Bir grubun metal, hatta rock ile uzaktan yakından ilgilenen neredeyse herkes tarafından bilinmesi, o grubun kısmen özel bir yere gelmesini sağlar. Grubun köklü bir geçmişinin oluşu? Eh, o da grubun özelliğine bir katkı sağlar. Ama grubu özel kılan asıl faktör, yarattığı ne ise, nasıl bir şey ise işte odur. Therion, “senfonik metal” kategorisini yaratan, güçlendiren, popüler yapan en önemli gruplardandır ve yarattığı müzik ile peşinden birçok grubu sürükl… diye gidiyordum ki tam o anda içimdeki anti klişeci ruh bana “dur” dedi. Bilindik ve köklü gruplarla ilgili yapılan bu tarz bir girişle sizi baydıysam özür dilerim ama bu derece önemli bir grubun albüm kritiğini yazarken nasıl gireceğini şaşırabiliyor insan. Gün gelecek, bu klişelere son vereceğiz dünya olarak.
Böyle bir girişten sonra grubun nasıl bir müzik yaptığından bahsedip, Christofer Johnsson’un gruptaki öneminden ve grubun ortaçağ ortamından ne kadar güzel beslendiğinden bahsedip sizi daha fazla baymaya, kusturmaya adanmış bir halde yazıya devam edeceğimi sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Ufak çaplı, baymayan bir “tarihsel gelişim” muhabbetinden sonra albümden bahsedip “duygu ve teknik tabanlı” olan yazıyı noktalayacak, “bir başka kritikte yeniden birlikte olmak üzere” size bol bol müzik dinleme önerisinde bulunacağım. Ancak bundan kelli Christofer’ı bilmeyen kalmasın diye, nedir ne değildir, ne yapmıştır biraz kendisinden bahsedeceğim.
Christofer Johnsson bilindiği üzere grubu kuran ve gelişimi boyunca grupla ilişkisini kesmeyen tek kişidir. Kesse Therion diye bir şey kalmaz diyeyim, adamı bilmeyenler daha iyi anlasın önemini. Grup, kurulduğu 1989 yılından, 2001 yılına kadar öncü vokalleri, zaman zaman gitarları üstlenmiş, sonraki albümlerde gitarda ve arada bir vokallere katkı olmak amacıyla aktivitesini sürdürmüştür.
Bu kritiğini yapacağımız albümde Christofer, tarihte bir ilke imza atarak grubun vokallerinde hiçbir şekilde yer almamış, vokalden emekli olduğunu belirtmiştir. Ancak yine de Therion’un ne yapacağı çoğunlukla onun kararına bakar. Çünkü bu adam Therion’un her şeyidir. Hatta, “Therion, Christofer’ın tek kişilik, kocaman bir projesidir” desem ne kadar abartı durur bilemeyeceğim. Büyük adamsın Christofer.
Bilindiği üzere grubumuz senfonik olaylara girdikten sonra acayip patlama yaptı. İlk senfonik albümleri “Theli” çıktığı gibi klasik bir albüm olarak yerini aldı ve grup, sonrasında da ardı ardına klasik albümler yapmak gibi bir alışkanlık edindi. Her biri ayrı önem taşımakta olan albümlerin dinleyiciye verdiği muazzam hissin yanısıra her albümün farklı bir yapı barındırması, dinleyicileri yaratıcılık şelalelerinin içine girmeye zorlaması bu müziğe deli divane olunmasına sebep oldu. Son albümleri “Gothic Kabbalah” başka bir Therion klasiği. Biz müzik kullarına yeni bir cennet sunan, kişisel olarak hastası olduğum bir albüm.
Albümde opera vokaller eskisi kadar yoğun değil ancak Johnsson’ın bu albüm için seçtiği 2’si bayan 2’si erkek 4 vokal, “Christofer vokale geçmese de oluyormuş” dedirtecek cinsten başarılı (Mats Leven kusursuz özellikle). Therion’un yarattığı temayla, şarkılar içindeki zamanlamalarla ve melodilerle dinleyene ne enjekte edilmek istendiyse, her biri bir altın vuruş kadar etkili. Olan bu müziği dinlerken boyut değiştiren benim gibi dinleyicilere oluyor anasını satayım.
Albümde yer yer pek gotik olmayan, ancak yine de değişik bir tat veren klavye de dikkat çekiyor. Yine de klavye her zaman böyle değil. Bas gitarın da arada öne çıkıp kendini çok etkili bir biçimde ortaya çıkarttığını belirtmek lazım. Geneli orta tempoyla devam ediyor albümün. Kimi yerlerde ufaktan progresif tınılara rastlanan ve bu tınıların tat kattığı albümde senfonik enstrümanlar arasında en çok dikkat çekenler, üflemeli çalgılar. Birazcık daha folk’a kaçıyor bazı yerler ama folk dediysem bir Eluveitie ya da Finsterfrost gibi bir şey değil. Birkaç parçada çalması için Christofer abimiz gitmiş çok iyi bir flütçü getirmiş.
Kimi parçalarda ustaca yazılmış gitar soloları dikkat çekerken kimi parçalardaysa vokallerin başarısı en çok dikkat çeken etken oluyor. Ancak bu iki etken de her parçada kendini sürekli baştan dinletecek, kan donduran ya da damarları genişletip kanın daha hızlı akmasını sağlayan heyecan verici bölümlerde barınıyor. Yani parçaların çoğunda bu iki etken eşit derecede etki yaparak, senfonik öğelerle birlikte ruhumuzu bedenimizden çıkartıyor. Albümü dinleyen zaman içinde kendini aşabiliyor.
4 vokal dedik ama özel konuklarla birlikte bu sayı 7’ye çıkmakta. Bu albümde özel konuklar dahil olmak üzere Christofer’la beraber çalışan 14 kişi bulunuyor. Christofer’ın her albümde, hatta neredeyse her parçada ayrı kişilerle birlikte çalıştığını ele aldığımızda sözünü ettiğimiz “yaratıcılık şaleleleri” biraz daha anlaşılabilir oluyor. Çalıştığı tüm kişilere sonsuz saygılarımı göndererek, en seçmece olanların vokaller olduklarını belirtmek istiyorum.
Bunun çeşitli sebepleri var, yamulmuyorsam bu albüm Therion’un senfonik albümleri arasında en az opera vokal duyulanı ve bu da bambaşka bir tat katmış. Yani söyleyenler mutlaka opera vokalidir ama opera tarzı vokali yapmadıkları, normal söyledikleri anlar (anladınız siz onu, anlayın bu “normal söylemek”ten kastımı ne olur) diğer albümlere kıyasla çok daha fazla ve bu, “Gothic Kabbalah”nın ne kadar çeşitliliği arttırılmış bütünlüğü güçlendirilmiş bir albüm olduğunu kanıtlayan etmenlerden biri.
Therion böyle devam ettikçe özelliğini hiç kaybetmeyecek, sonsuza kadar yaratması, üretmesi gereken gruplardan biri. “Gothic Kabbalah” ile Haggard’ın son albümünde yaptığı gibi “kendini tekrar etme” hatasına düşmemiş (Haggard’a Therion’dan daha çok hasta olurum) ve hiçbir zaman da büyük bir hataya düşmeyeceğine inandığım bir grup.
Kadro Christofer Johnsson: Gitar, klavye, programlama
Kristian Niemann: Solo ve ritim gitar, klavye
Johan Niemann: Bas gitar, elektro ve akustik gitar
Petter Karlsson: Davul, gitar, klavye, perkusyon, vokaller
Misafir sanatçılar:
Mats Levén: Vokal
Snowy Shaw: Vokal
Katarina Lilja: Vokal
Hannah Holgersson: Soprano vokal
Jonas Samuelsson–Nerbe: Tenor
Anna Nyhlin: Solo soprano vokal
Karin Fjellander: Koro vokaller
Ken Hensley – Hammond org
Joakim Svalberg – Hammond org
Rolf Pilott: Flut
Stefan Glaumann: Tamborin
Şarkılar Disk I
01. Der Mitternachtslöwe
02. Gothic Kabbalah
03. The Perennial Sophia
04. Wisdom And The Cage
05. Son Of The Staves Of Time
06. Tuna 1613
07. Trul
08. Close Up The Streams
Disk II
01. The Wand Of Abaris
02. Three Treasures
03. Path To Arcady
04. TOF - The Trinity
05. Chain Of Minerva
06. The Falling Stone
07. Adulruna Rediviva
@like fire, sağol video için o zamanlarda iyi cesaret ve özgüven adamlarda.yalnız ne çaldıklarını anlayamadım.death metalden iyi anlayan biri varsa bakıp hangi şarkıyı cover yaptıklarını söyleversin.bazıları death çalıyorlar diyor,bazıları morbid angel.imkansızlıklara rağmen iyi çalıyorlar keratalar
simdi arka arkaya iki kritikte denk geldi. su baslıkları kim kimden arakladı söyleyin hadi(anaal nathrakh, therion). hic hos olmamıs be kremalı böreklerim, sakın rastlantı demeyin üzerim bak ha.
Ahmet Anaal nathrakh’ı daha önce yazdı. Ki taaa ne zaman yazmıştır. İstediğine inanabilirsin ama ben bir şey araklamadım. Gothic Kabbalah bir Theli vs. etmez tabii ama bir theli olmaması, klasik bir albüme olmaya yakın bir yerde durması gerçeğini değiştirmez.
albumu dinlemedim o yuzden fotografa yorum yapıcam christofer yukarda dugun salonunda gitar calan metalciler gibi cıkmıs:P
lemuria ve sirius b dışındaki albümlerini sevemediğim bir grup. olmiyi bi türlü olmiyi…
Kesin öyledir. :P
düğün salonu diyince hazır konumuz da metalken aklıma bu geldi:
10.12.2011
@like fire, sağol video için o zamanlarda iyi cesaret ve özgüven adamlarda.yalnız ne çaldıklarını anlayamadım.death metalden iyi anlayan biri varsa bakıp hangi şarkıyı cover yaptıklarını söyleversin.bazıları death çalıyorlar diyor,bazıları morbid angel.imkansızlıklara rağmen iyi çalıyorlar keratalar
Böylesini görmedim. Pencereyi açıp atlamaya hazırlanıyorum.
simdi arka arkaya iki kritikte denk geldi. su baslıkları kim kimden arakladı söyleyin hadi(anaal nathrakh, therion). hic hos olmamıs be kremalı böreklerim, sakın rastlantı demeyin üzerim bak ha.
ha bu arada nerde lepaca kliffoth, nerde theli, hani seni öptugum yer nerde?
Ahmet Anaal nathrakh’ı daha önce yazdı. Ki taaa ne zaman yazmıştır. İstediğine inanabilirsin ama ben bir şey araklamadım. Gothic Kabbalah bir Theli vs. etmez tabii ama bir theli olmaması, klasik bir albüme olmaya yakın bir yerde durması gerçeğini değiştirmez.
acıklama icin sagol.