Gökyüzünden nimet gibi düşen ilk W.A.S.P. konser organizasyonu, olması gerektiği gibi mutlulukla karşılanmıştı. Blackie Lawless’ın kalp kapakçığında çıkan problemden mütevellit ilk konserin ertelenmesi de doğal olarak üzmüştü. Organizasyon tekrarının yurtdışına uçacağım günün ertesi gününde yapılacak olmasıysa, Sezin Karlı Cumhuriyeti’nde 40 pare küfür atışıyla kutlanmıştı. Nitekim ilk konser kaçtı, biz üzüldük ve başladık ikinci konseri ümitle beklemeye. Biletix’te konser haberi çıkınca minik çaplı bir bayram yaşadığımı itiraf etmem lazım. Biletix’in konseri duyururken gösterdiği hassasiyet de gözlerden kaçmadı tabi. “W.A.S.P.`ı belki de son kez canlı izleme imkanı”. Azrail’le konuşmuşlar; haberler iyiymiş. Nasıl bir pazarlama zihniyeti bu, bütünlüğüyle kavramaya, minimal düzeyde de olsa empati yapmaya imkan yok.
Gelelim konser gününe. Birer sabah 9 akşam 5 insanı olarak, iş çıkışı arkadaşlarla toplaştık ve konser alanına geldik. Kısa bir üst arama/bilet kontrolü ardından kendimizi lunaparkın kenarında bulduk. Kışa çeyrek kala açık hava konserine geldiğimizi konser alanına gelince farketmemiz yeterince planlı programlı birer metal neferi olmadığımızı bize hatırlattı. Havalandırma problemi olsun, kapalı alanda yüksek volümün kulaköldüren etkisi olsun yaşanmadığı gibi Kasım için ılıman olan hava da ilk anki “lan konser yeri kapalı değilmiş?!?” şaşkınlığımızın yerini mutluluğa bırakmasına sebep oldu. Sahnenin üzerinde yer alan dev ekranla ilgili ilk aşamada bir kıllanma yaşadığımızı belirtmeden geçmeyeyim. “Blackie metal 101 dersi verecekmiş” diyerek olaya nüktedan yaklaşan Arı’ya da buradan selam çakmış olalım.
Başka arkadaşlarla toparlanma ve konser öncesi 5 YTL’ye çakılmış birer biranın ardından sahneden bir sis dalgası yayılmaya başladı. Ufak tefek ajitasyon yaşadık ancak ilk aşamada sahnede bir hareket olmadı. Biraz daha beklemenin ardından da 21:30 civarı Blackie Lawless ve tayfası “On Your Knees”le gümbür gümbür konsere başladı. Güncel konser videoları youtube’un hediyesi olarak hemencecik elimize düştüğü için Blackie’nin ne raddede yaşlandığını ve sahne performansı açısından geriye attığı adımları biliyorduk. Bunu ilk elden tecrübe biraz burukluk yarattıysa da konser coşkunluğu içerisinde “orta sondayım, Anathema dinliyorum; dünya beni anlamıyor” triplerine girmedik (yaş ortalamamızın 30′a yakın olmasının ve bir çoğumuzun W.A.S.P.’a bayılmasının bunda bir miktar etkisi var sanırsam). Blackie fiziksel olarak sütlaça dönmüş olsa da karizmasından pek bir şey yitirmiş değildi. Sesinin de eskisi kadar iyi olduğu daha ilk parçadan belli oldu.
“On Your Knees”in sebep olduğu coşkunluk, THE WHO cover’ı “The Real Me” ile devam etti. Ardından gelen muhteşem kelime oyunlu cin isimli “L.O.V.E. Machine” de biz seyircileri iyice kıvama getirdi. “Crazy” ve “Babylon’s Burning” yeni albümlere aşina olmayan seyircinin -ve bizim ekibin- temposunu bir miktar düşürdüyse de “Wild Child” en kör-topal “I Wanna Be Somebody” W.A.S.P.’çısını bile -doğal olarak- deliler gibi coşturdu. Grup üyeleri sahne performanslarıyla olsun, enstrüman hakimiyetleriyle olsun başarılı -ve belirgin biçimde genç- adamlar.
Blackie de yaşlanmış olsa da hala vasat üstü sahneye sahip. Dizleri çeke çeke yaptığı komik “Wild Child” dansını kariyerinin sonuna kadar devam ettirmesini diliyorum buradan. Sonraki nesiller bu neşeden paylarını almalılar. Ara ara önünde mikrofon olmamasına rağmen yaptığı sağa sola bir şeyler söyleme, direktifler verme hareketlerini de tam anlamlandıramadım ama eğlendirmedi desem yalan olacak. “Wild Child” ardından “Hellion” ve ikinci bir cover olan “I Don’t Need No Doctor” geldi. Hemen sonrasındaysa “Crimson Idol”‘dan bir pasaj bomba gibi düştü. En sevdiği W.A.S.P. albümü “Crimson Idol” olan naçizane bir kul olarak yaşadığım mutluluğu en empati engelli okuyucumuz bile hisseder diye tahmin ediyorum.
Kızıl idol’den ilk aşamada “Arena of Pleasure” geldi. Ardından gelen motorlu testere sesleri de müzik piyasasının sevimli kasabı Chainsaw Charlie’nin habercisiydi. Jonathan kontratı kanlı elini kağıda basarak “imzaladı”. Sonrasında Coup de Grace’i The idol’la yedik. Jonathan’ın hikayesini hep bir ağızdan anlattık.
Bu noktada yaşadığım “artık ölsem de gam yemem; bunu da gördüm ya” duygusallığını daha önce pek az konserde yaşadım. En yakın tarihlisi de Jon Oliva’s Pain‘in “Believe” performansıydı. “Idol”ın ardından yine göreli yeni üretimlerden “Take Me Up” geldi. Daha önceden aşinalığım olan bu parçanın da setlist’e gayet güzel bir ek olduğunu düşünüyorum.
Ben “Idol”ın coşkunluğunu “Take Me Up”la sulandırmaya çalışırken “I Wanna Be Somebody” fırtınasına tutulduk. Müthiş coşkun performans seyircinin de kıvamda olmasıyla muazzam keyifli geçti. Parçanın sonlarındaki izleyici etkileşimli alan da beklediğimiz ve belki de biraz geç kalmış bir aktiviteydi. Ortadan ikiye ayrılan kalabalık sırayla nakaratı söyledi ve itiraf etmeliyim ki sol taraf olarak sağ tarafa performansımızla kötü koyduk. Kusura bakmasınlar ama sol taraf olarak kazanmaya alışığız (?).
Saat 11′e yaklaşırken grup vedasının ardından sahneden indi. Minimum bir bis beklediğim için bu numaraya yedim diyemeyeceğim. Sahnenin hemen solunda arkadaşının sırtına çıkıp tüm coşkunluğuyla “bağırsanıza ya ne biçim W.A.S.P.’çısınız”, “bağırın lan metalci değil misiniz?” serzenişleriyle amigoluk yapan arkadaşı da gönülden tebrik etmek isterim. Halihazırda harika geçmekte olan konseri naifliğiyle ve görev adamı tavrıyla daha da yukarı taşıdı. WASP, amigo arkadaşın motivasyon sözlerini duymuş ve bu sözlere seyirci kalamamış olacak ki sahneye dönmeye karar verdi. Yine göreli yeni -ve güzel- üretimlerden “Heaven’s Hung in Black” arka planda savaş videolarının desteğiyle söylendi.
Parçanın bitişinde gözlerini göğe diken Blackie’nin ağzından ne olduğunu ilk aşamada çözemediğimiz sözler döküldü ve ardından çıkardığı haçla sözlerin içeriği hakkında kabaca bir fikir sahibi olmuş olduk. Konserin finali gözleri kovboylar tarafından çalınmasından mütevellit kör olan yalnız bir yıldızın hikayesini anlatan “Blind in Texas”tı. “I Wanna Be Somebody” coşkunluğu yaratamasa da final için kötü bir parça seçimiydi denilemez. Dinlediğimiz bu hazin öykünün ardından grup sahneyi terk etti ve bize de bu bir buçuk saatlik nefis performansın anılarıyla avunmak kaldı. Kısa bir özet geçersek bilet fiyatı, konser alanı seçimi, ses düzeni, global seyirci profili, grubun performansı, setlist içeriği açısından iyi-çok iyi segmentinde bir konserdi. Gönül bir “Sleeping in the Fire” isterdi, bir de sahneye atlayan dallama eksik olsun isterdi ama onlar da nazar boncuğu olsun değil mi?
Yazı: Sezin KARLI
Fotoğraflar: Erdal Mahir CÜRAN
Yorum alanı
“W.A.S.P., 19 Kasım 2009 – Küçükçiftlik Park” yazısına 3 yorum var
Kendi sesimi duymaktan nefret ederim. Herkes bağırmayınca ben de bağıramam konserde. Buna tek istisna bis için beklerken benim de salıverdiğim “Bağırsanıza aq!” nidam oldu. Seyircinin bir türlü organize olamayıp şöyle dolu dolu çağırmayışı ve grubun da baya bekletmesinin verdiği stresle patladım kendi çapımda :) O amigo ben değilim yalnız :)
Klipler de Rock Market nesli için nostalji, bizim için eğlence oldu. Elemanlar çok sempatikti. Doug bol bol göz göze gelip oynaşıyor seyirciyle. Güldürdüm bile bi kere hehe :) I Wanna Be Somebody ve Wild Child öyle böyle değil zevkli geçti katılımın zirve yaptığı anlar olarak. Çok iyiye oldukça yakındı bence de.
yashsin turkey, yashasin istanbul…………. ben ali, iranda yashiyorum, 19kasim da wasp ichin kilometrilar yolculuk yapdim galdim istanbula. chok sevindim hamda agladim o zaman ke blakie lawless e yakindan gordum, ben wild child va the idol va arena of Pleasure e chok seviyorum hamda sizi chok seviyorum, va chok ozurdilerim ke iyi turkey konushmak bilmiyorum. hshchakalin……
Kendi sesimi duymaktan nefret ederim. Herkes bağırmayınca ben de bağıramam konserde. Buna tek istisna bis için beklerken benim de salıverdiğim “Bağırsanıza aq!” nidam oldu. Seyircinin bir türlü organize olamayıp şöyle dolu dolu çağırmayışı ve grubun da baya bekletmesinin verdiği stresle patladım kendi çapımda :) O amigo ben değilim yalnız :)
Klipler de Rock Market nesli için nostalji, bizim için eğlence oldu. Elemanlar çok sempatikti. Doug bol bol göz göze gelip oynaşıyor seyirciyle. Güldürdüm bile bi kere hehe :) I Wanna Be Somebody ve Wild Child öyle böyle değil zevkli geçti katılımın zirve yaptığı anlar olarak. Çok iyiye oldukça yakındı bence de.
yashsin turkey, yashasin istanbul…………. ben ali, iranda yashiyorum, 19kasim da wasp ichin kilometrilar yolculuk yapdim galdim istanbula. chok sevindim hamda agladim o zaman ke blakie lawless e yakindan gordum, ben wild child va the idol va arena of Pleasure e chok seviyorum hamda sizi chok seviyorum, va chok ozurdilerim ke iyi turkey konushmak bilmiyorum. hshchakalin……
W.A.S.P. ISTANBUL KONSERİ
Mekan (Venue): T.B.A. (Açıklanacak)
Gün (Date): 25.11.2012 Pazar
Saat (Hour): 20:00 (GMT+3)