Saklandıkları yerden olan biteni izleyen gece yaratıklarının gergin sükûnetiyle başlayıp, karlar altında yatan meleklerin donmuş cesetleriyle devam eden, karanlığın öldüresiye güçlendiği ve kötülük yayan bir ışığa dönüştüğü alêmlere doğru giden bir müzik. Yağan bembeyaz karın bile kötülüğün bir parçası olarak algılanmasını sağlayacak düzeyde lanetli, uğursuz, soğuk bir atmosfer. Düşünmenin bile tüyleri ürpertmeye yetebildiği, adeta notaların zehre dönüştüğü bir yaratım.
Nasıl bir albümdür bu.
“The Somberlain” ile ilk albümden bir başyapıt yaratan DISSECTION, yıl 1995 olduğunda ikinci manifestosunu “Storm of the Light’s Bane” ile yapmıştı. Söyleyebilirim ki bu albüm kadar şeytani ve kötülük akan bir başka albüm dinlemedim.
Artık aramızda olmayan Jon Nödtveidt’in dehasını gözler önüne serdiği bu gece ve karanlık senfonisi, melodik death metal ile black metal karışımının bugüne dek yapılmış belki de en güzel örneğidir. “Storm of the Light’s Bane” çıktığında yalnızca 20 yaşında olan Nödtveidt, gerek böyle bir müziği ortaya koymak adına çok genç olan yaşı, gerekse o dönemdeki ilham kaynaklarının şu ana oranla çok daha kısıtlı olduğu düşünüldüğünde, zamanının ne derece ötesinde olduğu gün gibi ortada olan bir müzisyendi.
14 Kasım 1995′te çıkan “Slaughter of the Soul“dan yalnızca 3 gün sonra piyasaya çıktı “Storm of the Light’s Bane”. İsveç metal kitlesi muhtemelen hayatlarının en manyak haftasını da o dönem yaşamıştır. AT THE GATES “Slaughter of the Soul”u çıkarıyor, dünyalar değişiyor, herkes kafayı yiyor, bundan 3 gün sonra da DISSECTION bunu çıkarıyor. Nasıl bir insafsızlıktır, merhametsizliktir arkadaşım.
Grubun ve türün takipçileri için her şarkısı klasik olan “Storm of the Light’s Bane”deki parçaları türlü övgü sıfatlarıyla yağlamaktansa, bir temsilci seçip sırf onun üzerine gitmek istiyorum izninizle. Günün şanslı yarışmacısı, çoğunluğun da tahmin edeceği üzere “Where Dead Angels Lie”.
Kanımca bu parça, DISSECTION’ın beş dakika elli bir saniyelik karşılığıdır. Her notası, her anı, yukarıda gördüğünüz gibidir işte. Başyapıt lan bu! Ölüyorum bitiyorum ulaaaaaaaan!
Devam edelim.
Binlerce grubun en şeytani müziği yapmak için kastığı, kötülüğü ve uğursuzluğu sert ve ekstremleşerek verebileceğini sandığı şu fanî dünyada, DISSECTION, yalnızca şu şarkının minimal ve naif clean gitarlarıyla bile sayısız grubun şeytani müzikler yaratma çabasını adeta bir karikatüre çevirmiştir ey sevgili metal kardeşlerim. Barındırdığı buz gibi melodiler olsun, sonlara doğru gelen “o çığlık” olsun, sözleri olsun, barındırdığı her unsurla bambaşka bir deneyimdir “Where Dead Angels Lie”. Sırf bu parçayı dinleyerek DISSECTION’ın özünü anlamak mümkündür diye düşünüyorum şu naçiz bünyemle.
Ancak bu parça, kliple de desteklenmesinden kelli bir şekilde albümün öne çıkanı olarak görülse de, “Storm of the Light’s Bane” en nazik piyano vuruşundan en yırtıcı gitar rifine kadar baştan sona, üstelik de bir hayli kısa ve tadını damakta bırakan bir eserdir. Klasik olmuş ve tarzı milyon kere kopyalanmış kapağından genel atmosferine, sözlerinden, Jon’un ömrümü tüketen manyak vokallerine, zifir gibi melodilerine, “eser” kelimesini kullanmakta sakınca görmediğim sayılı albümlerdendir “Storm of the Light’s Bane”.
Hakkında okuduğunuz/okuyacağınız çoğu yorumda gördüğünüz/göreceğiniz üzere, teknik kısmından ziyade yaşattıkları, hissettirdikleri öne çıkan, maddi yönünden ziyade manevi yönü ön planda olan bir albüm “Storm of the Light’s Bane”. Zira “gitarlar şöyle güzel, ay şu melodi aklımı çeldi, sözleri okudum intiharı seçtim, davulcunun çocuğunu karnımda taşıyorum” türü kelâmlar ediyor olsanız dahi, her an aklınızdan “gitar mitar hepsi iyi de, bunun verdiği duyguyu tatmadan, o karanlığı hissetmeden ben on sayfa anlatsam, kürsüye çıkıp demeçler versem ne yazar” türevi düşünceler peydahlanıyor o çocuksu, o bakir zihninizde.
Tüm bunların ışığında, az biraz da Jon’dan bahsedip sona yaklaşayım diyorum daha fazla kişisele girip duygu dolu bir çocuğa dönüşmeden.
Yalnızca otuz bir yıl yaşayan ve bu süreye iki adet başyapıt, Cezayirli bir geyi öldürmekten dolayı hatırı sayılır bir hapis süresi (1997-2004) ve bir de geri dönüş sığdıran Jon Nödtveidt, belli ki senin benim gibi olmayan bir arkadaştı. Günümüzde Temple of the Black Light olarak bilinen Misanthropic Luciferian Order’a ve Werewolf Legion adlı İsveçli oluşuma (alt resimde kolunda dövmesi var) üye olan Nödtveidt, bilindiği gibi mistik işlerle haşır neşir, büyüdür, şeytan çağırmadır, bu gibi şeylere merak duyan bir kimseydi.
Öldüğünde mumlardan oluşan bir çemberin içinde kanlar içinde bulunan Nödtveidt’in yanında, bir de Satanist büyü kitabı bulunmuştu. Yaktın be kendini Jon’um Nödtveidt’im… Değer miydi buna? Bak herkes gül gibi yaşıyo sen yerin altındasın. Reva mıydı bu bize? Daha neler duyacaktık senden, neler yazacağıdık yapacağın yeni albümlere dair. Dedim sana bu adamlarla arkadaşlık etme, sanayide bir yere gir elin iş tutsun, bir yandan müziğini yap bir yandan zanaat öğren diye, sen gittin iblistir mumdur ruhani kararmadır bin türlü bok püsürle heba ettin kendini. Bayağı bildiğin pis adamın tekiymişsin be Jon (fakat paragraf cümleden cümleye nasıl yavşadı, nasıl sulandı, olacak şey değil).
Bitirelim.
“Storm of the Light’s Bane”, günümüz melodik black metalini ve cici olmayan karanlık melodik death metali besleyen birkaç albümden biri. Bir sanat eseri ve yıllar sonra bile eskimeyecek bir ilham kaynağı ve hayranlık timsali. Bilen biliyor nasıl bir şey olduğunu, neden yanına yaklaşılamayacağını.
Henüz bilmeyenleri ve merak edenleri bekleyen şeyin çekiciliğini arttırmak adına yazdığım bu yazıyı burada noktalarken, böylesi bir yeteneğin bu tür saçma sapan şeyler yüzünden yok olup gitmesine de içimden lanet ediyorum. Belki de insanın doğasında var bu; Şeytan olsun, Tanrı olsun, Ali Baba, Miki Fare olsun, bir çeşit manevi, soyut gücü, üst benliği tanımak ve ona boyun eğmeyi istemek, insanın bir hastalığı… Bak yine duygusala bağladım farkında olmadan. Niye öldün be oğlum denyo musun nesin ya… Niye be Jon? Niye lan niye?
Neyse.
Dinlemeyenin kalmaması gereken bir albüm. Hatmedin, içinizde, en derinliklerinizde, güneş görmeyen yerlerinizde hissedin, hissettirin, hissetmeyenleri sert şekilde uyarın.
Kadro Jon Nödtveidt: Vokal, gitar
Johan Norman: Gitar
Peter Palmdahl: Bas
Ole Öhman: Davul
Şarkılar 01. At The Fathomless Depths
02. Night's Blood
03. Unhallowed
04. Where Dead Angels Lie
05. The Feathers Fell [Japonya bonus'u]
06. Retribution -Storm Of The Light's Bane
07. Thorns Of Crimson Death
08. Soulreaper
09. No Dreams Breed In Breathless Sleep
@Ahmet Saraçoğlu, adam haklı be abi. 15 yaşında müzik yapan adamı böyle lanse etmek doğru diil. ihsahn örneğini vermeliydin önce. 17 yaş olayını deseydin elemana daha makul gelecekti kesin. 2 yıl fark ettirir dimi?
@Mardukcan, iyi de “başkaları ne düşünmüş olabilir acaba?” diye albüm incelenmez ki. Herkes kendi duyduğunu yazıya döker, kritiğin altında da genelin görüşlerine yer verilir. Bu her zaman böyle olmuştur yani.
Zaten “kendince” incelenmemiş olan albüm incelemesi dürüst değildir, samimi hiç değildir.
@Mardukcan, Söylediğin albüm de herhangi bi grubun albümü olsa. Altında senden başka kötüleyen yok, X bi metal ağırlı sitenin yorumlarına baksan da kötüleyen zor çıkar. Torpilli demeden önce biraz etrafına bakın istersen.
14 Kasım 1995′te çıkan “Slaughter of the Soul“dan yalnızca 3 gün sonra piyasaya çıktı “Storm of the Light’s Bane”. İsveç metal kitlesi muhtemelen hayatlarının en manyak haftasını da o dönem yaşamıştır. AT THE GATES “Slaughter of the Soul”u çıkarıyor, dünyalar değişiyor, herkes kafayı yiyor, bundan 3 gün sonra da DISSECTION bunu çıkarıyor. Nasıl bir insafsızlıktır, merhametsizliktir arkadaşım.
Bu yorum beni benden aldı valla ayrıca bir albüm bu kadar geyik şekilde anlatılamazdı heralde okurken pek bir keyif aldım geyiğin olduğu herşey güzeldir.
şu son 1 haftadır havanın durumundan kelli, black metale abanmış biri olarak, bu albümü ilk kez bu satırları yazmadan 1 saat önce dinlemiş olduğumu söylemek durumundayım (ayıp ettim bu adamlara ama yapcak bişey yok). albüm harikadır, tek bi kusuru bile yoktur benim gözümde. 10 alır benden, yetmez o ayrı mesele.
ha bi de “where dead angels lie” hayatımın şarkısı olmuş olabilir.
Kanımca bu albümün en değerli, en sağlam parçası “Thorns Of Crimson Death” o şarkıda yakalanan hava her şarkıda yakalanacak gibi değil. Öyle fazla bir death/black metal dinleyicisi değilim ama puana gelecek olursak 10/10!
Senelerce dimmu’dur cradle of bodom’dur palyançolardır diye alay ettiğim black metal camiasının gerçek, derin, içten, umutsuz yanını bu albümle keşfettim… Senelerdir dinliyorum, etkisinde hiç bir azalma olmadı.. Bana black metal neymiş müzik miymiş derse cevap olarak bunu veriyorum..
bir melodic black metal şöleni. tüm zamanların en iyi black metal albümlerinden biri. nights blood, retrubition, unhollowed, where dead angels lie, thorns of crimson death, soulreaper of of of. bir albüme bu kadar güzel şarkı fazla. 10 üzerinden 10 20 30 40 ne versem az. huzur içinde uyu jon reis.
Yazıda 14 Kasım 1995′te Slaughter of the Soul, 3 gün sonra da bu albüm çıkmış deniyor. İşin daha beter tarafı ise Storm of the Light’s Bane’den 10 gün sonra 27 Kasım günü çıkan albümün ise The Gallery olması. Metal tarihinin en zalım Kasım ayı olmuş kesinlikle..
Thorns Of Crimson Death gibi bir şarkının önceden farkına varmadığım için kafamı duvarlara vuruyorum ve albüm için de geçerli aynısı. Tabii ki güzel albüm falan demiştim ilk dinlediğimde fakat hiç içine çekmemişti beni. Bugün böyle oturup bir kez daha adam gibi komple dinlemeye karar verdim ve ne diyeceğimi bilemedim,özellikle de dediğim gibi Thorns Of Crimson Death şarkısında. Geç olsun,güç olmasın diyeyim artık.
Kritiği önceden de birçok kez okumuştum zaten,ellerine sağlık Ahmet abi. Bu kritğin de bayağı etkisi oldu albümü sevmeme.
@Exorsexist, Morbid Angel Patch’li elemanda sanırım Unleashed tişörtü var. çok güzel foto ya. muhteşem bir nesildi bunlar. aynı neslin adamlarını hala zevkle dinliyoruz zaten.
Black metale mesafeli olan narin ve naçizane bedenimi titretmeyi başarmış bir albümdür. Öylesine yazılmış tek bir rif, tek bir melodi bile hissetmedim. 90′lar bir başka azizim.
Where Dead Angels Die parçası tartışma yaratmış. Bana göre de şaheser değil. Evet çok güzel bir parça gerçekten fakat her dinlediğimde bana nedense folk metali anımsatıyor. Yanlış anlaşılmasın folk metal de dinlerim.
Bu albümün aşmış parça Unhallowed’tır. Allah gibi parçadır.
Ustaca yazılmış şarkılar ve adanmışlık ve samimiyet ve where dead angels lie, gerçekten kelimeleri kifayetsiz bırakan, kudreti karşısında diz çöktüren bir yaratım 10/10. Ha bu arada bu 1995 tam bir başyapıtlar yılıymış bkz. Symbolic,Destroy Erase İmprove,Bergtatt,The Gallery,Wolfheart,Slaughter of Saul ne diyim hepsi 10/10. Hani 2016 nasıL geçiyor öyle diye salya saçıyoruz ama ahanda sana 1995.
Bu albümün bu kadar kötülük yaymasının temelinde bir insanın inançsal saplantılarla neler yapabileceğinin potansiyeli yatıyor bence. Bu cidden kötü bir şey. 20li yaşlarda bir insanın bu kadar inançsal saplantılar yaşaması ve bunu bir sanata dönüştürebilmesi cidden bir pislik çukurunun yağlı boya tablosu gibi bir şey. Baktıkça ürperiyorsunuz ama resimden aynı zamanda melodiler de yükseliyor. Cidden inanılmaz. Jon kendisini tam anlamıyla bir satanist olrak tanımlıyor ve bu bence radikal bir islamcının lacivertinden başka bir şey değil. “İnsan zirvede ve güçlüyken ölmeli,depresyondan ya da hastalıktan değil” diyor. Bu nokta beni müziğin bende yarattığı etkiden daha fazla rahatsız ediyor. Bu da hoşuma gitmiyor değil. İnsan nasıl bir varlık ?
@Firat Tale, yazının o kısmında The Somberlain’den bahsederken yazıda zengin dursun diye araya kapağını da koymuştum. En altta her zamanki gibi yazılan albümün kapağı da var. :)
Çocukluğundan beri çaldığı flaying V’yi, verdiği son konserde kırıp seyirciye atmış.https://youtu.be/xaGKW2qAiDU?t=367 orada kimse çakozlamamış ama direk vermiş mesajı.
@çaksu, Şaka maka ben Nödtveidt bu kadar delilik seviyesinde insan falan kurban edecek kadar Satanizme bağlı olmasaydı bu kadar iyi işler çıkarıp çıkaramayacağından emin değilim. Herifin hiçbir zaman müzik kariyeri yapayım şöyle satayım şuralara çıkayım derdi yok. Baya Satanist manifesto olsun diye albüm çıkaran bir adam.
Kesinlikle iyi olmuş manasında söylemiyorum bu arada. Keşke hiç yaşanmasaydı. Hiçbir sanat eseri bir insanın hayatından değerli değil.
Hala dinlediğim en iyi şey bu albüm. Acaba hayatımın bir noktasında “evet işte bu Storm of the Light’s Bane’den daha iyi” cümlesini kurabilecek miyim, sanmıyorum.
Gecenin bir vakti sokaklarda yürürken niyeyse aklıma düştü albüm ve uzun zaman sonra tekrar açtım dinledim. Ne yazsam klişe, ne yazsam anlamsız ama anasını satim çok iyi lan. Hani şu albümden sonra çıkan tüm black metal albümlerini yok edeceğiz deseler üç beş tane itirazım olur ama çok da üzülmem.
@Yiğit, bu albümle ilgili en tatlı anım, bundan 5-6 sene önce İstanbul’da bir konser için bulunurken Ahmet abinin eski kritiklerinde falan adını sık duyduğum ünlü Akmar Pasajına gitmem ve Hammer müzikte gezinirken albüme denk gelmemdir. Hatta Storm of the Light’s Bane cd’si o dönem öyle ucuz bir fiyata gelmişti ki bir albüm daha alayım demiştim. Elimi attığım sıranın birinde Gorguts-Obscura’ya denk gelince yine bir an kalbim sıkışır gibi olmuştu. Bu iki albümü alırken abiyle biraz muhabbet etmiştik. “Ankara’nın metalcisi de ne garip arkadaş Storm of the Light’s Bane nere Obscura nere?” gibi bir şey demişti. Ben de kendisine mal gibi sırıtmıştım. Bu da böyle bir anımdır.
İnternetin falan olmadığı bi çağda allahın siktir ettiği Strömstrad’ta 18-19 yaşlarında bi ergenin bu müziği bestelemiş ve üzerine bu sözleri yazmış olması akıl alır bişey değil. Yani bu stüdyoya girdik çalarken şarkılar oldu gitti tarzı bir şey değil ki abi adam oturmuş bildiğin senfoni yazmış, şiir gibi sözler yazmış, muhtemelen bu müziği seven kimsenin kayıtsız kalamayacağı bişey ortaya çıkarmış.
Yazıda 3 gün arayla çıktıkları belirtilen Slaughter of the Soul ve Storm of the Light’s Bane’in yazım ve prova süreçlerinin de aynı ortamda gerçekleştiğini ekleyeyim. Kaynak bizzat Adrian Erlandsson: https://www.instagram.com/p/CzwF_xbCl7C/
”Those who never was born
But whose darkness eternally
Devastated the goodness built up through milleniums
No time passed, our victory is eternal
Our scorn, our silence…”
Bir insan müziğinde ne kadar samimi olabilirin son örneği Jon Nödtveidt. Yazdığı müziğin ifade ettiği şeylere bu kadar inanıyor olması, saplantı seviyesi ve deliliği. Dünyanın en özel albümü bence.
albüm incelemesi yanlış yerde olmuş. bu albüm tarih sitelerinin “Efsaneler” bölümünde incelenmeleydi.
daha fazla katılabilir miydim bilemiyorum.
sınırlı olarak dinlediğim black metal türü içinde başyapıt olarak nitelendirebileceğim bir albüm :)
mayhem dimmu borgir ve dissection,çok az dinlediğim türü bunlar temsil ederler bende…..
“Where Dead Angels Lie” bildiğin şaheser.
08.09.2010
biraz abartı bir inceleme olmuş.
Dissection abartılıyor.
08.09.2010
@Ahmet Saraçoğlu, adam haklı be abi. 15 yaşında müzik yapan adamı böyle lanse etmek doğru diil. ihsahn örneğini vermeliydin önce. 17 yaş olayını deseydin elemana daha makul gelecekti kesin. 2 yıl fark ettirir dimi?
08.09.2010
@Ahmet Saraçoğlu,
Dissection değil bu albüm abartılmış (10 da değil yani) “Where Dead Angels Lie” parçası da o kadar şaheser değil.
08.09.2010
@Mardukcan, bence olayın zevkler ve renkler kısmını anlamsız kılacak düzeyde bi başyapıt. beğenmeyen varsa sorunu şarkıda aramasın.
08.09.2010
@Ahmet Saraçoğlu,
beğenmediğimden değil. bateri ve atmosferi muhteşem ama başyapıtlar listesi yapsam sonlarda bile olmaz bu. nesi bu kadar bitiryo adamı anlamadım ben
08.09.2010
@Mardukcan, Senin de başkasının da başyapıtlar listesi olabileceğini akıl etmen gerekiyor bazı zamanlar.
08.09.2010
@Batuhan Bekmen,
iyi de her albüm böyle “kendince” incelenirse 10′lar havada uçar :)biraz torpilli bir inceleme olmuş kanımca :)
08.09.2010
@Mardukcan, iyi de “başkaları ne düşünmüş olabilir acaba?” diye albüm incelenmez ki. Herkes kendi duyduğunu yazıya döker, kritiğin altında da genelin görüşlerine yer verilir. Bu her zaman böyle olmuştur yani.
Zaten “kendince” incelenmemiş olan albüm incelemesi dürüst değildir, samimi hiç değildir.
08.09.2010
@Mardukcan, Söylediğin albüm de herhangi bi grubun albümü olsa. Altında senden başka kötüleyen yok, X bi metal ağırlı sitenin yorumlarına baksan da kötüleyen zor çıkar. Torpilli demeden önce biraz etrafına bakın istersen.
12.04.2021
@Mardukcan, Ben de bir keresinde solo atarken farkında olmadan Tornado of Souls’un solosunu çalmışım. Şarkıyı daha keşfetmemiştim.
sizin kafa iyi hearlde ya. kim neyi kötüledi. hem iyi bakın 200 kişinin ortalama puanı 8. Tamam 10 olmaz zaten de 8.5 bile değilki
14 Kasım 1995′te çıkan “Slaughter of the Soul“dan yalnızca 3 gün sonra piyasaya çıktı “Storm of the Light’s Bane”. İsveç metal kitlesi muhtemelen hayatlarının en manyak haftasını da o dönem yaşamıştır. AT THE GATES “Slaughter of the Soul”u çıkarıyor, dünyalar değişiyor, herkes kafayı yiyor, bundan 3 gün sonra da DISSECTION bunu çıkarıyor. Nasıl bir insafsızlıktır, merhametsizliktir arkadaşım.
Bu yorum beni benden aldı valla ayrıca bir albüm bu kadar geyik şekilde anlatılamazdı heralde okurken pek bir keyif aldım geyiğin olduğu herşey güzeldir.
şu son 1 haftadır havanın durumundan kelli, black metale abanmış biri olarak, bu albümü ilk kez bu satırları yazmadan 1 saat önce dinlemiş olduğumu söylemek durumundayım (ayıp ettim bu adamlara ama yapcak bişey yok). albüm harikadır, tek bi kusuru bile yoktur benim gözümde. 10 alır benden, yetmez o ayrı mesele.
ha bi de “where dead angels lie” hayatımın şarkısı olmuş olabilir.
Bir şeyler bok gibi gidiyorsa hayatınızda oturun baştan sona dinleyin bu albümü. Nefretinizi kusun. Kritiğin üzerine denilebilecek tek şey bu
Kanımca bu albümün en değerli, en sağlam parçası “Thorns Of Crimson Death” o şarkıda yakalanan hava her şarkıda yakalanacak gibi değil. Öyle fazla bir death/black metal dinleyicisi değilim ama puana gelecek olursak 10/10!
14.11.2023
@John Sykes, aynen tam bir dsbm parçası
Where dead angels lie.Dinlediğim en vurucu black metal parçası olan albüm.Sırf bu güzide şarkı için bile 10 puanı hak ediyor.
Bir bu adama üzülürüm, bir de randy rhoads’a…
ah dissection ah
övüldükçe kendi albümümmüş gibi seviniyorum şerefsizim. resmen fanboyuyum bu albümün ve jon başkanın.
Senelerce dimmu’dur cradle of bodom’dur palyançolardır diye alay ettiğim black metal camiasının gerçek, derin, içten, umutsuz yanını bu albümle keşfettim… Senelerdir dinliyorum, etkisinde hiç bir azalma olmadı.. Bana black metal neymiş müzik miymiş derse cevap olarak bunu veriyorum..
Bu albüm varken neden başka bir albüm-grup-müzik dinliyorum şu anda ben, diye düşünüyorum bazen ciddi ciddi.
30.10.2012
@Korhan Tok, Aynen. Where dead angels lie gibi bir parça varken ne grubu ne müziği. Hiç gerek yok öyle olaylara.
bir melodic black metal şöleni. tüm zamanların en iyi black metal albümlerinden biri. nights blood, retrubition, unhollowed, where dead angels lie, thorns of crimson death, soulreaper of of of. bir albüme bu kadar güzel şarkı fazla. 10 üzerinden 10 20 30 40 ne versem az. huzur içinde uyu jon reis.
Yazıda 14 Kasım 1995′te Slaughter of the Soul, 3 gün sonra da bu albüm çıkmış deniyor. İşin daha beter tarafı ise Storm of the Light’s Bane’den 10 gün sonra 27 Kasım günü çıkan albümün ise The Gallery olması. Metal tarihinin en zalım Kasım ayı olmuş kesinlikle..
Jon Nödtveidt’in çığlıkları hala kulağımda yankılanıyor.
Thorns Of Crimson Death gibi bir şarkının önceden farkına varmadığım için kafamı duvarlara vuruyorum ve albüm için de geçerli aynısı. Tabii ki güzel albüm falan demiştim ilk dinlediğimde fakat hiç içine çekmemişti beni. Bugün böyle oturup bir kez daha adam gibi komple dinlemeye karar verdim ve ne diyeceğimi bilemedim,özellikle de dediğim gibi Thorns Of Crimson Death şarkısında. Geç olsun,güç olmasın diyeyim artık.
Kritiği önceden de birçok kez okumuştum zaten,ellerine sağlık Ahmet abi. Bu kritğin de bayağı etkisi oldu albümü sevmeme.
https://fbcdn-sphotos-d-a.akamaihd.net/hphotos-ak-frc1/s720x720/406732_549497288394232_1612609764_n.jpg
jon Nodtveidt 15 yaşındayken nocturnus tşortuyla. sağdaki elemanda morbid angel patch’li soldaki napalm deathh. çok iyi lan :D
05.07.2013
@Exorsexist, Morbid Angel Patch’li elemanda sanırım Unleashed tişörtü var. çok güzel foto ya. muhteşem bir nesildi bunlar. aynı neslin adamlarını hala zevkle dinliyoruz zaten.
Where Dead Angels Lie…gerçekten çok etkileyici bi parça ve albümde iyi olmuş, resmen dinlettiriyo kendisini!
Black metale mesafeli olan narin ve naçizane bedenimi titretmeyi başarmış bir albümdür. Öylesine yazılmış tek bir rif, tek bir melodi bile hissetmedim. 90′lar bir başka azizim.
Ne zaman biri bana karanlik muzik ne dese alir bunu tutuştururum eline
Where Dead Angels Die parçası tartışma yaratmış. Bana göre de şaheser değil. Evet çok güzel bir parça gerçekten fakat her dinlediğimde bana nedense folk metali anımsatıyor. Yanlış anlaşılmasın folk metal de dinlerim.
Bu albümün aşmış parça Unhallowed’tır. Allah gibi parçadır.
Ustaca yazılmış şarkılar ve adanmışlık ve samimiyet ve where dead angels lie, gerçekten kelimeleri kifayetsiz bırakan, kudreti karşısında diz çöktüren bir yaratım 10/10. Ha bu arada bu 1995 tam bir başyapıtlar yılıymış bkz. Symbolic,Destroy Erase İmprove,Bergtatt,The Gallery,Wolfheart,Slaughter of Saul ne diyim hepsi 10/10. Hani 2016 nasıL geçiyor öyle diye salya saçıyoruz ama ahanda sana 1995.
Bu albümün bu kadar kötülük yaymasının temelinde bir insanın inançsal saplantılarla neler yapabileceğinin potansiyeli yatıyor bence. Bu cidden kötü bir şey. 20li yaşlarda bir insanın bu kadar inançsal saplantılar yaşaması ve bunu bir sanata dönüştürebilmesi cidden bir pislik çukurunun yağlı boya tablosu gibi bir şey. Baktıkça ürperiyorsunuz ama resimden aynı zamanda melodiler de yükseliyor. Cidden inanılmaz. Jon kendisini tam anlamıyla bir satanist olrak tanımlıyor ve bu bence radikal bir islamcının lacivertinden başka bir şey değil. “İnsan zirvede ve güçlüyken ölmeli,depresyondan ya da hastalıktan değil” diyor. Bu nokta beni müziğin bende yarattığı etkiden daha fazla rahatsız ediyor. Bu da hoşuma gitmiyor değil. İnsan nasıl bir varlık ?
yazida neden somberlain albumunun resmi kullanilmis diyerek yaziyi hortlatayim da bunu gorenler sayemde bugun Dissection dinlesin :)
14.01.2019
@Firat Tale, yazının o kısmında The Somberlain’den bahsederken yazıda zengin dursun diye araya kapağını da koymuştum. En altta her zamanki gibi yazılan albümün kapağı da var. :)
Heaven’s Damnation açtım.
Sene başında başlık azıcık irdelenmiş. Sene sonuna doğru bu albümü anmamak olmaz.
Night’s Blood sen nasıl bir şarkısın zalımın kızı.
16.08.2020
@Ahmet Saraçoğlu, abi şu yaz sıcağında yapma bari. aklıma getirdin albümü tekrar döndürdüm, üşümeye başl
17.08.2020
@chuck, nasıl bir şarkıysa cümleyi bitiremeden donmuş adam
İntiharı savunacak değilim ama zirvede bıraktığı düşünüyorum.
16.08.2020
@Leprosy, Savunabilirsin. Gayet doğal bir düşünce.
Çocukluğundan beri çaldığı flaying V’yi, verdiği son konserde kırıp seyirciye atmış.https://youtu.be/xaGKW2qAiDU?t=367 orada kimse çakozlamamış ama direk vermiş mesajı.
Hala dinlediğim en iyi albüm. Hiç yorum yapmamış olmam ve puan vermemiş olmam benim ayıbım
gelmiş geçmiş en iyi black/death kırması albüm. mükemmel bir uyum.
beni ölü meleklerin uzandığı yere götür, Jon.
18.12.2020
@Rzeczom, +1
Unhallowed’un 3:26′da giren melodisi der kaçarım. Şerefsizsin Nödtveidt.
https://youtu.be/7FsUlSd6SOE?t=206
BU ALBÜME HİÇBİR YERDEN GELMEDİM. AZDIM. ARAMA YERİNE BÜYÜK HARFLERLE ”DISSECTION” YAZDIM. BEN DE BÖYLE Bİ ABAZAYIM İŞTE.
14.04.2021
@Salata, ulan ahahahahaha sağlam güldüm
17.04.2021
@Canoir, Valla yazarken ben de gülmekten zor yazdım yalan yok hahahahahah
Gece dinlerken ”Lan acaba en sevdiğim albüm bu mu benim” diye düşündüm. Herkesin ölmeden önce en az bi kere dinlemesi gereken bir albüm.
Jon o kadar yetenekli ki genelde vokalleri es geçiliyor ama muazzam bir vokali var. Canlı performansları daha bir beğeniyorum sırf vokalden dolayı.
Her neyse, hala dinlediğim en iyi albüm.
Ben de bu albümle uyuyorum bir iki haftadır. Süper albüm hortlatmalarımız bol olsun.
Sen de huzur içinde azap çek Jon Baba.
18.04.2021
@çaksu, Albümün haşmetinden dalgınlıkla kullanmışım da “baba” ne ya. İnsan öldürmüş ruh hastası. Yazdığımı okuyunca gözüm acıdı.
Huzur içinde azap çek puşt herif.
18.04.2021
@çaksu, Şaka maka ben Nödtveidt bu kadar delilik seviyesinde insan falan kurban edecek kadar Satanizme bağlı olmasaydı bu kadar iyi işler çıkarıp çıkaramayacağından emin değilim. Herifin hiçbir zaman müzik kariyeri yapayım şöyle satayım şuralara çıkayım derdi yok. Baya Satanist manifesto olsun diye albüm çıkaran bir adam.
Kesinlikle iyi olmuş manasında söylemiyorum bu arada. Keşke hiç yaşanmasaydı. Hiçbir sanat eseri bir insanın hayatından değerli değil.
Spotify sağ olsun bugün harika bir albüm keşfettim.
https://ibb.co/VBfz0Sk
Bu albümü daha once dinlemeyen kafama edeyim. Olaganustu bir album.
Bir müzik ancak bu kadar güzel olabilir. Gelmiş geçmiş en iyi albüm.
Hala dinlediğim en iyi şey bu albüm. Acaba hayatımın bir noktasında “evet işte bu Storm of the Light’s Bane’den daha iyi” cümlesini kurabilecek miyim, sanmıyorum.
06.09.2022
@Yiğit, Kurarsın. Hayat değişiyor, biz de değişiyoruz. Kendi adıma konuşursam benimki sürekli değişiyor.
Gecenin bir vakti sokaklarda yürürken niyeyse aklıma düştü albüm ve uzun zaman sonra tekrar açtım dinledim. Ne yazsam klişe, ne yazsam anlamsız ama anasını satim çok iyi lan. Hani şu albümden sonra çıkan tüm black metal albümlerini yok edeceğiz deseler üç beş tane itirazım olur ama çok da üzülmem.
Senden iyi albüm varsa ben henüz dinlemedim. Köpeğinim.
19.02.2023
@lammoth, çünkü öyle bir şey yok.
19.02.2023
@Yiğit, bu albümle ilgili en tatlı anım, bundan 5-6 sene önce İstanbul’da bir konser için bulunurken Ahmet abinin eski kritiklerinde falan adını sık duyduğum ünlü Akmar Pasajına gitmem ve Hammer müzikte gezinirken albüme denk gelmemdir. Hatta Storm of the Light’s Bane cd’si o dönem öyle ucuz bir fiyata gelmişti ki bir albüm daha alayım demiştim. Elimi attığım sıranın birinde Gorguts-Obscura’ya denk gelince yine bir an kalbim sıkışır gibi olmuştu. Bu iki albümü alırken abiyle biraz muhabbet etmiştik. “Ankara’nın metalcisi de ne garip arkadaş Storm of the Light’s Bane nere Obscura nere?” gibi bir şey demişti. Ben de kendisine mal gibi sırıtmıştım. Bu da böyle bir anımdır.
İnternetin falan olmadığı bi çağda allahın siktir ettiği Strömstrad’ta 18-19 yaşlarında bi ergenin bu müziği bestelemiş ve üzerine bu sözleri yazmış olması akıl alır bişey değil. Yani bu stüdyoya girdik çalarken şarkılar oldu gitti tarzı bir şey değil ki abi adam oturmuş bildiğin senfoni yazmış, şiir gibi sözler yazmış, muhtemelen bu müziği seven kimsenin kayıtsız kalamayacağı bişey ortaya çıkarmış.
Rahmetli Apaçi Ayhan’ın dediği gibi ”çoluk çocuk”
https://youtu.be/Pc40mXN4kUs?t=90
Bu albümü dinlerken kendimi rahatsız ve huzursuz hissediyorum.
Bu yüzden 11/10
Yazıda 3 gün arayla çıktıkları belirtilen Slaughter of the Soul ve Storm of the Light’s Bane’in yazım ve prova süreçlerinin de aynı ortamda gerçekleştiğini ekleyeyim. Kaynak bizzat Adrian Erlandsson: https://www.instagram.com/p/CzwF_xbCl7C/
”Those who never was born
But whose darkness eternally
Devastated the goodness built up through milleniums
No time passed, our victory is eternal
Our scorn, our silence…”
Bir insan müziğinde ne kadar samimi olabilirin son örneği Jon Nödtveidt. Yazdığı müziğin ifade ettiği şeylere bu kadar inanıyor olması, saplantı seviyesi ve deliliği. Dünyanın en özel albümü bence.