Mattias selam. “Night is the New Day”i diskografinizin neresinde görüyorsunuz? Daha yeni bir KATATONIA için bir geçiş albümü mü yoksa ulaşılmak istenen KATATONIA’ya ulaşma gibi mi?
“Night is the New Day”i şu ana dek yaptığımız en iyi albüm olarak görüyorum. Eskiye oranla bir sürü klavye, mellotron ve daha önce kullanmadığımız şey kullandık. Bu açıdan bakıldığında evet, “daha yeni” bir KATATONIA’dan söz edebiliriz. Yine çok radikal değişimler yaptığımızı düşünmüyorum. Hâlâ her şeyiyle KATATONIA bir müzik var ortada; çok karanlık ve atmosferik; tek fark bu kez elektronik işlere biraz fazla bulaşmış olmamız. Albümün ulaşılmak istenen bir sonuç olduğunu düşünmüyorum, daha çok, grubu yeni bir seviyeye taşıdık diyebiliriz. Her zaman kendimizi aşmak ve ne hissediyorsak onu yapmaya çalışmışızdır. Albümde keşfedilecek çok şey var ve umarım olabildiğince çok insana ulaşır.
Hayranların, sevdikleri grupların değişen sound’larına adapte olmada sıkıntı yaşadıklarını biliriz. Ancak sizde, sound’unuzu sürekli değiştiren bir grup olmanıza rağmen bu geçiş kolay oldu; belli ki yenilik konusunda çok yeteneklisiniz. Önceki iki albümdeki tarzın bittiğini ve yeni bir KATATONIA’nın başladığını söyleyebilir misin? Şahsen bu modern sound’unuzu ve tonu düşürülmüş gitarlarla çalınan riflerinizi seviyorum, ama daha yeni bir KATATONIA’ya da hayır demem.
Bunun bittiğini söyleyemem. Son iki albümümüz arasında üç yıl var ve bunun sebeplerinden biri de albümün hangi doğrultuda olması gerektiğine karar verememiş olmamızdı. Sonuçta bu albümde böyle olmasını istedik ama bir sonrakinde başka bir şeyler de yapabiliriz. Ne olacağını hiçbir zaman kestiremiyorsun. Sonuçta KATATONIA her zaman sert rifler kullanan bir grup olmuştur. Tek fark bunun nasıl “tatlandırıldığıdır”. Tabii yine karanlık bir anlamda.
“Idle Blood”ın RED HOUSE PAINTERS adlı gruptan etkilendiğini söyleseniz de, kulağı olan herkes şarkıdaki OPETH hissini fark ediyor. Şarkıda o ya da bu şekilde bir Akerfeldt etkisi var mı?
Hayır yok. Ama bu konuya dair komik bir olay var. Yeni bir albüm yaptığımızda mutlaka bazı arkadaşlarımızı çağırır oturur hep birlikte albümü dinleriz ve Mikael de her zaman orada olur. Bu sefer de aynı şeyi yaptık ve “Idle Blood” bittiğinde odadaki herkes şarkının OPETH’i ne kadar çok andırdığını söyledi, bir tek Mikael hariç haha! Bir tek o, şarkıda hiçbir OPETH benzerliği olmadığını düşünüyor.
Albümdeki ilham kaynaklarınızı şarkı şarkı belirtmiştiniz. FIELDS OF NEPHILIM, THE CURE bunların başlıcalarıydı. Peki ya “Forsaker”? O şarkıda nasıl bir ilham var? Önceki KATATONIA’ya oranla bir hayli MESHUGGAH-vari bir tarzı var.
Evet bunu duydum. Şarkıda bir MESHUGGAH etkisi olduğunu düşünenler var, ancak bence bu şarkının giriş rifinin aksaklığından ziyade, girişteki alarm sesinden. Bilirsin onların “Destroy Erase Improve” albümünün ilk şarkısı “Future Breed Machine” de alarm sesiyle başlar.
Bilmez miyim hafız, kuluyum kölesiyim.
Bu sebepten bir anımsatma olduğunu düşünüyorum; şarkının giriş rifinde bir MESHUGGAH havası olduğunu düşünmüyorum. Sadece basit ama etkili bir rif işte. MESHUGGAH bundan çok daha karmaşıktır.
Albüm kapağındaki kızıl gökyüzü ve şehir konsepti “The Great Cold Distance”a bir gönderme mi?
Hayır, bu iki albüm arasında bir bağlantı yok. “The Great Cold Distance”daki renkleri çok sevdiğimiz için tekrar kullanmak istedik. Sonuçta iki kapak da bize ait ve benzer öğeler taşıması da normal.
“Last Fair Deal Gone Down”dan bu yana müziğiniz daha kompleks bir hal aldı. Özellikle de davul kullanımı giderek daha teknik bir hale geldi. Jonas’ın “Discouraged Ones”ın ardından davulun başından kalkma sebebi, düşünülen yeni KATATONIA’ya yetebilecek düzeyde bir davulcu alma isteği miydi?
Bence yüzde yüz vokallere konsantre olmak içindi.
Çok doyurucu bir cevaptı Mattias. Sağol. O zaman şunu sorayım: Konserlerde şarkıların o duygusal havasını yansıtmak zor oluyor mu? Özellikle de sizi bilmeyen bir kitlenin karşısında.
Bu seyirciye, bulunduğunuz festivale ve konser verdiğiniz salona göre değişiyor. Öğle sıcağında, tüm gözünüze seyirciyi görmenizi engelleyecek kadar güneş giren bir ortamda istenilen havaya girmek bir hayli zordur. Ama ufak, karanlık bir klüpte, karşınızda tüm şarkılarınız bilen bir kitleyle birlikte çalıp söylemek, tek kelimeyle sihirlidir!
KATATONIA da OPETH de yeterince büyük gruplar. Merak ediyorum, acaba bu iki grubun ortak bir konser verme durumu olabilir mi? Mikael vokalleri yapar falan.
Her şey mümkün. KATATONIA ve OPETH şu ünlü gemi festivalinde çaldıklarında Mikael sahneye gelip “Murder”ı bizle söylemişti. Benzer bir festivalde yine olabilir böyle şeyler. O sırada ne kadar sarhoş olduğumuza bağlı haha!
Geçtiğimiz haftalarda PORCUPINE TREE ile birlikte İngiltere’yi turladınız. Headliner olduğunuz bir yeni albüm turnesi de olacak mı?
Baharda olacak. Mart ayında başlayacak ve ardından da tüm Kuzey Amerika’yı turlayacağız. Sonra da Avrupa’daki yaz festivalleri. Yani 2010 KATATONIA için bir hayli hareketli geçecek.
Jonas son dönemde yeni AYREON ve LONG DISTANCE CALLING albümlerine konuk oldu. Yakında bu tarz başka bir olayı var mı?
Bilmiyorum.
Biraz açar mısın?
Hayır.
Peki. Sizle aynı dönemde çıkan bir çok grup büyük firmalarla anlaşırken siz neden hâlâ Peaceville’desiniz? Bunun olumlu ve olumsuz tarafları neler?
Snapper Music Peaceville’i satın aldığından beri işler bizim için çok iyi gidiyor. “The Great Cold Distance” için üç tane single yayınladılar ve üç tane de klip yapmamıza yardım ettiler. Bu çok iyi bir şey. Peaceville’in diğer büyük şirketler kadar fazla grubu yok, bu da en çok ilgili bize göstermelerini sağlıyor.
Şöyle bir yorum okumuşluğum var: “KATATONIA dinlediğim zaman, keşke üzüleceğim bir şey olsa da müziğin tadını daha iyi çıkarsam diye düşünüyorum”. Müziğiniz belli ki insanları etkiliyor. Merak ediyorum, bir şarkı yazarken, asıl amacınız şarkının insanlara bir şekilde dokunması mı oluyor yoksa içinizden gelen neyse onu mu yapıyorsunuz? “Bir müziğin bir insanı duygusal olarak etkilemesinin yolları şudur” diye bir şey diyebiliyor musunuz ve son olarak da, bugüne kadar hiç yazıp da “bu KATATONIA için fazla neşeli” deyip kullanmadığınız şarkılar oldu mu?
Kendimizi karanlığa, mutsuzluğa gömme gibi bir derdimiz yok aslında. Bu bizim yıllardır devam ettirdiğimiz müzikal tarzımızdan ibaret. Bu tarz karanlık ve hüzün duygusu barındıran müzikler bize kişisel anlamda çok şey ifade ediyor. Şarkı yazarken asıl amacımız ilginç şarkılar yazmak oluyor. Karanlık tarafımız zaten her zaman için geçerli ve şarkı daha tam olarak yazılmadan dahi, şarkının bu karanlık yüzü kafamızda şekillenmiş oluyor. Diğer soruna gelince, bugüne dek “mutlu” bir şarkı yazmışlığımız olduğunu sanmıyorum. KATATONIA şarkısı KATATONIA şarkısıdır, bir ayrım yapmayız; ancak neşeli bir şeyler yazmak için de bir sebebimiz olduğu söylenemez. Karanlığı fazlasıyla seviyoruz.
Röportajı kim cevaplayacak bilmiyorum ama, Jonas ve Anders son BLOODBATH albümünün büyük kısmını yazdıkları için sormak istiyorum. Sence BLOODBATH daha ne kadar süre devam edecek bir proje? Bir sonraki albüm hakkında fikirleriniz var mı? Son olarak da günün birinde BLOODBATH’e nokta koyarsanız başka bir death metal projesinde çalmayı düşünür müsünüz? Belli ki bu konuda iyisiniz.
Bilmiyorum ben Mattias’ım.
İçeri gidip sorsan?
Uzaktalar.
Kapıdan bağırsan “Jonas BLOODBATH ne ayak” falan diye?
I-ıh.
Mesaj at?
Şarjı yok.
Ama BLOODBATH…
Başka zaman.
Peki o zaman. Sorular bu kadardı. Turnelerde iyi şanslar, yola çıkmışken buraya da uğrayın bir ayranımızı için.
Zamanı gelince bakacağız, umarım geliriz. Röportaj için teşekkürler, Türkiye’deki KATATONIA sevenlerine selamlar!
Sorular:
Ahmet Saraçoğlu
Burak Gür
Güzide Arslaner
Sambalici
Son dönemde Katatonia’nın verdiği röportajları takip edip duruyorum nedense (grubun fanı değilim heh), Mattias’ın soruları cevaplaması iyi olmuş. Çünkü şarkı yazım işlerine pek karışmadığı için daha objektif bakma şansı vardı mevzulara, beklediğim üzere öyle de yapmış gayet güzel cevaplamış. Diğer bir çok röportajda elemanlar (Jonas ve Anders) kendi yazdıkları şarkılarla alakalı fazla korumacı hissedip pek yorum yapmamaya çalışıyorlardı. Albüme içeriden güzel bir bakış olmuş bu sayede, sağol Ahmet.
gayet hoş röportaj olmuş nicelerine…
mattias bi ayrı soruyu soranlar bi ayrı x] çok beğendim.. sizlere puanım 10 üzerinden 9 x]
sorular cevaplardan uzun olmuş ama gayet güzel bir röportaj :)
zevkle okudum, devamının çekilmesi dileğiyle :F
keşke porcupine tree ile türkiye’ye gelseler ne güzel olurdu. o değil de norrman çok kesin ve net konuşmuş:
Biraz açar mısın?
Hayır.
son barcelona konserinde 2010 da türkiyeye geleceklerini söylemişlerdi. yeni albümleri muhteşem olmuş giderek kendini geliştiren bir grup başarılarının devamını dört gözle bekliyorum..
@elendil: link verdiğin sayfadaki görseller çok itici bence. Atatürk ü kullanmayan bi prog. rock grupları kalmıştı, onuda yapmışlar ha. ‘Atatürk ü kullanan prog grubumuzun sayfasına üye olacak 1milyon kişi’ konulu birde facebok grubu açında tam olsun.
sfdf çok acaipmiş harbiden. aklıma bu geldi nedense http://theoatmeal.com/comics/design_hell
Elinize sağlık. Vadedilen Quo Vadis röportajını da bekliyoruz :)
O da yakında olacak, ama bir iki güne başka bir tane gelecek.
09.11.2011
@Ahmet Saraçoğlu, Çok güzel röportaj. Özene bezene okuduk. (Özene bezene okumak ?) Yalnız harbi çok esprili adamsın :) Bu bunda bi de Behemoth’un Evangelion yazısında koparttın beni.
Takdir ve teşekkür ediyoruz o zaman :) Fazla var isterseniz belge de verebilirim.
“Kapıdan bağırsan “Jonas BLOODBATH ne ayak” falan diye?”
buna çok güldüm