“Bu albüm için evlerimizi boşalttık, tekrar ailelerimizle yaşamaya başladık. Harçlık almaya başladık ve ailemizle bol bol kavga ettik. Kafayı tekrar İncil ve inanç kavramına taktık. Sevgililerimiziden/eşlerimizden ayrılıp tekrar depresif bir ruh haline büründük. Dar siyah kotlarımızı sandıklarımızdan çıkardık. Halifax’ın caddelerinde boş boş dolaştık, hayata lanet ederek. O zaman dinlediğimiz kasetlerimizi bulduk (Depeche Mode ve Sisters Of Mercy kasetlerimizi ortadan kaldırdık tabii ki) ve kendimize birer walkman alıp onları dinlemeye başladık. Anlarsın işte dostum, kahrolası 1988′daki Paradise Lost olmayı denedik.” – Nick Holmes
Paradise Lost’un hiç yapmadığı veya Paradise Lost yerinde Metallica olsaydı yapacağı bir açıklama okudunuz. BU albümü Metallica çıkarmış olsaydı bu tip on bin röportaj okurduk herhalde. Gel gör ki bu adamlar ancak şu açıklamaları yaptılar: “Şarkıya derinlik katmak için 7 telli gitarı tercih ettim“, veya “Terkedilmişlik hissini yakalamaya çalıştık“. Bu adamlara da bu yakışırdı. Ayrıca baştan uyarmam lazım: bu yazıyı bir Paradise Lost fanatiği yazıyor. Ama bu albümle ilgili başka kritikler de okuyabilirsiniz, kötü birşey bulamayacaksınız.
Doom-death ve gothic metalin atalarından Paradise Lost, “One Second” ile yolunu kaybetmiş bir görünüm çizse de grup hiçbir albümde “değişim” den çekinmedi ve en çok eleştirildikleri “Host” albümünde bile bildiklerini okudu – biz yer yer sevmedik o ayrı. 2005′teki “Paradise Lost” ve 2007′deki “In Requiem” sertleşme eğilimi ile tekrar dikkat çekmiş, eski fanları da dürtmüştü.
“Faith Divides Us – Death Unites Us” bu süreci bir adım öteye götürüyor. Atılan bu adım “daha sert” sıfatı ile sınırlı kalmıyor; “daha doom”, “daha gotik”, “daha Paradise Lost” bir albüm ile karşı karşıyayız; gotik müziğin her iki ekstrem ucunda da yeralmış Paradise Lost’un “Draconian Times”tan beri çıkardığı en iyi albümle. Paradise Lost’un alamet-i farikası gitar tonu albümün her yerinde, gitarlar daha da sertleşmiş, Nick Holmes her albümde brutale daha da yaklaşıyor – bir sonraki albümü şimdiden bekliyorum.
Bir Paradise Lost albümünde enstrüman hakimiyetinden, saniyede basılan notalardan veya davulcunun akıllara zarar ataklarından bahsetmek çok yersiz olur. Paradise Lost müziği gösterişsiz ama çarpıcıdır. Bu albümde her şey olması gerektiği gibi hatta bir gömlek üstünde. Albüm adındaki ölüm ve inanç arasındaki ilişki/çelişki gibi, şarkılar da Paradise Lost’un iki uçtaki muhteşem bağını ortaya koyuyor.
Şarkılarla özetleyeyim hatta… İzlediğim en rahatsız edici klibin sahibi Faith Divides Us – Death Unites Us, “Shades of God” günlerinden kalma, black metale göz kırparken Frailty, gene “Shades of God” ve “Gothic” günlerinin mirası I Remain, doom-death’in hızlı bir örneği, 7-tellinin derinliğini hisettiren ve Nick Holmes’un özlediğimiz vokaline ile bizi kavuşturan Rise Of Denial, “Lost Paradise” albümüne bugün bile bonus track olarak eklenebilecek sertlikte, buram buram death kokan Living With Scars, “Draconian Times”ı fazlası ile andıran Universal Dream, biraz daha brutal vokal ve distortion ile yazılmış olsaydı gelmiş geçmiş en iyi doom şarkılardan biri olabilecek Last Regret. 10 şarkının hepsinin tadı ayrı.
Albümün özel basımlarında Cardinal Zero ve Back On Disaster isimli 2 şarkının daha yer aldığını belirtelim. Ha bir de Faith Divides Us – Death Unites Us ve Last Regret’in Prag Filarmoni Orkestrası tarafından icra edilmiş düzenlemeleri de ekstra olarak özel basımda yer alıyor.
Sonuç: Dinlerken gözlerimi yaşartmayı başaran bu albüm ile Paradise Lost en sevdiğim 5 grup listesindeki yerini garantiye aldı. O kadar iyi bir albüm yapmışlar ki, her gün dinlememe rağmen her dinlediğimde daha da seviyorum. Bu albümdeki Paradise Lost, tacını geri almak için Minas Tirith’e geri dönen Aragorn kadar ihtişamlı ve sert (iyice kendimi kaybettim). Tacı da tahtı da sonuna kadar hakediyorlar.
Not: Evet, Unirock’ta Paradise Lost’ta tek başına tüm konser boyunca kafa sallayan kısa saçlı adam bendim! Yeni albüm öncesi bu grubu konser için getiren Unirock’ı da buradan tekrar kınıyorum!
Kadro Nick Holmes: Vokal
Gregor Mackintosh: Solo gitar, klavye
Aaron Aedy: Ritim gitar
Stephen Edmondson: Bas
Peter Damin (Konuk müzisyen): Davul
Şarkılar 1. As Horizons End
2. I Remain
3. First Light
4. Frailty
5. Faith Divides Us - Death Unites Us
6. The Rise Of Denial
7. Living With Scars
8. Last Regret
9. Universal Dream
10. In Truth
11. Cardinal Zero (Bonus)
12. Back on Disaster(Bonus)
13. Faith Divides Us - Death Unites Us (Lost in Prague Orchestra Mix) (Bonus)
14. Last Regret (Lost in Prague Orchestra Mix) (Bonus)
o değil anathema-my dying bride seven, dolayısıyla ingiliz doom şeysiyle problemi olmayan birisi olarak nedense bir türlü paradise lost’u sevemedim genel olarak, üç-beş şarkılık bir dağarcığım var sadece. bu albümde ışık gördüm ama, var bi şeyler var. du bakalım.
paradise losttan bir basyapıt daha albumu ılk dinledigimde resmen pilot olup uctum:) doom metal veya gotik metalin feci fanı olmasamda paradise lost her albumuyle beni buyuluyor ayrıca bır album adı bu kadar mı guzel olur yahu “faith divides us death unites us” dogru soze ne denir(bu arada ufuk yalnız degilsin bende kısa sacla headbang yapanlardanım hele amon amarth konserinde bir baska oluyo bu olay:))
Başlangıcından bugüne müziğinde çok farklı öğelere yer vermesine rağmen her daim kaliteli ve kendine has bir tarz oluşturmayı başarmış olan paradise lost 90 lı yılların ilk yarısına geri dönmüş gibi duruyor.Albüm gerçektende çok kaliteli parçalar içeriyor.Benim albümdeki favorim First Light.Ama tüm parçalar ortalamanın üzerinde.Aynen yorumdaki gibi shades of god günlerini bile hatırlatan parçalar mevcut.Umarım grup bu yolda devam eder.Her ne kadar Host dahil tüm albümlerini severek dinlesemde Paradise Lostun efsane olmasını sağlayan ve bir çok gruba ilham veren o eşsiz tarzıyla geri dönmesi ve lost paradise dan host’a doğru olan gelişimin tersine doğru işlemeye başlamış olması da beni ayrı heyecanlandırıyor.
“mekintoş” denen arkadaşımızın “bipolar disorder” denen bi hastalığı varmış yani sürekli depresifmiş doğal olarak hep depresif şarkılar yazıcaklarmış. ne kadar güzel dimi? sololarına hasta olduğumun adamı yahu. bu albüme direk 11, eskilere de 12 lazım ^^
ayrıca; nick holmes dan daha karizmatik bi doom grubu vokalisti varsa göstersin biri bana lütfen!!
paradise lostun one second ve kısmen believe in nothing dısında kotu ıs cıkarmadıgını dusunursek bu albumu hangı noktaya koyacagımdan emın degılım. sonucta paradıse lost ıste ne kadar kotu olabılır? draconıan tımes donemlerıne daha yakın bır album oldugu dogru ama bı daha oyle bı album gormemızın mumkun olmadıgını kabul etmek gerek. produksıyondan tut, elemanların muzısyenlıklerındekı gelısıme kadar hersey buna engel. o noktadan sonra hep bı ıyı bı vasat album geldı bence. one second en kotu albumlerıydı, host son derece farklı olmasına ragmen cok basarılıydı. belıeve ın nothıng vasattı, symbol of life ıcınde cok cok ıyı sarkılar barındırıyordu. paradıse lost he ıstelık ıdı ama takıpcısı ın requıem bence grubun en onemlı albumlerınden bırıydı. fdudus ise elbette guzel sarkılar barındırıyor ama benım ıcın bahsettıgım albumlerdekı vuruculuga sahıp degıl. evet 90ların ılk yarısındakı sounda daha yakın bı calısma ama draconıan tımes veya ıcon ıle ruh olarak pek benzerlık tasıdıklarını soylemek zor. benım bu bı ıyı bı vasat teorıme gore sonrakı album oldukca saglam gelecek. :)
kotu dedıgım paradıse lost standartlarında kotu. yoksa dınlenemez bi album degıl elbette. ama yerden yere vurulan host cok daha ıyı bı albumdur. symbol of life mesela bana gore bı bas yapıttır ama nedense one second gıbı nıspeten sıradan bı album daha cok ozdeslesmıstır paradıse lost ıle. ustelık elektronık unsurlar bu albumlerde farklı sekıllerde de olsa ortak ozellık olarak barınmakta. sanırım draconıan tımes’ın yarattıgı etkının grubun karıyerındekı etkısıdır one second. ıcınde dısappear bulundurmasına ragmen, ozellıkle sıngle olarak secılen sarkılarla beraber, sonuk bı calısmadır.
evet. paradıse lost deyınce;
draconıan times
symbol of life
in requiem
icon
host
faith divides us
shades of god
paradise lost
believe in nothing
gothic
one second
lost paradise
@pacerized, Benim için Draconian Times’dan sonra en iyi albümleridir One Second. O albümdeki atmosfer DT’da bile yoktur hatta, belki bir tek Icon’da.
Host ise 1-2 şarkı dışında, (albümün orjinalliğine zerre lafım olmamakla birlikte), değil PL standartlarında, herhangi bir müzik kavramı içinde kötü bir albüm bence. PL elektronik unsurları sadece Gothic/Doom’un içine iyice yedirerek kullanmalı diye düşünmüştüm Host’u ilk dinlediğimde, sonralarda Paradise Lost çıkınca oh be dedim =)
zevkler ve renkler tartısılmaz mutlaka. senın one second’ı dınleyıs bıcımınle benımkı farklı olmus buyuk ıhtımalle, onun da etkısıyle bu kadar farklı dusunuyoruz sanırım.
lakın host son derece gothıc bı albumdur, elektronık olması bunu degıstırmıyor. bunun yanında nedendır bılemıyorum, paradıse lost’un ılk sıngle olarak sectıgı sarkılar genelde albumun en vasat sarkısı oluyor. burada da onun yanılgısına dusmus olabılırsın belkı dıyebılırım, so much ıs lost dısında kotu sarkı barındırmıyor cunku host albumu. sanıyorum pek cok kısının yaptıgını yapıp kayıtsız kalmıssın host’a karsı.
@pacerized, Yok epeyce dinledim Host’u. Bir albüm çıkınca tamamını dinlerim zaten, single dinlemek hiç huyum değildir, yüzlerine bile bakmam :) PL’nin elektronik öğeler kullandıkları tüm albümlerinde bu öğeler gothic/doom altyapıyı desteklemek için kullanılıyor, Host’un ise her anında tam tersini gördüm bunun. Netice benim zerre hoşuma gitmeyen bir albüm. Elektronik olup da sevdiğim tonlarca albüm var (merhaba Samael.) lakin Host bunlardan biri de değil maalesef. Görmezden geliyorum şahsen artık PL diskografisinde kendisini :)
size belki ilginç gelecek ama benim sıralamam ise şöyle;
1- host
2- one second
3- believe in nothing
4- draconian times
5- icon
6- faith divides us
7- paradise lost
8- gothic
9- in requiem
10- lost paradise
11- shades of god
12- symbol of life
“host” sadece paradise lost değil bütün dinlediğim albümler arasında genel olarak yazıyorum en beğendiklerim arasındadır. “one second” ise paradise lost’un sound dersi verdiği bir albümdür. ki bu albümden sonra çoğu grup o sounda ulaşmak için çaba sarfetmiştir. “host”u dinledikten sonra bu grubun hep elektronik müzik etkili albümler yapmasını istemişimdir. çünkü yetenekleri çok ileri düzeyde ve synth kullanımları fevkalade. nick holmes’un da sesi çok iyi oturmuş o albümde. depeche mode soundunu kendi karanlık dünyalarında öyle bir eritmişlerki adeta ders vermişlerdir. roll dergisinde o albümün bir kritiği yayımlanmıştı ve “kötü bir depeche mode taklidi” demişlerdi. oysa “behind the grey”, “made the same”, “year of summer”, “in all honesty” gibi şarkıları depeche bile yapamamıştır. keşke bu yönde gitselerdi şimdi çok daha farklı konumda olurlardı. doom/gothic müziğin temellerini atmışlar artık bunun yerine fazla getirecekleri pek birşey yok. onun yerine her albümü farklı olan bu grubun çok daha yeni soundlar üzerinde çalışmasını dilerdim. ölene kadar dinlerim ben “host” albümünü. yine aklıma geldi bir daha dinleyeyim durun. :)
Dinlediğim ilk Paradise Lost albümü.Şimdiye kadar nasıl oldu da kendilerini dnlemedim bilemiyorum.2009′un en iyi albümlerinde bir tanesiydi kesinlikle.Ayrıca son zamanlarda dinlediğim en hisli en melodik sololar bu albümdeydi.Bu İngiliz beyfendilerini yakın takipteyim artık.
in requiem zaten gotitk yani ağır basan çok iyi bir doom albümüydü.bence tragic idol doom’un da gotiğin de en yoğunlaştırılmış albümleri.
çok yoğun ve çok sert.
Back On Disaster, deneysel ama çok başarılı bir parça olmuş. Parçada farklı hissettiren bir şeyler var. Her PL parçasında olduğu gibi özü itibariyle melankolik bir parça olmasına karşın, bu melankoli PL özelinde alışık olmadığımız bir sound ile işlenmiş. Alışık olunmayan bir sound’a sahip olmasına rağmen PL özgünlüğünü her yanında barındırıyor tabii ki…
Gerçekten çok ilginç bir parça, özellikle uygun ruh halinde dinlendiğinde kişiyi darmaduman edebilecek potansiyeline sahip bir eser.
Living With Scars, formülü muazzam olan bir parça.
Şarkı belli bir süreye kadar death metal sound’ı ile devam ederken, 1:13 de bir anda melodikleşmeye başlaması, ardından Holmes’un “To live again…” şeklinde başlayan içten vokalinin karanlık melodi ile olan uyumu, vokalin birinci kısmının bittiği vakit (1:40) aniden hücum eden muhteşem gitar melodisi (Mackintosh’un bu tarz gitar cambazlıklarını aşırı seviyorum.), melodinin bitişinde Holmes’un “Don’t see it any other way” demesinden sonra ortaya çıkan, kafamdaki gotik metal algısına tamamen uyan uğursuz riff ve bu riff’in hemen ardından parçanın biraz yavaşlayıp ardından muhteşem bir solonun devreye girmesi…
Bunların hepsi cidden çok iyi düşünülmüş detaylar. Sound olarak birbirlerinden farklı olan kısımları, bu parçada olduğu gibi inanılmaz bir uyum içerisinde birbirine bağlayan ve birleştiren başka bir parça dinledim mi? Emin değilim. Son 1 ay içerisinde en çok dinlediğim şarkıdır şüphesiz…
metal-pit rulaz
o değil anathema-my dying bride seven, dolayısıyla ingiliz doom şeysiyle problemi olmayan birisi olarak nedense bir türlü paradise lost’u sevemedim genel olarak, üç-beş şarkılık bir dağarcığım var sadece. bu albümde ışık gördüm ama, var bi şeyler var. du bakalım.
paradise losttan bir basyapıt daha albumu ılk dinledigimde resmen pilot olup uctum:) doom metal veya gotik metalin feci fanı olmasamda paradise lost her albumuyle beni buyuluyor ayrıca bır album adı bu kadar mı guzel olur yahu “faith divides us death unites us” dogru soze ne denir(bu arada ufuk yalnız degilsin bende kısa sacla headbang yapanlardanım hele amon amarth konserinde bir baska oluyo bu olay:))
Başlangıcından bugüne müziğinde çok farklı öğelere yer vermesine rağmen her daim kaliteli ve kendine has bir tarz oluşturmayı başarmış olan paradise lost 90 lı yılların ilk yarısına geri dönmüş gibi duruyor.Albüm gerçektende çok kaliteli parçalar içeriyor.Benim albümdeki favorim First Light.Ama tüm parçalar ortalamanın üzerinde.Aynen yorumdaki gibi shades of god günlerini bile hatırlatan parçalar mevcut.Umarım grup bu yolda devam eder.Her ne kadar Host dahil tüm albümlerini severek dinlesemde Paradise Lostun efsane olmasını sağlayan ve bir çok gruba ilham veren o eşsiz tarzıyla geri dönmesi ve lost paradise dan host’a doğru olan gelişimin tersine doğru işlemeye başlamış olması da beni ayrı heyecanlandırıyor.
host, draconian times, one second ve believe in nothing’den sonra dinlediğim en iyi paradise lost albümü budur.
Çook çok başarılı bi albüm olmuş. Deliler gibi dinliyorum son 1 haftadır.
“mekintoş” denen arkadaşımızın “bipolar disorder” denen bi hastalığı varmış yani sürekli depresifmiş doğal olarak hep depresif şarkılar yazıcaklarmış. ne kadar güzel dimi? sololarına hasta olduğumun adamı yahu. bu albüme direk 11, eskilere de 12 lazım ^^
ayrıca; nick holmes dan daha karizmatik bi doom grubu vokalisti varsa göstersin biri bana lütfen!!
28.03.2010
bonus saçları, göbeği, siyah cüppesi ve sesiyle Messiah Marcolin’in üzeine karizma doom vokali tanımam.
paradise lostun one second ve kısmen believe in nothing dısında kotu ıs cıkarmadıgını dusunursek bu albumu hangı noktaya koyacagımdan emın degılım. sonucta paradıse lost ıste ne kadar kotu olabılır? draconıan tımes donemlerıne daha yakın bır album oldugu dogru ama bı daha oyle bı album gormemızın mumkun olmadıgını kabul etmek gerek. produksıyondan tut, elemanların muzısyenlıklerındekı gelısıme kadar hersey buna engel. o noktadan sonra hep bı ıyı bı vasat album geldı bence. one second en kotu albumlerıydı, host son derece farklı olmasına ragmen cok basarılıydı. belıeve ın nothıng vasattı, symbol of life ıcınde cok cok ıyı sarkılar barındırıyordu. paradıse lost he ıstelık ıdı ama takıpcısı ın requıem bence grubun en onemlı albumlerınden bırıydı. fdudus ise elbette guzel sarkılar barındırıyor ama benım ıcın bahsettıgım albumlerdekı vuruculuga sahıp degıl. evet 90ların ılk yarısındakı sounda daha yakın bı calısma ama draconıan tımes veya ıcon ıle ruh olarak pek benzerlık tasıdıklarını soylemek zor. benım bu bı ıyı bı vasat teorıme gore sonrakı album oldukca saglam gelecek. :)
One Second? Kötü? Ney?
Bunları da mı görecektik :)
20.04.2010
@havitetty,
kotu dedıgım paradıse lost standartlarında kotu. yoksa dınlenemez bi album degıl elbette. ama yerden yere vurulan host cok daha ıyı bı albumdur. symbol of life mesela bana gore bı bas yapıttır ama nedense one second gıbı nıspeten sıradan bı album daha cok ozdeslesmıstır paradıse lost ıle. ustelık elektronık unsurlar bu albumlerde farklı sekıllerde de olsa ortak ozellık olarak barınmakta. sanırım draconıan tımes’ın yarattıgı etkının grubun karıyerındekı etkısıdır one second. ıcınde dısappear bulundurmasına ragmen, ozellıkle sıngle olarak secılen sarkılarla beraber, sonuk bı calısmadır.
evet. paradıse lost deyınce;
draconıan times
symbol of life
in requiem
icon
host
faith divides us
shades of god
paradise lost
believe in nothing
gothic
one second
lost paradise
seklindedir benim sıralamam.
20.04.2010
@pacerized, Benim için Draconian Times’dan sonra en iyi albümleridir One Second. O albümdeki atmosfer DT’da bile yoktur hatta, belki bir tek Icon’da.
Host ise 1-2 şarkı dışında, (albümün orjinalliğine zerre lafım olmamakla birlikte), değil PL standartlarında, herhangi bir müzik kavramı içinde kötü bir albüm bence. PL elektronik unsurları sadece Gothic/Doom’un içine iyice yedirerek kullanmalı diye düşünmüştüm Host’u ilk dinlediğimde, sonralarda Paradise Lost çıkınca oh be dedim =)
20.04.2010
@havitetty,
zevkler ve renkler tartısılmaz mutlaka. senın one second’ı dınleyıs bıcımınle benımkı farklı olmus buyuk ıhtımalle, onun da etkısıyle bu kadar farklı dusunuyoruz sanırım.
lakın host son derece gothıc bı albumdur, elektronık olması bunu degıstırmıyor. bunun yanında nedendır bılemıyorum, paradıse lost’un ılk sıngle olarak sectıgı sarkılar genelde albumun en vasat sarkısı oluyor. burada da onun yanılgısına dusmus olabılırsın belkı dıyebılırım, so much ıs lost dısında kotu sarkı barındırmıyor cunku host albumu. sanıyorum pek cok kısının yaptıgını yapıp kayıtsız kalmıssın host’a karsı.
20.04.2010
@pacerized, Yok epeyce dinledim Host’u. Bir albüm çıkınca tamamını dinlerim zaten, single dinlemek hiç huyum değildir, yüzlerine bile bakmam :) PL’nin elektronik öğeler kullandıkları tüm albümlerinde bu öğeler gothic/doom altyapıyı desteklemek için kullanılıyor, Host’un ise her anında tam tersini gördüm bunun. Netice benim zerre hoşuma gitmeyen bir albüm. Elektronik olup da sevdiğim tonlarca albüm var (merhaba Samael.) lakin Host bunlardan biri de değil maalesef. Görmezden geliyorum şahsen artık PL diskografisinde kendisini :)
size belki ilginç gelecek ama benim sıralamam ise şöyle;
1- host
2- one second
3- believe in nothing
4- draconian times
5- icon
6- faith divides us
7- paradise lost
8- gothic
9- in requiem
10- lost paradise
11- shades of god
12- symbol of life
“host” sadece paradise lost değil bütün dinlediğim albümler arasında genel olarak yazıyorum en beğendiklerim arasındadır. “one second” ise paradise lost’un sound dersi verdiği bir albümdür. ki bu albümden sonra çoğu grup o sounda ulaşmak için çaba sarfetmiştir. “host”u dinledikten sonra bu grubun hep elektronik müzik etkili albümler yapmasını istemişimdir. çünkü yetenekleri çok ileri düzeyde ve synth kullanımları fevkalade. nick holmes’un da sesi çok iyi oturmuş o albümde. depeche mode soundunu kendi karanlık dünyalarında öyle bir eritmişlerki adeta ders vermişlerdir. roll dergisinde o albümün bir kritiği yayımlanmıştı ve “kötü bir depeche mode taklidi” demişlerdi. oysa “behind the grey”, “made the same”, “year of summer”, “in all honesty” gibi şarkıları depeche bile yapamamıştır. keşke bu yönde gitselerdi şimdi çok daha farklı konumda olurlardı. doom/gothic müziğin temellerini atmışlar artık bunun yerine fazla getirecekleri pek birşey yok. onun yerine her albümü farklı olan bu grubun çok daha yeni soundlar üzerinde çalışmasını dilerdim. ölene kadar dinlerim ben “host” albümünü. yine aklıma geldi bir daha dinleyeyim durun. :)
Dinlediğim ilk Paradise Lost albümü.Şimdiye kadar nasıl oldu da kendilerini dnlemedim bilemiyorum.2009′un en iyi albümlerinde bir tanesiydi kesinlikle.Ayrıca son zamanlarda dinlediğim en hisli en melodik sololar bu albümdeydi.Bu İngiliz beyfendilerini yakın takipteyim artık.
vala çok şey kaçırmışsın dicem ama hiç bişey için geç değildir. hatta keşke ben de ilk kez dinliyor olabilsem. :)
draconian times bi tanedir yalnız. onu sona bırak ki diğerlerinden de yeterince hoşlanabilesin :)
icon direk alır valla hatta şu an embers fire bitti ohh miss gibi moral bozuk bir de insan hafifmeşrep olunca tadından yenmiyor
20.05.2010
@theRippeR, çakırkeyif demek istemiş olabilir misin acaba? :)
20.05.2010
@Ahmet Saraçoğlu, mümkün olabilir aslında :)aa cidden öyle yaa tüh :D nese bir dahakine doğru kullanırım artık :P
Grubun güzelliğini yeni fark ediyorum şu anda. Çok daha derinlemesine girmek lazım.
11.01.2011
@duraganyolcu, ben bir ayda bütün albümlerini dinledim acayip bir çekim gücü var grubun.Hastası oldum resmen.
04.12.2011
@duraganyolcu, ingiliz melankolisinden çok isveç – norveç menşeili gruplar gibi çalmışlar. zaten bu albümü de isveçte kaydetmişler.
in requiem zaten gotitk yani ağır basan çok iyi bir doom albümüydü.bence tragic idol doom’un da gotiğin de en yoğunlaştırılmış albümleri.
çok yoğun ve çok sert.
Back On Disaster, deneysel ama çok başarılı bir parça olmuş. Parçada farklı hissettiren bir şeyler var. Her PL parçasında olduğu gibi özü itibariyle melankolik bir parça olmasına karşın, bu melankoli PL özelinde alışık olmadığımız bir sound ile işlenmiş. Alışık olunmayan bir sound’a sahip olmasına rağmen PL özgünlüğünü her yanında barındırıyor tabii ki…
Gerçekten çok ilginç bir parça, özellikle uygun ruh halinde dinlendiğinde kişiyi darmaduman edebilecek potansiyeline sahip bir eser.
Living With Scars, formülü muazzam olan bir parça.
Şarkı belli bir süreye kadar death metal sound’ı ile devam ederken, 1:13 de bir anda melodikleşmeye başlaması, ardından Holmes’un “To live again…” şeklinde başlayan içten vokalinin karanlık melodi ile olan uyumu, vokalin birinci kısmının bittiği vakit (1:40) aniden hücum eden muhteşem gitar melodisi (Mackintosh’un bu tarz gitar cambazlıklarını aşırı seviyorum.), melodinin bitişinde Holmes’un “Don’t see it any other way” demesinden sonra ortaya çıkan, kafamdaki gotik metal algısına tamamen uyan uğursuz riff ve bu riff’in hemen ardından parçanın biraz yavaşlayıp ardından muhteşem bir solonun devreye girmesi…
Bunların hepsi cidden çok iyi düşünülmüş detaylar. Sound olarak birbirlerinden farklı olan kısımları, bu parçada olduğu gibi inanılmaz bir uyum içerisinde birbirine bağlayan ve birleştiren başka bir parça dinledim mi? Emin değilim. Son 1 ay içerisinde en çok dinlediğim şarkıdır şüphesiz…