İnsanoğlu yüzyıllardır kainatın gizemini çözmekle uğraştı… Ortaokul çocuğunun 1 saat boyunca düşünüp ancak aklına gelen, yaratıcılıktan uzak kompozisyon başlangıcı tarzı bir giriş yapayım dedim. Konuya bir girersem, gerisi nasılsa gelecek halet-i ruhiyesi içindeyim. Revolting, taşı toprağı altın olan İsveç’in şirin Gamleby kasabasından çıkagelmiş, oldschool death metal’e gönül vermiş, ziyadesiyle çılgın bir grup. Grubun kuruluşu taa 2008 yılına dayanıyor. Kendileri şu anda, old school death metal ve grindcore ağırlıklı gruplarla çalışan Razorback Records bünyesinde bulunuyorlar. Ne tesadüf ki hangi taşın altına elimi atsam, bu aralar karşıma Razorback Records çıkıyor.
İbranice’de “iğrenç, tiksindirici” anlamlarına gelen Revolting, bu kelimeyi çok mu aramış merak ettim. Nitekim liriksel olarak bu isim kabul edilebilir olsa bile, bu ismin icra edilen müziğe pek yakışmadığını düşünüyorum. Şarkı sözlerinde 80′lerin korku filmlerinden ilham almışlar ki bu da müziklerini lirik bazında biraz iğrenç kılıyor, beri yandan birazdan değineceğim müzikleri isimleriyle tezat oluşturacak derecede eğlenceli. Haa isimleri önemli mi? Tabii ki hayır, ben sadece müziklerine bakarım. Bu gereksiz bilgilerden sonra bizi asıl bağlayan konu olan grubun müziğine gelelim.
Revolting; davulda Martin, basta Tobias, gitar/vokal’de ise grubun frontmanı Rogga Johansson’dan oluşan mütevazi kadroya sahip bir grup. Rogga diye tanınan bu elemanımız, yeniden yeşeren isveç death metal piyasasının en güzide müzisyenlerinden biri. Bulunduğu grupları ve yan projelerini örnek vermek gerekirse; Carve, Demiurg, Banished From Inferno, Ribspreader, Those Who Bring The Torture, Putrevore, Bone Gnawer ve Paganizer yeterli olacaktır sanırım. Özellikle Ribspreader ve bu sitede kritiği yapılan Bone Gnawer adlı projelerine bakmanız, hakkında az çok fikir sahibi olmanızı sağlayacaktır. Olmadı, bu kritik de sizin için bir adım olabilir.
Rogga, bu sene Revolting grubuyla çıkardığı “Dreadful Pleasures” ile bize death metal konusunda ne kadar doymak bilmez biri olduğunu gösterdi. Sen kalk hep yan proje olarak death metal grubu kur, her grubunda çok farklı olmasa da yeni bir şeyler dene ve buna rağmen sağlam ve akılda kalıcı gitar rifleri çıkar. Rif bulma konusunda belli ki yaratıcı bir gitarist.
Türdaşları ve vatandaşları Tormented kadar çiğ bir tarz benimsemeseler de, İsveç usulü old-school 90′lar death metalini hakkıyla yapan bir grup var karşımızda. Zaten etkilendikleri gruplar da 90′ların başında bu türde oldukça kaliteli albümlere imza atmış God Macabre, Carnage, Grave, Dismember ve Rottrevore gibi leş gruplar. Albümü ilk dinlediğinizde kafanızda oluşan ilk şey, muhtemelen tipik bir İsveç tınısının hakim olduğu yönünde olacaktır. Teknik açıdan büyük bir marifet barındırmasa da, grubun amacının en iyi bildikleri şeyi, yani eski usul death metal yapmak olduğu belli. Dreadful Pleasures, grubun debut albümü olup 9 şarkıdan oluşuyor. yaklaşık yarım saatlik süresiyle tadımlık ve sıkmayan bir albüm.
Albümün en büyük olayı yukarda da bahsettiğim gibi gayet güzel gitar rifleri. Güzelden kastım akılda kalıcı, tarzlarının gerektirdiği ölçüde yer yer değişken ve gayet neşeli olması. Evet, beni en çok cezbeden tarafları eğlenceli olmaları. Sanki geyik amaçlı kurulmuş, eleştirileri önemsemeyen bir grup gibi eğlenceli, fakat istemeden de kaliteli bir iş ortaya koymuş gibi bir havası var bu grubun. Bir şeyle meşgulken fonda çalsa dahi fark edilebilecek kadar dikkat çekici, kısa ve sıkmayan bir müzik. Tam da aradığım şey. Rogga iyi bir gitarist olmasının yanında bence iyi de bir vokalist. En azından grubun müziğini tamamlamış diyebilirim. Albüm genelindeki davul performansının abartılacak bir yanı olmasa da türün ihtiyacını karşıladığı söylenebilir. Davuldaki eleman, yerinde kullandığı blast beat’ler ve çift kroslar ile sadece görevini yapmış; ancak yine de zil kullanımının hoşuma gittiğini belirteyim. Baslar ise, old school tarzın genel yapısı ve tutumu itibariyle sadece gitarların arkasını doldurmakla kalmış. Ön planda olmamasına rağmen, duyulamayacak kadar da arka planda değil.
Genel yapı olarak baktığımızda, ortalama süresi 3,5 dakikadan biraz daha az olan şarkılar, belki rif manyağı yaparcasına değişkenlik göstermiyor, ama tam tekdüze olduğu düşünülürken farklı bir yapıya bürünüyor. Bazen hızlı tempoda olabildiğince agresif ilerleyen şarkılar, birden orta tempolu bir hal alıyor; bazen de bunun tam tersi gerçekleşiyor. Kanımca albümdeki hız ölçüsünü iyi tutturmuşlar. Tek can sıkan konu, şarkıların kendi içinde tekrarlara kaçması ve şarkılar arasındaki rif benzerliği. Neyse ki şarkı sürelerini kısa tutmuşlar da, olası monotonluğu bir miktar da olsa önleyebilmişler. Ancak bazı şarkıların birbirini andırması, hatta kimi kısımlarının neredeyse tıpatıp aynı olması albümün en olumsuz tarafı. En büyük eksiyi de burdan alıyor zaten. Rogga’nın rif bulma konusundaki üretkenliğine lafım yok, fakat keşke benzer notalara bu kadar abanmasaymış diye de düşündüm içten içten. Örnek vermek gerekirse ilk şarkı Tenafly Viper’ın girişinde solo arkasındaki rifler ile Overtaken by The Crawling’in girişi birbirini andırıyor.
Bunun gibi ufak tefek benzerlikler bulmak mümkün. Ben bu benzerlikleri -en azından bu albümde- önemsemeyen tarafta duruyorum. O yüzden dinlerken aldığım keyif de aynı oranda artıyor. Hep teknik hep teknik nereye kadar değil mi ama. Arada bir old school tatlarla ruhumuzu şenlendirmek lazım. Albümde benim açımdan öne çıkan parçalar; mutlak favorim Brainwaves of Death, giriş şarkısı Tenafly Viper ve ağır tempolu ama belki de en sinsi şarkı They’re not Human. Özellikle They’re not Human, giriş rifi, ortasında birden hızlanması ve Rogga’nın 02.26 gibi yaptığı brutal yakarış ile korku hissiyatının en çok verildiği takdire şayan bir beste olmuş.
Albüm, prodüksiyon açısından 90′lar başı İsveç death metal furyasını hatırlatırken günümüz teknolojisinden de yararlanılmış ve en azından ortaya kaliteli bir kayıt sunulmuş. Bu sayede hem amaçlanan o çiğlik hissi verilmiş hem de her enstrüman net bir şekilde duyulabiliyor. Diğer gruplar gibi “old school olsun, leş olsun” diye berbat bir kayıt kalitesi sunmak yerine modern bir anlayış benimsemişler. Böylelikle sunilikten uzak ve deyim yerindeyse taş gibi olmuş.
Revolting, metal piyasasına bomba gibi düşen bir grup. Daha doğrusu grubun her şeyi Roger “Rogga” Johansson, İsveç death metalinin yeni yıldızı olmaya aday. Böyle devam ederse hem Revolting hem de Rogga ilerde adından sıkça söz ettirir. Yalnız, kendisine tek eleştirim (çok da şeyinde ya) zibilyon tane grupla ilgilenmeyi bırakıp sadece bir gruba ağırlık vermesi. Bu sayede bulduğu güzelim rifler ziyan olmaz. Sizi temin ederim, her grubunda çok sağlam besteleri var ve bunları her birine yaymak yerine tek bir gruba odaklansa çok daha başarılı albümlere imza atabilir. Belki de şu ana kadar dikkat çekmemesinin sebebi budur. Gözün doysun Rogga! Eheh neyse.
Daha yolun başındaki bir oluşumun ilk meyvesi olan “Dreadful Pleasures”, -eğer dağılmazlarsa- grubun geleceği hakkında bizlere iyi fikirler ve bir tutam umut veriyor. İlk intiba önemlidir diyerekten bu debutun grubun kariyerine sağlam bir başlangıç olduğunu düşünüyorum. Rogga sözümü dinlerse, daha iyilerini de dinleyebiliriz. Dreadful Pleasures, bu sene şimdiye kadar en çok dinlediğim death metal albümlerinden biri. İsveç old school piyasasını ve bahsettiğim grupları seven biriyseniz, hâlâ duymanız gereken şeyler var.
Kadro Rogga "Revolting" Johansson - Gitar, vokal
Grotesque Tobias - Bas
Mutated Martin - Davul
Spastik Ahmet - Editör
Şarkılar 1. Tenafly Viper
2. Terror has no Shape
3. Overtaken by the Crawling
4. They're not Human
5. Moonshine Mutation
6. Video Vixen
7. Brainwaves of Death
8. Sheetar the Bloodqueen
9. Dreadful Pleasures
Rogga’nın Bone Gnawer dışındaki işlerini, bu dahil, vasat veya vasatın üstü buluyorum. Ayrı ayrı adlar altında hemen hemen aynı müziği yapmak neyin kafası, çözebilmiş değilim. Tek bir death metal projesi üstüne yoğunlaşsa da sağa sola dağılan güzel bölümler bir yerde toplansa ortaya o zaman 7,5-8′lik, belki 9′luk albümler çıkmaya başlayacak. Dreadful Pleasures kötü bir albüm değil ama Spastik Ahmet’in varlığı bile old school da olsa kimi zaman fazla sıkıcı ve tekdüze olmasını engelleyememiş…
Bir de Sheetar The Bloodqueen’in girişindeki silah sesi At The Gates’in Suicide Nation girişinden alınma. Onlar da Reservoir Dogs’dan almışlardı. Bu gereksiz bilgiyi de paylaştım, rahatladım.
Rogga’nın Bone Gnawer dışındaki işlerini, bu dahil, vasat veya vasatın üstü buluyorum. Ayrı ayrı adlar altında hemen hemen aynı müziği yapmak neyin kafası, çözebilmiş değilim. Tek bir death metal projesi üstüne yoğunlaşsa da sağa sola dağılan güzel bölümler bir yerde toplansa ortaya o zaman 7,5-8′lik, belki 9′luk albümler çıkmaya başlayacak. Dreadful Pleasures kötü bir albüm değil ama Spastik Ahmet’in varlığı bile old school da olsa kimi zaman fazla sıkıcı ve tekdüze olmasını engelleyememiş…
Bir de Sheetar The Bloodqueen’in girişindeki silah sesi At The Gates’in Suicide Nation girişinden alınma. Onlar da Reservoir Dogs’dan almışlardı. Bu gereksiz bilgiyi de paylaştım, rahatladım.
Bu grubun The Terror Threshold adında yeni albümü çıkmış. yine güzel bi şeye benziyor.