Yine Fransa ve yine türünün zirvesine oynayan bir grupla karşınızdayız. Artık Fransa’nın doksanlar boyunca bekleyen ve görüldüğü üzere biriken potansiyelinin hepimiz farkındayız ve adamlar klasik türlerin öne çıktığı komşuları Almanya ve İtalya’ya inat, ekstrem türlerde ciddi bir liderliğe oynamaktalar. İsveç’i, klasik olsun daha ekstrem olsun tüm metal türlerinin Avrupa’daki kalesi olarak görürsek, çıkan grup sayısı ile bu gruplardan iyi ve çok iyi olanlarını oranladığımızda Fransa’nın cidden hayvan bir istatistiği olduğunu, artık yükselen yıldızlıktan çıkıp en sağlam üç dört ülkeden biri olarak anıldığını söyleyebiliyoruz. Sadece Listenable’ın portföyünün son beş altı yılda nasıl coştuğuna bakmak bile bu değişimi görmek adına yeterli
Bu sefer konuk ettiğimiz grup, dört yıldır ortamlarda olan ve bu sene içinde üçüncü albümlerini çıkaran teknik death metal grubu GOROD.
Öncelikle, tüm ukala, denyo ve gözlemci yorumculuğumu bir kenara bırakarak “hoşt” demek istiyorum. HOŞT! Lan oğlum yapmayın böyle şeyler. Biz de bu konularla ilgilenmeye, gitar, davul çalmaya çalışıyoruz. Dalga mı geçiyorsunuz? Nasıl insanlarsınız siz? Ananız babanız yok mu? Nasıl yetiştirildiniz de böyle oldunuz? Elinize bir gitar verip bodruma mı kitlediler sizi? Onu geçtim birbirinizi nasıl buldunuz?
Metal dünyasında GOROD benzeri başka gruplar da var elbet (dikkat ederseniz bir sürü demedim, sadece “başka” dedim). Psikopatlık sınırında yetenekli, enstrümanına vücudunun bir organıymışçasına hakim, hayalgücünün sınırlarını zorlayan rif ve melodileri dünyanın en kolay şeyiymiş gibi çalan, şarkıya bir yerden girip bin türlü yere uğrayarak bambaşka yerlerden çıkan gruplar, eğer gerçekten iyilerse, benzeri az müzikal hazlar yaşatabiliyorlar.
GOROD bu gruplardan biri. NECROPHAGIST “Epitaph”ı, THE FACELESS “Akeldama”yı, PSYCROPTIC “The Scepter of the Ancients”ı, THEORY IN PRACTICE “Colonizing the Sun”ı ilk dinlediğiniz anı hatırlayın. Nasıl özgün, nasıl farklıydılar değil mi? Sanki teknik death metalden hit şarkı yaratıyorlardı. GOROD’da da durum aynı. Hayvan gibi teknik, çılgıncasına değişken ve icrası zor; ancak bir şekilde çok akılda kalıcı, sürükleyici ve benimsenici.
Arnaud ve Mathieu adlı iki adet gitarist var GOROD’da. Disavow Your God’ın aşağıdaki icrasından da göreceğiniz üzere bunlar aklı başında, uyum olayının dibine vurmuş ve oturup birlikte nasıl beste yaptıklarını her şeyden çok merak ettiğim iki insan. Grubun hanım hanımcık davulcusu Sandrine’den sonra gruba dahil olan ve “Process of a New Decline”da gözlere yaş olan Sam adlı arkadaş (az aşağıda izlenebilir) da zaman ve mekan kavramını yitirmenize yol açan işler yapmakta ufak davul setinin başında.
Bordeaux’dan çıkan ve ülkenin Aquitaine bölgesinden komşuları olan GOJIRA’yla birlikte ülkenin G noktasını (yapmamalıyım bunları) oluşturan GOROD, türün sevenleri ve takipçileri tarafından bile hayretle karşılanması olası işler yapan bir grup (“olası” diyorum çünkü teknik türlere girince bir anda bilge yaşlı dede kesilen ve hiçbir şeyi beğenmeyen insanlarla dolu bir dünyada yaşıyoruz ve ben böyle bir dünyaya çocuk getirmek istemiyorum). Az önce de andığım, “Epitaph” albümünü ilk başlattığınız ve artık bir death metal hiti olarak anılan “Stabwound”un suratınıza nasıl çarptığını hatırlayın. “Disavow Your God”da da benzer şeyler yaşamanız büyük ihtimal. Resmen giriş gelişme sonucuyla bir şeyler anlatan, sizi bir yolculuğa çıkaran bir parça. O tapping’ler, davulun sonuna dek kullandığı o serbesti; cin gibi adamlardan çıktığı belli bir müzik.
GOROD’u teknik death metal grupları arasında “iyi” klasmanına sokan, adamların eşşekler gibi yetenekli müzisyenler olmalarına rağmen şarkının önemini asla ikinci plana atmamaları. “Hafız buraya zor bir şey yazalım, sonra daha da zor bir şey gelsin milletin dibi düşsün” şeklinde düşünmediklerini hemen anlıyor, her ne kadar özde sapkın olsalar da, kendi içlerinde sapıtmadan şarkıları bir bütün halinde tuttuklarını görüyor ve ortaya çıkan oturaklı ve karakterli şarkıların tadını çıkarıyorsunuz.
Böyle iki sapık gitaristli gruplarda bazen çok can sıkıcı bir durum olabiliyor. “Aha da sıram geldi” şeklinde özetlenebilecek bu durum, gitaristlerin soloları sırasında ortaya çıkıyor ve “çalabildiklerini” yıllardır bildiğimiz adamlar, albümden albüme hiç bıkmadan, sıkılmadan hâlâ dakikalarca süren sololar atarak nota çöplüğünü beslemeye devam ediyorlar. GOROD’da işte bu yok. Besteleme teknikleri öylesine akıcı ki, şarkılar “Yanlış Anlaşılmış Hangar 18 Sendromu”na yenik düşmüyor. Yalnızca şarkının ihtiyacı olan soloyu/soloları dinliyoruz ve şarkıdan kopmuyoruz. Gitaristlerin “Disavow Your God”ı çaldığı bir videoyu şuradan izleyebilirsiniz (videonun embed özelliği kapatılmış nedense).
Gitarlara dair diğer bir yorum da, arkadaşların gitarı bütünlemesine kullanmasının yarattığı hoş sonuçlara dair. Boru gibi kalın ve sert death metal riflerinden ziyade daha yüksek oktavlarda gezinen ve bir beyin cerrahının ince işçiliğini anımsatan gitar kullanımı, birbirine benzer rif ve melodiler duymanızı tümüyle engelliyor, hep taze şeyler duyuyormuş gibi hissetmenize yol açarak tadımıza tat katıyor. Ortada kafa sallanacak bir müzikten ziyade “vay babo” diye dikkat kesilinecek ve hüşû ile salya akıtılacak bir şey olmasına rağmen, grup olayın groove yanını da unutmuyor ve arada yine varyasyonlu ama icrası kolay riflerle sizi şarkıda tutmayı başarıyor.
Biraz fazla gitarist muhabbeti yaptım, ancak grup gitar icrası babında cidden ders gibi bir müzik yaptığından, benim gibi kulaktan şarkı çıkartmaya bayılan arkadaşlar için gerçek bir hazine sunuyor. Neyse uzatmayalım, sonun başlangıcına doğru gidelim.
“Process of a New Decline” mükemmel bir albüm değil, ancak türün meraklısıysanız ve metal kavramına objektif bir gözle bakıyorsanız, hiç tartışmasız iyi, bayağı iyi bir albüm. Death metalden en ufak bir haz alan herkesin bir denemesi gereken bu albüm, potansiyel anlamında on binlerce grubu kilometrelerce gerisinde bırakan bir grubun, hem de başlayalı dört yıl olmuşken üç iyi albüm çıkaran bir grubun, bizi duyun, bakın daha neler yapacağız çağrısı.
GOROD, böylesi çekici ve öküz gibi teknik olmasına rağmen akılda kalıcı bir teknik death metal yapmayı sürdürürse (teknik öküz?), muhakkak ki adını çok daha fazla duyuracak ve türün modern öncülerinden biri olacak. Birazcık şanslı olsunlar, konserleri sorunsuz atlatsınlar ve ardından bir tane daha böyle ya da daha hayret verici albüm çıkarsınlar, uzunca bir süre bu türde onları zorlayabilecek pek grup çıkabileceğini sanmıyorum. Ha zorlayan belki çıkar da, geçmek…ı-ıh. En azından bu gezegende değil.
Şarkılar 01. Disavow Your God
02. Programmers Of Decline
03. Diverted Logic
04. Rebirth Of Senses
05. The Path
06. Splinters Of Life
07. Guilty Of Dispersal
08. Gilded Cage
09. A Common Hope
10. Watershed
11. Almighty's Murderer
Leading Vision’u dinlerken kimi yerlerde “oha lan bu bildiğin dünyanın en güzel riffi!!” şeklinde tepkiler vermiştim. Bu albümde de yer yer oldu aynı tepkisellik. Velhasılı türünün en iyi örneklerinden birini sunmuş grup.
Bunların dışında Ahmet Saraçoğlu’ndan bir başka Fransız grup olan CARCARIASS’ın yeni albümü E-xtinction hakkında da yazmasını bekliyoruz(biz derken ben). Kendisinin teknik/ progresif death metal e olan ilgisini bildiğimden, bahsi geçen albüme ilişkin yorumlarının ne olacağını merak ediyorum.
Her dinleyişte “bu dünyanın en iyi şarkısı” ya da “bu dünyanın en iyi albümü” dediğimiz (dediğim) şeyler var. Leading Vision ve bu albüm de onlardan birer tanesiydi. Leading Vision’dan sonra o kaliteyi nasıl bir üst seviyeye çıkaracaklar merak ediyordum ama grup bu albümle çatur çutur vurdu ağzıma gözüme.
Leading Vision’da özellikle şarkıların solo altı riff’lerinde orgazma ulaştırıyordu grup beni, bunda da onu yapmayı başarmışlar. Kişisel olarak solo altı riff’lerine özel bir ilgim var da.
Bir de kritikte yazılmamış. Albümle ilgili şöyle bir detay vereyim, albümdeki 11 şarkının sanırım 7 veya 8′inin sözlerinde “Adem”(Adam) lafı geçiyor. ilginç geldi bana.
“Ben and Guillaume have developed a science fiction story since our second album, Leading Vision, that continues on Process of a New Decline and that will end in the next album! This is a classical science fiction/anticipation story about the evolution of humanity into which we put an extra terrestrial species who created a secret society in parallel of ours. When mankind will fall after its own destruction this secret society will lead the few who survive to rebuilt a world based on better values with the help of a guide made with the mix of greatest technology and the greatest brains of Mankind. But in fact it’s a cover to put the rest of humanity into slavery… ”
yeni albümü de bomba gibi olmuş. ama daha dinlemek lazım iyice sindirmek için.
killing process ve leading vision’u ilk dinlemem aynı gün içerisinde olmuştu ve epeyce uzun bi süre şokta kaldığımı hatırlıyorum. hatta zafer kişisiyle birlikte şoka girip girip çıkıyoduk. girip girip çıkıyoduk. girip.
Biri şu fransızları tutsun artık, lütfen.
Bundan önceki iki albümde de “iyi ya, hoş.” yorumu yapıp geçtiğimi hatırlıyorum. Gerçi Leading Vision iyiydi baya.
Bu öyle olmadı, çok farklı şeyler oldu bu.
herhalde etiketler kısmından sadece fransa’ya tıklayıp, çıkan grupları dinlesek 1-2 senelik müzik ihtiyacımız karşılanır rahatlıkla.
Uyuyan bir canavarmış Fransa da bilmiyormuşuz.
Leading Vision’u dinlerken kimi yerlerde “oha lan bu bildiğin dünyanın en güzel riffi!!” şeklinde tepkiler vermiştim. Bu albümde de yer yer oldu aynı tepkisellik. Velhasılı türünün en iyi örneklerinden birini sunmuş grup.
Bunların dışında Ahmet Saraçoğlu’ndan bir başka Fransız grup olan CARCARIASS’ın yeni albümü E-xtinction hakkında da yazmasını bekliyoruz(biz derken ben). Kendisinin teknik/ progresif death metal e olan ilgisini bildiğimden, bahsi geçen albüme ilişkin yorumlarının ne olacağını merak ediyorum.
CARCARIAS’ın sadece adını duydum ama hiç dinlemişliğim yok. Merak ettim, nasıl bi şeymiş bi bakalım.
Her dinleyişte “bu dünyanın en iyi şarkısı” ya da “bu dünyanın en iyi albümü” dediğimiz (dediğim) şeyler var. Leading Vision ve bu albüm de onlardan birer tanesiydi. Leading Vision’dan sonra o kaliteyi nasıl bir üst seviyeye çıkaracaklar merak ediyordum ama grup bu albümle çatur çutur vurdu ağzıma gözüme.
Leading Vision’da özellikle şarkıların solo altı riff’lerinde orgazma ulaştırıyordu grup beni, bunda da onu yapmayı başarmışlar. Kişisel olarak solo altı riff’lerine özel bir ilgim var da.
Bir de kritikte yazılmamış. Albümle ilgili şöyle bir detay vereyim, albümdeki 11 şarkının sanırım 7 veya 8′inin sözlerinde “Adem”(Adam) lafı geçiyor. ilginç geldi bana.
disavow your god diyor adam neyi garip geldi?
Albümün yazıda belirtmediğim konsepti:
“Ben and Guillaume have developed a science fiction story since our second album, Leading Vision, that continues on Process of a New Decline and that will end in the next album! This is a classical science fiction/anticipation story about the evolution of humanity into which we put an extra terrestrial species who created a secret society in parallel of ours. When mankind will fall after its own destruction this secret society will lead the few who survive to rebuilt a world based on better values with the help of a guide made with the mix of greatest technology and the greatest brains of Mankind. But in fact it’s a cover to put the rest of humanity into slavery… ”
http://www.metalstorm.ee/pub/interview.php?interview_id=522
@Özgür: Ben de solo arkası rifi hastasıyım. Gitaristlerin yaratıcılıklarının en iyi anlaşıldığı bölümlerden biri bence onlar.
Bir de, albüm kapağı NEURAXIS’in “Trilateral Progression” kapağına çok benziyor, sanırım aynı kişi yapmış. Aynısının köşelisi gibi.
sözlerinde şiddet, kan, vur-kır-parçala vs. türü konular işlemeyen death metal gruplarının da ayrı hastasıyım.
@zafer :
olm o ayrı lan. disavow’a saygımız var.
Carcariass ın Killing Process i süper bi albümdür.Kafadan 9/10 alır.
Bu arada Carcariass’ın albüm taş gibi taş.
Carcariass ın E- extinction u için pek aynı şey söylenemez amma velakin görüşüm.
yeni albümü de bomba gibi olmuş. ama daha dinlemek lazım iyice sindirmek için.
killing process ve leading vision’u ilk dinlemem aynı gün içerisinde olmuştu ve epeyce uzun bi süre şokta kaldığımı hatırlıyorum. hatta zafer kişisiyle birlikte şoka girip girip çıkıyoduk. girip girip çıkıyoduk. girip.
killing process yıkar. ama son albüm konusunda çekincelerim var.
@özgür :
naber?
Disawow Your God’ın 1.40′ta başlayan “o bölümü” nasıl bir şey allahım. Sanki taşaklı bir klasik müzik üstadı yazmış gibi.
neden bilmiyorum ama “the path”i dinlerken bu dünyadan uçup gidiyorum.
gelmiş geçmiş en taşşaklı tech death gruplarındandır.
“yanlış anlaşılmış hangar 18 sendromu” güzel olmuş. albüm ayrı bir güzel ama. leading vision’u da önerir misiniz? sizce bunla karşılaştırılabilir mi?
bütün albümün bütün şarkılarını seviyorum ama The Path’in solosu ve Watershed’in intro’su insanı başka boyuta geçiriyor.
Gorod’u sadece bu albüm ve son epleri ile bilen bir zırtapoz olarak albüm öneresi isteyebilir miyim.
17.12.2011
@Itachi, Scarve’ın ‘Irradiant’ albümü çok iyidir.
17.12.2011
@nordson, Sitede bir ben bir de ahmet saraçoğlu biliyor sanıyordum scarve’ı hehe.Irradiant favori scarve albümümüm.Efsane birşey.
17.12.2011
@Ugur, Harbi mi? Albüm önerisinden kastım gorod önerisiydi ama edineyim hemen o zaman ehah
17.12.2011
@Itachi, alemsin :) 3 albüm 1 ep’si var Gorod’un 2buçuk saatte dinlersin hepsini
17.12.2011
@nordson, Beleşçilik başa bela ya. Ne yalan söyliyim araştırmadım hiç kaç albümleri var diye :D
17.12.2011
@Itachi, çek mp3ü dinle beenirsen cdsini plağını ya da webden satın al. beleşçilik yapmama çözümleri var elbet, üzülme :)
Son yorum 2011’deymiş yuh. Müthiş albüm.
Programmers of Decline şarkısına biraz fazla hastayım.
Hybrid Picking öğrenmek isteyen gitarist arkadaşlara tavsiyedir ayrıca.
29.10.2024
@Aim, en sevdiğim Gorod şarkısı. Hatta gelmiş geçmiş en akılda kalıcı tech-death şarkılarından biri olabilir.