanlara kapılınabilen ya da artık sizi şaşırtacak bir şey kalmadığını sandığınız acemilik zamanlarında karşınıza çıkıp konuşma yetinizi kaybetmenize neden olan, sizi bir süreliğine bir sebzeye dönüştüren albümlerdir. Misal “Still Life” benim için bunlardan biridir; yumuşak ve sert kısımların bu denli mükemmel birleştirilebileceğini göstermiştir bana. Aklımı yerinden oynatmıştır resmen. “Whoracle” bunlardan biridir; daha önce duymadığım kadar güzel, eşi benzeri olmayan, hayal edemeyeceğim melodiler olduğunu fark etmemi sağlamışlığı vardır. “The Sound of Perseverance” bunlardan biridir, hatta birincisidir; müziğin hayatımdaki konumunu değiştirmiştir, falan filan. Benim için çok da fazla değil bu albümlerin sayısı.
Müziğin, yarattığı hayal dünyası anlamında, size adeta sinematografik, bilinç dışı bir dünya yaratabildiğini fark ettiğim, rifler arası bir geçişin, bir bağlantı melodisinin dahi sizi görkemiyle, özgünlüğüyle adeta ezebileceğini hissettiğim en önemli albüm de, işte bu albümdür: THEORY IN PRACTICE – “Colonizing the Sun”.
Kült bir grup olduğunu düşünüyorum THEORY IN PRACTICE’in. Üç adet albüm çıkaran ve 2002′de çıkan “Colonizing the Sun”dan beri sessizlikte olan grup (bir daha da bir şey yapacaklarını sanmıyorum), türün yakın takipçileri tarafından el üstünde tutulan ve çok kısıtlı bir kesime ulaşsa da bu insanlar tarafından göklere çıkarılan işlere imza attı.
Bahsetmeye çalıştığım bu albüm, bir bütün halinde, dinlediğim en görkemli, yanına yaklaşmaya çekinilecek düzeyde üstün bir icra barındıran albümlerden biri. Kaosu ve ihtişamı aynı anda benzersiz şekilde yansıtan bir içeriğe sahip olan “Colonizing the Sun”, hissettirdikleri açısından şahsen başka muadil bulamadığım bir albüm.
Hepimizin çok değer verdiği, diğer her şeyden ayrı tuttuğu albümler vardır. Benim için, “Colonizing the Sun”ı eşsiz yapan en önemli şey, dinlemiş olduğum belki de en sürreel müzik olmasıdır. Melodiler, rifler, kısacası her şey, size etkisine kapılmadan duramayacağınız bir atmosfer yaratırlar. Albüm, sanki piksellerden değil de notalardan oluşan bir görüntüler bütününe sokar sizi.
Bu albümdeki müzik size öylesine güçlü bir görsel portre çizer ki, dinlerken aklınıza gitar, davul çalan adamlardan ziyade, kendi benliği olan, sesle tasvir edilmiş bir evren gelir adeta. Bu tarz gruplar vardır, bilirsiniz; dinlerken aklınıza çeşitli aletlerle yaratılan bir sesler bütünü değil, daha makro, daha büyük, içinde görselliği de barındıran bir şeyler gelir. THEORY IN PRACTICE’in müziği işte böyledir. Örneğin “The Armageddon Theories” albümünü dinlerken gerçekten de kıyametin, var olan her şeyin yok oluşunun soundtrack’ini dinler gibi olursunuz. Bunu sağlamak için çok sert veya çok hızlı çalmasına bile gerek yoktur grubun. Öyle bir rif, üstüne öyle bir melodi atarlar ki, siz şarkıda bahsedilen o kaosu, yıkımı gözünüzde canlandırırsınız.
Aslında grup diyorum, “atarlar” diyorum da, hepsi tek bir kişiden çıkıyor bu acayip şeyin. “THEORY IN PRACTICE eşittir” dediğimizde, Peter Lake diye bir adamla karşılaşıyoruz. THEORY IN PRACTICE’in tüm müziğini besteleyen, belli ki manyak bir müzik zekası olan ve kendi başına öğrenmiş olmasına rağmen muazzam düzeyde gitar çalabilen bu insan, benim için özel anlamlar taşıyan bir müzisyendir.
Öncelikle Lake, korkutucu boyutlarda eşsiz bir besteleme becerisine sahip. Kafasında yaratmak istediği atmosferi bir ressamın fırçasıyla tuvale resim yapması gibi sesler yoluyla yansıtır size. Bunun içinse ne elektronik efektler, ne de acayip klavye sound’ları kullanır. Sadece bir gitar rifi veya melodi yeterlidir buna. Klasik müzikten ve Al DiMeola, John McLaughlin gibi ustalardan etkilendiği çok sesli tarzı, tek kelimeyle büyüleyicidir. Bir Jeff Loomis’in, bir Chuck Schuldiner’ın, bir Dimebag’in tarzını ne denli seviyor ve diğerlerinden ayrı tutuyorsam, Peter Lake de bu üçlünün arasında saydığım dördüncü isimdir. Böyle “en güzel”, “en mükemmel”, “en en en” diye kelâmlarda bulunmayı sevmem, ama düşünüyorum da, içindeki tüm soloların bu denli olağanüstü ve yaratıcı olduğu başka bir albüm aklıma getiremiyorum. Öylesine özgün ve yaratıcılar ki, hem de büyük çoğunluğu doğaçlama olmasına rağmen.
Son albümlerinde birlikte çaldığı yine kült olarak anılan progresif thrash metal grubu MEKONG DELTA‘dan ve yine pek çok kişiyi etkilemiş caz/füzyon grubu MAHAVISHNU ORCHESTRA ile death metale boyut atlatan gruplardan olan ATHEIST’tan yoğun şekilde etkilenen Lake, normal riflere olduğu kadar solo arkası riflere de çok önem veriyor. Şahsen özel ilgi alanıma giren solo arkası rifleri, THEORY IN PRACTICE’te gerçekten de gizli cevher hüviyetindeler. Üstelik sürekli tempo değiştiren bu rifler sayesinde, önlerinde coşmakta olan sololar da çoğu zaman poliritmik oluyor ve daha bir ilgi çekici hale geliyorlar. İlgilenenler için bir de kendisinin MUTANT adlı, THEORY IN PRACTICE’e çok benzeyen teknik black metal projesi vardı.
Gerçekten içine girmeye çalışarak dinlemedikçe verilenin alınamayacağı albümlerden olan “Colonizing the Sun”, teknikalite ve akıl almazlık anlamında bir öncesindeki “The Armageddon Theories” kadar şok edici ve “her şey daha teknik, daha karmaşık şarkılar için” felsefesini gütmese de, Lake’in de yorumlarında belirttiği gibi “Colonizing the Sun”, bahsi geçen albümdeki türde bir şeyden ziyade, daha çok “şarkı gibi şarkı” düsturunun güdüldüğü bir albüm.
Lake deyip durdun, kalan elemanlar fasülye mi diyecek olursanız, “evet fasülye, hem de Ayşekadın fasülye” demem tabii, hemen kısaca özetlerim. Albümde çalan manyak davulcu, grubu psikopat kardeş müzisyenler akımının bir üyesi yaparcasına Peter Lake’in kardeşi Patrick Sjoberg. Vokallerdeki isimse daha bir tanıdık, zira kendisi SCAR SYMMETRY davulcusu Henrik Ohlsson’dan başkası değil.
Tüm bu sebeplerden dolayı, benim için THEORY IN PRACTICE dinlemek, diğer pek çok şeyi dinlemekle bir değildir. Dakika saniyeyi bırakın, şarkı adı dahi veremeyeceğim bir bütünlüğe sahip olan “Colonizing the Sun”, şurada bahsettiğim albümden sonra hayatımda en çok değer verdiğim ikinci albümdür. Bunlar fazlasıyla öznel yorumlar, farkındayım. Albümü dinleyen herkes bu şekilde düşünmüyor olabilir, hatta albümü sevmeyebilir. Veyahut THEORY IN PRACTICE’e benim başka herhangi bir teknik death metal grubuna baktığım gibi sıradan bir bakış açısıyla bakıyor olabilir. Ama madem ki bu albümden bahsetme fırsatım var, içimden geleni de söylüyorum. Doğal olarak albüme not da vermiyorum. Benim için “Colonizing the Sun” tam puan verdiğim albümlerle dahi aynı düzeyde değil çünkü.
Bu albümü benden başka bilen, seven tek bir kişi dahi gördüğümde bile sevineceğim düzeyde gizli bir cevher olan “Colonizing the Sun”ı, sadece sunulan bu eşsizliğin hakkını verecek şekilde dinleyebilecek olanlara öneriyorum.
Peter Lake’in bir röportajından:
“Eğer para kazanmak istiyorsanız, teknik death metal yapmayın. Teknik death metal TÜM zamanınızı, enerjinizi, akıl sağlığınızı emer, etrafınızda arkadaşınız kalmaz, kız arkadaşınız sizi terk eder ve karşılığında da bir kuruş dahi kazanamazsınız. Ama eğer kendinize zarar vermekten hoşlanıyorsanız, konuğum olun, deliliğin müziğinde bana katılın.”
Kadro Peter Lake: Gitar
Henrik Ohlsson: Vokal
Patrik Sjöberg: Davul
Mattias Engstrand: Bas, klavye
Şarkılar 1. Colonizing the Sun
2. Conspiracy in Cloning
3. The Psychomantum Litany (Chronicle Excerpt)
4. Shapeshifter
5. Ashen Apocrypha
6. The Clockwork That Counts Aeons
7. Illuminati
8. Replica Dawn
9. This Town Ain't Big Enough for Both of Us (The Sparks cover)
Peki ya Illuminati videosunda (elemanının biri youtube için yapmış -metal işaretinin aslında ne demek olduğunu falan anlatıyo) sunucu Manowar deyince James’in eki eki diye gülmesi? Olmadı Metallica… Olmadı…
Bir de Shapeshifter’ın 1.34-2.34 arasındaki solosu hayatta en sevdiğim sololardan biri. İlk duyduğumda konservatuarda hoca olan bi tanıdığa “bi bakar mısın bu ne yani nasıl bi şey bu nasıl oluyo da oluyo” diye sormuştum.
Galiba 2 sene önce ekşi sözlükte, Theory In Practice başlığını tesadüfen görüp dinlemiştim bu grubu. Ben de bu albüme tapanlardanım. “Ashen Apocrypha” bana bambaşka gelir.
Conspiracy In Cloning gerçek olamayacak kadar güzel bir şarkı. Kaos bu kadar mı güzel notalara dökülür. Aynı zamanda saf saf tebessüm ettiriyor dinlerken.
@like fire, saf bir tebessüm değilde sinsi bir gülüş yerleştiriyor çehreye sanki. Ne zaman bu albümü dinlesem aklıma Anthony Hopkins’in “silence of the lambs” deki efsane sahneleri aklıma geliyor.
Gördüğüm en iyi technical death metal albümü diyebilirim rahatlıkla, neden 7.20lerde gezdiğini gerçekten anlamadım, riffler dünyadan değil sanki. Dinlediğim o kadar albüm içerisinde favori 3-5 albümden biridir bu. Nickime bakmanız bu başyapıta ne kadar değer verdiğimi anlatabilir sanırım. 10 üzerinden 1 milyon.
Bence bu en çok hakkı yenen albümdür. Hayır beğenilmemesi açısından demiyorum, zaten duyanlar bayılıyor da bilen kişiler çok nadir, oysa ki şu soloları görüp de delirmemek elde değil. Gerçekten yazık…
ehmed saraçoğlu yorumu şaşırtmadı yine. hayvancamsı dinliyorum günlerdir. kritikte diğer albümler de övülmüş. güzel bir hazine keşfedeceğim bu yaz. büyüksün ahmet hocam.
Acaba dünya üzerindeki hangi grup, Replica Dawn’ın 2:07 ile 2:39 dakikalarındaki, o sözlerle tarif edemediğim müziğin bir benzerini yapabilecek? O saniyelerdeki riff gibi bir riff yazabilecek?
Şahsen hiç umudum yok. Daha iyisi gelmedi ve bana kalırsa gelmeyecek.
Bu albüm bu sitenin bana kattığı en değerli şey galiba. Şöyle çoacayip böyle nebçim güzel falan demeye gerek yok zaten. Bugün yutuptan kavırlarına bakarken ilk kez canlı performanslarına denk geldim, hem de favorim Shapeshifter’in. Hayatımda dinlediğim en güzel soloyu görmüş oldum, çocuklar gibi şenim.
@Koray, Epitaph bu albümün karşısında başını eğer, tövbe ister.
Çok kişisel bir yorum elbette benimkisi, Epitaph da manyaktır, uçuktur. Ancak ne bileyim, The Clockwork That Counts Aeons şarkısı bence her şeyin zirvesinde, her şeyin.
kanımca teknik death metal tarihinin gelmiş geçmiş en iyi albümü budur. daha buraya çok uzun övgüler yazacağım her parçayla ilgili. senelerdir dinlerim bıkmadım bıkamadım bu albümden. conspiracy in cloning le colonizing the sun ın gitar coverlarını yapıp youtube a da koyucam
Arkadaşlar, bu yaz Kıbrıs’ta yaşadığım ve albümü İstanbul’da bıraktığım için albümü ancak internetten dinleyebiliyorum ancak YouTube’da sadece The Clockwork That Counts Aeons’u bulamadım, dinleyebileceğim bir yer söyleyen olursa makbule geçer.
Sitede grubun solistiyle yapılan röpörtajı sonrası ve internette Death’in The Sound of Perseverance albümüyle yapılan kıyaslamaları görünce bir dinliyim dedim.Ki Death’in o albümünü çok severim. Valaha hacı bana aşırı karmaşık geldi. Tamam anladık teknik death metal burada icra edilen tarz, lakin bu kadarı fazla, hatta sanki gereksiz. Death metal bu kadar prograsifliği kaldıracak bir tür değil bence. Hatta tüm metal metal müzik türleri için geçerli bence. Bu arada şunuda söyliyim genelde prograsif müziğe alejim vardır. Belli başlı örnekleri hariç genelde sıkıcı bulurum. Mesela Dream Theater’ın bir fanı olmasamda yapılan işin önemi anlayabiliyorum ve takdir edebiliyorum. Sevdiğim şarkılarıda var. Ama tabi burdaki prograsiflik artık en üst seviyede hemde çok süratli. Belki ikisini karşılaştırmam yanlıştır. Yinede çok gereksiz geliyor metal müzikte bu kadar melodisiz müzik seçimi.
@Son of Moonshine, hepsine tamam ama “Yinede çok gereksiz geliyor metal müzikte bu kadar melodisiz müzik seçimi” kısmı olmamış TiP’i çok fazla dinlemeden yapılmış bir yorum olduğu belli, çünkü TiP müziği, özellikle de bu albüm tamamen melodilerle örülüdür, hatta bu albümdeki melodilerle başka bir grup 4-5 albüm çıkarabilir. Cidden albümdeki riflerin çok büyük kısmı, sololar, geçişler tümüyle melodik olma amacı güderler. Onlar haricinde de şahsen başka hiçbir grupta duymadığım tarzda melodilerle doludur albüm.
Ashen Apocrypha’nın solosunda gitarların aynı melodinin farklı noktalarından başlayıp sarmal bir yapıya bürünmesi, aynı yerde birleşmesi, sonra kendi yollarına devam etmesi… Çok güzel çok.
@Ahmet Saraçoğlu, eski bir kritiği hortlatmak suretiyle bir tane daha grup dinleteceğim size bu vesileyle. Takipte kalın.
Yalnız cidden bu ayarda bir albüm bulmak imkansız. Yüzlerce teknik death metal albümü dinlemişimdir, Epitaph ve Colonizing the Sun’daki hava bambaşka. İcrası daha zor olanlar, daha yetenekli olanlar belki vardır (Gorod, Obscura, Beyond Creation, The Faceless falan hepsi dahil buna) fakat çok başka bir armonik akıcılık ve estetik zeka var bu albümlerde.
Kapanış şarkısı Sparks coverından yola çıkarak deli gibi Sparks dinliyorum bu aralar. Orijinali inanılmaz iyi, keşke coverlamasaymışlar diye düşündüm. albümün tek eksi yanı son şarkı bence. Kötü de değil de işte ne bileyim…
@İlker, şu anda dinliyorum albümü, tesadüf oldu. Aynı typo olayını ben yazacaktım dün. Cidden çok kötü girilmiş Spotify’a. “Shapelifter” nedir, “Asken” nedir, “Replica DOWN” nedir.
Prodüksiyon konusunda tabii ki sorunlu. Peter Lake ağır Malmsteen hastası ve o da Malmsteen gibi prodüksiyonu kendi yapmak istiyor. Bu albümde de kayıttan, mix/master’dan o sorumlu. Grubun basçısı/klavyecisi Mattias Engstrand’la birlikte.
İlk albüm Dismember, Entombed, Grave’in meşhur HM-2′li albümlerinin kaydedildiği Sunlight’ta kaydedilmişti, sonraki albüm “The Armageddon Theories” Peter Tägtgren’in kardeşi Tommy Tägtgren’in elinden çıkmıştı. “Colonizing the Sun”da kendileri üstlenmişler, belki dediğim gibi Malmsteen’var bir yaklaşımdan belki de bütçeyle ilgili durumlardan.
Yine de ben ilk duyduğum andan itibaren sound’a hiç takılmadım. Prodüksiyon diye bir konu yok benim için bu albümde, o yüzden eksi bir nokta olarak gör(e)miyorum. Manevi açıdan aşırı önemli bir albüm benim için. Bu yüzden de müzik kısmı gözümü kör ediyor, sorunları görmüyorum ahah.
@Ahmet Saraçoğlu, Spotify’da friend activity kısmında gördüm ben de senin dinlediğini, SHAPELIFTER yazısına triggerlanıp yazasım geldi ahah.
Malmsteen konusunu bilmiyordum, dediğin gibiyse bence yazık olmuş biraz albüme, sırf bu sebepten The Armageddon Theories benim için bir tık önde olabilir çünkü özellikle davul konusunda sıkıntı yaşıyorum bu albümü dinlerken. Keşke bir remaster durumu olabilse ama herhalde imkansız falandır. :(
Kalkalı tam 10 saat oldu. 10 saattir kafamda “ Ashen Apocrypha”nın giriş melodisi çalıyor. Gitarla 50 kez çaldım, şarkıyı dinledim hâlâ geçmedi. Bitiyor yine başlıyor.
Ayrıca orada bahsetmemiştim ve şu ana kadar benden başka (grup elemanları dâhil) kimse bilmiyordu ama yine eski grubum Thrown to the Sun’ın ismindeki “sun” da “Colonizing the Sun”a gönderme. Daha önce biri bana grup adının Ark’ın bir şarkı sözüne ithafen olup olmadığını sormuştu ve ben Theory in Practice göndermesini o zaman da söylememiştim bana kalsın diye. Son günlerde bu kritiğin altına yorumlar yaptığım, albümü de her gün 3-4 kez dinlediğim için söyleyeyim dedim.
Daha da minik bir selam çakma da ilk albümümüzdeki “Burning Circle”ın 1.18’deki 3 notası, “Conspiracy in Cloning”in 0.20’deki 3 notasına gönderme.
@Ahmet Saraçoğlu, safsataya düşmeyeyim ama tahmin etmiştim ufaktan. Grubun ismini ilk gördüğümde albümün adıyla karıştırmıştım. Tabii o zaman albümü yeterince bilmediğim göz önüne alınınca bu iki ismi birbirine karıştırdım bir dönem. Ufak da olsa benzerlik var, belki bilerek yapılmıştır demiştim.
Son 1 haftadır elime her gitar alışımda sadece TiP çalıyorum. Çok acayip depreşti albüme olan sevgim. Zalım Peter o kadar güzel düzenlemiş ki her şarkıyı, aynı şeyi 40 kere çalsan da sıkmıyor. Üstelik her şarkı bir dolu challenge’la dolu, acayip zevkli çalması. Hayatta en çok dinlediğim 3-4 albümden biri olmasına rağmen uzun zamandır dinlemiyordum, neden nasıl oldu bilmiyorum ama çabuk kalktı dikkat edersem. Sanırım son 2 haftada az kritik yazınca özlediğim albümlerin farkına vardım.
Sevinçten deliriyorum şu an, Peter Lake 2002 yılından 45 dakikalık Theory in Practice provasını paylaştı of be mükemmel ötesi bir şey. Sonunda da Death – Lack of Comprehension cover’lıyorlar.
Yalnız muhammed ne deli para kazanıyor bence sdf.
O değil, bism..
Peki ya Illuminati videosunda (elemanının biri youtube için yapmış -metal işaretinin aslında ne demek olduğunu falan anlatıyo) sunucu Manowar deyince James’in eki eki diye gülmesi? Olmadı Metallica… Olmadı…
Bir de Shapeshifter’ın 1.34-2.34 arasındaki solosu hayatta en sevdiğim sololardan biri. İlk duyduğumda konservatuarda hoca olan bi tanıdığa “bi bakar mısın bu ne yani nasıl bi şey bu nasıl oluyo da oluyo” diye sormuştum.
müzikal anlamda çok muazzam bir albüm zannedersem tek eskiği… kaliteli prodüksiyon. keşke biraz daha uğraşılsaymış.
Galiba 2 sene önce ekşi sözlükte, Theory In Practice başlığını tesadüfen görüp dinlemiştim bu grubu. Ben de bu albüme tapanlardanım. “Ashen Apocrypha” bana bambaşka gelir.
Daha önce keşfedemediğim için kendimi hiç affetmeyeceğim (höst).
Conspiracy In Cloning gerçek olamayacak kadar güzel bir şarkı. Kaos bu kadar mı güzel notalara dökülür. Aynı zamanda saf saf tebessüm ettiriyor dinlerken.
05.06.2010
@like fire, yok yere 6 dakikamı çaldın şu an. :) Dayanamıyorum hemen açıyorum.
05.06.2010
Senin yine 6 dakikan gitti. Ben finallere çalışamıyorum :( Zekiyim biliyorum, ama çalışmıyorum :)
05.06.2010
@like fire, ben de bu saatte iş yerindeyim, şarkı dinlemekten iş yapamıyorum kaç saattir.
18.09.2010
@like fire, saf bir tebessüm değilde sinsi bir gülüş yerleştiriyor çehreye sanki. Ne zaman bu albümü dinlesem aklıma Anthony Hopkins’in “silence of the lambs” deki efsane sahneleri aklıma geliyor.
Umarım delirmemişimdir :)
bunu seven şunu da sevdi “Carcariass – Killing Process”
surreal bir album bu.dikkatle dinleyiniz.
yeni albüm çıkarmasını en çok istediğim grup.
16.01.2011
@Ahmet Saraçoğlu, çok param olursa dökücem adama yeni album yapsın diye.
soloların beni en cok eglendirdiği albumlerden birisi sanırım bu album.son coverlanan sarkı da cuk oturmuş bence cok güzel bir kapanış sarkısı olmus.
Gördüğüm en iyi technical death metal albümü diyebilirim rahatlıkla, neden 7.20lerde gezdiğini gerçekten anlamadım, riffler dünyadan değil sanki. Dinlediğim o kadar albüm içerisinde favori 3-5 albümden biridir bu. Nickime bakmanız bu başyapıta ne kadar değer verdiğimi anlatabilir sanırım. 10 üzerinden 1 milyon.
11.02.2011
Bence bu en çok hakkı yenen albümdür. Hayır beğenilmemesi açısından demiyorum, zaten duyanlar bayılıyor da bilen kişiler çok nadir, oysa ki şu soloları görüp de delirmemek elde değil. Gerçekten yazık…
7.13le o kadar death metal eseri arasında sıradan dursa da aslında bu en iyi technical death metal albümüdür, iddia ediyorum.
oha ak noluyor kritik, yorumlar, tek det metal. merakım kudurdu akşam akşam. hemen bulup dinliyorum.
12.04.2011
bugün gelmiş dinleyeceğim önümüzdeki günlerde.
02.05.2011
hayvanımsı sarmaya başladı.
06.05.2011
ehmed saraçoğlu yorumu şaşırtmadı yine. hayvancamsı dinliyorum günlerdir. kritikte diğer albümler de övülmüş. güzel bir hazine keşfedeceğim bu yaz. büyüksün ahmet hocam.
tamamen odaklanarak dinlediğinizde bir spiralin içine hapsedilmiş gibi hissediyorsunuz. akıl işi değil.
Acaba dünya üzerindeki hangi grup, Replica Dawn’ın 2:07 ile 2:39 dakikalarındaki, o sözlerle tarif edemediğim müziğin bir benzerini yapabilecek? O saniyelerdeki riff gibi bir riff yazabilecek?
Şahsen hiç umudum yok. Daha iyisi gelmedi ve bana kalırsa gelmeyecek.
Dinlemeye başlamadan önce son nefesinizi alın;
DİKKAT, NEFES ALDIRMAZ !! 10 / 10
Bu albüm bu sitenin bana kattığı en değerli şey galiba. Şöyle çoacayip böyle nebçim güzel falan demeye gerek yok zaten. Bugün yutuptan kavırlarına bakarken ilk kez canlı performanslarına denk geldim, hem de favorim Shapeshifter’in. Hayatımda dinlediğim en güzel soloyu görmüş oldum, çocuklar gibi şenim.
http://youtu.be/EozUEFOcJiw
Kesinlikle İnsanüstü birşey ama bence EPITAPH kadar değil.
08.08.2013
@Koray, Epitaph bu albümün karşısında başını eğer, tövbe ister.
Çok kişisel bir yorum elbette benimkisi, Epitaph da manyaktır, uçuktur. Ancak ne bileyim, The Clockwork That Counts Aeons şarkısı bence her şeyin zirvesinde, her şeyin.
kanımca teknik death metal tarihinin gelmiş geçmiş en iyi albümü budur. daha buraya çok uzun övgüler yazacağım her parçayla ilgili. senelerdir dinlerim bıkmadım bıkamadım bu albümden. conspiracy in cloning le colonizing the sun ın gitar coverlarını yapıp youtube a da koyucam
Arkadaşlar, bu yaz Kıbrıs’ta yaşadığım ve albümü İstanbul’da bıraktığım için albümü ancak internetten dinleyebiliyorum ancak YouTube’da sadece The Clockwork That Counts Aeons’u bulamadım, dinleyebileceğim bir yer söyleyen olursa makbule geçer.
03.09.2013
@Ahmet Saraçoğlu, abi Spotify da albumun tamami mevcut oradan dinleyebilirsin
Sitede grubun solistiyle yapılan röpörtajı sonrası ve internette Death’in The Sound of Perseverance albümüyle yapılan kıyaslamaları görünce bir dinliyim dedim.Ki Death’in o albümünü çok severim. Valaha hacı bana aşırı karmaşık geldi. Tamam anladık teknik death metal burada icra edilen tarz, lakin bu kadarı fazla, hatta sanki gereksiz. Death metal bu kadar prograsifliği kaldıracak bir tür değil bence. Hatta tüm metal metal müzik türleri için geçerli bence. Bu arada şunuda söyliyim genelde prograsif müziğe alejim vardır. Belli başlı örnekleri hariç genelde sıkıcı bulurum. Mesela Dream Theater’ın bir fanı olmasamda yapılan işin önemi anlayabiliyorum ve takdir edebiliyorum. Sevdiğim şarkılarıda var. Ama tabi burdaki prograsiflik artık en üst seviyede hemde çok süratli. Belki ikisini karşılaştırmam yanlıştır. Yinede çok gereksiz geliyor metal müzikte bu kadar melodisiz müzik seçimi.
05.06.2014
@Son of Moonshine, hepsine tamam ama “Yinede çok gereksiz geliyor metal müzikte bu kadar melodisiz müzik seçimi” kısmı olmamış TiP’i çok fazla dinlemeden yapılmış bir yorum olduğu belli, çünkü TiP müziği, özellikle de bu albüm tamamen melodilerle örülüdür, hatta bu albümdeki melodilerle başka bir grup 4-5 albüm çıkarabilir. Cidden albümdeki riflerin çok büyük kısmı, sololar, geçişler tümüyle melodik olma amacı güderler. Onlar haricinde de şahsen başka hiçbir grupta duymadığım tarzda melodilerle doludur albüm.
https://www.youtube.com/watch?v=ws45V1SjMSw
Ashen Apocrypha’nın solosunda gitarların aynı melodinin farklı noktalarından başlayıp sarmal bir yapıya bürünmesi, aynı yerde birleşmesi, sonra kendi yollarına devam etmesi… Çok güzel çok.
19.07.2019
@ihsanoird, geçen de The Red Chord’da yapmıştın, şimdi de durduk yere bunu açtırdın bana.
19.07.2019
@Ahmet Saraçoğlu, eski bir kritiği hortlatmak suretiyle bir tane daha grup dinleteceğim size bu vesileyle. Takipte kalın.
Yalnız cidden bu ayarda bir albüm bulmak imkansız. Yüzlerce teknik death metal albümü dinlemişimdir, Epitaph ve Colonizing the Sun’daki hava bambaşka. İcrası daha zor olanlar, daha yetenekli olanlar belki vardır (Gorod, Obscura, Beyond Creation, The Faceless falan hepsi dahil buna) fakat çok başka bir armonik akıcılık ve estetik zeka var bu albümlerde.
Kapanış şarkısı Sparks coverından yola çıkarak deli gibi Sparks dinliyorum bu aralar. Orijinali inanılmaz iyi, keşke coverlamasaymışlar diye düşündüm. albümün tek eksi yanı son şarkı bence. Kötü de değil de işte ne bileyim…
Orijinaline sahip olduğum için en çok memnun olduğum albüm. Bir CD seç diğer hepsi çöpe deseler bunu alır kaçarım.
Peter bir gün silerse diye bilgisayara kaydettim bu videoyu, ara ara açıp izliyorum.
https://youtu.be/n3GTY-1SRFg
Şu albümün Spotify’daki verisyonunda isminde typo olmayan 3 şarkı falan var, albüm adı bile buna dahil ahahah.
Bir de Ahmet abi sana sorum, ben de albümü kusursuza yakın bulanlardanım ama prodüksiyon açısından sorunları olduğunu düşünmüyor musun sen de?
26.11.2021
@İlker, şu anda dinliyorum albümü, tesadüf oldu. Aynı typo olayını ben yazacaktım dün. Cidden çok kötü girilmiş Spotify’a. “Shapelifter” nedir, “Asken” nedir, “Replica DOWN” nedir.
Prodüksiyon konusunda tabii ki sorunlu. Peter Lake ağır Malmsteen hastası ve o da Malmsteen gibi prodüksiyonu kendi yapmak istiyor. Bu albümde de kayıttan, mix/master’dan o sorumlu. Grubun basçısı/klavyecisi Mattias Engstrand’la birlikte.
İlk albüm Dismember, Entombed, Grave’in meşhur HM-2′li albümlerinin kaydedildiği Sunlight’ta kaydedilmişti, sonraki albüm “The Armageddon Theories” Peter Tägtgren’in kardeşi Tommy Tägtgren’in elinden çıkmıştı. “Colonizing the Sun”da kendileri üstlenmişler, belki dediğim gibi Malmsteen’var bir yaklaşımdan belki de bütçeyle ilgili durumlardan.
Yine de ben ilk duyduğum andan itibaren sound’a hiç takılmadım. Prodüksiyon diye bir konu yok benim için bu albümde, o yüzden eksi bir nokta olarak gör(e)miyorum. Manevi açıdan aşırı önemli bir albüm benim için. Bu yüzden de müzik kısmı gözümü kör ediyor, sorunları görmüyorum ahah.
26.11.2021
@Ahmet Saraçoğlu, Spotify’da friend activity kısmında gördüm ben de senin dinlediğini, SHAPELIFTER yazısına triggerlanıp yazasım geldi ahah.
Malmsteen konusunu bilmiyordum, dediğin gibiyse bence yazık olmuş biraz albüme, sırf bu sebepten The Armageddon Theories benim için bir tık önde olabilir çünkü özellikle davul konusunda sıkıntı yaşıyorum bu albümü dinlerken. Keşke bir remaster durumu olabilse ama herhalde imkansız falandır. :(
26.11.2021
@İlker, ticari bir getirisi olmayacaktır, grup konser de vermiyor, o yüzden remaster olacağını hiç sanmıyorum.
Kalkalı tam 10 saat oldu. 10 saattir kafamda “ Ashen Apocrypha”nın giriş melodisi çalıyor. Gitarla 50 kez çaldım, şarkıyı dinledim hâlâ geçmedi. Bitiyor yine başlıyor.
Şu da arada kaynamasın. Theory in Practice ile ilgili en güzel anım.
http://www.pasifagresif.com/2015/05/serbest-kursu/comment-page-23/#comment-714418
Ayrıca orada bahsetmemiştim ve şu ana kadar benden başka (grup elemanları dâhil) kimse bilmiyordu ama yine eski grubum Thrown to the Sun’ın ismindeki “sun” da “Colonizing the Sun”a gönderme. Daha önce biri bana grup adının Ark’ın bir şarkı sözüne ithafen olup olmadığını sormuştu ve ben Theory in Practice göndermesini o zaman da söylememiştim bana kalsın diye. Son günlerde bu kritiğin altına yorumlar yaptığım, albümü de her gün 3-4 kez dinlediğim için söyleyeyim dedim.
Daha da minik bir selam çakma da ilk albümümüzdeki “Burning Circle”ın 1.18’deki 3 notası, “Conspiracy in Cloning”in 0.20’deki 3 notasına gönderme.
27.11.2021
@Ahmet Saraçoğlu, safsataya düşmeyeyim ama tahmin etmiştim ufaktan. Grubun ismini ilk gördüğümde albümün adıyla karıştırmıştım. Tabii o zaman albümü yeterince bilmediğim göz önüne alınınca bu iki ismi birbirine karıştırdım bir dönem. Ufak da olsa benzerlik var, belki bilerek yapılmıştır demiştim.
Son 1 haftadır elime her gitar alışımda sadece TiP çalıyorum. Çok acayip depreşti albüme olan sevgim. Zalım Peter o kadar güzel düzenlemiş ki her şarkıyı, aynı şeyi 40 kere çalsan da sıkmıyor. Üstelik her şarkı bir dolu challenge’la dolu, acayip zevkli çalması. Hayatta en çok dinlediğim 3-4 albümden biri olmasına rağmen uzun zamandır dinlemiyordum, neden nasıl oldu bilmiyorum ama çabuk kalktı dikkat edersem. Sanırım son 2 haftada az kritik yazınca özlediğim albümlerin farkına vardım.
Sevinçten deliriyorum şu an, Peter Lake 2002 yılından 45 dakikalık Theory in Practice provasını paylaştı of be mükemmel ötesi bir şey. Sonunda da Death – Lack of Comprehension cover’lıyorlar.
https://youtu.be/1GvZPBFNszs
18.12.2021
@Ahmet Saraçoğlu, haha lack of comprehension provada anca böyle oluyo kesik kesik.
Ciddi ciddi dünyanın en iyi albümü ya. İnanılmaz.